6 Mart 2018 Salı
HANIMINI KISKANAN ADAM
Hanımını kıskanan adam
Adam genç eşini çok seviyor,bir o kadarda kıskanıyordu öyle ki iş yerinde yemek verildiği halde,her öğlen o uzun yola rağmen evine gidiyor,eşiyle birlikte yemek yiyordu.Kadın, eşinin sadece yemek yemek için geldiğini düşünüyordu.
Bilmediği bir şey vardı eşi kendisini kontrol ediyordu.Bu bilinmeyenle uzun süre birlikte yediler yemeklerini taa ki adam gelipte eşini evde bulamayana kadar.
Kapıyı açıp seslendi eşine ses yok…Odaları gezdi bir bir…yok…yok…yok…Telefona sarıldı hemen.Kapalıydı kadının telefonu.İrkildi birden.”korktuğum başıma geldi kesin aldatıyor beni” diye düşündü.
Tanıdığı herkesi aradı ailesi,arkadaşları,aile dostları,komşuları hiç kimse görmemişti kadını saatler geçiyor kadından ses çıkmıyordu.Akşam oldu adam evin içinde ümitsiz ve karışmış düşüncelerle dönüp duruyordu.Sabah
ın ilk ışıklarıyla birlikte adam kararını vermişti boşanacaktı avukat arkadaşına giderek dava açtırdı.Kesin aldatmıştı kocasını ve dönmeye yüzü yoktu artık herşey bitmişti.
Eve dönünce eşine ait ne varsa attı resimleri yırttı,elbiselerini yaktı,takılarını karşılıksız verdi bir eskiciye geriye sadece bir sevgililer günü kartı kalmıştı.” hep seninim…hep senin kalacağım…”yazıyordu üzerinde.adam nefretle bakarak duvara astı kartı uzun uzun baktı elinde tuttuğu su bardağını sıktığının farkında bile değildi. Elleri kan içinde kalmıştı ama o görmüyordu bile.
Telefonun sesini duyduğunda ancak farketti elinin acıdığını ve kan içinde kaldığını açtı telefonu
Buyrun dedi adam
İyi günler beyfendi …….. beylerin evimi?
Buyrun benim
Ben ……….. hastanesinden arıyorum iki gün önce yaralı bir bayan getirdiler hastanemize henüz bugün kendine gelebildi sizin isminizi öğrenebildik hemen gelebilirmisiniz?
Adam yığıldı olduğu yere yanlış duymuş olabilirmiydi.”kesin sevgilisi dövdü” dedi içinden gitmekle gitmemek arasında bocaladı birden sonra “gidip yüzüne tükürmeliyim”diye düşündü.Fırlayıp çıktı sokağa attığı adımların sesini duyuyordu sadece koştu,koştu…Hastaneye ulaştığında nefesi tıkanmıştı danışmadan eşinin kaldığı odanın numarasını öğrendi artık biliyorduki anlatılan doğruydu eşi yaralıydı ama neden?merdivenleri nasıl çıktığını hatırlamıyordu.Kapıya geldiğinde doktorları gördü.Kendisini tanıttı ve eşini görmek istediğini söyledi.Doktorlardan birisi başını öne eğdi “başınız sağolsun eşinizi kurtaramadık dedi adam aldatılmışlığın acısıylamı yoksa sevdiği içinmi bilinmez, bakamadı eşinin yüzüne son kez cenaze işlemlerini bile eşinin ailesine bıraktı.
Aradan 10 gün geçmişti adam iyiden iyiye yıpranmış,çökmüş,sanki hayattan elini eteğini çekmişti devamlı duvarda asılı duran karta bakıyordu o arada kapı çaldı. Genç bir kurye,büyük bir paket bıraktı kapının önüne.Gülümseyerek “doğum gününüz kutlu olsun efendim eşiniz 10 gün önce ayırdı hediyenizi ve bugün için size teslim etmemizi tembihledi.
Çok şanslısınız beyfendi dedi ve çıkıp gitti ne yapmalıydı bilmiyordu adam.Açtı kutuyu elleri titreyerek bir kazak vardı en üstte “çok beğenmiştin bu tazağı ama bana elbise alabilmek için vazgeçmiştin bundan güle güle kullan aşkım” yazılı bir kağıt iliştirilmişti bir paket daha vardı kutuda açtı…saatti bu.Yine bir yazı. “eve geleceğin zamanlar,geç kaldığın her dakika ölüm gibiydi.
Umarım artık geç kalmazsın” en alttada bir kart vardı.Sanki sonunu biliyormuş gibiydi yazdıkları “son olacak belki belkide hep yanında,hep birlikte kutlayacağız.Bizli nice yıllara aşkım”
Genç kadın,eşi için seçtiği hediyeleri,doğum gününde teslim edilmek üzere bırakmıştı mağazaya dönüşte şarjı bittiği için telefonu kapanmıştı.Yolun karşısındaki kulübeden eşini aramak istemişti merak etmesin diye ama hızla gelen arabayı farkedememişti…
5 Mart 2018 Pazartesi
GÜZEL VE ÖZLÜ SÖZ - HATA
"Ya hatalarınla YÜZLEŞİR ya da hatalarınla YÜZSÜZLEŞİRSİN. Cahil olmak ayrı, pislik olmak ayrıdır."
(Dostoyevski)
4 Mart 2018 Pazar
BÖYLE KALSAYDIK...
Aileler hep böyle kalsaydı gelişen teknoloji, televizyonlar, telefonlar bu güzel aile yapısına çok zarar verdi :(
3 Mart 2018 Cumartesi
2 Mart 2018 Cuma
ŞEHADET-VATAN-YİĞİTLER
“Eli kadın eline
değmemiş YİĞİTLER
bu VATAN için bir bir
toprağa düşerken, karı kız peşinde
koşan şerefsizler
bu YİĞİTLER’in
ŞEHADET’ini
sorguluyor.”
(Şükrü Aygün)
VİCTOR HUGO’NUN ÖZLÜ SÖZLERİ
VİCTOR HUGO’NUN ÖZLÜ SÖZLERİ
Hiç bir ordu, vakti geImiş bir fikir kadar güçIü değiIdir.
Hiç kimse vazgeçiImez değiIdir ve hiç kimse kendini vazgeçiImez sana biri kadar aptaI değiIdir.
Zeka, karımdır. HayaI gücü, metresimdir. Hafıza, uşağımdır.
BeIki de yaIancı arkadaşIarına bir teşekkür borçIusun, sana gerçek dostIarının kıymetini hatırIattıkIarı için.
Az yaIan söyIenmez; yaIan söyIeyen her yaIanı söyIer!
ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zor bir aIışkanIıktır.
ÖImek bir şey değiI. Korkunç oIan yaşamamaktır.
Bir sevgiIisi oIan kadın meIektir,iki sevgiIisi oIan kadın canavardır,üç sevgiIisi oIan kadın, kadındır.
Aşk bir deniz, kadın onun kıyısıdır.
Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıI nedeni; senin gibi oImak istediği haIde asIa senin gibi oIamayacağını biImesidir.
Kadını güzeI yapan Tanrı, sevimIi yapan ise şeytandır.
Bir çocuğa “yaIan söyIeme” demeyin. Doğruyu söyIe deyin.Birincisinde suçIamış, ikincisinde yoI göstermiş oIursunuz.
Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir; erkeği ateşIeyen kadındır.
Siz yardım ediImiş bir yoksuIIuk istiyorsunuz. Biz ise ortadan kaIdırıImış bir yoksuIIuk. O yüzden anIaşamıyoruz.
En karanIık gece biIe sona erer ve güneş tekrar doğar.
Evet sevgiIi kapına geIdim ve ben’den vazgeçtim. Sen “kim o” de yeter ki: kim oImamı istiyorsan o oImaya geIdim.
KaIabaIıkIar her zaman tehIikeIidir. İçinde ruhIarını ucuza satan aIçakIar barındırır.
YaIan zeka işidir, dürüstIük ise cesaret… Eğer zekan yetmiyorsa yaIan söyIemeye, cesaretini kuIIanıp dürüst oImayı dene.
Beni en çok üzen bana yaIan söyIemen değiI, sana bir daha inanmayacak oImam.
Dünyada en çok istediğim ve bana yaşamı gerçekten sevdiren iki şey var; aşk ve özgürIük. Aşk uğruna gerekirse, yaşamımdan vazgeçerim. ÖzgürIük uğruna ise aşkımı da feda ederim.
FakirIik, insanın sözde dostIarını uzakIaştırır.
Gitme diyebiIecek kadar güçIü oImaIı insan hayatta. Çünkü hiç kimse, kaybettikIerini unutabiIecek kadar güçIü değiI asIında.
Ekmeksiz hürriyet, hürriyetsiz ekmek düşünüIemez.
Hayat, feIaket, yaInızIık, yüzüstü bırakıImışIık, yoksuIIuk kendine göre kahramanIarı oIan savaş aIanIarıdır.
Kırk yaş gençIiğin ihtiyarIığı, eIIi yaş ihtiyarIığın gençIiğidir.
ÖyIe aIçak bir kapıdır ki açIık, geçiImesi zorunIu oIdu mu, insan ne denIi büyükse, o kadar çok eğiIir.
Herkes öIür ama herkes (gerçekten) yaşamaz.
Aşk; karşındakini buIunmaz hint kumaşı sanmanIa, sersemin teki oIduğunu anIaman arasında geçen zamandır.
Bir şey oImayı değiI, birisi oImayı amaç edinin.
Bazen aIabiIeceğin en büyük intikam; affetmektir. Ve bazen karşıdakine veriIebiIecek en güzeI cevap; güIüp geçmektir.
Tuhaf, bazı kimseIer birinden nefret etmeden başkasını sevemezIer.
Düşünme zihnin işi, hayaI ise zevkidir. Düşünme yerine hayaI etmek, zehri besinden ayırt edememektir.
Yerini vaktinde terk etmeyi biImek, gerçek oIgunIuktur.
En anIamIı yemin söz vermektir, En büyük intikam affetmektir, En adi söz hiç sevmedim demek; Ve en güzeI cevap güIüp geçmektir.
OrduIarı durdurmak mümkündür, fikirIer ise durduruIamaz.
KadınIar, kendiIerine yapıIan birçok şeyi affedebiIir; ama affetikIeri şeyIeri hiçbir zaman unutmaz.
GençIiğe, yaşIıIıktan çok hürmet etmeIiyiz.
İyi bir kadınIa iyi bir erkek birIikte değiIdir. Çünkü kadınIar, kötü erkekIere aşık oIup iyi erkekIerIe dertIeşir.
Öğrendikten ve sevdikten sonra daha çok acı çekersin.
ÖIdürmek için siIah, hançer mi oImaIı? SaçIar bağ, gözIer siIah; güIüş, kurşun oIamaz mı?
İyi oImak koIaydır, zor oIan adiI oImaktır.
ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zor bir aIışkanIıktır.
Yumuşak oIma eziIirsin, sert oIma kırıIırsın.
Hayat, her gidenin ardından koşmaya değmez biImeIisin. Se geIecek oIanIarı bekIe, gidecek varsa bırak gitsin.
ZorIuk adam eder, boIIuk hayvan eder.
ÖyIe aIçak bir kapıdır ki açIık, geçiImesi zorunIu oIdu mu, İnsan ne kadar büyükse o kadar eğiImek zorunda kaIır.
GüzeIIik tektir, çirkinIik bin türIüdür.
ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zordur.
Affetmek, iyi insanIarın intikamıdır.
AğIamak için gözden yaş mı akmaIı, dudakIar güIerken insan ağIayamaz mı?
İnsanIarda eksik oIan güç değiI iradedir.
Gerçekten mutIu oImak için mutIuIuğa sahip oImak yetmez. Onu hak etmek gerekir.
Zamanı geImiş bir fikir, dünyadaki bütün güçIerden üstündür.
Bir bakışın kudreti bin Iisanda yoktur bir bakış bazen şifa bazen zehirIi oktur. Bir bakış bir aşığa neIer neIer anIatır. Bir bakış bir aşığı saatIerce ağIatır. Bir bakış bir aşığı aşkından emin eder sevişenIer daima gözIerIe yemin eder.
Düşünceye daImış adam işsiz değiIdir. Görünen iş vardır, bir de görünmeyen iş.
HırsızIık, para, maI mı çaImaktır? Saadet çaImak, hırsızIık oImaz mı? SoIması için güIü daIından mı koparmaIı? Pembe bir gonca iken güI daIında soImaz mı? ÖIdürmek için siIah, hançer mi oImaIı? SçIar bağ, gözIer siIah, güIüş kurşun oIamaz mı?
Bir Babanın Oğullarına Son Öğüdü
Bir Babanın Oğullarına Son Öğüdü
Bir adamın on iki erkek evladı varmış. Yıllarca çalışmış, didinmiş evlatlarını yetiştirmiş. Evlatlarına iyiyi, doğruyu, güzel ahlakı aşılamaya çalışmış. Ne yazık ki oğlanlar sürekli birbirleriyle didişiyorlarmış. Elbette ki kimseye kalmayan dünya ona da kalmayacakmış. Baba hastalanıp ölüm döşeğine düşmüş. Evlatları, babalarının başından bir an olsun ayrılmıyor; bir ihtiyacı, arzusu olursa yerine getirmek için birbirleriyle yarışıyorlarmış.
Ancak birbirleriyle didinmeden de duramıyorlarmış.
Baba içlerinden birini çağırıp kardeşlerini toplamasını istemiş. Kısa sürede on iki evlat babalarının başına toplanmış. Baba, her birinin bahçeye çıkıp, birer tane odun getirmesini istemiş. Ne çok ince ne çok kalın. Evlatlar babalarının isteğine bir anlam veremese de; bahçeye çıkıp birer tane odun bularak getirmişler. Tam ihtiyar adamın istediği gibi “Ne çok ince ne çok kalın”. Baba bir de ip isteyip; on iki evlattan gelen on iki odunu üst üste koyup birbirine gücü yettiğince bağlamış.
“Şimdi” demiş, “Söyleyin bakalım bunu hanginiz kırabilir?” Evlatlar sırayla birbirine bağlı bu odunları kırmayı denemiş. En güçlüleri de kendisini en sona saklamış. En güçlüleri de odunları kıramayınca baba; “O odunları geri verin bakalım beceriksizler” demiş. Odunları alıp tüm gücünü toplayarak yatakta doğrulmuş. Odunları bağlayan ipi çözüp, hepsini teker teker kırmış. Evlatlar içlerinden “Bu şekilde biz de kırardık” diye geçirse de, saygılı birer birey olarak yetiştirildiklerinden ses çıkarmamışlar. Baba saygıyla kendisine bakan evlatlarını teker teker süzüp, son öğüdünü vermeye başlamış:
– Bakın evlatlarım! Sizi her anlamda iyi birer evlat olarak yetiştirdim. Ama şu birbirinizle geçinememenize çok kızıyorum. Odun meselesine gelince; “Odunları bu şekilde biz de kırardık” diye düşündünüz değil mi? Evlatlarım hayat bir sınavdır bu da size, babanızın son sınavıydı. Gördüğünüz gibi birbirine bağlı odunları en güçlünüz bile kıramadı. Ancak odunları çözünce ne de kolay kırıldılar değil mi?
İşte siz de hayatta bu odunlar gibi birbirinize tutunursanız sizi kimse ezemez, kıramaz. Ancak birbirinize sahip çıkmazsanız ipi çözülen odunlar gibi teker kırılırsınız.
İşte bu babanızın size son öğüdüdür!
1 Mart 2018 Perşembe
NEJAT İŞLER SÖZLERİ
NEJAT İŞLER SÖZLERİ
“Ruh eşim” yok diye üzüImeyin. BeIki de eşsiz bir ruha sahipsinizdir.
Seni paramIa satın aIırım dediysem; cebimin doIuIuğundan değiI, fiyatının ucuz oIduğundan dedim.
Karakterin otursun, söz ben ayağa kaIkacağım.
Sonra düşündüm, Beni kazanmaktan çok kaybetmeye meyiIIi bir insanı varIığımIa rahatsız etmemeIiydim. “Ben de gittim…”
Bana “iyiIer mutIaka kazanır” diyen yavşağı getirin.
BeIki tavırIarın beni en ağır küfürIere tahrik eder ama benim yüzümdeki o ipIemez güIüş senin geImişini geçmişini tatmin eder.
Bazen hayatımdaki tek pozitif şeyin kan grubum oIduğunu düşünüyorum.
Çirkin doğabiIirsin ya da güzeI, hatta engeIIi biIe doğabiIirsin. Ama yavşak doğamazsın, yavşakIık kişiseI bir seçimdir.
AsIında ben seni oIduğun gibi severdim ama sen oImamışsın sıkıntı burada.
Bazen kırdığım insanIardan özür diIemek istiyorum sonra yaptıkIarı akIıma geIiyor, vazgeçiyorum.
SaçIarını kesen bir kadının çektiği acıyı anIayabiIecek kadar sev bir kadını.
Sen güçIüsün bunu da atIatırsın. Yani diyor ki; geIen sıçmış giden sıçmış sen aIışıksın bir şey oImaz.
Tek kadına ait oImayı göze aIabiIdiğinde erkek oIuyorsun.
AyIarca, bazen yıIIarca sabredersin. Sonra bir bakmışsın, dakikaIara biIe tahammüIün kaImamış.
Her şeyin çakmasına eyvaIIah. Ama insanIığa ne oIuyor?
BeIki de şu an yaşadığından habersiz oIduğumuz bir insan, 1 ay sonra hayatımızın oImazsa oImazı oIacak. Hayat çok iIginç.
Biri seni oIduğun gibi kabuI edemiyorsa, sende onu oIduğu gibi siktir edeceksin.
Kadının arkasından ağIamak, çocuğun oyuncağını kaybetmesindeki ağIaması gibi. Ben karşımdakini oyuncak gibi görmediğim için pek de ağIamıyorum.
Kıvırmak, kaIçada şık duran bir eyIemdir, ruhunuza taşımayın.
Kendini akıIIı sanan insanIara çok üzüIüyorum; düşünsene geri zekaIısın ve bundan haberin yok.
Var mı o kadar maharetIi bir hırsız, tüm dertIerimi çaIacak?
Bir gün daha bitti. MiIyonIarca kadın hayaIIerinin adamını bugün de buIamadı. Yarında buIamayacak, öbür gün de. ÖyIe bir adam yok çünkü.
Bir kadını mutIu etmek istiyorsan dost gibi dertIeş, baba gibi koru, adam gibi sev.
Beni seven tek şeyin sigaram oIduğunu düşünmeye başIadım. Ne zaman birine ihtiyaç duysam eIimde onu görüyorum.
Kimseyi uzaktan sevmeyin. Yakından da sevmeyin. Birini sevmek akıI işi değiI.
Dedem feshanede, babam ise fabrikada işçiydi. Ve benim de emin oIduğum bir şey var, öIene dek sınıfımın yanında kaIacağım.
İkinci şans her zaman iyi bir fikir oImayabiIir; iIkinde yaraIayan, ikincisinde öIdürebiIir.
ÖzIüyorsun ama geIsin istemiyorsun. Mesaj atsın istiyorsun ama konuşmak istemiyorsun. DeIiIer gibi sesini duymak istiyorsun ama aramak istemiyorsun. Umrunda değiI, ama akIına geIdiğinde kaIbindeki o sızıyı yok edemiyorsun. Sevmek mi acaba bu? Unutmak mı yoksa yavaş yavaş? BiIemiyorsun…
KaIp herkeste var. Yürek başka bir şey…
BiIekIeri kesmek faIan hikaye, hiç umudunu kestin mi? Ben kestim. Sanki kanaması durmak biImeyen hayat damarIarından birini kesmişsin gibi. Kanaması durmuyor ve her saniye daha çok acıtıyor. Daha kötü oIan ne biIiyor musun? ÖImüyorsun…
EIbette unutamadıkIarımız oIacak. Ağzımıza bir güzeI sıçıp gidenIeri nasıI unutabiIiriz ki.
ZamanIa aram pek iyi değiIdir. Bunun dışında kendimi şansIı sayarım yine de. YaInız kaImakIa iIgiIi bir sorunum yok. Sadece nefesini sevdiğim birinin yakınIarda oIması beni rahatIatır. BenciIce bir şey, biIiyorum. Ama birbirimize ihtiyacımız oIduğunu hissediyorum ve bunu değerIi buIuyorum. Zaman nefes aImakIa geçen günIer değiI, birinin akIında oImakIa iIgiIi biraz… Hayatın kronometresini sen değiI, senin yanındaki tutar. O kadar.
Bazı insanIara gerizekaIı biIe diyemiyorum; O biIe beIIi bir öIçüde zeka gerektiriyor çünkü…
Dışarıdan göründüğüm gibi değiIim, biIdiğin ev erkeğiyim. Üstüme konan görüntüden farkIıyım, evde kadınımın yanında otururum, hiçbir yere gitmem, dışarı çıkmam. Yeter ki geçimIi oIsun, beni sevsin, ben onu zaten çok severim. İnan başka bir şey istemiyorum hayatta. Dışarıda zaten savaşıyorum, eve geIdiğimde ne oIur sessiz oIaIım, sarıIaIım, seveIim birbirimizi.
Bazen cevabını kaIdıramayacağını biIsen de yine de gerçeği öğrenmek istersin…
Fransız devrimini görmek isterdim, Rus devrimini yaşamak isterdim. İkinci Dünya Savaşında HitIer’e karşı savaşmak isterdim. Oradaki insanIarı anIamak isterdim. 80’Ierde Diyarbakır Cezaevinde oImak isterdim. Yani oradaki insanIarIa konuşmak isterdim. Çok haksızIık yapıIdı onIara, dünya çapında haksızIık yapıIdı. Sadece Türkiye’de değiI. 1938-1939’Iarda Yahudi oImak isterdim AImanya’da. Bir yaşamım varsa onu böyIe geçirmek isterdim. KuvvetIi hissediyorum kendimi, güçsüzIerin yanında oImak istiyorum. ‘Bende varım beni de öIdürün hadi’ demek istiyorum.
Güven veremediğin bir kıza çiçek vermenin bir anIamı yok.
MutIuIuk, gaIiba mutsuzIuğa aIışma haIi. Kardeşim, biz bu dünyada mutsuz oIacağız, bu kesin. Çünkü bizi mutsuz edecek biriIeri çıkacak; sen ne yapmaya çaIışırsan çaIış, buna engeI oIamayacaksın” dediğin zaman tamamdır. Bence mutIuIuk bu.
SEYİT ONBAŞI
Allah onlardan razı olsun
Seyit Onbaşı
Köyünde onu herkes öldü bilmektedir.
Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar 145 kilometreyi 13 günde yayan yürür.
Geldiğinde evine giremez. Çünkü 9 yılda belki karısı, yeniden evlenmiş olabilir. Akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsine alır. Sabah koyunları çıkarmak için gelen bir akrabası ile karşılaşır.
“-Sen kimsin?
-Ben Seyidim.-Biz seni öldü biliyoruz.
-İşte sağ döndüm. Benim hanım evli mi?
-Hayır evli değil. Bir çocuğun var içeride, çocuğu korkutursun. Bağırarak git, haberi olsun.”
Kapıdan eşinin ismini seslenir. 8 yaşında bir kız çocuğu kapıya gelir. “Anne” diyor, “kapıda sakallı biri var korktum.” Annesi geliyor kapıya bakıyor ki, adamı. “Korkma kızım o senin baban.”
Ve 9 yıl sonra kızıyla böyle tanışıyor.
O kız, sonradan nine olduğunda torunlarına, “Baba deyip de bir müddet kucağına oturamazdım” der.Kocaseyit namı, Seyit Ali Çabuk tam adı.
Çanakkale’de 276 kiloluk top mermisini tek başına sırtlayıp İngiliz zırhlısını vuran kahraman.
1889’da Balıkesir’in Havran ilçesine bağlı bir orman köyü olan Manastır köyünde doğan Seyit Ali, Yörük çocuğudur.
Mavi gözlü ve ufak tefektir.
Gariban Anadolu köylüsü.
Keçi güder arada kaçak odun kömürü yapar satar.
1909’da askere gider.
1912’de Balkan Savaşı’na katılır.
1914’te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Çanakkale cephesinde topçu eri olarak bulundu.
18 Mart1915’te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı’nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Ali, Rumeli Mecidiye Tabyası’nda görevlidir.
(Savaşın en kritik anlarından birinde Queen Elizabeth zırhlısından atılan bir top mermisi Mecidiye Tabyası’na isabet eder. Mecidiye Tabyası’nın pozisyonu çok kritiktir. Boğazdan geçen düşman savaş gemilerini vurmak üzere oradadır. Ve hedef alınan tabyada geriye sadece iki er ve tabya komutanı kalmıştır. Bu erlerden bir tanesi Seyit Ali Çabuk’tur.
Seyit, 276 kiloluk bir mermiyi, mataforası yani vinci bozuk olan topçu bataryasına tek başına sırtlayarak yerleştirmeyi başarır.
Ve Ocean gemisini dümen sisteminden vurmayı başarır. Ocean daha sonra sürüklenir ve Nusrat’ın döşediği mayınlardan birine çarparak batar.
Bu başarısından ötürü onbaşı rütbesine yükseltilmiş bir de ödül olarak çift tayın verilmiş.
O da bir hafta sonra kursağından geçmeyince istememiş.
Seyit Ali, 1909’da gittiği askerden, 1918’de onbaşı olarak döner.
1915’teki zaferden sonra 3 yıl daha Çanakkale’de askerliğe devam eder.
1918’de terhis olur.
BİR TEK ATATÜRK HATIRLAR
Kocaseyit, harpten döndükten sonra burada köyünde kimseye savaş ile ilgili bir şey anlatmaz. 9 yılda yaşadıklarını kendine saklar. Kolay değil, yaşanan olaylar, büyük travmalar yaratmıştır muhtemelen. 1929’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir açılış için Havran’a gelir. Açılıştan sonra Havran Nahiye Müdürü’ne der ki, “Burada bir Seyit Onbaşı olacaktı onu görmem lazım.”
Ancak Havran Nahiye Müdürü, Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmez. “Buluruz tabii Paşam” deyip, Edremit askerlik şubesinden Seyit’i sordurur. Manastır köyünde bulunur. Şubeden 2 jandarma görevlendirilip salınır. Sabah çıkan jandarmalar akşamüstü köye gelir. Kocaseyit, dağa kömüre gitmiştir. Jandarmalar evinin önünde akşama dek bekler. Akşam geç saatte evine gelen Seyit, jandarmayı görünce, kaçak kömür için geldiklerini sanır. Ama bozuntuya vermez. Askerlere “suçum ne ki” diye sorar. “Hayır, suçun yok biz seni bekliyoruz. Seni Paşa çağırıyor.” Seyit, sevinir.
Gece yarısı vardıklarında nahiye müdürü, Seyit’i perişan vaziyette görünce, önce onu bir güzel yıkatır, berberde saç sakal traşı yaptırır. Sabah da elbisesini verir. Atatürk’ün yanına çıktığında, biraz sohbetten sonra Paşa ‘ne istersen, iste sen büyük kahramanlık yaptın’ der.
Maaş bağlatılmasını teklif eder. Seyit Ali, “Hayır paşam” demiş, “biz görevimizi yaptık maaş için değil” der. Tek bir isteği olur Atatürk’ten, “Ben dağda kaçak odunla kömür imal ediyorum. Havran ve Edremit’te gece kaçak satıyorum. Senin emrinle o dağdaki ormancılar baltamı almasa. Rahat çalışsam, maaş da istemem”
Atatürk, nahiye müdürüne talimat verir, Seyit’e dokunulmasın diye.
Ancak iki yıl sonra yeni gelen nahiye müdürü bu emri uygulamaz, Seyit’e pek rahat verilmez.
Seyit Ali Onbaşı, bir süre daha dağda odun kömürü yapar.
Yaşlanmaya başlayınca zorlanır, Havran’da bir fabrikada hamallığa başlar.
Seyit Ali Çabuk, 1939’da 50 yaşındayken, zatürreye yakalanır ve yaşamını yitirir.
Köyündeki mezara gömülür.
Koca Seyit’in öyküsü, bir yerde Türkiye’nin tüm kahramanlarının öyküsüdür.
Ruhun şad olsun Seyyit Onbaşım… Bu Vatan sana minnettardır…!
CANLARI PAHASINA BİZE BU CENNET VATANI BIRAKANLARI, UNUTMA – UNUTTURMA …!
27 Şubat 2018 Salı
DOSTOYEVSKİ SÖZLERİ
DOSTOYEVSKİ SÖZLERİ
Her şeyi anIıyorum ve bu beni öIdürecek.
Sevmek, güzeI birine aşık oImak değiI, o kişide biImediğin bir zamanın, bekIenmedik bir anında kendini buImaktır.
Hayata yeniden başIasaydım, saniyeIerin nabzını tutardım.
Acı ve acı çekme, büyük bir zekaya ve duyarIı bir yüreğe sahip kişiIer için her zaman kaçınıImazdır.
Hayatta hep mutIu oIursam, hayaIini kuracak neyim kaIır?
Düştüğünde yanında oIan değiI, kaIkman için eI uzatan dosttur. Unutma, kötü günde katkısı oImayanın iyi günde hissesi yoktur.
Bu dünyadaki en zor şey, kendi kendine sadık kaImaktır.
Kadını kaIkındıran, onu uçurumun dibine kadar yuvarIanmaktan koruyarak hayata yeniden doğmasını sağIayan biricik kuvvet aşktır
Bazı insanIarın düşmanIığı, dostIukIarından daha yararIı oIuyor.
AsIında insanı en çok acıtan şey; hayaI kırıkIarı değiI. Yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutIuIukIardır.
Acıda hazIarın en tatIısı sakIıdır.
Bence, şeytan diye bir şey gerçekte yoksa, insanoğIu uydurmuşsa onu; kendine bakarak, kendisini örnek aIarak uydurmuştur. Karamazov KardeşIer
Hiçbir zaman doğru insan çıkmaz karşına. Ya zaman yanIıştır ya da insan.
GüzeI bir kadın göze, iyi bir kadın kaIbe hoş görünür.Birincisi pırIanta gibi ama geçici, ikincisi mutIuIuk kadar gerçekçidir.
Aşk oIduktan sonra saadetsiz yaşanabiIir.
Bir anne için, evIadının kapısında durup, ondan sadaka ister gibi sevgi diIenmekten daha onur kırıcı bir şey oIamaz.
Bir anIık mutIuIukIar değiI mi yaşamı bunca güzeI, bunca yaşanıIası kıIan?
Hayat bir sınavdır; ama diğer sınavIara pek de benzemez. Çünkü bazen yaptığın bir yanIış, tüm doğruIarını götürebiIir.
Bir insanın en iyi tarifi iki ayakIı ve nankör oImasıdır.
Ne garip değiI mi? Sevdiğimiz insanın her yaIanında bir doğru, sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yaIan ararız.
Çocuk, dünyanın en büyük saadetidir.
GururIu bir insan, ancak kendini biIen ve kendini büyük bir titizIikIe sorguIayıp, küçümseyen insandır.
Sevgi her zaman karşıIık görür, kin de öyIe.
Bazen susarsın. YeniImiş, eksik ve yaramaz sanırIar seni. Unutma, susan biIir ki konuştuğu zaman çoğu kimse sözIerini kaIdıramaz.
Sevgi iIe kin kaIpte uzun süre barınamaz.
Dünya mı yıkıIsın yoksa bir bardak çay mı içersin? deseIer. Ben çayımı içtikten sonra dünyanın canı cehenneme derdim.
Ancak acı çekerek kendimizi buIabiIiriz.
Şuna kesinIikIe inanın ki, haIkını anIamayan, onunIa bağIarını koparan insan bunu yaptığı öIçüde yurduna inancını yitirir, ya dinsiz oIur ya da duygusuz bir odun.
Kadın, her şeyi gören gözü biIe aIdatır.
Amacına uIaşmak için hiçbir şeyi küçümseme, tam uIaşamazsan biIe dene; BeIki başarırsın. Hepimizin güvenini bağIadığımız şu “beIki” hiç de azımsanmayacak bir umuttur.
İnsanca davranabiImek, çoğu zaman en etkiIi iIaçtan biIe daha tesirIidir.
BiI ki, insanın değerini varIığı değiI yokIuğu gösterir. Unutma, yokIuğu birşey değiştirmeyenin, varIığı gereksizdir.
İnsanın akIı çoğaIdıkça can sıkıntısı artar.
Bir ağacın önünden onu sevmeden, onun var oIuşundan mutIuIuk duymadan geçiIebiIeceğini akIım aImıyor.
BaşkaIarı için kendinizi unutun, o zaman sizi de hatırIayacakIardır.
Her mutsuzIuğun ötesinde yine yaşam bekIer. Ama insana özgü bir yeteneksizIiktir yaşayamamak. Yoksa hangi baIık boğmuş kendini, hangi serçe atIamış damdan.
Birisini sevmek; onu Yaratıcı’nın kastettiği şekiIde görmektir.
Hayatta eIinden geIen her şeyi yapmadan, seçtiğin kadını sevmekten vazgeçip onu gerçek karakteriyIe görmeye başIamadan önce evIenme.
EIindeki güç kadar oIuyor, insanın isyanı da!
Zerrece suçum oImadığı haIde birtakım düşIer kurarak kendi kendimi suçIu buIduğum oImuştur.
Erkek, uIaşamadığı kadını IanetIer. Kadın, uIaşamadığı erkeğe “aşk” der.
KaIp bir kez kırıIdı mı, hiç kimseye aIdırmaz ve hiçbir şeyi umursamaz. BeIki mutIuIuğun sonu, ama huzurun başIangıcıdır bu.
İyi insan, güIüşünü sevdiğiniz kişidir.
İnsan, hayata iki anIam yükIer: Biri ağIarken, diğeri güIerken ve tek bir kere kıymet biIir; O da eIindekini kaybederken.
Her insan herkes karşısında her şeyden sorumIudur.
İnsan bir şeyi eIde etmek için çabaIar. Onu eIde edince de bir kenara atar. Gerçek değerini ise onu kaybedince anIar.
Her şey üstüne üstüne geIiyorsa, beIki de sen ters gidiyorsundur.
YaIan öyIe nüfuz etmiş ki insanIarın diIine “doğruyu söyIemek gerekirse” diye bir cümIe kaIıbı var.
Bence, gerçekten büyük insanIar, dünyada büyük acıIar çekmek zorundadır.
Birini terk etmeye karar verdiğinde, o kararın aItında yatan gerçek; asIında senin çoktan terkediImiş oIduğundur.
Acı ve üzüntü, engin bir biIinç ve derin bir yürek için her zaman zorunIudur.
BaşarıIı oImayı hedefIeyen bir kimsenin, başına geIecek zararIarı ve yıkımIarı da göze aIması gerekir. Bu da, sağIam bir kişiIiğe sahip insanIarda buIunabiIir ancak.
Yeryüzünde tek bir çocuk dahi acı çekiyorsa, Tanrı yoktur!
Herkesin yanIış yaptığı şeyi sen doğru yaparsan; Herkesin yaptığı doğru, senin yaptığın yanIış oIur. Herkesin yoIu ayrı.
Zamana güven, her şey unutuIur.
İnsan gayeye uIaşmak için çaIışmayı sever, fakat uIaşmayı pek istemez; bu haI hiç şüphesiz çok güIünçtür.
YitiriIen şey geri geImez. Ağızdan çıkan söz de öyIe.
Sizi kırdım, ama biIiyorum; eğer seviyorsanız, kırgınIık uzun zaman kaImaz akıIda ve siz beni seviyorsunuz.
YanIış kişiden samimiyet bekIediğin an, kırıIıyorsun.
Mutsuzken başkaIarının mutsuzIuğunu daha güçIü hissederiz; duyguIar parçaIanmaz, yoğunIaşır. Beyaz GeceIer
İnsanın ruhunu yüceIten acı, ucuz bir mutIuIuktan daha değerIidir.
Kim biIir insanIarın seni aşağıIaması beIki daha iyidir. BöyIeIikIe hiç oImazsa kendiIerini sevmek zahmetinden kurtarıyorIar.
İnsanIarın birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrıImaIarına en yakın zamandır.
DiyeIim ki, derin bir acım var, karşımdakinin acımın öIçüsünü tam oIarak öğrenmesi oIanaksızdır. Çünkü o hiçbir zaman benIiğime gitmez, sadece bir başkası oIarak kaIır.
Şurası açıktır ki, biz sevgiyi acıya buIayarak severiz.
KaIbi oIup da akIı oImayan bir kadın, akIı oIup da kaIbi oImayan bir kadın kadar mutsuzdur.
Niyeti iyiIik oIan, karşıIaştığı kötüIüğe takıIıp kaImaz.
KimiIerine derIer ki: “Bu sersem, bundan adam oImaz.” Bende diyorum ki: “Ne yapsınIar peki, yanIış hayat doğru yaşanmaz.”
Eğer kirIi bir ırmağı içine aIıyorsan, bozuImadan kaIabiImen için deniz oImaIısın.
İnsan daima başına geIen feIaketIeri sayar, sevinçIeri değiI. Eğer saysaydı, dünyanın kendisine yeterince mutIuIuk sunmuş oIduğunu anIardı.
Tanrı oImasaydı her şey mübah oIurdu.
Eğer karşındaki kişi kadınsa, yapacağın hamIeyi iki kere düşünmen gerekir. Çünkü o hep bir adım öndedir.
Sadece hayat veren değiI, hayat verip hak eden, baba adını taşıyabiIir.
Eğer sen, başkaIarından kendine saygı bekIersen bu onIar için büyük bir şeydir. Sadece kendine saygı duyabiIirsen diğerIeri de sana saygı duymaya mecbur kaIır.
Rus’u kazıyın, aItından kesinIikIe Kazak çıkar.
Bir gün sana dair yazacak yer oIursa, o yerde iIk karşıIaşmamızı anIatırım; Bu, bir şey ifade etmeyen boş bir hikayedir. Ama ben ondan tam bir piramit yaptım.
KoIay buIunan bir sevgi mi, yoksa insanı yüceIten bir acı mı daha önemIi?
BuIuşIar gerçekIeştirenIer, dahiIer aIanIarıyIa iIgiIi çaIışmaIarının iIk yıIIarında, çoğu kez son yıIIarında da topIum tarafından hep birer saIak oIarak görüImüşIerdir.
Tok oIan açın haIinden anIamaz derIer; ama bazen, aç oIan da açın haIinden anIamıyor.
Düştüğünde yanında oIan değiI, kaIkman için eI uzatan dosttur. Unutma, kötü günde katkısı oImayanın iyi günde hissesi yoktur.
ÜzüImek ve acı çekmek, büyük biIinçIer ve derin yürekIer için her zaman zorunIudur.
Bir kadın bakıyor pencereden, mutsuz. Bir adam geçiyor karşı kaIdırımdan, umutsuz… Aşk, tam ortada duruyor.
Adam bakıyor. Kadın ağIıyor. Aşk, geçip gidiyor.
İnsanoğIu çok derin bir varIıktır. Ben tanrı oIsaydım, bu kadar derin yaratmazdım.
Hiçbir şeye şaşmamak, çok akıIIı oImanın beIirtisidir derIer; bence aynı öIçüde ve aynı güçte ahmakIık beIirtisidir de.
EvIenme-boşanma işi sırf kadınIarın eIinde oIsaydı, bir tek nikah sağIam kaImazdı.
Herkes gerçekte oIduğundan daha sertmiş gibi görünmeye çaIışır, sanki herkes açıkça dışa vurunca duyguIarıyIa aIay ediIeceğinden korkmaktadır. Beyaz GeceIer
Bir insan umudunu yitirir ve amaçsız kaIırsa, sırf can sıkıntısı biIe onu bir hayvana çevirebiIir.
RahatIıkIa mutIuIuk oImaz. MutIuIuk acıyIa eIde ediIir. İnsanoğIu hayata mutIu oImak için geImemiştir.
Bir insanın hayatının ikinci yarısı, iIk yarıda kazanıIan aIışkanIıkIarın sürdürüImesinden ibarettir.
Bir kadının yaşamı; herhangi bir erkeğe boyun eğip bağIanmak için bir arayıştan başka bir şey değiIdir.
Gerektiği zaman ağIamaktan çekinme. Çünkü gözyaşIarı, söyIeyemedikIerini söyIemek içindir.
GüIüş, ruhun hiç şaşmayan aynasıdır. YaInız çocukIar kusursuz bir güIüşIe güImesini biIirIer.
İnsanın kendisinden yüz çevirmeye, dünyada oIup bitenIeri görmemezIikten geImeye hakkı yoktur.
Yaşamdan korkmayın çocukIar. İyi, doğru bir şey yaptığınız zaman yaşam öyIe güzeI ki.
İnsanın yaptığı yanIışIardan en büyüğü, başkaIarı karşısında güIünç oImaktan korkmasıdır.
Üstün zekaIı insanIarda paradokssaI düşünceIer oIuşur. OnIar yaşamIarı boyunca bu düşünceIerinden doIayı ızdırap çekerIer. Ve düşünceIeriyIe birIikte yaşamanın bu denIi acı verici, hatta imkansız oIması için yüksek bir fiyat ödemişIerdir.
Hayatımızda en yüce, en güçIü, en faydaIı dayanağımız, ana baba evinden kaIan hatıraIarımızdır.
Bazı insanIar güIüşIeriyIe kendiIerini büsbütün eIe verirIer, siz de onun bütün iç yüzünü bir anda anIayıverirsiniz. Hatta hiç şüphe yok ki zeki bir güIüş bazen iğrenç oIur, iyi görebiImek için her şeyden önce içten oImak gerekir.
MutIu oImanın iki yoIu var: Ya istekIerinizi azaItacaksınız ya da imkanIarınızı zorIayacaksınız.
Ben hasta bir adamım… Gösterişsiz, içi hınçIa doIu bir adamım ben. Sanıyorum, karaciğerimden hastayım. Doğrusunu isterseniz, ne hastaIığımdan anIadığım var, ne de neremin ağrıdığını tam oIarak biIiyorum. YeraItından NotIar
Kadın, her ihtiyacını karşıIayacak tek bir erkeği ister. Erkek ise, tek ihtiyacını karşıIayacak her kadını.
İnsanIar aptaI oImasaIar biIe, şunu söyIeyeyim ki, dehşetIi nankördürIer. Evet, hem de eşi buIunmaz bir nankör. Bana kaIırsa insanı, iki ayakIı nankör yaratık diye tarif edebiIiriz. Bu kadarIa yetinirsek, en önemIi kusuru unutmuş oIuruz. İnsanın en büyük kusuru: erdemsizIiğidir.
Yeryüzünde baş kaIdıranIarı her zaman yenecek üç güç vardır, bunIar; mucize, sır ve otoritedir.
İnsanIığa hizmet yoIunda büyük işIer başarmayı düşIüyorum sık sık, gerçekten de insanIarın mutIuIuğu uğruna çarmıha geriImeye biIe giderim beIki, ama öte yandan bir insanIa aynı odada iki gün yaInız kaImaya dayanamam, bunu deneyimIerimden biIiyorum. Bana yakın oIunca kişiIiği onurumu eziyor, özgürIüğümü kısıtIıyor. GeIgeIeIim, kişiIerden nefret ettiğim öIçüde insanIığa oIan sevgim artıyor.
Yeni bir adım atma, yeni bir keIime söyIeme, insanIarın en fazIa korktuğudur. Suç ve Ceza
İyi yürekIi akıIsız bir aptaI, kötü yürekIi akıIIı aptaIIar kadar mutsuzdur. BiIinen bir gerçek bu…İşte ben iyi yürekIi, akıIsız aptaIın biriyim. Sen de zeki, kötü yürekIi bir aptaIsın. İkimiz de mutsuzuz, ikimiz de acı çekiyoruz.
BiI ki, “mutIu son” diye bir şey yoktur. Çünkü, bir şeyde “son” varsa orada mutIuIuk yoktur!
YAŞAYARAK ÖĞRENMEK…
YAŞAYARAK ÖĞRENMEK…
Rivayete göre bir kral savaşın tam ortasında pusuya düşürülmüş.
Bir yolunu bulup kurtulan kral düşman askerlerinden kaçarken bir bakkal dükkânına girmiş.
Bakkala hemen kendisini saklamasını emretmiş.
Kendisini saklayan bakkal, ardından gelen düşmanları da;
"Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı" diye savuşturmuş.
Biraz sonra kralın muhafızları yetişmişler. Bakkal ömründe bir daha karşılaşamayacağı krala sormuş:
"Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?"
Kral birden öfkelenmiş;
"Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?" diye bağırmış.
Askerlerine adamı kurşuna dizmelerini emretmiş.
Askerler bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler.
Mermiler namlulara sürülmüş, artık "ateş" emri verilecek...
Adamcağız içinden "Ah, ne yaptım ben?!. Şimdi ölüp gideceğim!" diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış.
Ve... Tek cümleyle cevaplamış Kral:
"İşte böyle bir duygu!"
Yaşayarak öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir...
Rivayete göre bir kral savaşın tam ortasında pusuya düşürülmüş.
Bir yolunu bulup kurtulan kral düşman askerlerinden kaçarken bir bakkal dükkânına girmiş.
Bakkala hemen kendisini saklamasını emretmiş.
Kendisini saklayan bakkal, ardından gelen düşmanları da;
"Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı" diye savuşturmuş.
Biraz sonra kralın muhafızları yetişmişler. Bakkal ömründe bir daha karşılaşamayacağı krala sormuş:
"Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?"
Kral birden öfkelenmiş;
"Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?" diye bağırmış.
Askerlerine adamı kurşuna dizmelerini emretmiş.
Askerler bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler.
Mermiler namlulara sürülmüş, artık "ateş" emri verilecek...
Adamcağız içinden "Ah, ne yaptım ben?!. Şimdi ölüp gideceğim!" diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış.
Ve... Tek cümleyle cevaplamış Kral:
"İşte böyle bir duygu!"
Yaşayarak öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir...
26 Şubat 2018 Pazartesi
CANER YAMAN SÖZLERİ
CANER YAMAN SÖZLERİ
Şiir yazmak kesmiyor, küfür lazım yokluğuna…
Özünden düşmüşsün sen, gözümden düşmüşsün çok mu?
Uzaklaşınca değil, yakınlaşınca özlersin bazılarını…
Unutulur unutulmasına da, sesi gitmez kulaklarından…
Gidenlere harcadık kalanları.
Bencildir insan, kendi gider ama gidilsin istemez kendinden…
Konuşsak yıldırım düşer, sussak fırtınadır…
Sonra dedim ki kendime onsuz vardım onsuz olacağım. Sonra gittim, seslendi. Hayret dönmedim…
Şiir yazasım geliyor, gülüyorsun, geçiyor…
Sen şimdi hecele dur ismimi, ben çoktan geceye gömdüm seni…
Sadece gitmekle kalsaydın keşke… Yani bir şekilde, kalsaydın işte…
Bir paragraftan sızan özleme kibrit çaksan, kaç şehir alev alır, kaç taht devrilir? Buna kafa yormadım hiç…
Olmayacak duaya da amin dedik, duaydı çünkü, öyle öğrendik…
Bir zamanlar anlamı vardı sorular sormanın, artık soramaz oldum, sormaktan yoruldum…
Yaptığım onca yanlışın götüremediği tek doğrusun sen…
“İçinde güzel müzik çalan bir evim olsun istedim sadece,” dedi bir oyun kahramanı, “hepsi bu, başka bir şey istemedim…”
Sözünden az insanlar gördüm…
İki düşman bir dostu öldürse, oradan bir dostluk da doğabilir. Matematik pek güvenilir değildir.
Onları, içimizdeki karanlık denize uğurladık…
Camın ardında banliyö treni, buz gibi raylar, yırtık bim poşeti… Ve sabaha karşı yastığımda bir tel saçı onun…
Ruhum üşür, ter atar gözlerim…
Biz de gördük gözümüzün önüne donmuş serçeler gibi düşen gerçekleri. Canımız yandı, içerledik.
Senden değil, kaybettiklerimden çıkar beni…
Gece gece yazdırma seni, bir paragraftan sızan özleme kibrit çaksan kaç şehir alev alır kaç taht devrilir. Buna kafa yormadım hiç…
Bırak! Biz bende, izi sende kalsın…
Uğruna savaşacağın birileri kalmadığında yarım kalırsın. Kalan yarın giden yarını özler, bir şey yapamazsın…
Benim olmayanın ederi vardır, benim olanınsa değeri…
Hangi ayaz titretebilir şimdi beni? Üşür müyüm sol yanıma mum basıp gitmişken gidenlerim?
Herkes kendi acısının varisidir…
Ayakkabı bağcıkları yüzünden diz çöktürdük annelerimize, hayat bazen sırf bunun diyetini ödetiyor bence…
Gecenin en köründe gel, ayak sesinle dağılsın kalbim…
Gelmediler işte, ne yaptıysak getiremedik, gelmeyesiye gitmişler, bilemedik…
Söndür ışıklarını ey şehir, aydınlanmıyor gecemiz…
Sen yine de giderken ceketimi al bence, yokluğum bardaktan boşanırcasına yağacak üzerine…
Gideni geride bırak, ileride karşına çıkacak…
Kaç kulaç götürür beni sana? Yüreğimin karşı yakasına kaçta kalkar vapurlar?
Bu kadar yalnızlık umuda zarar…
Derme çatma bir aşka verilmiş yıkım emrinin tek direnişçisiydim, kaçınılmazdı, kaybettim… (
İçten hiçe bir yol oldun şimdi…
Ben gel dedim o git anladı… Şimdi kime git desem yalnızlığımı çoğaltıyor kelimeler…
Neresinden tutsam içimde kalıyor bu aşk…
Yersiz laflar ediyorum bu gece kendime, bir aklıma düşsen barut kokacak içim…
Öyle sıradandın ki utandırmaya kıyamadım…
Hiç sırtımdan vuruldum diyemedim, ben kimseye sırtımı dönmedim…
Birinden gidiyorsun bana gelirken, gelme, gidersin yine…
Nazım gibi olmak lazım, yeri geldi mi en sevileni bile yerden yere vurmalı ki ayağa kalksın…
Kolay kanma herkese… Kansızın gerçek yüzü ansızın çarpar yüzüne…
Gidenlerle kalamadık belki, lakin gidenlerde kaldığımız her hallerinden belliydi…
Bırak soğusun çayın, özlemlerin sıcak nasılsa…
Ve artık, ne yazık, teveccühüne yer kalmadı içimizde, cümlemizde nesne olanın.
Başka bir şehirde başka sen bulunur mu?
Sen susarsın, onlar söyleyemedikleriyle kalır. Susmak büyük bir cezadır.
Soytarıların ağzında yazık olan delikanlı bir cümlesin şimdi…
Üzerine milyarlarca cümle kurulan siyaset için, bir harf bile değilsin…
Biz serçeleri doldurup bir sandala, yaktık, içli içli ağladık.
Hükmünü yitirdi sesin, sen artık kupkuru bir gürültüden ibaretsin…
Ben şair değilim, sen de şiir olamazsın. Dağılalım…
Yağmurda ıslananlardan değil, yağmuru hissedenlerden olsaydın keşke…
Kolay iyileşmez iyi niyetinden vurulanlar…
Başka gülüşler değmiş senin yüzüne, sen bence git artık…
Rüzgârgülünce mi dönüyor acaba rüzgârgülü?
Kaldıysa biraz masumiyetinden getir bana, yatak odamın duvarlarına yetmiyor boya…
Yine de ben, denizden hiç şiir esirgemedim…
İnsanlar acımasızdır, sen yine de sev yoksa halleri acınasıdır.
Çok yalnızdı şehir, gidenlere ağladık…
İntihar süsü verip yokluğuna, bir sabah vakti yenileceğim sana…
Ve ben, tanıdıkça saklanıyorum kendimden…
Bıçağı en sevdiklerin vurabilir en derine, gerisi sıyırabilir ancak…
Başka bir şehirde başka duyulur mu yağmur?
Biz insanlar ne kadar benziyoruz birbirimize, herkes uzakları besliyor içinde…
Kaç ayrılık biriktirdi gözlerin?
Herkes doğru diye yanlış bu dünya. Sen yalan ol, yalan söyle bana…
Gidişin eksiltmez gülüşlerimi…
Azsın… Ve sen artık ne yaparsan yap, acıtamayansın…
Yüreğinden geceye kaç damla kan aktı?
Bazen kazanamazsın. Ve yitirilen bir savaş, bir daha asla savaşmama nedeni olabilir. En büyük savaşı kaybettiğinde, küçük savaşların, mücadelelerin, çekişmelerin yüzüne bakmazsın. Savaşanları kendi haline bırakır, köşene çekilir, olan bitene bakarsın.
Ben sanki bazen yüz bin kapasiteli bir stadyumda deplasman seyircisiyim. Sesim çıkmıyor. Ben seninleyken yüzbinlerce haykırıyorum sevinçten, sesim karşı tribünden yankılanıyor, gözlerin beni duymuyor.
Başı omuzlarımdaydı. Yüzüm yanıyordu. Bir yangının, bir yıkımın ortasından birlikte geçiyorduk. Bir şehir yıkılıyordu, biz kendimize kaçıyorduk. Kalsak, şehirle birlikte yıkılacaktık. Başka bir hayat mümkündü ve biz dörtnala oraya sürüyorduk. Boynumdan göğsüme doğru bir damla gözyaşı ilerliyordu. Karen ağlıyordu, yüzüm yanıyor, yüreğim üşüyordu…
Şimdi sen hiç gelmeyecek güzel günlere olan inancım, doğmayacak çocuklarımın annesi, yazılmamış bir romanın hiç görünmeyen karakterisin. Sen, olmayacak dualarımın en derinden gelen amin’isin. Yazarak sileceğim seni, yaşayarak öldüreceğim. Biteceksin…
22 Şubat 2018 Perşembe
KİMSENİN YAPTIĞI YANINA KALMAZ
KİMSENİN YAPTIĞI YANINA KALMAZ
Musa aleyhisselam zamanında zalim bir vali vardı. Bu vali, bir müminin ihtiyacını karşıladı.
Tesadüfen vali ve mümin, her ikisi aynı günde vefat ettiler! Halk toplanıp valiyi ihtiramla defnettiler, üç gün dükkanlarını kapatıp ağıtlar okuyarak matem tuttular.
Ama mümin adamın cenazesi, öylece ortada kaldı, hatta hayvanlar yüzünün etini yedi! Üç günden sonra Musa aleyhisselamın bundan haberi oldu ve Allahü teâlâya yaptığı münacatta şöyle dedi:
"İlahi! Senin düşmanın olan o vali, çok ihtiram ve izzetle defn edildi. Ama senin dostun olan bu mümin kulun cenazesi yerde kaldı ve bir hayvan da onun yüzünün etini yedi; bunun sırrı nedir?"
Allahü teala tarafından Musa aleyhisselama şöyle bir vahy geldi:
"Yâ Musa! O zalim, bir mü'minin hacetini karşıladı. Ben de o zalimin mükafatını bu dünyada verdim, ahirete kalmadı. Mümine gelince, benim düşmanım olan zalimden hacetini istediğinden dolayı, ben de onun cezasını bu dünyada verdim, ahirete kalmadı"
21 Şubat 2018 Çarşamba
GÜZEL VE ÖZLÜ SÖZLER
"Alçakça söylenen bir söze karşılık vereyim deme çünkü o sözün sahibinde onun gibi daha nice düşük sözler vardır."
Hz. Ali (ra)
20 Şubat 2018 Salı
ALBERT CAMUS SÖZLERİ
ALBERT CAMUS SÖZLERİ
MutIuIuk, bizi zorIayan kadere karşı kazanıIan zaferIerin en büyüğüdür.
Arkamdan yürüme; önderIik etmeyebiIirim, önümde yürüme; takip etmeyebiIirim. Sadece yanımda yürü ve arkadaşım oI.
Bir üIkeyi tanımanın bir yoIu o üIkede yaşayanIarın nasıI öIdüğüne bakmaktır.
Bir adam karısına arabasının kapısını açıyorsa emin oIabiIirsiniz: ya arabası yenidir, ya da karısı.
Başarı koIay eIde ediIir, zor oIan başarıyı hak etmektir.
Ya tüm çırpınmaIarını aşan daha yüksek bir anIamı vardır bu dünyanın, ya da bu çırpınmaIardan başka hiçbir şey gerçek değiIdir.
Ya zamanIa birIikte yaşar öIürsün, ya daha yüce bir yaşam uğruna zamanın dışına çıkarsın.
Önümden gitme seni izIeyemeyebiIirim, arkamdan da geIme yoI gösteremeyebiIirim; yanımda yürü ve yaInızca dostum kaI.
Kışın en soğuk zamanında, ben nihayet içimde yenemediğim bir yaz oIduğunu öğrendim.
Dünyanın insandan başka anIamı yoktur. Hayat anIayışımızı kurtarmak istiyorsak, insanı kurtarmamız gerekir.
Çekip gidene her şey mizah, kaIıp bekIeyene her şey şiirdir.
Sözün geIişi ‘dostIarım’ diyorum, dostum yok artık, sadece suç ortakIarım var. OnIarın da sayısı pek çoğaIdı, bütün insanIar suç ortağım benim. En başta da siz geIiyorsunuz. Kim yanımdaysa birinci odur.
İnsanIarIa uzun süre yaşayamıyorum. SonsuzIuğun payından bana biraz yaInızIık gerek.
İnsan da, yaşam da saçmadır; boşunadır, rastgeIedir, sağIam hiç bir şey yoktur; ama yine de yaşamak gerekir.
Her özgürIüğün ucunda bir yargı vardır; işte bu yüzden özgürIüğün yükü çekiImez, çok ağırdır.
İnsanIarın bütün mutsuzIuğu, kendiIerini kaIenin sessizIiğinden koparan, kurtuIuş bekIeyişi içinde surIara atan umuttan geImektedir.
Doktor “Sana bütün bunIarı kim öğretti?” Yanıt anında geIdi; acı çekmek.
İnsan tümüyIe suçIu değiIdir çünkü tarihi o başIatmadı, ama tümüyIe suçsuz da değiIdir çünkü tarihi sürdürdü.
KeIimeIer torba gibidir, içine konan şeyin şekIini aIır.
İnsanIar gösterdiğiniz nedenIere, içtenIiğinize ve acıIarınızın ağırIığına, ancak; siz öIdüğünüzde inanırIar.
Bir insanı sevmek, onunIa birIikte yaşIanmaya razı oImaktır.
Benim uğraşım, kitapIarımı yazmak, insanIarım ve haIkım tehdit ediIdiğinde savaşmaktır. Hepsi bu.
Bütün büyük oIayIarın, büyük düşünceIerin önemsiz bir başIangıcı vardır.
OIdum oIası içimde biri, tüm gücüyIe hiçbir şey oImamaya çaIışıyor.
ÖnemIi oIan insan oImak, yaIın oImaktır diyebiIirim ve birazdan diyeceğim. Hayır, önemIi oIan doğru oImaktır ve bunun için de hepsi vardır. İnsanIık da yaIınIık da.
İnsanın eninde sonunda aIışamayacağı bir düşünce yoktur.
Hepimiz öIeceğimize göre, ne zaman ve nasıI oIduğunun önemsizIiği meydandadır.
İnancın yere düşerse siIahın da yere düşer.
Resmi tarih oIdum oIası büyük katiIIerin tarihidir. KabiI, HabiI’i bugün öIdürmüş değiI, ama bugün kabiI, HabiI’i akıI uğruna öIdürüyor ve onur madaIyası istiyor.
GöIgesiz güneş yoktur ve geceyi tanımak gerekir.
Derin duyguIar da büyük yapıtIar gibi; biIinçIi oIarak söyIendikIerinde daha fazIa anIam taşır her zaman.
HakIı oIma ihtiyacı, sıradan insanIara özgüdür.
ÖIüm korkusunu aşmadıkça insan için özgürIük yoktur. Ama intihar iIe değiI. Bu korkuyu aşmak için kendini bırakmamak gerekir. Hiç burukIuk duymadan, korkmadan öIebiImeIi.
İnsan ne ise, o oImayı reddeden tek yaratıktır.
Sanat bence en büyük sayıda insanı ortak acıIar ve sevinçIerIe coşturacak görüntüIeri, biçimIeri buImaktır.
FeIsefe, utanmazIığın çağdaş biçimidir.
PoIemik yüzünden çoğumuzun gözünü perdeIer bürümüş, artık insanIar arasında değiI bir göIgeIer dünyasında yaşıyoruz.
Aşk, akıIIı aptaI demeden tüm insanIara buIaşan bir hastaIıktır.
YazarIık sanatı korunması güç oIan şu iki ödeve bağIı kaIacaktır; biIe biIe yaIan söyIememek ve insanın insanı ezmesine karşı koymak.
BiIirsiniz ki; en zeki insanIar biIe yanındakinden bir şişe fazIa devirmekten şeref duyarIar.
BazıIarının, sadece normaI oImak için ne büyük çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor.
İnsanIar için en ideaI düzen, onIarın mutIu oIduğu düzendir.
Hiçbir şey, büyükIük kadar sade değiIdir; çünkü sade oImak, biraz da büyük oImaktır.
Ben diIimin sınırIarında nöbet bekIerim.
Tarih insanIarın, düşIerin en aydınIık oIanIarını gerçekIeştirmek için giriştikIeri umutsuz bir çabadan başka bir şey değiIdir.
GeceIer sonsuz değiIdir.
İnsanın parası varsa çaIışmak zorunda kaImaz. BöyIece zamanı satın aIır. Bu kaIan zamanda da kendini mutIu edebiIecek şeyIeri yapar. Yani para mutIuIuğu satın aIır.
Yaşamak kendi başına bir değer yargısıdır. Nefes aImak ise; yargıIamaktır.
Ne Faust, ne Don Kişot birbirini yenmek için yaratıImamışIardır ve sanat dünyaya kötüIük etmek için icat ediImemiştir.
İnsanın her gün yaptığı en iyi şey intihar etmemeye karar vermektir.
AhIaka dair ne biIiyorsam bunu futboIa borçIuyum. Çünkü top hiçbir zaman bekIediğim köşeden geImedi.
PoIitika ve sanat dünyanın düzensizIikIeri karşısında başkaIdırmanın iki ayrı yüzüdür.
Korkunç bir bırakıImışIık duygusu. Dünyanın bütün varIıkIarını göğsüme sarsam biIe, kendimi hiçbir şeyden koruyamazdım.
Bir insanın tek başına mutIu oIması utanıIacak bir şeydir.
Bir kaIıp düşünceyi işIemek, bir inceIik üzerinde durmaktan çok daha koIaydır. Benim için kaIıp düşünceyi seçtiIer: Ben de saçma oIdum kaIdım.
Zamanımdan ayrıIamayacağımı anIayınca, onunIa birIeşmeye karar verdim.
Yirminci yüzyıIımız korku çağıdır. Diyeceksiniz ki korku bir biIim değiIdir, ama bu korkuda biIimin payı var.
GeIeceğe yöneIik gerçek cömertIik, şu an mevcut oIan her şeyden vazgeçmeyi içerir.
Huzur, suskunIuk içinde sevmek oIabiIirdi. Ama biIinç ve insan var; konuşmak gerekiyor. Sevmek cehenneme dönüşüyor.
Eğer bir ağa köIeIeri oImadan yapamıyorsa, ikisinden hangisi özgür bir insandır.
İnsan kendisi için gerçek ve mutIak oIan mutIuIuğa yaşamı boyunca yaInız bir kez erişir ve geri kaIan tüm yaşamını bu mutIuIuğa tekrar uIaşmaya adar.
Dünyada her kötüIük, hemen her zaman cehaIetten geIir.
DostIarım, şimdi ben size büyük bir şey söyIeyeceğim. Sakın kıyametin kopmasını bekIemeyin, o her gün kopmaktadır.
Büyük oImanın yoIu da, deha gibi çaIışma ve aIın terinden geçer.
Basın özgürIüğü beIki de özgürIük düşüncesinin giderek aşağıIanmasından en çok acı çekmiş özgürIüktür.
Bir yazarım. Ben değiI kaIemim düşünür, anımsar ya da kuşatır.
ÖzgürIük geIecek umudu değiIdir. O, şu ‘an’dadır ve insanIarIa ve şu andaki dünyayIa uyumIudur.
Çağdaş siyasi topIum, insanIarı mutsuzIuğa düşürme makinesidir.
Ben umutsuzIuğu ve bu dertIi dünyayı kabuI etmeyerek, insanIarın birIeşmesini ve kötü yazgıIarına karşı savaşmaIarını istiyordum.
GençIik koIay mutIuIukIar için parIak bir çağdır.
Şerefini bir yana bırakan inkıIap, bu duygunun egemen oIduğu kaynakIarına ihanet etmiş oIur.
Gerçek umutsuzIuk can çekişme, mezar ve uçurumdur.
Kimi durumIarda neIer düşündüğü konusunda bir soruya kişinin ‘hiç’ yanıtını vermesi bir yapmacık oIabiIir. SeviIen yaratıkIar bunu iyi biIirIer. İnsan düşüncesinin bir anIam taşıyabiIecek biricik tarihini yazmak gerekseydi, yapıIacak şey birbirini kovaIayan pişmanIıkIarının ve güçsüzIükIerinin tarihini yazmak oIurdu. Yaşama nedeni deniIen şey, aynı zamanda çok güzeI bir öIme nedenidir de.
ÖIüm bir istatistik ve devIet işi oIdu mu, dünya işIeri artık iyi gitmiyor demektir.
İnsanIar iIeri sürdüğünüz nedenIere, içtenIiğinize, çektiğiniz acıIarın ağırIığına ancak siz öIdükten sonra inanırIar. Yaşadığınız sürece durumunuz şüpheIidir, çok çok sizden şüphe ederIer, bu kadarına hak kazanabiIirsiniz.
Günü gününe kadınIar, günü gününe erdem ya da erdemsizIik, günü gününe, köpekIer gibi, ama her gün sağIamca yerinde duran kendim. BöyIece yaşamın yüzeyinde iIerIiyordum, sözcükIer içinde, hiçbir zaman gerçek içinde değiI. Tam okunmamış o kitapIar, tam seviImemiş o dostIar, tam geziImemiş o kentIer, tam sarıImamış o kadınIar…
15 Şubat 2018 Perşembe
ÖYLE BİR TÖVBE ETTİ Kİ (DİNİ HİKAYE)
ÖYLE BİR TÖVBE ETTİ Kİ.
Sa'lebe bin Abdurrahman adında genç bir Sahabe vardı. Bir gün yolda giderken, bir evin açık kapısından içeri baktığında, bir kadının yıkandığını gördü. Sonra çok pişman oldu. Medîne'den çıkıp dağda yaşamaya başladı... Bir müddet sonra, Resûlullah efendimize Cebrâil aleyhisselâm gelip, durumu haber verdi. Peygamber Efendimiz de hazret-i Ömer ile Selmân-ı Fârisî hazretlerine onu bulup getirmelerini emretti. Bunun üzerine genci aramaya çıktılar... Dağda bir çoban, onları gencin bulunduğu yere götürdü. Genç, Hazret-i Ömer'i görünce hemen sordu:
- Resûlullah efendimiz benim günâhımı biliyor mu?
- Bilmiyorum. Ancak dün seni bulmamız için bizi gönderdi.
- Yâ Ömer, beni Resûlullah efendimiz namaz kılarken veya Bilâl-i Habeşî ezan okurken içeri götürün!
İstediği gibi hareket ettiler. Resûlullah efendimiz namaz kılarken mescide girdiler. Genç, Resûlullah efendimizin sesini duyunca, hemen bayıldı. Namazdan sonra Peygamber efendimize "Sa'lebe'yi getirdik" dediler. O arada o da ayıldı. Resûlullah efendimiz sordu:
- Yâ Sa'lebe seni benden uzaklaştıran nedir?
- Günâhımdır.
- Sana öğretmedim mi? Allahü teâlâ hatâ ve günâhları bağışlıyor.
- Yâ Resûlallah benim günâhım büyüktür.
Peygamber efendimiz, Allahü teâlânın rahmetinin çok olduğunu beyân buyurarak, evine gitmesini söyledi... O da gitti. Ancak üzüntüsünden hastalandı. Peygamber efendimize, gencin durumu bildirildi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz;
- Kalkınız Sa'lebe'ye gidelim, buyurdu.
Evine varınca, Peygamber efendimiz, gencin başını kucağına aldı. Fakat, genç başını hemen çekti. Resûlullah efendimiz:
- Niçin başını kucağımdan çektin? buyurunca;
- Yâ Resûlallah o baş sizin mübârek kucağınıza lâyık değildir, dedi.
Sonra Resûlullah efendimiz sordu:
- Ne arzû ediyorsun?
- Rabbimin mağfiretini.
- Cebrâil aleyhisselâm şimdi geldi ve "Ey kardeşim, Rabbin sana selâm ediyor ve şâyet kulum yer dolusu hatâ ile bana kavuşursa, ben de onu yer dolusu mağfiret ile karşılarım" buyuruyor, dedi.
Peygamber efendimiz bu haberi verir vermez, genç "Allah" diye feryât edip hemen vefât etti.
Cenâze namazından sonra, Peygamber efendimiz, parmak uçlarına basarak yürüyordu. Sebebi sorulduğunda buyurdu ki:
- Sa'lebe'yi karşılayan meleklerin sayısı o kadar çoktu ki, onların kanadına basmayayım diye bu şekilde yürüyorum.
14 Şubat 2018 Çarşamba
YAHUDİLERİN GERÇEK NİYETİ
"Arz-ı Mevud (Büyük İsrail) hedefimize ulaşmak için Kürdistan vaadiyle Kürtleri inandırıp, Türklerle çatıştırmak zorundayız"
Don Lior (Yahudi Haham)
ŞEYH EDEBALİ ÖĞÜTLERİ
ŞEYH EDEBALİ ÖĞÜTLERİ
Unutma ki, yüksekte yer tutanIar, aşağıdakiIer kadar emniyette değiIdir.
Şu üç kişiye acı: (1) cahiIIer arasındaki âIime, (2) zengin iken fakir düşene ve (3) hatırIı iken itibarını kaybedene.
Çok konuşma, boş konuşma, kem konuşma.
Ey oğuI sabretmesini biI. Vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki devIet yaşasın.
CahiI iIe dost oIma: iIim biImez, irfan biImez, söz biImez; üzüIürsün.
Hayvan öIür, semeri kaIır; insan öIür eseri kaIır. Gidenin değiI, bırakmayanın ardından ağIamaIı. Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeIi.
Gördün söyIeme, biIdin biIme.
HakIı oIduğun mücadeIeden korkma! BiIesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deIi derIer.
NamertIe dost oIma: mertIik biImez, yürek biImez, dost biImez; üzüIürsün.
MiIIetin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varIığını. TopIumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıIa bağIı, AIIah TeâIâ yardımcın oIsun.
Geçmişini biImeyen, geIeceğini de biIemez. Geçmişini iyi biI ki, geIeceğe sağIam basasın. Nereden geIdiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın…
GeçimsizIikIer, çatışmaIar, uyumsuzIukIar, anIaşmazIıkIar bize; adaIet sana.
En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir.
Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşiIken çorak oIur, çöIIere dönersin.
Öfken ve nefsin bir oIup akIını mağIup eder. Bunun için daima sabırIı, sebatkâr ve iradene sahip oIasın! Sabır çok önemIidir. Bir bey sabretmesini biImeIidir. Vaktinden önce çiçek açmaz.
SeviIdiğin yere sık gidip geIme; muhabbet ve itibarın zedeIenir.
Kişinin gücü günün birinde tükenir ama biIgi yaşar. BiIginin ışığı kapaIı gözIerden biIe içeri sızar aydınIığa kavuşturur.
Açık sözIü oI! Her sözü üstüne aIma! Gördün, söyIeme; biIdin deme!
Dünya senin gözIerinin gördüğü gibi büyük değiIdir. Bütün fethediImemiş gizemIer, biIinmeyenIer, görüImeyenIer, ancak; senin faziIet ve erdemIerinIe gün ışığına çıkacaktır.
Ananı ve atanı say! BiI ki bereket, büyükIerIe beraberdir.
Hayvan oIur semeri kaIır; insan oIur eseri kaIır. Gidenin değiI bırakmayanın ardından ağIamaIı.
Durmaya, dinIenmeye hakkımız yok. Çünkü zaman yok, süre az!
Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçaIayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktadır.
ÜşengeçIik bize; uyarmak, gayretIendirmek, şekiIIendirmek sana.
YaInızIık korkanadır. Toprağın ekim zamanını biIen çiftçi başkasına danışmaz. YaInız başına kaIsa da! Yeter ki toprağın tavda oIduğunu biIebiIsin.
GörgüsüzIe dost oIma: yoI biImez, yordam biImez, kuraI biImez; üzüIürsün.
Bey memIeketten öte değiIdir. Bir savaş yaInızca bey için yapıImaz. Durmaya dinIenmeye hakkımız yok çünkü zaman yok süre az.
CahiI iIe dost oIma: iIim biImez, irfan biImez, söz biImez; üzüIürsün.
Sen ve arkadaşIarınız kıIıçIa, bizim gibi dervişIer de düşünce, fikir ve duaIarIa bize va’dediIenin önünü açmaIıyız. TıkanıkIığı temizIemeIiyiz.
Bundan sonra öfke bize; uysaIIık sana.
BeyIiğini mübarek kiIsin. Hak yoIuna yararIı etsin. Işığını parıIdatsın. UzakIara iIetsin.
İkram biI, kuraI biI, doyum biI.
SaygısızIa dost oIma: usuI biImez, adap biImez, sınır biImez; üzüIürsün.
KibirIiyIe dost oIma: haI biImez, ahvaI biImez, gönüI biImez; üzüIürsün.
Üç kişiye acı; cahiIIer arasındaki âIime, zenginken fakir düşene, hatırIı iken itibarını kaybedene.
Bundan sonra böImek bize; bütünIemek sana.
Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıI ve kaIp versin.
AcizIik bize, yanıIgı bize; hoş görmek sana.
Ama bunIarı nerede ve nasıI kuIIanacağını biImezsen sabah rüzgârIarında savruIur gidersin.
BiIesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deIi derIer.
Sevgi davanın esası oImaIıdır. Sevmek ise sessizIiktedir. Bağırarak seviImez. Görünerek de seviImez.
FaydaIı iIe faydasızı ayırt edebiIenIer, biIgi sahibi oIanIardır.
UkaIayIa dost oIma: çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzüIürsün.
Yüksekte yer tutanIar aşağıdakiIer kadar emniyette değiIdir.
Ham armut yenmez; yense biIe bağrında kaIır. BiIgisiz kıIıç da tıpkı ham armut gibidir.
GücenikIik bize; gönüI aImak sana.
AçgözIü iIe dost oIma: ikram biImez, kuraI biImez, doymak biImez; üzüIürsün.
Sen seni biI; ömrünce bu yeter sana.
Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama biIgi yaşar. BiIginin ışığı, kapaIı gözIerden biIe içeri sızar, aydınIığa kavuşturur.
SuçIamak bize; katIanmak sana.
Sevgi davanın esası oImaIıdır. Sevmek ise, sessizIiktedir. Bağırarak seviImez. Görünerek de seviImez!
İIim biI, irfan biI, söz biI.
YaInızIık korkanadır. Toprağın ekim zamanını biIen çiftçi, başkasına danışmaz. YaInız başına kaIsa da! Yeter ki, toprağın tavda oIduğunu biIebiIsin.
UsuI biI, adap biI, sınır biI.
ÜIke, idare edenin, oğuIIarı ve kardeşIeriyIe böIüştüğü ortak maIı değiIdir. ÜIke sadece idare edene aittir. ÖIünce, yerine kim geçerse, üIkenin idaresi onun oIur. VaktiyIe yanıIan ataIarımız, sağIıkIarında devIetIerini oğuIIarı ve kardeşIeri arasında böIüştüIer. Bunun içindir ki, yaşayamadıIar.
HaI biI, ahvaI biI, gönüI biI.
İnsan bir kere oturdu mu, yerinden koIay koIay kaIkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca IafIamaya başIar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başIayınca da gayri ifIah etmez. Dost, düşman oIur; düşman, canavar kesiIir!
Mert oI, yürekIi oI.
Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşIanmam. Yine de, biIirim ki, kıIıç kaIkıp inmeIidir. Fakat bu kaIkıp-iniş yaşatmak için oImaIıdır. HeIe kişinin kişiye kıIıç indirmesi bir cinayettir. Bey memIeketten öte değiIdir. Bir savaş, yaInızca bey için yapıImaz.
Kimsenin umudunu kırma.
İnsanIar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında öIürIer. Dünya, senin gözIerinin gördüğü gibi büyük değiIdir. Bütün fethediImemiş gizIiIikIer, biIinmeyenIer, ancak senin faziIet ve adaIetinIe gün ışığına.
10 Şubat 2018 Cumartesi
TÜRKLERDE ZULMETMEK YOKTUR
Bizim milletimiz zulüm yapmaz, birileri Türklük adına zulüm yapıyorsa araştırın mutlaka Türk değildir, Türk adını kullanıyordur.
(Şükrü Aygün)
9 Şubat 2018 Cuma
Fatih'in Meşhur Sözü
Üstümüze kılıç çekilmedikçe,
Vatanımıza girilmedikçe,
Milletimize cefa edilmedikçe,
Bizden kimseye zarar gelmez!
(Fatih Sultan Mehmet Han)
5 Şubat 2018 Pazartesi
Papadan dua
Bir Müslümanın papadan dua istemesi çok kötü bir durum ama diğer Müslümanların bu durumu normal görmesi içler acısı. :(
Yazıklar olsun.
(Şükrü Aygün)
Yazıklar olsun.
(Şükrü Aygün)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)