Şehit çocuklarının bu kadar çok olduğu bir ülkede babalar günü pozu verirken daha hassas olalım :(
(Şükrü Aygün)
18 Haziran 2017 Pazar
16 Haziran 2017 Cuma
AŞK...
AŞK...
Leylâ’nın aşkıyla çöllere düşmüş olan Mecnun, farkında olmadan namaz kılmakta olan bir kimsenin önünden geçer. Namaz kılmakta olan kimse selâm verip namazdan çıktıktan sonra hiddetle seslenir:
“– Namaz kılanın önünden geçilmez, bilmez misin?!”
Mecnun, o kimseye şu mukâbelede bulunur:
“– Ben, Leylâ’nın aşkından seni göremedim ki! Asıl sen, huzurunda namaz kıldığın Allâh’ın aşkından beni nasıl görebildin?!”
(Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından-2, Erkam Yay.)
Leylâ’nın aşkıyla çöllere düşmüş olan Mecnun, farkında olmadan namaz kılmakta olan bir kimsenin önünden geçer. Namaz kılmakta olan kimse selâm verip namazdan çıktıktan sonra hiddetle seslenir:
“– Namaz kılanın önünden geçilmez, bilmez misin?!”
Mecnun, o kimseye şu mukâbelede bulunur:
“– Ben, Leylâ’nın aşkından seni göremedim ki! Asıl sen, huzurunda namaz kıldığın Allâh’ın aşkından beni nasıl görebildin?!”
(Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından-2, Erkam Yay.)
12 Haziran 2017 Pazartesi
SECDE
Haram kazanılan aş, aşdan sayılmaz.
HAK için akmayan yaş, yaşdan sayılmaz.
Kişi, başım var diye övünmesin;
Secdeye varmayan baş, baştan sayılmaz.
(Necip Fazıl Kısakürek)
2 Haziran 2017 Cuma
Kanuni'nin Müthiş Rüyasi
Kanuni'nin Müthiş Rüyasının Hikayesi
Rivayet olunur ki bir kutlu gecede, Kanuni Sultan Süleyman, rüyasında Resulullah efendimizi görür.
Sultan Süleyman, peygamber efendimizi takip ederek bugün Süleymaniye''nin inşa edilmiş olduğu yaklaşık yetmiş dönümlük arazinin bulunduğu çok güzel manzaralı tepeye gelirler. Bu tepe, hem Haliç''i hem de Boğaziçi''ni mükemmel bir açıdan görür.
Peygamber Efendimiz, Sultan Süleyman''a; “Mihrabı buraya, minberi buraya olsun” der.
Kanuni Sultan Süleyman kutlu rüyadan uyanır, şükürler eder. Mimar Sinan''ı çağırtır. Hiçbir açıklama yapmadan büyük bir heyecan ile rüyada gördüğü yere götürür:
“Buraya bir cami bir de külliye yapacağız.” diye sözlerine başladığında, Mimar Sinan söze karışır:
“Sultanım, mihrabı burada, minberi burada olsun…”
Sultan Süleyman şaşırır: “Sinan sen bu işten haberli gibisin” der. Mimar Sinan cevap verir: “Sultanım dünkü rüyanızda ben de bir adım gerinizde geliyor idim…
Rivayet olunur ki bir kutlu gecede, Kanuni Sultan Süleyman, rüyasında Resulullah efendimizi görür.
Sultan Süleyman, peygamber efendimizi takip ederek bugün Süleymaniye''nin inşa edilmiş olduğu yaklaşık yetmiş dönümlük arazinin bulunduğu çok güzel manzaralı tepeye gelirler. Bu tepe, hem Haliç''i hem de Boğaziçi''ni mükemmel bir açıdan görür.
Peygamber Efendimiz, Sultan Süleyman''a; “Mihrabı buraya, minberi buraya olsun” der.
Kanuni Sultan Süleyman kutlu rüyadan uyanır, şükürler eder. Mimar Sinan''ı çağırtır. Hiçbir açıklama yapmadan büyük bir heyecan ile rüyada gördüğü yere götürür:
“Buraya bir cami bir de külliye yapacağız.” diye sözlerine başladığında, Mimar Sinan söze karışır:
“Sultanım, mihrabı burada, minberi burada olsun…”
Sultan Süleyman şaşırır: “Sinan sen bu işten haberli gibisin” der. Mimar Sinan cevap verir: “Sultanım dünkü rüyanızda ben de bir adım gerinizde geliyor idim…
26 Mayıs 2017 Cuma
10 Mayıs 2017 Çarşamba
RÜYADA EMİR ALMAK...
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'IN RÜYASINDA ALDIĞI EMİR...
Osmanlı eserlerinde Kanuni Sultan Süleyman’ın rüyasında Peygamberimizi (SAS) gördüğü ve Peygamberimizin (SAS) ona şöyle buyurduğu nakledilmektedir.
Osmanlı eserlerinde Kanuni Sultan Süleyman’ın rüyasında Peygamberimizi (SAS) gördüğü ve Peygamberimizin (SAS) ona şöyle buyurduğu nakledilmektedir.
“Belgrad, Rodos ve Bağdat kalelerini fethedesin sonra benim şehrimi imar edesin.”
Kanuni Sultan Süleyman Rüyasında Peygamberden (SAS) aldığı emir üzerine haremeyn-imar ve iskan projesini başlatmış, hatta vasiyetinde şahsi servetiyle, hacılar için su getirilmesi içim bir vakıf kurulmasını tayin etmiştir. Medine’nin etrafının surlarla çevrilmesinden sonra Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihriban Sultan, Arafat’ta bulunan ayn-ı Zübeyde suyunu, Mekke-i Mükerreme’ye ulaştırarak, şehri suya kavuşturmuştur...
(Kaynak: Osmanlı'da Peygamber Sevgisi)
9 Mayıs 2017 Salı
MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
(Cahit Sıtkı Tarancı)
8 Mayıs 2017 Pazartesi
HARAMLA ZAFER ELDE EDİLMEZ
“Şâyet askerlerimin torbasında yabancı bağlardan koparılmış meyve görseydim, Mısır seferinden vazgeçerdim. HARAMLA ZAFER ELDE EDİLMEZ..!"
6 Mayıs 2017 Cumartesi
5 Mayıs 2017 Cuma
KALP KIRMAK
"Ya incittiğin,
kırdığın gönlü Allah seviyorsa!... Resulullah seviyorsa!... Hatta ''Yer ve Gök''
dahi seviyorsa!... Nerden bileceksin? Bilmiyorsunki, bilseydin ödün kopardı kırmaktan..."
(Hz. Mevlana)
4 Mayıs 2017 Perşembe
3 Mayıs 2017 Çarşamba
DİLİNİ TUT
"Konuşmadan bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, dilini tutamayan kimseden daha üstündür."
(Sadi Şirazi)
2 Mayıs 2017 Salı
ZULUM
"Bütün Dünya'yı verseler ve buna karşılık bir karıncanın ağzındaki taneyi almamı isteseler bu ZULMÜ yapmam..."
Hz. Ali (ra)
30 Nisan 2017 Pazar
29 Nisan 2017 Cumartesi
27 Nisan 2017 Perşembe
NASREDDİN HOCA'DAN ANLAMLI DERS
NASREDDİN HOCA'DAN ANLAMLI DERS
Nasreddin hocanın kadılık yaptığı zamanlarda bir adam oruç yiyen birini itip kakarak Hoca’nın huzuruna getirir. Hoca, getiren adama hapis cezası verir. Adam şaşkındır:
“Hocam cezamı anlıyorum fakat adamın hiç mi suçu yok?”
deyince Hoca:
“Evladım ben bu şehrin kadısıyım, buranın düzenini bozduğun için sana ceza veriyorum. Hâlbuki getirdiğin kişi dinin kaidelerini bozdu. Ben ahiret kadısı değilim. Onun hükmünü, cezasını Mevlâ verecek” der.
26 Nisan 2017 Çarşamba
24 Nisan 2017 Pazartesi
23 Nisan 2017 Pazar
21 Nisan 2017 Cuma
20 Nisan 2017 Perşembe
GÜNAH
"Günah işleyenlerin boynunu büküp Allah'a teslimiyet göstermeleri, ibadet edenlerin göğsünü kabartmasından daha iyidir"
(Cafer bin Sinan)
19 Nisan 2017 Çarşamba
ADALET
"Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal, daha iyi."
(Gandhi)
18 Nisan 2017 Salı
17 Nisan 2017 Pazartesi
KUL HAKKI
Tövbe Kapısı açık dediysek, yeni Günahlara koşman mı gerek?
İster bilerek, ister bilmeyerek, birde Kul Hakkı var unutmaman gerek...
(Necip Fazıl Kısakürek)
14 Nisan 2017 Cuma
13 Nisan 2017 Perşembe
SULTAN ALPARSLAN'IN SON SÖZLERİ
SULTAN ALPARSLAN'IN SON
SÖZLERİ...
1072’de Mâverâünnehir’de, Alparslan’a karşı isyan eden Melik Tekin’in, en yakın adamlarından ve bir kale komutanı olan Yusuf Harezmî yakalanarak huzura getirilmişti. Alparslan, serbest bırakılmasını istemiş; fakat âniden gelişen bazı beklenmedik tâlihsiz hâdiselerin etkisi sonucu Harezmî, Sultanın bir boşluğundan istifadeyle biranda saldırıp onu bıçaklamaya başlamıştı. Aldığı ağır yaranın etkisiyle bir müddet sonra vefat edecek olan Sultan Alparslan, bıçaklanmanın ardından etrafındaki adamlarına, ibret ve nasihat dolu şu son sözleri söylemişti:
“Her ne zaman düşman üzerine azmetsem Allah-u Teâlâ Hazretlerinden yardım isterdim. Dün bir tepe üzerine çıktığımda askerimin çokluğundan, ordumun ağırlığından bana, ayağımın altındaki dağ çalkalanıyor gibi geldi. Kuvvetimle mağrur oldum. Kendi kendime “Ben dünyanın pâdişahıyım. Bana kim galebe edebilir!” dedim. Bugün, Cenâb-ı Hak en âciz bir kulu ile beni âciz kıldı!.. Kalbimden geçen bu düşünceden ve daha önce işlemiş olduğum hata ve kusurlarımdan dolayı Allah’u Teâlâ’dan af diliyor, tövbe ediyorum. Lâ ilahe illallâh Muhammedü'r-rasûlullâh...” diyerek şehit oldu.
1072’de Mâverâünnehir’de, Alparslan’a karşı isyan eden Melik Tekin’in, en yakın adamlarından ve bir kale komutanı olan Yusuf Harezmî yakalanarak huzura getirilmişti. Alparslan, serbest bırakılmasını istemiş; fakat âniden gelişen bazı beklenmedik tâlihsiz hâdiselerin etkisi sonucu Harezmî, Sultanın bir boşluğundan istifadeyle biranda saldırıp onu bıçaklamaya başlamıştı. Aldığı ağır yaranın etkisiyle bir müddet sonra vefat edecek olan Sultan Alparslan, bıçaklanmanın ardından etrafındaki adamlarına, ibret ve nasihat dolu şu son sözleri söylemişti:
“Her ne zaman düşman üzerine azmetsem Allah-u Teâlâ Hazretlerinden yardım isterdim. Dün bir tepe üzerine çıktığımda askerimin çokluğundan, ordumun ağırlığından bana, ayağımın altındaki dağ çalkalanıyor gibi geldi. Kuvvetimle mağrur oldum. Kendi kendime “Ben dünyanın pâdişahıyım. Bana kim galebe edebilir!” dedim. Bugün, Cenâb-ı Hak en âciz bir kulu ile beni âciz kıldı!.. Kalbimden geçen bu düşünceden ve daha önce işlemiş olduğum hata ve kusurlarımdan dolayı Allah’u Teâlâ’dan af diliyor, tövbe ediyorum. Lâ ilahe illallâh Muhammedü'r-rasûlullâh...” diyerek şehit oldu.
12 Nisan 2017 Çarşamba
İYİ SENİN KAPIN VAR
"Aklım hergün tövbe eder. Nefsim heran tövbemi bozar. Arada kalmış bi çareyim iyi ki Senin kapın var."
(Hz. Mevlana)
11 Nisan 2017 Salı
10 Nisan 2017 Pazartesi
NEFİS MÜCADELESİ
Hz. ALİ (ra) 'den
NEFİS MÜCADELESİ ÖRNEĞİ...
Bir gazâda Hz. Ali, bir düşman neferini altına almış, tam onu öldürmek üzereydi. Ölümün pençesine kendisini kaptıran adam, âcizlik içinde iğrenç bir davranışa meylederek Hz. Ali’nin mübârek yüzüne tükürdü.
Allâh’ın gâlip arslanı Hz. Ali, o an nefsinin galebesinden endişe ederek birdenbire durdu ve elindeki kılıcı yere indirip düşmanını öldürmekten vazgeçti.
Bu hâl, tam öldürüleceği anda serbest kalan kâfirin gönlünde büyük bir muammâ oldu. O hengâmede savaşı, kavgayı unuttu, Hz. Ali’ye niçin kendisini serbest bıraktığını sordu. O Hak âşığı şöyle buyurdu:
“- Bizim gazâmız iki türlüdür:
Biri, senin gibi kâfirle gazâ etmektir ki, Allah rızâsı için olur.
Diğeri de nefsimizle gazâdır ki, nefsânî arzuları köreltmekle olur. Seninle savaşmam, Allah rızâsı içindi. Fakat sen benim yüzüme tükürdüğünde seni öldürseydim, nefsimin öfkesini tatmin etmek için öldürmüş olurdum ve nefsim beni mağlûb etmiş olurdu. Bu yüzden seni âzâd ettim. Nefsimi zaptedip gazâ-yı ekber etmiş oldum. Zîrâ bir mü’minin, nefsinin arzularına esir olması, senin gibi bir kâfirin zararından daha büyüktür.”
(Ramazanoğlu Mahmud Sâmî, Hz. Aliyyü’l-Murtezâ, sf. 117.)
O gönül erinin bu ârifâne cevâbı karşısında, kâfirin gözünden gaflet perdeleri kalktı, gönlü îman nûruyla aydınlandı. Daha sonra Hz. Ali’yle birlikte nice gazâlara katıldı. Hak uğrunda öfke ile nefsinden gelen öfkeyi birbirine karıştırmadan, önce nefsine, sonra da düşmana karşı kahramanca savaştı.
(Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Rahmet Esintileri, Erkam Yay.)
Bir gazâda Hz. Ali, bir düşman neferini altına almış, tam onu öldürmek üzereydi. Ölümün pençesine kendisini kaptıran adam, âcizlik içinde iğrenç bir davranışa meylederek Hz. Ali’nin mübârek yüzüne tükürdü.
Allâh’ın gâlip arslanı Hz. Ali, o an nefsinin galebesinden endişe ederek birdenbire durdu ve elindeki kılıcı yere indirip düşmanını öldürmekten vazgeçti.
Bu hâl, tam öldürüleceği anda serbest kalan kâfirin gönlünde büyük bir muammâ oldu. O hengâmede savaşı, kavgayı unuttu, Hz. Ali’ye niçin kendisini serbest bıraktığını sordu. O Hak âşığı şöyle buyurdu:
“- Bizim gazâmız iki türlüdür:
Biri, senin gibi kâfirle gazâ etmektir ki, Allah rızâsı için olur.
Diğeri de nefsimizle gazâdır ki, nefsânî arzuları köreltmekle olur. Seninle savaşmam, Allah rızâsı içindi. Fakat sen benim yüzüme tükürdüğünde seni öldürseydim, nefsimin öfkesini tatmin etmek için öldürmüş olurdum ve nefsim beni mağlûb etmiş olurdu. Bu yüzden seni âzâd ettim. Nefsimi zaptedip gazâ-yı ekber etmiş oldum. Zîrâ bir mü’minin, nefsinin arzularına esir olması, senin gibi bir kâfirin zararından daha büyüktür.”
(Ramazanoğlu Mahmud Sâmî, Hz. Aliyyü’l-Murtezâ, sf. 117.)
O gönül erinin bu ârifâne cevâbı karşısında, kâfirin gözünden gaflet perdeleri kalktı, gönlü îman nûruyla aydınlandı. Daha sonra Hz. Ali’yle birlikte nice gazâlara katıldı. Hak uğrunda öfke ile nefsinden gelen öfkeyi birbirine karıştırmadan, önce nefsine, sonra da düşmana karşı kahramanca savaştı.
(Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Rahmet Esintileri, Erkam Yay.)
9 Nisan 2017 Pazar
7 Nisan 2017 Cuma
YAVUZ SULTAN SELİM HAN VE ELMA KONTROLÜ...
YAVUZ SULTAN SELİM HAN
VE ELMA KONTROLÜ...
Yavuz Sultan Selim Hân, Mısır’ı fethetmek için İstanbul’dan yola çıkmıştı. Ordu saatlerce bağ ve bahçelik yerlerden geçti. Her taraf meyvelikti. Tam Gebze’ye gelindiği zaman ordunun dinlenmesi için mola verildi.
Yavuz Sultan Selim Hân Yeniçeri Ağasını çağırtıp dedi ki:
- Canım bir elma istedi, bana elma bul!
Yeniçeri Ağası elma aradı bulamadı. Geri gelerek arzetti:
- Padişahım, bir tek elma dahi bulamadım.
Yavuz Sultan Selim Hân ısrar edip dedi ki:
“Padişahımız hastalanmıştır, hastalığın iyileşmesi elma yemesine bağlıdır. Kimde bir tane varsa mükâfatlandırılacaktır.” diye ilân verin.
Bu emir yerine getirildi. Fakat hiçbir asker elma getiremeyince Yavuz Sultan Selim Hân buyurdu ki:
“Eğer bir askerimin üstünde halkın bahçelerinden koparılmış bir tek elma çıkmış olsa idi, bu Mısır seferinden vaz geçecektim. Bunu ordunun ahlâkını tecrübe için yaptım.”
(Kaynak: Türkiye Çocuk Dergisi - Tarihten Bir Yaprak)
Yavuz Sultan Selim Hân, Mısır’ı fethetmek için İstanbul’dan yola çıkmıştı. Ordu saatlerce bağ ve bahçelik yerlerden geçti. Her taraf meyvelikti. Tam Gebze’ye gelindiği zaman ordunun dinlenmesi için mola verildi.
Yavuz Sultan Selim Hân Yeniçeri Ağasını çağırtıp dedi ki:
- Canım bir elma istedi, bana elma bul!
Yeniçeri Ağası elma aradı bulamadı. Geri gelerek arzetti:
- Padişahım, bir tek elma dahi bulamadım.
Yavuz Sultan Selim Hân ısrar edip dedi ki:
“Padişahımız hastalanmıştır, hastalığın iyileşmesi elma yemesine bağlıdır. Kimde bir tane varsa mükâfatlandırılacaktır.” diye ilân verin.
Bu emir yerine getirildi. Fakat hiçbir asker elma getiremeyince Yavuz Sultan Selim Hân buyurdu ki:
“Eğer bir askerimin üstünde halkın bahçelerinden koparılmış bir tek elma çıkmış olsa idi, bu Mısır seferinden vaz geçecektim. Bunu ordunun ahlâkını tecrübe için yaptım.”
(Kaynak: Türkiye Çocuk Dergisi - Tarihten Bir Yaprak)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)