28 Eylül 2016 Çarşamba
ESKİ HAYAT ve YENİ HAYAT...
ESKİ HAYAT ve YENİ HAYAT...
ESKİDEN;
Çember çevrilir,
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
...Bebekler bezden,
Silahlar tahtadan,
Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin İsimleri konulur,
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen Bize...
Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz,
Sokaklar karanlık,
Yıldızlar parlak olurdu.
Turşu, salça, mantı evde yapılır,
Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği, pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır,
Evlerde soba yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır,
Aidat ödenmez,
Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı,
Sokaklar lambasız,
Mahalleler bekçili olurdu.
Ajans radyodan dinlenir,
Çizgi roman okunur,
Defterlere kenar süsü yapılırdı.
Hayat, Arkası yarın gibiydi, kesintisizdi. Her gün yaşanacak bir şey vardı. Herkes kendi düşünü kurar, Kendi hayatını oynardı.
ŞİMDİ;
Şimdi, Herkes Yoğun, Yorgun ve
Tek başına...
(CAN DÜNDAR)
ESKİDEN;
Çember çevrilir,
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
...Bebekler bezden,
Silahlar tahtadan,
Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin İsimleri konulur,
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen Bize...
Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz,
Sokaklar karanlık,
Yıldızlar parlak olurdu.
Turşu, salça, mantı evde yapılır,
Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği, pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır,
Evlerde soba yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır,
Aidat ödenmez,
Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı,
Sokaklar lambasız,
Mahalleler bekçili olurdu.
Ajans radyodan dinlenir,
Çizgi roman okunur,
Defterlere kenar süsü yapılırdı.
Hayat, Arkası yarın gibiydi, kesintisizdi. Her gün yaşanacak bir şey vardı. Herkes kendi düşünü kurar, Kendi hayatını oynardı.
ŞİMDİ;
Şimdi, Herkes Yoğun, Yorgun ve
Tek başına...
(CAN DÜNDAR)
27 Eylül 2016 Salı
26 Eylül 2016 Pazartesi
ZULMEDENLER RAHAT UYUYAMAZ...
ZULMEDENLER RAHAT UYUYAMAZ...
Anlatıldığına göre Rum imparatoru, Hz. Ömer (ra)’e hediye olarak cübbe ve bazı elbiseler gönderdi. Rum elçisi Medîne’ye gelince “Halîfe’nin makamı ve sarayı nerede?” diye sordu. Ona “Halîfe’nin, senin zannettiğin gibi büyük bir sarayı yok, sâdece küçük bir evi var.” dediler ve evi gösterdiler. Elçi eve geldiğinde küçük, basit ve eski olduğu için kapısı kararmış bir ev buldu. Hz. Ömer’i aradı, fakat bulamadı. Onun kendi ihtiyaçlarını ve Müslümanların ihtiyaçlarını görmek için, yâni kontrol maksadıyla çarşıya gittiği söylendi. Elçi onu aramak için gitti ve sonunda bir duvarın gölgesinde uyurken buldu. Dilediğin yerde uyuyorsun. Oysa bizim idârecilerimiz zulmettiler. Onun için kalelere ve askerlere muhtaçtırlar.” dedi.
(İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l Beyân, 4. Cilt, 100. Sayfa, Erkam Yay.)
24 Eylül 2016 Cumartesi
23 Eylül 2016 Cuma
OSMANLILAR, DÜRÜSTLÜK VE NAMUS TİMSALİYDİ...
“Dostlarımdan biri anlattı:
İçinde bin kuruş bulunan bir torba ile İstanbul’dan Beyoğlu’na gidiyordum. Tophane iskelesi’ne çıkarken torbam yırtıldı. İçindeki bütün paralar da dökülüp rıhtımın üstüne dağıldı, bazıları da denize yuvarlandı. Ben «eyvah» bile diyemeden hemen oradaki halk, paraların üstüne üşüştü. Herkes bulabildiği kadar topluyordu. Ben şaşkınlıktan donmuş bir vaziyette ne yapacağımı bilemiyor, sadece bu hareketleri büyük bir endişe içinde takip ediyordum. Ne göreyim! Herkes, topladığı paraları deniz kenarında kalan torbama koyuyordu. Bunun üzerine içim biraz ferahladı. Hattâ kayıkçılar da, suya dalıp, denizin dibine gitmiş olan kuruşları çıkarmışlardı. Bütün bunlara karşı cömertlik göstermek istedimse de vazîfelerini yapmış olduklarından bahsederek her biri bir tarafa çekildi. Zaten o kadar kalabalıktılar ki, hepsine bahşiş yetişmezdi. Toplanan bütün paralar torbaya konduktan sonra bir hamal da onu yüklenip doğru evime kadar götürdü. Eve girdikten sonra büyük bir merak içinde paramı hemen saymaya başladım. Birçok ziyâna uğramış olduğumu zannediyordum ki, bin kuruşumun da tam olarak torbada olduğunu görünce hayretler içinde kaldım. Gözlerime inanamadım; bir daha saydım. Evet tek bir kuruşum bile eksik değildi.”
"Osmanlılar, doğruluk husûsunda eşsiz, nâmus konusunda da son derece hassas bir gönül yapısına sahiptirler. Bu halleri, pek yüksek ve müstesnâ bir fazîlet arzeder ki, bu da, Kur’ân-ı Kerîm ile sünnet ahkâmından kaynaklanır."
(A.L. Castellan)
22 Eylül 2016 Perşembe
GÖZLERİMDEN BELLİ OLUYOR DA, AYAKLARIMDAN HALA BELLİ DEĞİL. :)
Bir gün İsa (as),iki gözü kör ve iki ayağı felçli bir adama rast gelir.
Adam şöyle dua etmektedir:
"Ey nice hükümdarlara vermediği ni'meti bana ihsan eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları adedince şükürler olsun!"
Hazreti İsa (as) kötürüm adama: "Ayağın yürümüyor gözün görmüyor. Buna rağmen büyük bir samimiyetle şükretmektesin. Hangi Ni'mettir ki nice hükümdarlara verilmediği halde sana verilen?"
Adam: "Efendi,der!. "Allah bana öyle bir kalp vermiş ki, o kalple O'na şükrediyorum. Öyle bir dil vermiş ki, O'nu o dille zikrediyorum. Halbuki nice hükümdarlar var ki, Bu ni'metten mahrumdurlar."
Kalp gözü açık olan bu adama İsa (as): "Gel seni şu görmeyen gözlerinden öpeyim"der. İsa (as) adamın gözlerinden öpünce gözleri açılır.
Karşısındakinin İsa (as) olduğunu görünce heyecanlanan adam: "Sen şu ölüleri dirilten, hastalara şifa bahşeden mu'cizelerin sahibi peygamber değil misin?"
İsa (as): Belli oluyor mu?.
Adam: "Gözlerimden belli oluyor da ayaklarımdan hala belli değil!" cevabını verir.
Tebessüm eden Hz. İsa (as): "Kalk yürü Allah'ın İzniyle!" der. Adam kalkar ve yürür. Artık ayakları da iyi olmuştur.
Bir kaç adım attıktan sonra ilk sözü şu olur:
"Ey nebiler nebisi! Sendeki bu mu'cizeler de ondan değil mi? Öyleyse geç kalmayayım O'na bir şükredeyim! der ve öyle bir secdeye kapanır ve der ki:
"Yarabbi! Ben zikreden bir dilin, şükreden bir kalbin bile şükrünü yerini getirmekten acizken, şimdi sen bana gözlerimle ayaklarımı lütfettin. Bunların şükrünü ben nasıl ödeyeceğim?"
(Kaynak: irfantakvimleri)
21 Eylül 2016 Çarşamba
VATAN İÇİN ÇALIŞALIM
"Ziyanı yok, siz kuyumcu olunuz, ben demirci olayım; yeter ki hepimiz, şu vatan için bir çekice sarılıp çalışalım."
(Mehmet Emin Yurdakul)
20 Eylül 2016 Salı
AĞAÇ DALINDAKİ ZEKAT PARASI
AĞAÇ DALINDAKİ ZEKAT PARASINI BİLİYOR MUSUNUZ...?
Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslüman'ın günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını, bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu'nda bir ağaca asıp, üzerine de: "Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" diye yazdığını... Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta kaldığını biliyor muydunuz?
(Kaynak: İbrahim Refik - Tarih Şuuruna Doğru)
Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslüman'ın günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını, bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu'nda bir ağaca asıp, üzerine de: "Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" diye yazdığını... Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta kaldığını biliyor muydunuz?
(Kaynak: İbrahim Refik - Tarih Şuuruna Doğru)
19 Eylül 2016 Pazartesi
ÇOCUKLARI ZORLAMAYIN
"Küçük çocukları kazanca zorlamayın. Eğer onları kazanca zorlarsanız hırsızlık yaparlar."
Hz. Osman (ra)
18 Eylül 2016 Pazar
2 Eylül 2016 Cuma
29 Ağustos 2016 Pazartesi
ALLAH AŞKI
Aşkın aldı benden beni,
bana Seni gerek Seni
Ben yanarım dünü günü,
bana Seni gerek Seni.
(Yunus Emre)
28 Ağustos 2016 Pazar
24 Ağustos 2016 Çarşamba
22 Ağustos 2016 Pazartesi
21 Ağustos 2016 Pazar
VATAN BÖLÜNMEZ
"Düşman böldük zannedecek ama hangi açıdan bakarsa baksın bütün olarak görecektir. Çünkü bizi birarada tutan manevi değerleri onlar anlayamazlar."
(Şükrü Aygün)
15 Ağustos 2016 Pazartesi
10 Ağustos 2016 Çarşamba
8 Ağustos 2016 Pazartesi
5 Ağustos 2016 Cuma
HABERİN DOĞRULUĞUNU ARAŞTIRIN
Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse
onun doğruluğunu araştırın.
Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de
sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
(Hucurât Suresi 6)
4 Ağustos 2016 Perşembe
3 Ağustos 2016 Çarşamba
İYİ HUYLU OL
''Ey oğlum!
Kötü huydan, gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma, yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap, sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol.''
Kötü huydan, gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma, yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap, sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol.''
Hz. Lokman (as)
2 Ağustos 2016 Salı
KİMSEYE HOR BAKMA
"Hiç kimseye hor bakma, İncitme gönül yıkma, Sen nefsine yan çıkma.
Mevlam görelim neyler, Neylerse güzel eyler..."
Mevlam görelim neyler, Neylerse güzel eyler..."
(Erzurumlu İbrahim Hakkı)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)