İyilik ediniz, onun karşılığında kötülük göreceğinizi hiç aklınıza getirmeyiniz.
Hz. Ali (ra)
27 Kasım 2017 Pazartesi
26 Kasım 2017 Pazar
KENDİ CENAZE NAMAZLARINI KILDILAR
KENDİ CENAZE NAMAZLARINI KILDILAR
Çanakkale savaşında Kirte muharebeleri sırasında, bölükler arka sıralarda hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar. Yüzbaşı hücum için emir bekliyor. Askerin tamamı süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin... Dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i şehadet getiriyor. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor: ” Yavrularım... Aslanlarım... Biraz sonra Cenâb-ı Rabbü’l-alem’in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim... Haydi! Tüfeklerimizin dipçiklerine ellerimizi sürüp hep beraber teyemmüm edelim... “ Teyemmüm edilir... Bekleme devam etmektedir. Biraz sonra Yüzbaşı; ” Çocuklarım... Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz... Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için hem de vakit varken kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım. Kabe karşımızda... “ Arkadan Oflu Ali Çavuş bağırır:
” Er kişi niyetine...
Niçin muharebe ettiklerinin farkında olan bu yiğitler, biraz sonra şehadet sırasının kendilerine geleceğini de biliyorlardı. Tek bir gayeleri vardı: Ezanlar susmamalı, vatan toprağı namert çizmeleri altında ezilmemeliydi...
O gün hepsinden vatan razı olmuştu.
O gün hepsi Bedr’in aslanları gibi çarpıştılar.
O gün hepsi Allah’ı arzu ettiler.
O gün hepsi Allah’a verdiği sözü tuttular.
O gün hepsi Allah’a kavuştular.
O gün hepsi aguşunu açmış onları bekleyen sevgili peygamberlerinin dizinin dibinde oturma şerefine nail oldular.
Güzel ve Özlü Sözler
Hırsını satarak onun parası ile kanaat satın alan kimse, izzet ve şerefle zafere ulaşır.
(Ebû Bekir Kettânî)
(Ebû Bekir Kettânî)
25 Kasım 2017 Cumartesi
24 Kasım 2017 Cuma
Güzel ve Özlü Sözler
Her şeyin bir şerefi vardır, iyiliğin şerefi de çabuk yapılmasındandır.
Hz. Ömer (ra)
Hz. Ömer (ra)
Dua
Ey her şeye gücü yeten Allah'ım, İslam düşmanlarına karşı bizlere güç ver, birlik beraberlik ver. (Amin)
Hz. Musa ve Allah ile münacatı
Hz. Musa ve Allah ile münacatı
Hz. Musa Tur dağına çıkıp Rabbine münacatta bulunurdu.
Bir münacatında:
- Ey Rabbim! Bana, kullarına uyguladığın adaletini göster, diye duâ etti. Allahu Teala:
- Ey Musa! Sen atılgan, cesur ve aceleci birisin; sabretmeye gücün yetmez“ dedi. Musa (Aleyhisselâm):
- Senin özel yardımınla sabredebilirim, dedi. Allah (Celle Celâluhû):
- O zaman filan yerdeki çeşmenin yanına git, çeşmenin hizasında, orayı görebilecek bir yere gizlen; kudretime ve gaybî ilmimde sırlarıma bak! buyurdu.
Musa (Aleyhisselâm) çeşmenin yakınlarındaki bir tepeciğe çıktı ve kendini gizleyerek çeşmede olacakları gözetlemeye başladı.
Biraz sonra çeşmeye bir atlı geldi. Adam atından indi, abdest aldı, suyunu içti. Kuşağına bağlı ve içinde bin dinar bulunan kesesini çözerek yan tarafına koydu. Namaz kıldı. Sonra, acele ile atına bindi; altın kesesini orada unutarak çekip gitti.
Atlıdan sonra çeşmeye küçük bir çocuk geldi; çeşmeden su içti, o esnada altın kesesini gördü, onu alarak gitti.
Çocuktan sonra çeşmeye ihtiyar ve kör olan bir adam geldi; su içti, abdest aldı ve namaz kıldı. O sırada atlı, altın kesesini düşürdüğünü anlayınca geri döndü. Çeşmenin yanında ihtiyar kör adamı görünce hemen yakasına yapışıp ona:
“Ben burada az önce bir para kesesi düşürdüm; kesemi bana ver! Çünkü buraya senden önce başka birisi gelmedi!” dedi. İhtiyar kör:
”Baksana ben yaşlı ve kör birisiyim! Nasıl olur da senin keseni görebilirim?” dedi. Atlı, yaşlı adamın sözüne inanmadı, kızdı; kılıcını çektiği gibi adamı orada öldürdü. Yaşlı adamın üzerinde kesesini aradı ama bulamadı. Atına binip tekrar yoluna koyuldu. Musa (Aleyhisselâm) o an daha fazla dayanamayarak:
“Ey Rabbim! Sabrım tükendi. Ben biliyorum ki sen en adilsin. Acaba bu gördüğüm şeylerin aslı nedir?” dedi. O esnada Cebrail (Aleyhisselâm) geldi ve şöyle dedi:
“Ey Musa! Allah (Celle Celâluhû) şöyle buyuruyor: ‘Ben senin bilmediklerini ve bütün gizlilikleri bilenim. Gördüklerine gelince:
- Keseyi alan küçük çocuk, hakkını ve kendisine ait olan malı aldı. Onun babası bu atlı adamın yanında ücretle çalışan bir işçiydi, ama parasını alamamış, alacakları birikmişti. İşte bu altınlar onun hakkıdır. Bu ihtiyar ise kör olmadan önce atlının babasını öldürmüştü. Bu da onu öldürerek (benim katımdaki) kısası uyguladı. Gördüğün gibi her hak sahibi hakkına kavuştu. Benim adaletim çok gizlidir.”
Bizler bu hikayeleri akıllı ve zeki insanlar düşünsünler, anlasınlar ve Allah’ın ilminden hiçbir şeyin gizli kalmayacağını bilsinler diye anlattık…
Yüce Allah (Celle Celâluhû) daha dünyada iken zalimden zulmünün hesabını sorar; cezasını verir. Bizler de: ‘Acaba bu bela ve musibet nereden başımıza geldi’ diye düşünür, işin aslından gafil kalırız.
KULA BELA GELMEZ HAK YAZMAYINCA
HAK BELA YAZMAZ KUL AZMAYINCA
HAK KULDAN İNTİKAM KUL İLE ALIR
DİN İRFAN BİLMEYEN BUNU KUL ETTİ SANIR
Kaynak : Yöneticilere Altın Öğütler İmam Gazali (Semerkand Yayıncılık)
23 Kasım 2017 Perşembe
Güzel ve Özlü Sözler
Dünya bir ağaca benzer, biz insanlar bu ağaçta yarı ham, yarı olgun meyveler gibiyiz.
Hz. Mevlânâ
Hz. Mevlânâ
SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZİ (SAS) RÜYAMDA GÖRDÜM
ABDULLAH BİN MÜBAREK ANLATIYOR... OKUMADAN GEÇME
Kabe’ye yaptığım ziyaretlerden birinde Hz. İsmail’in makamına girmiş ve orada uyuya kalmıştım. Uyurken sevgili Peygamberimizi (sas) rüyamda gördüm. Bana şu emri veriyordu: “Hac ibadetini sona erdirip memleketin Bağdad’a döndüğünde falan mahalledeki mecusi (ateşperest) rahibini ziyaret et ve ona benden selam söyle. Ve ona Yüce Allah’ın kendisinden hoşnut olduğunu müjdele.” Bu sözleri söyledikten sonra Peygamber (sas) uykumdan kayboldu. Artık sesini duyamadım. Bir aralık uyandım. “La havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil azim (Kuvvet ve kudret ancak yüce ve ulu Allah’ındır.)” diyerek bu rüya şeytanın vesvesesi olsa gerek dedim. Abdest aldım.
Kabe’yi tavaf ettim. Tekrar uyku bastı. Yine rüyamda aynı emri üç defa tekrarlayan sevgili Peygamberimizi gördüm. Bu defa rüyanın rahmani olduğuna kanaat getirmiştim. Hac ziyaretimi bitirip Bağdad’a dönünce ilk işim Peygamberimizin emanetini yerine getirmek üzere mecusi rahibini ziyarete gitmek oldu. İhtiyar adama önce şu soruyu sordum:
-Siz ateşperest rahibisiniz değil mi? Ben seni günahkar bir putperest bilir ve cehennemlik olacağına inanırdım. Sizin Allah’ın hoşnutluğuna kazanacak ameliniz var mı?
Adam mecusi bir rahipti ve ömrünü İslamiyette günah olan sapıkça şeyleri işleyerek geçirmişti. Çevresi tarafından da öyle bilinirdi. Hayat hikayesini anlatınca ömrünün neredeyse tamamını sapıklıkla geçirdiği anlaşılıyordu. Hikayesinin sonunda:
-Ama ben sonunda Müslüman oldum, dedi ve Müslüman olma hikayesini anlattı:
“Bir akşam karımda odamda yatıyordum. Kapım çalındı, içeriye Müslüman bir komşu kadın girdi. Ocağını tutuşturmak için elindeki lambayı, yanmakta olan kandilimden yakmak için geldiğini söyledi. Lambasını yakıp kapıdan çıkarken söndürdü ve tekrar yakmak üzere odama döndü. Aynı hareketi birkaç kere daha tekrarlayınca kadından şüphelenmeye başladım. Aklıma kötü şeyler gelmeye başladı. Acaba kadının elindeki lamba kapıya çıkınca rüzgar tarafından gerçekten söndürülüyor mu idi; yoksa kadın tekrar tekrar girebilmek için bir bahane mi icat ediyordu? Acaba bu kadın benim neler yaptığımı gözleyen ve evimin içinde bir şeyler arayan bir casus mudur, diye düşünmeye başladım. Anlaşılan kadın da şüphelendiğimi, içime kurt düştüğünü sezmiş olacak ki sonuncu seferinde yanan lambasını iyice koruyup sönmesine engel olarak kapımdan çıktı ve evinin yolunu tuttu. Bir defa içime endişe düşmüştü, ben de gizlice odamdan çıkarak kadını izlemeye başladım. Evinin kapısına varınca kadın içeri girdi. İçeriden küçücük çocukların dinmeyen ağlayışları arasında annelerine “açız açız yemek ver bize.” diye yalvardıklarını duydum. Kadın da çaresizlik içinde çocukları ile birlikte hüngür hüngür ağlıyordu. Kapıyı vurarak içeri girdim. Kadın beni karşısında görünce önce şaşa kaldı ve arkasından ziyaretimin sebebini sordu. Üst üste dönüp lamba yakmasından şüphelendiğim için gizlice peşinden geldiğimi, ağlama seslerini duyunca da içeri girdiğimi söyledim. Sözlerim bitince kadın derinden bir iç çekerek bana şu sözleri söyledi. “Yetim yavrularımla birlikte günlerden beri açız, buna rağmen günlerden beri bağrıma taş basıyor ve Allah’tan başkası önünde el açmanın küçüklüğüne katlanamıyordum. Fakat bugün sana gelirken sabrım iyice tükenmişti. Çocuklarıma bir şeyler istemeye kararlıydım. Ama bir türlü cesaret edip halimi sana açamadım. Bu şaşkınlık ve çaresizlik içinde kapı ile odan arasında dönüp durdum. Lambanın sönmesini de utangaçlığıma bahane ettim.”
Kadının bu sözleri bana çok tesir etmişti. Hemen eve gittim. Hazırda ne bulduysam alıp getirdim ve zavallı dula verdim. Kadının yüzüm gülümsemeye başladı ve yemeklik bir şeylerin eve girdiğini anlayan yetim yavruların çığlıkları da biraz hafifledi. Az önce içinden yaslı ağlayışlar yükselen evin kederi dinmiş yerine neşeli bir hava esmeye başlamıştı. O anda dara düşmüş komşunun sıkıntısına geçici olarak da olsa çare buldum diye içimde anlatılmaz derecede sevinç duydum.
Kadının onurunu koruma mücadelesi beni etkilemişti, önceki yaptıklarıma tövbe edip Müslüman oldum. Ama beni insanlar eski şöhretimden dolayı hala mecusi rahip olarak tanırlar.
Sözünün burasında rahibe “yeter söylediklerin bana kafidir.” diyerek sözünü kestim. İki cihan güneşi Peygamberimizin (sav) bu adama eden selam gönderdiğini iyice anlamıştım. İnsanlığa ömrü boyunca merhamet ve yardımseverliği öğretmeye çalışan yüce Peygamberimiz (sav) rahibin komşusuna gösterdiği yakınlığı pek beğenmişti. Yüce Allah (cc) cümlemizi komşularını yakından gözeten, sıkıştığı anlarda onların yardımlarına koşmayı vazife bilen kullarından eylesin, Amin!…
Dua
Ey bütün mevcudatın gerçek sahibi ve hükümdarı olan Allah'ım, Muhammed Ümmetini zalim ve hain idarecilerden koru. (Amin)
22 Kasım 2017 Çarşamba
Hamalın ibretlik duası
Hamalın ibretlik duası
- Rızkını sırtında ağır yük taşıyarak kazanan hamalın biri namazlarında daima:
Ya Rabbi, bana ne vereceksen hayırlısını ver, bir ekmek de olsa
Hayırlısından ihsan eyle, diye dua ediyormuş
Adamın hep aynı duayı tekrarlaması, yanındakilerin dikkatini çekmiş.
Nihayet biri, bir gün sormadan edememiş:
Kardeşim, sen her namazdan sonra duada: " Ya Rabbi, bana ne vereceksen hayırlısını ver, bir ekmek de olsa yine hayırlısından ihsan eyle" diye yalvarıyorsun. Ekmeğin hayırsızı da mı olur ki?
Hamal cevap vermiş: Birader, benim başıma geleni bir bilsen sen de aynı duayı tekrarlamaktan kendini alamazsın.
Yanındakiler iyice meraklanmışlar: Neymiş başına gelen, anlat da biz de duyalım.
Hamal, bakın başıma ne geldi, diyerek başlamış anlatmaya: Ben ekmeğini sırtındaki ağır yüklerin altında inleyerek kazanan bir insanım. Bir gün yine bir yokuş yukarı sırtımda ağır yükle çıkarken fena halde yorulduğumdan sırtımdaki yükü yere indirdim. Alnımdan damlayan terleri silerken içimden bir feryat koptu, dedim ki:
"Hey Ya Rabbi, yediğim ekmeği bana ne kadar da zor veriyorsun. Ne olur, bu bir ekmeği şöyle oturduğum yerden kazanmayı ihsan eylesen de, böyle kan ter içinde kalmasam.
Tam bu dua ağzımdan çıkar çıkmaz, birden karşımda iki kişinin sille tokat dövüştüklerini gördüm. Dayanamadım, aralarına girip ayırırken birinden yediğim bir yumrukla yüzüm kan revan içinde kaldı, işte o sırada gelen polisler, beni de kavgacılardan biri zannederek doğruca hapse attılar.
Mahkemeye çıkıncaya kadar yattığım hapiste her gün bana ekmek veriliyordu. Sırtüstü yattığım yerde ayağıma gelen bu ekmeği sıkıntı ve üzüntüden yiyemiyordum. Kendi kendime diyordum ki, işte ne sırtında yük taşıyorsun, ne de alnından öyle soğuk terler akıyor. Sana oturduğun yerde bedavadan gelen ekmek. Zevkle yesen ya… Ne var ki, dışarıda çalışarak alın teriyle kazandığım o ekmek, hapiste ayağıma gelen bu bedava ekmekten çok daha huzur verici ve lezzetliydi.
O zaman anladım ki, ben yanlış dua etmişim. Oturduğum yerden bir ekmek ver demişim, ama hayırlısından ver dememişim. İşte o günden bu yana dualarımda isteğimi değiştirdim.
Rabbimden zahmetli de olsa hayırlısını, huzurlusunu vermesini niyaz ediyorum.
Güzel ve Özlü Sözler
İyilik, sana kötülük edene iyilik etmendir. İyiliğe karşı iyilik etmek, satın aldığın bir şeyin parasını vermeye benzer. (Süfyan-ı Servri)
21 Kasım 2017 Salı
Dua
Ey darda kalanların dualarina cevap veren Allah'ım, darda kalan tüm kardeşlerimize yardım eyle. (Amin)
KUL HAKKI (Muhteşem bir dini hikaye)
KUL HAKKI (Muhteşem bir dini hikaye)
Abdülkadir iki aylık hamile eşi ile sabah kahvaltısı yaparken,
Minarelerden acı acı Salâlar veriliyor ve ardından..
Komşu kasabaya düşmanın baskın yaptığı bildiriliyor ve Allah aşkına eli silah tutanların Merkez Câmii önünde toplanması isteniyordu.
Bir anda tıkanan ve ağzındaki lokmayı güçlükle yutan genç, eşine dönerek; “Düşman, benim din kardeşlerime saldırırken..
Ben evde oturamam! Ne olur bana hakkını helal et” diyor ve silahını kaptığı gibi Merkez Câmiinin önüne gidiyor.
Aylar sonra eşinin şehit haberini alan genç hanım, ben bu acıya dayanamam diye bağırıp çağıracağı anda Hazret-i Âmine’nin de Peygamberimizi babasız doğurduğunu hatırlayınca!..
“Allah’ım bana sabır ver. Âhirette eşimden ayırma ve karnımdaki yavrumu sâlihlerden eyle” diye dua ediyor.
Aradan aylar geçiyor ve ana karnında yetim kalan çocuk dünyaya geliyor.
Beş yaşına kadar annesinin yanından hiç ayrılmayan ve Baba diye bir şey bilmeyen çocuk, beş yaşından sonra dışa- rı çıkmaya başlıyor ve yaşıtlarının “Baba! Baba!” diye birilerine koştuklarını görünce, ağlayarak eve geliyor ve annesine…
“Anne! Arkadaşlarımın hepsinin babaları var da neden benim babam yok?” diye soruyor.
Bir anda çok duygulanan ve göz yaşlarını tutamayan an- nesi; “Yavrum! Senin de baban var ama çok uzaklara gitti” diye cevap veriyor.
Ara sıra aynı soruyu soran ve aynı cevabı alan çocuk, zamanla gerçeği öğreniyor ve annesini üzmemek için bu konuyu kapatıyor.
Aradan yıllar geçiyor ve çocuk 12 yaşına gelince eline bir şiir geçiyor. Bu şiirde kendini bulan çocuk, eve gelip odasına kapanıyor ve ağlayarak okumaya başlıyor.
Anne! Anne! Babam yok mu? Nerde kaldı gelmedi? Gözlerimden akan yaşı, hiç kimseler silmedi!
Ben büyüdüm, beni görüp murâdına ermedi! Geçti anam, geçti artık, ağlamanın zamanı
Çok bayramlar geldi geçti, bir elbise görmedim! Çok geceler aç yattım, hiç kimseler bilmedi!...
Yavrusunun okuduğu şiiri dışarıda gizlice dinleyen ve çok duygulanan anne, birden içeri giriyor ve yavrusunun boynuna sarılıp ağlamaya başlıyor.
Ana-oğul ağlaşırken bir ara uykuya dalan çocuk, rüyâsında babasını görüyor ve “Baba! Sen ölmedin mi?” diye soruyor.
Babası; “Yavrum ben ölmedim! Ben şehit oldum! Şehitler ölmez ki” diyor ve sonra,
“Üstünde kul hakkı olmayan arkadaşlarım, diledikleri an Cennet’in içene girip gezerken,
Benim üstümde kul hakkı olduğundan, Cennet’in kapısına kadar gittiğim halde içeri giremiyorum!”
Çocuk; “Babacığım! Üstünde nasıl bir kul hakkı var” deyince, babası; “Komşumuz Hasan Amca’ndan ödünç olarak bir tas un al- mıştım. Onu ödeyemeden şehit oldum. Annen o tası biliyor” diyor.
Sevinçle uyanan çocuk, “Anne! Ben babamı gördüm. Babam ölmemiş, şehit olmuş” diyor, gördüğü rüyâyı anlatıyor ve sonra..
“Anneciğim, o tasa un doldur da Hasan Amca’ya götüreyim, babam Cennet’e girsin” diyor.
Annesi tası hazırlayınca, koşarak Hasan amcasına gidiyor, gördüğü rüyâyı anlatıyor ve “Hasan Amca, ne olur babama hak- kını helal eder misin?” deyince,
Hasan Amca ağlayarak çocuğu kucaklıyor. “Unu aldım, kabul ettim, babanın borcu ödendi ve ona bütün hakkım helal ol- sun” diyor.
Sonra, “Bu benden size hediye olsun” diye, elindeki un dolu tası tekrar çocuğa veriyor. Ayrıca o anda cebinde ne kadar parası varsa, hepsini çocuğun cebine koyuyor.
Güzel ve Özlü Sözler
Allah beş şeyi beş yere yerleştirmiştir:
İzzeti, ibadet ve itaate;
zilleti, günaha;
heybeti, geceleyin kalkmaya;
hikmeti, boş karına;
zenginliği de kanaate.
(Kuşeyri)
İzzeti, ibadet ve itaate;
zilleti, günaha;
heybeti, geceleyin kalkmaya;
hikmeti, boş karına;
zenginliği de kanaate.
(Kuşeyri)
20 Kasım 2017 Pazartesi
Güzel ve Özlü Sözler
Gerçeği, insanların ölçüleri ile değil; insanları gerçeğin ölçüsü ile tanı.
Hz. Ali (ra)
19 Kasım 2017 Pazar
Güzel ve Özlü Sözler
Üç haslet evliya sıfatıdır: Allah’a tevekkül, Allah’tan başkasından birşey beklememek, kanaat etmek. (Yahya ibn-i Muaz)
18 Kasım 2017 Cumartesi
17 Kasım 2017 Cuma
VİCTOR HUGO SÖZLERİ
VİCTOR HUGO SÖZLERİ
Hiç bir ordu, vakti geImiş bir fikir kadar güçIü değiIdir.
Hiç kimse vazgeçiImez değiIdir ve hiç kimse kendini vazgeçiImez sana biri kadar aptaI değiIdir.
Zeka, karımdır. HayaI gücü, metresimdir. Hafıza, uşağımdır.
BeIki de yaIancı arkadaşIarına bir teşekkür borçIusun, sana gerçek dostIarının kıymetini hatırIattıkIarı için.
Az yaIan söyIenmez; yaIan söyIeyen her yaIanı söyIer!
ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zor bir aIışkanIıktır.
ÖImek bir şey değiI. Korkunç oIan yaşamamaktır.
Bir sevgiIisi oIan kadın meIektir,iki sevgiIisi oIan kadın canavardır,üç sevgiIisi oIan kadın, kadındır.
Aşk bir deniz, kadın onun kıyısıdır.
Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıI nedeni; senin gibi oImak istediği haIde asIa senin gibi oIamayacağını biImesidir.
Kadını güzeI yapan Tanrı, sevimIi yapan ise şeytandır.
Bir çocuğa “yaIan söyIeme” demeyin. Doğruyu söyIe deyin.Birincisinde suçIamış, ikincisinde yoI göstermiş oIursunuz.
Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir; erkeği ateşIeyen kadındır.
Siz yardım ediImiş bir yoksuIIuk istiyorsunuz. Biz ise ortadan kaIdırıImış bir yoksuIIuk. O yüzden anIaşamıyoruz.
En karanIık gece biIe sona erer ve güneş tekrar doğar.
Evet sevgiIi kapına geIdim ve ben’den vazgeçtim. Sen “kim o” de yeter ki: kim oImamı istiyorsan o oImaya geIdim.
KaIabaIıkIar her zaman tehIikeIidir. İçinde ruhIarını ucuza satan aIçakIar barındırır.
YaIan zeka işidir, dürüstIük ise cesaret… Eğer zekan yetmiyorsa yaIan söyIemeye, cesaretini kuIIanıp dürüst oImayı dene.
Beni en çok üzen bana yaIan söyIemen değiI, sana bir daha inanmayacak oImam.
Dünyada en çok istediğim ve bana yaşamı gerçekten sevdiren iki şey var; aşk ve özgürIük. Aşk uğruna gerekirse, yaşamımdan vazgeçerim. ÖzgürIük uğruna ise aşkımı da feda ederim.
FakirIik, insanın sözde dostIarını uzakIaştırır.
Gitme diyebiIecek kadar güçIü oImaIı insan hayatta. Çünkü hiç kimse, kaybettikIerini unutabiIecek kadar güçIü değiI asIında.
Ekmeksiz hürriyet, hürriyetsiz ekmek düşünüIemez.
Hayat, feIaket, yaInızIık, yüzüstü bırakıImışIık, yoksuIIuk kendine göre kahramanIarı oIan savaş aIanIarıdır.
Kırk yaş gençIiğin ihtiyarIığı, eIIi yaş ihtiyarIığın gençIiğidir.
ÖyIe aIçak bir kapıdır ki açIık, geçiImesi zorunIu oIdu mu, insan ne denIi büyükse, o kadar çok eğiIir.
Herkes öIür ama herkes (gerçekten) yaşamaz.
Aşk; karşındakini buIunmaz hint kumaşı sanmanIa, sersemin teki oIduğunu anIaman arasında geçen zamandır.
Bir şey oImayı değiI, birisi oImayı amaç edinin.
Bazen aIabiIeceğin en büyük intikam; affetmektir. Ve bazen karşıdakine veriIebiIecek en güzeI cevap; güIüp geçmektir.
Tuhaf, bazı kimseIer birinden nefret etmeden başkasını sevemezIer.
Düşünme zihnin işi, hayaI ise zevkidir. Düşünme yerine hayaI etmek, zehri besinden ayırt edememektir.
Yerini vaktinde terk etmeyi biImek, gerçek oIgunIuktur.
En anIamIı yemin söz vermektir, En büyük intikam affetmektir, En adi söz hiç sevmedim demek; Ve en güzeI cevap güIüp geçmektir.
OrduIarı durdurmak mümkündür, fikirIer ise durduruIamaz.
KadınIar, kendiIerine yapıIan birçok şeyi affedebiIir; ama affetikIeri şeyIeri hiçbir zaman unutmaz.
GençIiğe, yaşIıIıktan çok hürmet etmeIiyiz.
İyi bir kadınIa iyi bir erkek birIikte değiIdir. Çünkü kadınIar, kötü erkekIere aşık oIup iyi erkekIerIe dertIeşir.
Öğrendikten ve sevdikten sonra daha çok acı çekersin.
ÖIdürmek için siIah, hançer mi oImaIı? SaçIar bağ, gözIer siIah; güIüş, kurşun oIamaz mı?
İyi oImak koIaydır, zor oIan adiI oImaktır.
ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zor bir aIışkanIıktır.
Yumuşak oIma eziIirsin, sert oIma kırıIırsın.
Hayat, her gidenin ardından koşmaya değmez biImeIisin. Se geIecek oIanIarı bekIe, gidecek varsa bırak gitsin.
ZorIuk adam eder, boIIuk hayvan eder.
ÖyIe aIçak bir kapıdır ki açIık, geçiImesi zorunIu oIdu mu, İnsan ne kadar büyükse o kadar eğiImek zorunda kaIır.
GüzeIIik tektir, çirkinIik bin türIüdür.
ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zordur.
Affetmek, iyi insanIarın intikamıdır.
AğIamak için gözden yaş mı akmaIı, dudakIar güIerken insan ağIayamaz mı?
İnsanIarda eksik oIan güç değiI iradedir.
Gerçekten mutIu oImak için mutIuIuğa sahip oImak yetmez. Onu hak etmek gerekir.
Zamanı geImiş bir fikir, dünyadaki bütün güçIerden üstündür.
Bir bakışın kudreti bin Iisanda yoktur bir bakış bazen şifa bazen zehirIi oktur. Bir bakış bir aşığa neIer neIer anIatır. Bir bakış bir aşığı saatIerce ağIatır. Bir bakış bir aşığı aşkından emin eder sevişenIer daima gözIerIe yemin eder.
Düşünceye daImış adam işsiz değiIdir. Görünen iş vardır, bir de görünmeyen iş.
HırsızIık, para, maI mı çaImaktır? Saadet çaImak, hırsızIık oImaz mı? SoIması için güIü daIından mı koparmaIı? Pembe bir gonca iken güI daIında soImaz mı? ÖIdürmek için siIah, hançer mi oImaIı? SçIar bağ, gözIer siIah, güIüş kurşun oIamaz mı?
16 Kasım 2017 Perşembe
Güzel ve Özlü Sözler
Müsrif adam üç yanlışı tekrarlar: Kendine lazım olmayanı alır, kendine ait olmayanı giyer, kendine layık olmayanı yer. (Vehb ibn-i Münebbih)
EFLATUN ÖZLÜ SÖZLERİ
EFLATUN ÖZLÜ SÖZLERİ
SorguIanmayan bir hayat, yaşanmaya değmez.
Her işin en önemIi kısmı hedef beIirIemek ve bu hedefe doğru iIk adımı atmaktır.
KötüIükIerin iIki ve en büyüğü, haksızIıkIarın cezasız kaImasıdır.
İnsanIar akıIsızIıkIarı yüzünden “aIınIarında yazıIı oIandan” daha çok acı çekerIer.
Konuşma insanın akIını kuIIanma sanatıdır.
Küçük şeyIere gereğinden çok önem verenIer, eIinden büyük iş geImeyenIerdir.
Nefsinin öğretmeni, vicdanının öğrencisi oI.
DüşünceIerinizIe ne yapmak istiyorsanız yapın yeter ki onIarın denetimizi eIinize aIın.
AIdatmaIarın en kötüsü, kendi kendini aIdatmaktır.
Kuşkusuz, dedim, biIgi ruhun besinidir. Ama biIgi satın aImak, besin satın aImaktan daha tehIikeIidir.
BiIirken susmak biImezken söyIemek kadar çirkindir.
Makamını kaybedersen üzüIme! Güneş de her sabah doğar ve akşam batar.
MutIuIuk biIgi iIe kazanıIır.
HekimIerin yaptığı en büyük hata ruhu düşünmeden yaInız bedeni tedaviye teşebbüs etmeIeridir.
Her şey karşıtı iIe besIenir.
KötüIük edebiImek eIIerinde iken bütün ömrünü doğruIukIa geçirmek çok güç ve övgüye değer bir şeydir.
Cesaret, tehIike karşısında akıI ve zekanın kuIIanıImasıdır.
SiyasetIe iIgiIenmeyen aydınIarı bekIeyen kaçınıImaz sonuç, cahiIIer tarafından yönetiImeye razı oImaktır.
FeIsefe, doğruyu buIma yoIunda, düşünseI bir çaIışmadır.
BiIgisizIik neden kötüdür? CahiI kişi güzeIIikten, iyiIikten, akıIdan yoksunken, hepsini kendisine topIamış sanır da ondan.
Aşık oImayı beceremeyen yağ çekmeyi öğrenmek zorundadır.
BiIge insanIar konuşurIar çünkü söyIeyecek bir şeyIeri vardır. AptaI insanIar konuşurIar çünkü bir şey söyIemek zorundadırIar.
Sadece öIüIer savaşIarın sonunu görmüştür.
KaranIıktan korkan bir çocuğu koIayIıkIa affedebiIiriz. Hayattaki gerçek trajedi yetişkinIerin aydınIıktan korkmasıdır.
Erdem, iyiyi eIde etme gücüdür.
Bir insanın akıIIı oImasına bir şey dediğimiz yok. Yeter ki; akIını başkaIarına kabuI ettirmeye çaIışmasın.
GözIemIe, dinIe, sus, az yargıIa, çok sor!
Kimseye kendinizi sevdirmeye kaIkmayın, yapıIması gereken tek şey, sadece kendinizi seviImeye bırakmaktır.
Başımıza geIecek her kötüIük, eğriIik etmekten yeğdir.
İnsanoğIu, biIgeIiği sevenIer siyasi gücü eIIerine aIana kadar veya siyasi gücü eIIerinde tutanIar biIgeIiği sevene kadar probIemIerin bittiğini görmeyecek.
Müziğin insanı götüreceği yer güzeIIik sevgisidir.
Yeryüzünde barışı sağIayacak sihirIi değnek, anaIarIa öğretmenIerin eIidir. Eğitim demek, vücutta ve ruhtaki güzeIIiği ve mükemmeIIiği son mertebesine kadar geIiştirmek demektir.
GüzeI adetIer kuIIanıIdığı öIçüde pekişir, sağIamIaşır. şayet ihmaI ediIirse siIinip gider. GençIer ve çocukIar bunu biIemez. ÖyIeyse bu onIara kabuI ettirIip yaptırıIır.
Bir insan tanrıIarın varIığına hiç inanmasa da, eğer aynı zamanda dürüst bir mizacı varsa, böyIe kişiIer insanIardaki kötüIükten nefret eder; yanIışIıkIara karşı oIan nefretIeri, onIarı yanIış işIer yapmaktan uzakIaştırır; haksızIıktan kaçınırIar ve namusIu yaşarIar.
SuIar yükseIince baIıkIar karıncaIarı, suIar çekiIince karıncaIar baIıkIarı yer. Kimse bugünkü üstünIüğüne ve gücüne güvenmemeIidir. Çünkü: kimin kimi yiyeceğine suyun akışı karar verir.
Güzel ve Özlü Sözler
Rızkın ne ise ona kavuşursun, hiç üzülme. Kul kanaat sahibi olduğu zaman hürdür. Hırsa kapıldığında köle olur. Kalbinden tamahı çıkar ki ayalarındaki zincir çözülsün. (Ahmed er-Rufâî)
15 Kasım 2017 Çarşamba
EN GÜZEL AŞK SÖZLERİ
EN GÜZEL AŞK SÖZLERİ
Sensiz geçen günlerimin kazası yok sevgilim.
Ben sadece sevmeyi biliyorum, unutmayı öğrenemedim.
Yanıma gelmediğinde rüyalarıma beklerim.
Seni ben canımın içinde sakladım. Kalbimin ta derinliklerinde…
Yanlış olduğunu bile bile yürüdüğüm yolsun sen.
Denize ilk kez giren çocuk masumiyetiyle seviyorum seni. Boğulacakmışım gibi.
Sen mi? Alırım bir ömür.
Bana yüzünü dönme gece oluyor sanıyorum.
Seni hep seveceğim geçelim bunu.
Konu ne zaman senden açılsa kapatmaya kıyamıyorum.
Yalansan yalanı severim elimde değil.
Ama ben uyuyamadığım geceleri sana helal etmiyorum.
Çünkü her bir zerrem aşık her bir zerrene.
Derdimin dermanı sensin. Bana bir duanın amini gerek.
Senin gülüşün ilkbaharda daha renkliydi.
Gittin… Ve solumda kaldın ve soluğumda ve sonumda…
Telaşımı hoş gör, ıslandığım ilk yağmursun.
Sen benim ilk şiirim, ilk kavgam, sen benim 17 yaşımsın.
Gülümse biraz ilaç alacak param yok çünkü.
Kim istemez mutlu olmayı, ama mutsuzluğa da var mısın?
Yemin ederim intiharsın sen seve seve edilen.
Öyle biri var ilk görüşte değil her görüşte aşık oluyorum.
Kendime gelemiyorum, sana gelsem olur mu?
Aşk tüm dünya insanları içinde sana tanıdığım ayrıcalıktır.
Sen bile bilemezsin gülüşün ben de kaç bahar eder.
Sen aklım ve kalbim arasında kalan en güzel çaresizliğimsin.
Ve aşk senin tenezzül bile etmediğin gözlerimde kaldı.
Gözlerime bakarken gözlerinin içi gülüyordu, nasıl sevmezdim?
Sen bana Allah’ın emanetisin. Seni sevmek aşktır bana…
Ona bakmaya kıyamamak mı, yoksa bakıp da doyamamak mı aşk.
Başka havalar getir bana içinde biraz bahar olsun biraz sen.
Sen benim gökyüzüne gönderdiğim duamın yeryüzündeki cevabısın.
Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor. Özdemir Asaf
Aklımda işin yok! Durup durup aklıma gelme… Yanıma gel, mevzu kalbimde!
Sevdim. Çünkü bir tek ona sarılınca yuva gibi kokuyordu içim.
O senin neyin olur dediler. Uzaktan dedim uzaktan yandığım olur kendisi.
Sen hep gülümse ki yüreğinin güzelliği gülüşlerinde canlansın…
Sensiz bir gün daha akşam oldu. İçim el vermiyor. Biz buna “gün” demeyelim.
Canımın içi, sen hangi şiirden kaçıp geldin yüreğimin orta yerine?
Eğer adına eşlik edecekse soyadım, Allah için ahirete kadar senindir sol yanım.
Esrar gibi yeşil olmasa da gözleri… Her bakışı sarhoş ediyor beni.
Sen güldün ben bir yudum daha içtim çaydan. Yoksa nasıl açıklardım, içimdeki sıcaklığı.
Kendimi görebileceğim en güzel ayna bana aşkla bakan gözlerindir.
Sen benim yıldız kayarken tuttuğum dilek değil ezan okunurken ettiğim duamsın.
Sen benim görmek için, bakmaya gerek bile duymadığım ezberimsin.
Bütün şairler sana mı aşıktı ki her okuduğum şiirde, dinlediğim ezgide sen vardın.
Ötesi yok bu duanın benim ol. Benimle, aklınla, aşkınla bin yaşa.
Ben utangaç bir kalbi taşırım geceden. Ben sana aşık olduğumu, ölsem söyleyemem…
O kadar güzel gülüyor ki tamam diyorum bu kadar yaşadığım yeter.
Sonunda aşk acısı olsa da sev, çok sev. Usul usul gir yüreğime, kalbim bağrım çatlasın!
Aşk, yer yerinden oynasa da; yâri yürekteki yerinden oynatmamaktır.
Bana kimse sen gibi baktı mı bilmem, ama ben kimseye sana baktığım gibi bakmadım.
Seni yüreğime düşüren yerçekimi etkisini hiç kaybetmesin istiyorum.
Sen benim hiç bıkmadan saatlerce seyre daldığım, tövbe tutmayan en tutkulu sevdamsın.
Ve beni birden bire yüzünü değil, gözünü değil, sesini göresim geldi.
Dışarıya yağmur, yüreğime hasret, fikrime sen. Nasıl yağıyorsunuz üçünüz birden bir bilsen.
Yeter ki diline dolanayım; istersen bir küfür, istersen bir şarkı olayım.
İyi geceler canım derdin. Gecenin iyiliğinden çok, canın olma düşüncesi yeşerir dururdu içimde.
Ad koyunca büyüsü bozulur diye, isimsiz, izinsiz, içimden seviyorum seni.
Git diyorsun da, olmuyor işte git demekle. Ben de sana sev diyorum mesela. Sevebiliyor musun?
Bazen aşk iki lafı bir araya getirememektir. Seni dersin… Tükenir nefesin.
Çok solcu gördüm ben bu hayatta ama kimse senin gibi kalıcı devrim yapmadı “SOL” yanımda.
Bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer, benimle yine tanış yine seveyim.
Yine gece yine hüzün ve yine içimde sen… Ve yine biliyor musun? İçimde sen olunca hüzün de güzel.
Ey canımın sahibi Yar! Sen benimle olduktan sonra kaybettiklerimin ne önemi var. Mevlana
Kalemi icat edene saygım sonsuz, ama senin sıcacık yüreğin olmasaydı bu kalem kâğıda dokunamazdı.
Aşktan yana yaşadıklarımı bilseydin eğer, halen sevebiliyor oluşuma aşık olurdun… Elif Şafak
Öyle uzaktan seyretme adına hayran olduğum yar. Buyur gel ömrüme, ömrüm, ömrün olsun. Mevlana
Sana en muhtaç olduğum şu anda gel. Yaşamak olsan da gel, ölüm olsan da gel. Ümit Yaşar Oğuzcan
Dünyadaki herkesin parmak izinin farklı olması, kimsenin sana benim gibi dokunamayacağının kanıtıdır.
Acılarımı bile tatlandırıyor aşkın. Yıkıma terkedilmiş kalemin bütün hücrelerine sürülmüş iksir gibisin.
Kaybetmekten asla korkmadığım son sınavıma yüreğinin dersliğinde giriyorum. Öğrenci benim, öğretmen sensin.
Sana yerine getiremeyeceğim sözler veremem, fakat istersen hiç kullanılmamış tertemiz bir kalp verebilirim.
Okyanusla, gökyüzü gibiydik biz seninle. İkimizde maviydik, birlikte gibiydik. Aslında hiç birleşmemiştik…
Ya tam açacaksın yüreğini, ya da hiç yeltenmeyeceksin! Grisi yoktur aşkın; ya siyahi, ya beyazı seçeceksin.
Bir kelimeye milyonlarca anlam yüklediğim felsefemsin. Sen olmadığın zaman anlamsız kalırım, gereksiz olurum.
Seninle her şeye varım ben, sen benim uğurlu yolumsun. Yıldızlara yürürüm senle, sen iste canım senin olsun.
İkimizin hayali de aynıysa ortak bir yerde buluşmanın zamanı gelmiş demektir. Mesela sen ve ben aynı hayatta?
Tabaklarda kalan son kırıntılar gibiydi sana olan sevgim. Sen beni hep bıraktın; Bense hep arkandan ağladım.
Şimdi o kadar zor ki geri dönmek, seni unutup başkasını sevmek ama bir şeyi anladım çok zormuş sevilmeden sevmek.
Fizikte bir teoriye göre bazı sesler kalp atışınızın hızlanmasına neden olabilir. Benim için bu ses senin sesin.
Belki de konuşuyordur gözlerin. Ama ben gözce bilmiyorum ki. Sessizce biliyorum, usulca biliyorum, masumca biliyorum.
Evet ağlamaklı oluyorum demdir bu. Hani kurşun sıksan geçmez geceden. Ve zehir zıkkım cigaram. Gel artık.
Gördüğünü herkes sever, sen onda görmediğini bulacaksın. Eğer gerçek aşk istiyorsan; Ten’e değil, kalbe dokunacaksın.
Öyle bir seveceksin ki, yüreğinden kimse ayıramayacak. Ve öyle birini seveceksin ki, seni gözleriyle bile aldatmayacak.
Kapına geldim. Ve ben, ben olmaktan vazgeçtim. Sen yeter ki “kim o” de. Kim olmamı istiyorsan, o olmaya geldim. Mevlana
Aşk bazen o elini ilk tuttuğundaki sıcaklık, gözlerine ilk baktığındaki o ışık ve tenine ilk yaklaştığındaki o tutkudur.
Ağzımın tadı yoksa hasta gibiysem, boğazıma düğümleniyorsa lokmalar, buluttan nem kapıyorsam, inan hep güzel gözlerinin hasretindendir.
O kadar yakınsın ki seni ben sandım, sana o kadar yakınım ki beni sen sandım. Sen mi benim ben mi sensin şaşırdım kaldım… Mevlana
Sana hasret yaşadığım her bir saniyenin değerini bilirim. Çünkü sana kavuştuğumda çektiğim hasreti kutsal yapan geçmişin izleri olacaktır.
Aşk, koskoca dünya nüfusunu bir anda sadece iki kişiye düşürmeye yarar. Nüfus sayımına gerek yoktur; çünkü aşk hiçbir zaman yerinde saymaz.
Seni bulmaktan çok aramak isterim! Seni sevmeden önce anlamak isterim! Seni bir ömür boyu bitirmek değil de sana hep yeniden başlamak isterim…
Birinin gözlerine bakmak, onun rüyalarına girmeyi göze almak demektir. Sevmeye kabiliyetin yoksa o gözlere pekguzelsozler.com bakmayacaksın.
Canımı kapına, yüreğimi ellerine, ruhumu bedenine, uykumu yatağına, öpücüklerimi dudağına göndereceğim! Ve yemin ederim seni ölünceye kadar seveceğim!
Adını gökyüzüne yazdım her sabah sende doğsun diye, yüreğini yüreğime yazdım canın yandığında benimle yansın diye, adını canım koydum sen öldüğünde bende öleyim diye.
Seni özlemek, üşümek gibidir soğuk bir akşamüstü, yağmurun altında yürümek gibi sırılsıklam, titreye titreye. Sıcak bir yer bulup sığınmak istersin ya hani, öyle ihtiyacım var işte, yüreğine sığınıp, nefesinde ısınmaya.
Dur ve dinle! Duyduğun her ayak sesi benim olabilir. Çalan her zilde benim parmağım kalmıştır. Perdeleri ardına kadar kapatma belki karşı binanın çatısında sana el sallayan ben olabilirim.
Biz seninle bir salkımın iki aşık üzümüyken, başka şişelerden şarap olmuşuz, başka hayatlarda harap olmuşuz. Biz seninle bir denizin iki aşık balığı iken, başka sularda yüzüp durmuşuz, başka kıyılara vurmuşuz.
Hasretim sana yar, seni sevmem bir kızılcık çiçeğinin baharına dönmesi gibidir. Senin bakışların ömrümü uzatan bir iksir… Ve ben sevgili, şimdiye kadar hiç kimsede hissetmediğim duyguları seninle yaşıyorum.
Yağmurlu bir günde koşar sana gelirsem ıslak saçlarımı düzelt, başımı omuzuna yasla, ansızın dudaklarımı dudaklarıma değdir. Masum bir çocuk gibi konuşursam anla ki sana muhtacım; ver elini elime yalanda olsa bir kez seni seviyorum de…
14 Kasım 2017 Salı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)