19 Mart 2018 Pazartesi
DERVİŞ İLE KUŞ HİKAYESİ
Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hz. Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Ve ona sorar;
“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
Derviş kendini savunur;
“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”
Kuş kendini savunur.
“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Kuş o anda;
“Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hz. Süleyman.
Kuş sebebini şöyle açıklar;
“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar… Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”
18 Mart 2018 Pazar
17 Mart 2018 Cumartesi
VATAN ŞARKISI
Vatan Şarkısı
Emelimiz düşüncemiz vatanın bahtının açıklığıdır.
Sınırımıza kale bizim vücut toprağımızdır.
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir.
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda.
Can korkusu geçmez ovamızda, dağımızda.
Her köşede bir aslan yatar toprağımızda.
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
Osmanlı adı her duyanı titretir.
Ecdâdımızın heybeti tüm dünyada bilinir.
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır!
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
Top patlasın ateşleri etrafa saçılsın.
Cennet kapısı can veren kardeşlere açılsın.
Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın.
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
(Namık Kemal)
(Namık Kemal)
15 Mart 2018 Perşembe
14 Mart 2018 Çarşamba
HER NEFİS ÖLÜM TADACAKTIR
"Her nefis ölümü tadacaktır."
ayetini bankalara ve makam koltuklarına yazmalı. Tabutlara ve mezarlıklara değil.
(İlber Ortaylı)
(İlber Ortaylı)
13 Mart 2018 Salı
12 Mart 2018 Pazartesi
ALLAH TEKTİR
"Siz şaşırmışsınız! Tanrı'nın oğlu mu olur? O Tektir."
(Batı Hun İmparatoru Attila'nın o zamanın papasına söylediği söz)
11 Mart 2018 Pazar
10 Mart 2018 Cumartesi
9 Mart 2018 Cuma
Fatiha Sûresi
Fatiha Sûresi
Bismillahirrahmanirrahim
"Rahman ve rahim olan Allah' ın Adıyla"
Elhamdulillâhi rabbil'alemin
"Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a içindir."
Errahmânir'rahim
"O, rahman ve rahimdir"
Mâliki yevmiddin
"Din Günü'nün sahibidir."
İyyâke na'budu
"Ancak sana ibadet eder, "
ve iyyâke neste'în
"ve ancak senden yardım dileriz."
ihdinessirâtal mustakîm
"Bizi doğru yola ilet;"
Sirâtallezine en'amte aleyhim
"Kendine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet;"
ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn
"Gazap edilenlerin ve sapmışların yoluna değil"
(Amin)
8 Mart 2018 Perşembe
ÇOCUK OLSAM YENİDEN...
:( :( :(
Çoçuk olsam yeniden bir tek düştüğüm için acısa içim, ve kalbim; çok koştuğum zaman çarpsa sadece...
(Cemal Süreyya)
7 Mart 2018 Çarşamba
ANTON ÇEHOV SÖZLERİ
ANTON ÇEHOV SÖZLERİ
Hayat seni güIdürmüyorsa, espriyi anIamadın demektir.
AğaçIarın bazen boş oIabiIeceği gerçeğini kabuIIenmeIi ve meyve vereceği zamanı bekIemeIiyiz.
AnIamaya çaIışma. Hayat böyIedir işte. Hep o kıyamadıkIarımız kıyar size.
Eğer bir insanı gerçekten unutmak istiyorsan onunIa yaşadıkIarını değiI, onun sana yaşattıkIarını hatırIa.
AşıImasına imkân oImayan hiçbir duvar yoktur.
Hayata karşı iIk küskünIüğümüz; yanımızda sandığımız kişiIeri, karşımızda görmemizIe başIar.
Kendini yaInız hisseden kimse için her yer çöIdür.
Sen sevdiğin için sakın utanma, biI ki utanması gereken; seviIdiğini biIdiği haIde sevmesini biImeyendir asIında.
İki şeyin sınırı yoktur; dişiIik ve onu istismar etmek.
İşte hayat. İnsan hayatı tıpkı tarIada açan bir çiçeğe benzer. Bir katır geIip yiyiverir onu, çiçek sizIere ömür!
Sana bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haber; henüz öImedik, kötü haber; haIa yaşıyoruz.
İki mükemmeI insan asIa birIikte oIamaz. Çünkü mükemmeI kadın 1. Seferde evet demez, mükemmeI erkekse 2.şansı vermez.
ErkekIer hür ve eşit oIarak doğarIar, ancak daha sonra bazıIarı evIenir.
Unutma; insanIarı tanıman için en uygun zaman ayrıImaIarına en yakın zamandır. Çünkü o zaman sahte yüzIer açığa çıkmıştır!
Her şey basit oImaIıdır. TümüyIe basit. TeatraI oImamaktır esas oIan.
Hayata karşı iIk küskünIüğümüz; yanımızda sandığımız kişiIeri, karşımızda görmemizIe başIar.
BiriIeri arkanızdan konuşuyorsa, onIardan öndesiniz demektir.
Doğru zamanda geIen yanIış insana tanıdığın şansı, yanIış zamanda geIen doğru insana tanımadığın sürece üzüIen hep sen oIursun.
Sevmeden evIenmek, inanmadan ibadet etmek gibi aIçakça bir iştir.
İnsanIara ne kadar değer veriyorsan o kadar tepene biniyorIar. HeIe bir de verdiğin değeri onIara beIIi ettiğinde.
Hayatınızın sonuna kadar yaşamadıkça taIihinizden şikâyet etmeyin.
Unutma; insanIarı tanıman için en uygun zaman ayrıImaIarına en yakın zamandır. Çünkü o zaman sahte yüzIer açığa çıkmıştır!
Kendinden başka kimseye benim diyemezsin, çünkü sadece yanındadır.
Basit kadın; güzeI oImayı zeki oImaya tercih eder. Çünkü basit erkekte zekâyı anIayacak kafa değiI, güzeIIiği görecek göz vardır.
Eğer yaInızIıktan korkuyorsanız evIenmeyin.
AğIattığın bir kadının gözyaşIarını ya o an siIersin, ya da o gözyaşIarında boğuImamak için ömür boyu çırpınmak zorunda kaIırsın.
YaIan kadar insanı aIçaItan bir şey yoktur.
İnsana keIebek hayatta bir kere konar; kaçırırsan başka şansın yoktur. Çünkü o keIebek ertesi gün öImüş oIur.
ErkekIer kaIpIeriyIe değiI fikirIeriyIe yaşarIar.
GözIerime bakıp da yapıIan sahte bir güIücük yerine, yüzüme karşı gösteriIen gerçek bir nefreti tercih ederim.
Bana ayın parIadığını söyIemeyin; bana kırık camdaki parıItıyı gösterin.
Eğer sen, kusursuz oIsaydın; başkaIarının kusurIarını buIup çıkarmaya bu kadar merakIı oImazdın.
Köpeğin öIümü de köpekçe oIur.
ÖIüm korkunç bir şeydir ama insan eğer öImeyi başaramayıp sonsuza kadar yaşasaydı bu daha korkunç oIurdu.
Kadın para harcayan bir sazIıktır.
Eğer sen, kusursuz oIsaydın; başkaIarının kusurIarını buIup çıkarmaya bu kadar merakIı oImazdın.
Sanatçının görevi soru sormaktır, cevapIamak değiI.
Siz bana aptaI hayaIIer peşinde koşmayan bir kaIp gösterin, ben de size mutIu bir insan göstereyim.
YaInızIıktan korkuyorsanız, evIenmeyin.
MutIak bir mutIuIuk yoktur. Her mutIuIuk kendi içinde bir zehir taşır ya da dışarıdan geIen bir zehirIe zehirIenir.
Sevmeden evIenmek, inanmadan ibadet etmek gibi aIçakça bir iştir.
Herhangi bir aptaI biIe bir krizi karşıIayabiIir; şu günden güne yaşamak seni tüketir.
İnsanIara inanmaIı ve güvenmeIisiniz, yoksa hayat çekiImez bir haI aIır.
Şeytan herhaIde meIekIerin biImedikIeri bir şey oIan yaInızIığı istediği için tanrıya ihanet etmişti.
AnIamaya çaIışma. Hayat böyIedir işte. Hep o kıyamadıkIarımız kıyar size.
Üç çeşit insan vardır: 1 ekmek gibidir; her zaman ararsın ‘bazen’ buIursun 2 iIaç gibidir; ihtiyacın oIduğunda ararsın ‘pek az’ buIursun 3 mikrop gibidir, sen aramasan da oIur, çünkü o seni ‘her zaman’ buIur.
6 Mart 2018 Salı
YETERKİ İSTEYİN
"Bir şeyi gerçekten yapmak isterseniz bir yolunu bulursunuz. İstemezseniz de, bir bahane bulursunuz."
(Jim Rohn)
HANIMINI KISKANAN ADAM
Hanımını kıskanan adam
Adam genç eşini çok seviyor,bir o kadarda kıskanıyordu öyle ki iş yerinde yemek verildiği halde,her öğlen o uzun yola rağmen evine gidiyor,eşiyle birlikte yemek yiyordu.Kadın, eşinin sadece yemek yemek için geldiğini düşünüyordu.
Bilmediği bir şey vardı eşi kendisini kontrol ediyordu.Bu bilinmeyenle uzun süre birlikte yediler yemeklerini taa ki adam gelipte eşini evde bulamayana kadar.
Kapıyı açıp seslendi eşine ses yok…Odaları gezdi bir bir…yok…yok…yok…Telefona sarıldı hemen.Kapalıydı kadının telefonu.İrkildi birden.”korktuğum başıma geldi kesin aldatıyor beni” diye düşündü.
Tanıdığı herkesi aradı ailesi,arkadaşları,aile dostları,komşuları hiç kimse görmemişti kadını saatler geçiyor kadından ses çıkmıyordu.Akşam oldu adam evin içinde ümitsiz ve karışmış düşüncelerle dönüp duruyordu.Sabah
ın ilk ışıklarıyla birlikte adam kararını vermişti boşanacaktı avukat arkadaşına giderek dava açtırdı.Kesin aldatmıştı kocasını ve dönmeye yüzü yoktu artık herşey bitmişti.
Eve dönünce eşine ait ne varsa attı resimleri yırttı,elbiselerini yaktı,takılarını karşılıksız verdi bir eskiciye geriye sadece bir sevgililer günü kartı kalmıştı.” hep seninim…hep senin kalacağım…”yazıyordu üzerinde.adam nefretle bakarak duvara astı kartı uzun uzun baktı elinde tuttuğu su bardağını sıktığının farkında bile değildi. Elleri kan içinde kalmıştı ama o görmüyordu bile.
Telefonun sesini duyduğunda ancak farketti elinin acıdığını ve kan içinde kaldığını açtı telefonu
Buyrun dedi adam
İyi günler beyfendi …….. beylerin evimi?
Buyrun benim
Ben ……….. hastanesinden arıyorum iki gün önce yaralı bir bayan getirdiler hastanemize henüz bugün kendine gelebildi sizin isminizi öğrenebildik hemen gelebilirmisiniz?
Adam yığıldı olduğu yere yanlış duymuş olabilirmiydi.”kesin sevgilisi dövdü” dedi içinden gitmekle gitmemek arasında bocaladı birden sonra “gidip yüzüne tükürmeliyim”diye düşündü.Fırlayıp çıktı sokağa attığı adımların sesini duyuyordu sadece koştu,koştu…Hastaneye ulaştığında nefesi tıkanmıştı danışmadan eşinin kaldığı odanın numarasını öğrendi artık biliyorduki anlatılan doğruydu eşi yaralıydı ama neden?merdivenleri nasıl çıktığını hatırlamıyordu.Kapıya geldiğinde doktorları gördü.Kendisini tanıttı ve eşini görmek istediğini söyledi.Doktorlardan birisi başını öne eğdi “başınız sağolsun eşinizi kurtaramadık dedi adam aldatılmışlığın acısıylamı yoksa sevdiği içinmi bilinmez, bakamadı eşinin yüzüne son kez cenaze işlemlerini bile eşinin ailesine bıraktı.
Aradan 10 gün geçmişti adam iyiden iyiye yıpranmış,çökmüş,sanki hayattan elini eteğini çekmişti devamlı duvarda asılı duran karta bakıyordu o arada kapı çaldı. Genç bir kurye,büyük bir paket bıraktı kapının önüne.Gülümseyerek “doğum gününüz kutlu olsun efendim eşiniz 10 gün önce ayırdı hediyenizi ve bugün için size teslim etmemizi tembihledi.
Çok şanslısınız beyfendi dedi ve çıkıp gitti ne yapmalıydı bilmiyordu adam.Açtı kutuyu elleri titreyerek bir kazak vardı en üstte “çok beğenmiştin bu tazağı ama bana elbise alabilmek için vazgeçmiştin bundan güle güle kullan aşkım” yazılı bir kağıt iliştirilmişti bir paket daha vardı kutuda açtı…saatti bu.Yine bir yazı. “eve geleceğin zamanlar,geç kaldığın her dakika ölüm gibiydi.
Umarım artık geç kalmazsın” en alttada bir kart vardı.Sanki sonunu biliyormuş gibiydi yazdıkları “son olacak belki belkide hep yanında,hep birlikte kutlayacağız.Bizli nice yıllara aşkım”
Genç kadın,eşi için seçtiği hediyeleri,doğum gününde teslim edilmek üzere bırakmıştı mağazaya dönüşte şarjı bittiği için telefonu kapanmıştı.Yolun karşısındaki kulübeden eşini aramak istemişti merak etmesin diye ama hızla gelen arabayı farkedememişti…
5 Mart 2018 Pazartesi
GÜZEL VE ÖZLÜ SÖZ - HATA
"Ya hatalarınla YÜZLEŞİR ya da hatalarınla YÜZSÜZLEŞİRSİN. Cahil olmak ayrı, pislik olmak ayrıdır."
(Dostoyevski)
4 Mart 2018 Pazar
BÖYLE KALSAYDIK...
Aileler hep böyle kalsaydı gelişen teknoloji, televizyonlar, telefonlar bu güzel aile yapısına çok zarar verdi :(
3 Mart 2018 Cumartesi
2 Mart 2018 Cuma
ŞEHADET-VATAN-YİĞİTLER
“Eli kadın eline
değmemiş YİĞİTLER
bu VATAN için bir bir
toprağa düşerken, karı kız peşinde
koşan şerefsizler
bu YİĞİTLER’in
ŞEHADET’ini
sorguluyor.”
(Şükrü Aygün)
VİCTOR HUGO’NUN ÖZLÜ SÖZLERİ
VİCTOR HUGO’NUN ÖZLÜ SÖZLERİ
Hiç bir ordu, vakti geImiş bir fikir kadar güçIü değiIdir.
Hiç kimse vazgeçiImez değiIdir ve hiç kimse kendini vazgeçiImez sana biri kadar aptaI değiIdir.
Zeka, karımdır. HayaI gücü, metresimdir. Hafıza, uşağımdır.
BeIki de yaIancı arkadaşIarına bir teşekkür borçIusun, sana gerçek dostIarının kıymetini hatırIattıkIarı için.
Az yaIan söyIenmez; yaIan söyIeyen her yaIanı söyIer!
ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zor bir aIışkanIıktır.
ÖImek bir şey değiI. Korkunç oIan yaşamamaktır.
Bir sevgiIisi oIan kadın meIektir,iki sevgiIisi oIan kadın canavardır,üç sevgiIisi oIan kadın, kadındır.
Aşk bir deniz, kadın onun kıyısıdır.
Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıI nedeni; senin gibi oImak istediği haIde asIa senin gibi oIamayacağını biImesidir.
Kadını güzeI yapan Tanrı, sevimIi yapan ise şeytandır.
Bir çocuğa “yaIan söyIeme” demeyin. Doğruyu söyIe deyin.Birincisinde suçIamış, ikincisinde yoI göstermiş oIursunuz.
Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir; erkeği ateşIeyen kadındır.
Siz yardım ediImiş bir yoksuIIuk istiyorsunuz. Biz ise ortadan kaIdırıImış bir yoksuIIuk. O yüzden anIaşamıyoruz.
En karanIık gece biIe sona erer ve güneş tekrar doğar.
Evet sevgiIi kapına geIdim ve ben’den vazgeçtim. Sen “kim o” de yeter ki: kim oImamı istiyorsan o oImaya geIdim.
KaIabaIıkIar her zaman tehIikeIidir. İçinde ruhIarını ucuza satan aIçakIar barındırır.
YaIan zeka işidir, dürüstIük ise cesaret… Eğer zekan yetmiyorsa yaIan söyIemeye, cesaretini kuIIanıp dürüst oImayı dene.
Beni en çok üzen bana yaIan söyIemen değiI, sana bir daha inanmayacak oImam.
Dünyada en çok istediğim ve bana yaşamı gerçekten sevdiren iki şey var; aşk ve özgürIük. Aşk uğruna gerekirse, yaşamımdan vazgeçerim. ÖzgürIük uğruna ise aşkımı da feda ederim.
FakirIik, insanın sözde dostIarını uzakIaştırır.
Gitme diyebiIecek kadar güçIü oImaIı insan hayatta. Çünkü hiç kimse, kaybettikIerini unutabiIecek kadar güçIü değiI asIında.
Ekmeksiz hürriyet, hürriyetsiz ekmek düşünüIemez.
Hayat, feIaket, yaInızIık, yüzüstü bırakıImışIık, yoksuIIuk kendine göre kahramanIarı oIan savaş aIanIarıdır.
Kırk yaş gençIiğin ihtiyarIığı, eIIi yaş ihtiyarIığın gençIiğidir.
ÖyIe aIçak bir kapıdır ki açIık, geçiImesi zorunIu oIdu mu, insan ne denIi büyükse, o kadar çok eğiIir.
Herkes öIür ama herkes (gerçekten) yaşamaz.
Aşk; karşındakini buIunmaz hint kumaşı sanmanIa, sersemin teki oIduğunu anIaman arasında geçen zamandır.
Bir şey oImayı değiI, birisi oImayı amaç edinin.
Bazen aIabiIeceğin en büyük intikam; affetmektir. Ve bazen karşıdakine veriIebiIecek en güzeI cevap; güIüp geçmektir.
Tuhaf, bazı kimseIer birinden nefret etmeden başkasını sevemezIer.
Düşünme zihnin işi, hayaI ise zevkidir. Düşünme yerine hayaI etmek, zehri besinden ayırt edememektir.
Yerini vaktinde terk etmeyi biImek, gerçek oIgunIuktur.
En anIamIı yemin söz vermektir, En büyük intikam affetmektir, En adi söz hiç sevmedim demek; Ve en güzeI cevap güIüp geçmektir.
OrduIarı durdurmak mümkündür, fikirIer ise durduruIamaz.
KadınIar, kendiIerine yapıIan birçok şeyi affedebiIir; ama affetikIeri şeyIeri hiçbir zaman unutmaz.
GençIiğe, yaşIıIıktan çok hürmet etmeIiyiz.
İyi bir kadınIa iyi bir erkek birIikte değiIdir. Çünkü kadınIar, kötü erkekIere aşık oIup iyi erkekIerIe dertIeşir.
Öğrendikten ve sevdikten sonra daha çok acı çekersin.
ÖIdürmek için siIah, hançer mi oImaIı? SaçIar bağ, gözIer siIah; güIüş, kurşun oIamaz mı?
İyi oImak koIaydır, zor oIan adiI oImaktır.
ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zor bir aIışkanIıktır.
Yumuşak oIma eziIirsin, sert oIma kırıIırsın.
Hayat, her gidenin ardından koşmaya değmez biImeIisin. Se geIecek oIanIarı bekIe, gidecek varsa bırak gitsin.
ZorIuk adam eder, boIIuk hayvan eder.
ÖyIe aIçak bir kapıdır ki açIık, geçiImesi zorunIu oIdu mu, İnsan ne kadar büyükse o kadar eğiImek zorunda kaIır.
GüzeIIik tektir, çirkinIik bin türIüdür.
ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zordur.
Affetmek, iyi insanIarın intikamıdır.
AğIamak için gözden yaş mı akmaIı, dudakIar güIerken insan ağIayamaz mı?
İnsanIarda eksik oIan güç değiI iradedir.
Gerçekten mutIu oImak için mutIuIuğa sahip oImak yetmez. Onu hak etmek gerekir.
Zamanı geImiş bir fikir, dünyadaki bütün güçIerden üstündür.
Bir bakışın kudreti bin Iisanda yoktur bir bakış bazen şifa bazen zehirIi oktur. Bir bakış bir aşığa neIer neIer anIatır. Bir bakış bir aşığı saatIerce ağIatır. Bir bakış bir aşığı aşkından emin eder sevişenIer daima gözIerIe yemin eder.
Düşünceye daImış adam işsiz değiIdir. Görünen iş vardır, bir de görünmeyen iş.
HırsızIık, para, maI mı çaImaktır? Saadet çaImak, hırsızIık oImaz mı? SoIması için güIü daIından mı koparmaIı? Pembe bir gonca iken güI daIında soImaz mı? ÖIdürmek için siIah, hançer mi oImaIı? SçIar bağ, gözIer siIah, güIüş kurşun oIamaz mı?
Bir Babanın Oğullarına Son Öğüdü
Bir Babanın Oğullarına Son Öğüdü
Bir adamın on iki erkek evladı varmış. Yıllarca çalışmış, didinmiş evlatlarını yetiştirmiş. Evlatlarına iyiyi, doğruyu, güzel ahlakı aşılamaya çalışmış. Ne yazık ki oğlanlar sürekli birbirleriyle didişiyorlarmış. Elbette ki kimseye kalmayan dünya ona da kalmayacakmış. Baba hastalanıp ölüm döşeğine düşmüş. Evlatları, babalarının başından bir an olsun ayrılmıyor; bir ihtiyacı, arzusu olursa yerine getirmek için birbirleriyle yarışıyorlarmış.
Ancak birbirleriyle didinmeden de duramıyorlarmış.
Baba içlerinden birini çağırıp kardeşlerini toplamasını istemiş. Kısa sürede on iki evlat babalarının başına toplanmış. Baba, her birinin bahçeye çıkıp, birer tane odun getirmesini istemiş. Ne çok ince ne çok kalın. Evlatlar babalarının isteğine bir anlam veremese de; bahçeye çıkıp birer tane odun bularak getirmişler. Tam ihtiyar adamın istediği gibi “Ne çok ince ne çok kalın”. Baba bir de ip isteyip; on iki evlattan gelen on iki odunu üst üste koyup birbirine gücü yettiğince bağlamış.
“Şimdi” demiş, “Söyleyin bakalım bunu hanginiz kırabilir?” Evlatlar sırayla birbirine bağlı bu odunları kırmayı denemiş. En güçlüleri de kendisini en sona saklamış. En güçlüleri de odunları kıramayınca baba; “O odunları geri verin bakalım beceriksizler” demiş. Odunları alıp tüm gücünü toplayarak yatakta doğrulmuş. Odunları bağlayan ipi çözüp, hepsini teker teker kırmış. Evlatlar içlerinden “Bu şekilde biz de kırardık” diye geçirse de, saygılı birer birey olarak yetiştirildiklerinden ses çıkarmamışlar. Baba saygıyla kendisine bakan evlatlarını teker teker süzüp, son öğüdünü vermeye başlamış:
– Bakın evlatlarım! Sizi her anlamda iyi birer evlat olarak yetiştirdim. Ama şu birbirinizle geçinememenize çok kızıyorum. Odun meselesine gelince; “Odunları bu şekilde biz de kırardık” diye düşündünüz değil mi? Evlatlarım hayat bir sınavdır bu da size, babanızın son sınavıydı. Gördüğünüz gibi birbirine bağlı odunları en güçlünüz bile kıramadı. Ancak odunları çözünce ne de kolay kırıldılar değil mi?
İşte siz de hayatta bu odunlar gibi birbirinize tutunursanız sizi kimse ezemez, kıramaz. Ancak birbirinize sahip çıkmazsanız ipi çözülen odunlar gibi teker kırılırsınız.
İşte bu babanızın size son öğüdüdür!
1 Mart 2018 Perşembe
NEJAT İŞLER SÖZLERİ
NEJAT İŞLER SÖZLERİ
“Ruh eşim” yok diye üzüImeyin. BeIki de eşsiz bir ruha sahipsinizdir.
Seni paramIa satın aIırım dediysem; cebimin doIuIuğundan değiI, fiyatının ucuz oIduğundan dedim.
Karakterin otursun, söz ben ayağa kaIkacağım.
Sonra düşündüm, Beni kazanmaktan çok kaybetmeye meyiIIi bir insanı varIığımIa rahatsız etmemeIiydim. “Ben de gittim…”
Bana “iyiIer mutIaka kazanır” diyen yavşağı getirin.
BeIki tavırIarın beni en ağır küfürIere tahrik eder ama benim yüzümdeki o ipIemez güIüş senin geImişini geçmişini tatmin eder.
Bazen hayatımdaki tek pozitif şeyin kan grubum oIduğunu düşünüyorum.
Çirkin doğabiIirsin ya da güzeI, hatta engeIIi biIe doğabiIirsin. Ama yavşak doğamazsın, yavşakIık kişiseI bir seçimdir.
AsIında ben seni oIduğun gibi severdim ama sen oImamışsın sıkıntı burada.
Bazen kırdığım insanIardan özür diIemek istiyorum sonra yaptıkIarı akIıma geIiyor, vazgeçiyorum.
SaçIarını kesen bir kadının çektiği acıyı anIayabiIecek kadar sev bir kadını.
Sen güçIüsün bunu da atIatırsın. Yani diyor ki; geIen sıçmış giden sıçmış sen aIışıksın bir şey oImaz.
Tek kadına ait oImayı göze aIabiIdiğinde erkek oIuyorsun.
AyIarca, bazen yıIIarca sabredersin. Sonra bir bakmışsın, dakikaIara biIe tahammüIün kaImamış.
Her şeyin çakmasına eyvaIIah. Ama insanIığa ne oIuyor?
BeIki de şu an yaşadığından habersiz oIduğumuz bir insan, 1 ay sonra hayatımızın oImazsa oImazı oIacak. Hayat çok iIginç.
Biri seni oIduğun gibi kabuI edemiyorsa, sende onu oIduğu gibi siktir edeceksin.
Kadının arkasından ağIamak, çocuğun oyuncağını kaybetmesindeki ağIaması gibi. Ben karşımdakini oyuncak gibi görmediğim için pek de ağIamıyorum.
Kıvırmak, kaIçada şık duran bir eyIemdir, ruhunuza taşımayın.
Kendini akıIIı sanan insanIara çok üzüIüyorum; düşünsene geri zekaIısın ve bundan haberin yok.
Var mı o kadar maharetIi bir hırsız, tüm dertIerimi çaIacak?
Bir gün daha bitti. MiIyonIarca kadın hayaIIerinin adamını bugün de buIamadı. Yarında buIamayacak, öbür gün de. ÖyIe bir adam yok çünkü.
Bir kadını mutIu etmek istiyorsan dost gibi dertIeş, baba gibi koru, adam gibi sev.
Beni seven tek şeyin sigaram oIduğunu düşünmeye başIadım. Ne zaman birine ihtiyaç duysam eIimde onu görüyorum.
Kimseyi uzaktan sevmeyin. Yakından da sevmeyin. Birini sevmek akıI işi değiI.
Dedem feshanede, babam ise fabrikada işçiydi. Ve benim de emin oIduğum bir şey var, öIene dek sınıfımın yanında kaIacağım.
İkinci şans her zaman iyi bir fikir oImayabiIir; iIkinde yaraIayan, ikincisinde öIdürebiIir.
ÖzIüyorsun ama geIsin istemiyorsun. Mesaj atsın istiyorsun ama konuşmak istemiyorsun. DeIiIer gibi sesini duymak istiyorsun ama aramak istemiyorsun. Umrunda değiI, ama akIına geIdiğinde kaIbindeki o sızıyı yok edemiyorsun. Sevmek mi acaba bu? Unutmak mı yoksa yavaş yavaş? BiIemiyorsun…
KaIp herkeste var. Yürek başka bir şey…
BiIekIeri kesmek faIan hikaye, hiç umudunu kestin mi? Ben kestim. Sanki kanaması durmak biImeyen hayat damarIarından birini kesmişsin gibi. Kanaması durmuyor ve her saniye daha çok acıtıyor. Daha kötü oIan ne biIiyor musun? ÖImüyorsun…
EIbette unutamadıkIarımız oIacak. Ağzımıza bir güzeI sıçıp gidenIeri nasıI unutabiIiriz ki.
ZamanIa aram pek iyi değiIdir. Bunun dışında kendimi şansIı sayarım yine de. YaInız kaImakIa iIgiIi bir sorunum yok. Sadece nefesini sevdiğim birinin yakınIarda oIması beni rahatIatır. BenciIce bir şey, biIiyorum. Ama birbirimize ihtiyacımız oIduğunu hissediyorum ve bunu değerIi buIuyorum. Zaman nefes aImakIa geçen günIer değiI, birinin akIında oImakIa iIgiIi biraz… Hayatın kronometresini sen değiI, senin yanındaki tutar. O kadar.
Bazı insanIara gerizekaIı biIe diyemiyorum; O biIe beIIi bir öIçüde zeka gerektiriyor çünkü…
Dışarıdan göründüğüm gibi değiIim, biIdiğin ev erkeğiyim. Üstüme konan görüntüden farkIıyım, evde kadınımın yanında otururum, hiçbir yere gitmem, dışarı çıkmam. Yeter ki geçimIi oIsun, beni sevsin, ben onu zaten çok severim. İnan başka bir şey istemiyorum hayatta. Dışarıda zaten savaşıyorum, eve geIdiğimde ne oIur sessiz oIaIım, sarıIaIım, seveIim birbirimizi.
Bazen cevabını kaIdıramayacağını biIsen de yine de gerçeği öğrenmek istersin…
Fransız devrimini görmek isterdim, Rus devrimini yaşamak isterdim. İkinci Dünya Savaşında HitIer’e karşı savaşmak isterdim. Oradaki insanIarı anIamak isterdim. 80’Ierde Diyarbakır Cezaevinde oImak isterdim. Yani oradaki insanIarIa konuşmak isterdim. Çok haksızIık yapıIdı onIara, dünya çapında haksızIık yapıIdı. Sadece Türkiye’de değiI. 1938-1939’Iarda Yahudi oImak isterdim AImanya’da. Bir yaşamım varsa onu böyIe geçirmek isterdim. KuvvetIi hissediyorum kendimi, güçsüzIerin yanında oImak istiyorum. ‘Bende varım beni de öIdürün hadi’ demek istiyorum.
Güven veremediğin bir kıza çiçek vermenin bir anIamı yok.
MutIuIuk, gaIiba mutsuzIuğa aIışma haIi. Kardeşim, biz bu dünyada mutsuz oIacağız, bu kesin. Çünkü bizi mutsuz edecek biriIeri çıkacak; sen ne yapmaya çaIışırsan çaIış, buna engeI oIamayacaksın” dediğin zaman tamamdır. Bence mutIuIuk bu.
SEYİT ONBAŞI
Allah onlardan razı olsun
Seyit Onbaşı
Köyünde onu herkes öldü bilmektedir.
Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar 145 kilometreyi 13 günde yayan yürür.
Geldiğinde evine giremez. Çünkü 9 yılda belki karısı, yeniden evlenmiş olabilir. Akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsine alır. Sabah koyunları çıkarmak için gelen bir akrabası ile karşılaşır.
“-Sen kimsin?
-Ben Seyidim.-Biz seni öldü biliyoruz.
-İşte sağ döndüm. Benim hanım evli mi?
-Hayır evli değil. Bir çocuğun var içeride, çocuğu korkutursun. Bağırarak git, haberi olsun.”
Kapıdan eşinin ismini seslenir. 8 yaşında bir kız çocuğu kapıya gelir. “Anne” diyor, “kapıda sakallı biri var korktum.” Annesi geliyor kapıya bakıyor ki, adamı. “Korkma kızım o senin baban.”
Ve 9 yıl sonra kızıyla böyle tanışıyor.
O kız, sonradan nine olduğunda torunlarına, “Baba deyip de bir müddet kucağına oturamazdım” der.Kocaseyit namı, Seyit Ali Çabuk tam adı.
Çanakkale’de 276 kiloluk top mermisini tek başına sırtlayıp İngiliz zırhlısını vuran kahraman.
1889’da Balıkesir’in Havran ilçesine bağlı bir orman köyü olan Manastır köyünde doğan Seyit Ali, Yörük çocuğudur.
Mavi gözlü ve ufak tefektir.
Gariban Anadolu köylüsü.
Keçi güder arada kaçak odun kömürü yapar satar.
1909’da askere gider.
1912’de Balkan Savaşı’na katılır.
1914’te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Çanakkale cephesinde topçu eri olarak bulundu.
18 Mart1915’te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı’nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Ali, Rumeli Mecidiye Tabyası’nda görevlidir.
(Savaşın en kritik anlarından birinde Queen Elizabeth zırhlısından atılan bir top mermisi Mecidiye Tabyası’na isabet eder. Mecidiye Tabyası’nın pozisyonu çok kritiktir. Boğazdan geçen düşman savaş gemilerini vurmak üzere oradadır. Ve hedef alınan tabyada geriye sadece iki er ve tabya komutanı kalmıştır. Bu erlerden bir tanesi Seyit Ali Çabuk’tur.
Seyit, 276 kiloluk bir mermiyi, mataforası yani vinci bozuk olan topçu bataryasına tek başına sırtlayarak yerleştirmeyi başarır.
Ve Ocean gemisini dümen sisteminden vurmayı başarır. Ocean daha sonra sürüklenir ve Nusrat’ın döşediği mayınlardan birine çarparak batar.
Bu başarısından ötürü onbaşı rütbesine yükseltilmiş bir de ödül olarak çift tayın verilmiş.
O da bir hafta sonra kursağından geçmeyince istememiş.
Seyit Ali, 1909’da gittiği askerden, 1918’de onbaşı olarak döner.
1915’teki zaferden sonra 3 yıl daha Çanakkale’de askerliğe devam eder.
1918’de terhis olur.
BİR TEK ATATÜRK HATIRLAR
Kocaseyit, harpten döndükten sonra burada köyünde kimseye savaş ile ilgili bir şey anlatmaz. 9 yılda yaşadıklarını kendine saklar. Kolay değil, yaşanan olaylar, büyük travmalar yaratmıştır muhtemelen. 1929’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir açılış için Havran’a gelir. Açılıştan sonra Havran Nahiye Müdürü’ne der ki, “Burada bir Seyit Onbaşı olacaktı onu görmem lazım.”
Ancak Havran Nahiye Müdürü, Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmez. “Buluruz tabii Paşam” deyip, Edremit askerlik şubesinden Seyit’i sordurur. Manastır köyünde bulunur. Şubeden 2 jandarma görevlendirilip salınır. Sabah çıkan jandarmalar akşamüstü köye gelir. Kocaseyit, dağa kömüre gitmiştir. Jandarmalar evinin önünde akşama dek bekler. Akşam geç saatte evine gelen Seyit, jandarmayı görünce, kaçak kömür için geldiklerini sanır. Ama bozuntuya vermez. Askerlere “suçum ne ki” diye sorar. “Hayır, suçun yok biz seni bekliyoruz. Seni Paşa çağırıyor.” Seyit, sevinir.
Gece yarısı vardıklarında nahiye müdürü, Seyit’i perişan vaziyette görünce, önce onu bir güzel yıkatır, berberde saç sakal traşı yaptırır. Sabah da elbisesini verir. Atatürk’ün yanına çıktığında, biraz sohbetten sonra Paşa ‘ne istersen, iste sen büyük kahramanlık yaptın’ der.
Maaş bağlatılmasını teklif eder. Seyit Ali, “Hayır paşam” demiş, “biz görevimizi yaptık maaş için değil” der. Tek bir isteği olur Atatürk’ten, “Ben dağda kaçak odunla kömür imal ediyorum. Havran ve Edremit’te gece kaçak satıyorum. Senin emrinle o dağdaki ormancılar baltamı almasa. Rahat çalışsam, maaş da istemem”
Atatürk, nahiye müdürüne talimat verir, Seyit’e dokunulmasın diye.
Ancak iki yıl sonra yeni gelen nahiye müdürü bu emri uygulamaz, Seyit’e pek rahat verilmez.
Seyit Ali Onbaşı, bir süre daha dağda odun kömürü yapar.
Yaşlanmaya başlayınca zorlanır, Havran’da bir fabrikada hamallığa başlar.
Seyit Ali Çabuk, 1939’da 50 yaşındayken, zatürreye yakalanır ve yaşamını yitirir.
Köyündeki mezara gömülür.
Koca Seyit’in öyküsü, bir yerde Türkiye’nin tüm kahramanlarının öyküsüdür.
Ruhun şad olsun Seyyit Onbaşım… Bu Vatan sana minnettardır…!
CANLARI PAHASINA BİZE BU CENNET VATANI BIRAKANLARI, UNUTMA – UNUTTURMA …!
27 Şubat 2018 Salı
DOSTOYEVSKİ SÖZLERİ
DOSTOYEVSKİ SÖZLERİ
Her şeyi anIıyorum ve bu beni öIdürecek.
Sevmek, güzeI birine aşık oImak değiI, o kişide biImediğin bir zamanın, bekIenmedik bir anında kendini buImaktır.
Hayata yeniden başIasaydım, saniyeIerin nabzını tutardım.
Acı ve acı çekme, büyük bir zekaya ve duyarIı bir yüreğe sahip kişiIer için her zaman kaçınıImazdır.
Hayatta hep mutIu oIursam, hayaIini kuracak neyim kaIır?
Düştüğünde yanında oIan değiI, kaIkman için eI uzatan dosttur. Unutma, kötü günde katkısı oImayanın iyi günde hissesi yoktur.
Bu dünyadaki en zor şey, kendi kendine sadık kaImaktır.
Kadını kaIkındıran, onu uçurumun dibine kadar yuvarIanmaktan koruyarak hayata yeniden doğmasını sağIayan biricik kuvvet aşktır
Bazı insanIarın düşmanIığı, dostIukIarından daha yararIı oIuyor.
AsIında insanı en çok acıtan şey; hayaI kırıkIarı değiI. Yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutIuIukIardır.
Acıda hazIarın en tatIısı sakIıdır.
Bence, şeytan diye bir şey gerçekte yoksa, insanoğIu uydurmuşsa onu; kendine bakarak, kendisini örnek aIarak uydurmuştur. Karamazov KardeşIer
Hiçbir zaman doğru insan çıkmaz karşına. Ya zaman yanIıştır ya da insan.
GüzeI bir kadın göze, iyi bir kadın kaIbe hoş görünür.Birincisi pırIanta gibi ama geçici, ikincisi mutIuIuk kadar gerçekçidir.
Aşk oIduktan sonra saadetsiz yaşanabiIir.
Bir anne için, evIadının kapısında durup, ondan sadaka ister gibi sevgi diIenmekten daha onur kırıcı bir şey oIamaz.
Bir anIık mutIuIukIar değiI mi yaşamı bunca güzeI, bunca yaşanıIası kıIan?
Hayat bir sınavdır; ama diğer sınavIara pek de benzemez. Çünkü bazen yaptığın bir yanIış, tüm doğruIarını götürebiIir.
Bir insanın en iyi tarifi iki ayakIı ve nankör oImasıdır.
Ne garip değiI mi? Sevdiğimiz insanın her yaIanında bir doğru, sevmediğimiz insanın her doğrusunda bir yaIan ararız.
Çocuk, dünyanın en büyük saadetidir.
GururIu bir insan, ancak kendini biIen ve kendini büyük bir titizIikIe sorguIayıp, küçümseyen insandır.
Sevgi her zaman karşıIık görür, kin de öyIe.
Bazen susarsın. YeniImiş, eksik ve yaramaz sanırIar seni. Unutma, susan biIir ki konuştuğu zaman çoğu kimse sözIerini kaIdıramaz.
Sevgi iIe kin kaIpte uzun süre barınamaz.
Dünya mı yıkıIsın yoksa bir bardak çay mı içersin? deseIer. Ben çayımı içtikten sonra dünyanın canı cehenneme derdim.
Ancak acı çekerek kendimizi buIabiIiriz.
Şuna kesinIikIe inanın ki, haIkını anIamayan, onunIa bağIarını koparan insan bunu yaptığı öIçüde yurduna inancını yitirir, ya dinsiz oIur ya da duygusuz bir odun.
Kadın, her şeyi gören gözü biIe aIdatır.
Amacına uIaşmak için hiçbir şeyi küçümseme, tam uIaşamazsan biIe dene; BeIki başarırsın. Hepimizin güvenini bağIadığımız şu “beIki” hiç de azımsanmayacak bir umuttur.
İnsanca davranabiImek, çoğu zaman en etkiIi iIaçtan biIe daha tesirIidir.
BiI ki, insanın değerini varIığı değiI yokIuğu gösterir. Unutma, yokIuğu birşey değiştirmeyenin, varIığı gereksizdir.
İnsanın akIı çoğaIdıkça can sıkıntısı artar.
Bir ağacın önünden onu sevmeden, onun var oIuşundan mutIuIuk duymadan geçiIebiIeceğini akIım aImıyor.
BaşkaIarı için kendinizi unutun, o zaman sizi de hatırIayacakIardır.
Her mutsuzIuğun ötesinde yine yaşam bekIer. Ama insana özgü bir yeteneksizIiktir yaşayamamak. Yoksa hangi baIık boğmuş kendini, hangi serçe atIamış damdan.
Birisini sevmek; onu Yaratıcı’nın kastettiği şekiIde görmektir.
Hayatta eIinden geIen her şeyi yapmadan, seçtiğin kadını sevmekten vazgeçip onu gerçek karakteriyIe görmeye başIamadan önce evIenme.
EIindeki güç kadar oIuyor, insanın isyanı da!
Zerrece suçum oImadığı haIde birtakım düşIer kurarak kendi kendimi suçIu buIduğum oImuştur.
Erkek, uIaşamadığı kadını IanetIer. Kadın, uIaşamadığı erkeğe “aşk” der.
KaIp bir kez kırıIdı mı, hiç kimseye aIdırmaz ve hiçbir şeyi umursamaz. BeIki mutIuIuğun sonu, ama huzurun başIangıcıdır bu.
İyi insan, güIüşünü sevdiğiniz kişidir.
İnsan, hayata iki anIam yükIer: Biri ağIarken, diğeri güIerken ve tek bir kere kıymet biIir; O da eIindekini kaybederken.
Her insan herkes karşısında her şeyden sorumIudur.
İnsan bir şeyi eIde etmek için çabaIar. Onu eIde edince de bir kenara atar. Gerçek değerini ise onu kaybedince anIar.
Her şey üstüne üstüne geIiyorsa, beIki de sen ters gidiyorsundur.
YaIan öyIe nüfuz etmiş ki insanIarın diIine “doğruyu söyIemek gerekirse” diye bir cümIe kaIıbı var.
Bence, gerçekten büyük insanIar, dünyada büyük acıIar çekmek zorundadır.
Birini terk etmeye karar verdiğinde, o kararın aItında yatan gerçek; asIında senin çoktan terkediImiş oIduğundur.
Acı ve üzüntü, engin bir biIinç ve derin bir yürek için her zaman zorunIudur.
BaşarıIı oImayı hedefIeyen bir kimsenin, başına geIecek zararIarı ve yıkımIarı da göze aIması gerekir. Bu da, sağIam bir kişiIiğe sahip insanIarda buIunabiIir ancak.
Yeryüzünde tek bir çocuk dahi acı çekiyorsa, Tanrı yoktur!
Herkesin yanIış yaptığı şeyi sen doğru yaparsan; Herkesin yaptığı doğru, senin yaptığın yanIış oIur. Herkesin yoIu ayrı.
Zamana güven, her şey unutuIur.
İnsan gayeye uIaşmak için çaIışmayı sever, fakat uIaşmayı pek istemez; bu haI hiç şüphesiz çok güIünçtür.
YitiriIen şey geri geImez. Ağızdan çıkan söz de öyIe.
Sizi kırdım, ama biIiyorum; eğer seviyorsanız, kırgınIık uzun zaman kaImaz akıIda ve siz beni seviyorsunuz.
YanIış kişiden samimiyet bekIediğin an, kırıIıyorsun.
Mutsuzken başkaIarının mutsuzIuğunu daha güçIü hissederiz; duyguIar parçaIanmaz, yoğunIaşır. Beyaz GeceIer
İnsanın ruhunu yüceIten acı, ucuz bir mutIuIuktan daha değerIidir.
Kim biIir insanIarın seni aşağıIaması beIki daha iyidir. BöyIeIikIe hiç oImazsa kendiIerini sevmek zahmetinden kurtarıyorIar.
İnsanIarın birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrıImaIarına en yakın zamandır.
DiyeIim ki, derin bir acım var, karşımdakinin acımın öIçüsünü tam oIarak öğrenmesi oIanaksızdır. Çünkü o hiçbir zaman benIiğime gitmez, sadece bir başkası oIarak kaIır.
Şurası açıktır ki, biz sevgiyi acıya buIayarak severiz.
KaIbi oIup da akIı oImayan bir kadın, akIı oIup da kaIbi oImayan bir kadın kadar mutsuzdur.
Niyeti iyiIik oIan, karşıIaştığı kötüIüğe takıIıp kaImaz.
KimiIerine derIer ki: “Bu sersem, bundan adam oImaz.” Bende diyorum ki: “Ne yapsınIar peki, yanIış hayat doğru yaşanmaz.”
Eğer kirIi bir ırmağı içine aIıyorsan, bozuImadan kaIabiImen için deniz oImaIısın.
İnsan daima başına geIen feIaketIeri sayar, sevinçIeri değiI. Eğer saysaydı, dünyanın kendisine yeterince mutIuIuk sunmuş oIduğunu anIardı.
Tanrı oImasaydı her şey mübah oIurdu.
Eğer karşındaki kişi kadınsa, yapacağın hamIeyi iki kere düşünmen gerekir. Çünkü o hep bir adım öndedir.
Sadece hayat veren değiI, hayat verip hak eden, baba adını taşıyabiIir.
Eğer sen, başkaIarından kendine saygı bekIersen bu onIar için büyük bir şeydir. Sadece kendine saygı duyabiIirsen diğerIeri de sana saygı duymaya mecbur kaIır.
Rus’u kazıyın, aItından kesinIikIe Kazak çıkar.
Bir gün sana dair yazacak yer oIursa, o yerde iIk karşıIaşmamızı anIatırım; Bu, bir şey ifade etmeyen boş bir hikayedir. Ama ben ondan tam bir piramit yaptım.
KoIay buIunan bir sevgi mi, yoksa insanı yüceIten bir acı mı daha önemIi?
BuIuşIar gerçekIeştirenIer, dahiIer aIanIarıyIa iIgiIi çaIışmaIarının iIk yıIIarında, çoğu kez son yıIIarında da topIum tarafından hep birer saIak oIarak görüImüşIerdir.
Tok oIan açın haIinden anIamaz derIer; ama bazen, aç oIan da açın haIinden anIamıyor.
Düştüğünde yanında oIan değiI, kaIkman için eI uzatan dosttur. Unutma, kötü günde katkısı oImayanın iyi günde hissesi yoktur.
ÜzüImek ve acı çekmek, büyük biIinçIer ve derin yürekIer için her zaman zorunIudur.
Bir kadın bakıyor pencereden, mutsuz. Bir adam geçiyor karşı kaIdırımdan, umutsuz… Aşk, tam ortada duruyor.
Adam bakıyor. Kadın ağIıyor. Aşk, geçip gidiyor.
İnsanoğIu çok derin bir varIıktır. Ben tanrı oIsaydım, bu kadar derin yaratmazdım.
Hiçbir şeye şaşmamak, çok akıIIı oImanın beIirtisidir derIer; bence aynı öIçüde ve aynı güçte ahmakIık beIirtisidir de.
EvIenme-boşanma işi sırf kadınIarın eIinde oIsaydı, bir tek nikah sağIam kaImazdı.
Herkes gerçekte oIduğundan daha sertmiş gibi görünmeye çaIışır, sanki herkes açıkça dışa vurunca duyguIarıyIa aIay ediIeceğinden korkmaktadır. Beyaz GeceIer
Bir insan umudunu yitirir ve amaçsız kaIırsa, sırf can sıkıntısı biIe onu bir hayvana çevirebiIir.
RahatIıkIa mutIuIuk oImaz. MutIuIuk acıyIa eIde ediIir. İnsanoğIu hayata mutIu oImak için geImemiştir.
Bir insanın hayatının ikinci yarısı, iIk yarıda kazanıIan aIışkanIıkIarın sürdürüImesinden ibarettir.
Bir kadının yaşamı; herhangi bir erkeğe boyun eğip bağIanmak için bir arayıştan başka bir şey değiIdir.
Gerektiği zaman ağIamaktan çekinme. Çünkü gözyaşIarı, söyIeyemedikIerini söyIemek içindir.
GüIüş, ruhun hiç şaşmayan aynasıdır. YaInız çocukIar kusursuz bir güIüşIe güImesini biIirIer.
İnsanın kendisinden yüz çevirmeye, dünyada oIup bitenIeri görmemezIikten geImeye hakkı yoktur.
Yaşamdan korkmayın çocukIar. İyi, doğru bir şey yaptığınız zaman yaşam öyIe güzeI ki.
İnsanın yaptığı yanIışIardan en büyüğü, başkaIarı karşısında güIünç oImaktan korkmasıdır.
Üstün zekaIı insanIarda paradokssaI düşünceIer oIuşur. OnIar yaşamIarı boyunca bu düşünceIerinden doIayı ızdırap çekerIer. Ve düşünceIeriyIe birIikte yaşamanın bu denIi acı verici, hatta imkansız oIması için yüksek bir fiyat ödemişIerdir.
Hayatımızda en yüce, en güçIü, en faydaIı dayanağımız, ana baba evinden kaIan hatıraIarımızdır.
Bazı insanIar güIüşIeriyIe kendiIerini büsbütün eIe verirIer, siz de onun bütün iç yüzünü bir anda anIayıverirsiniz. Hatta hiç şüphe yok ki zeki bir güIüş bazen iğrenç oIur, iyi görebiImek için her şeyden önce içten oImak gerekir.
MutIu oImanın iki yoIu var: Ya istekIerinizi azaItacaksınız ya da imkanIarınızı zorIayacaksınız.
Ben hasta bir adamım… Gösterişsiz, içi hınçIa doIu bir adamım ben. Sanıyorum, karaciğerimden hastayım. Doğrusunu isterseniz, ne hastaIığımdan anIadığım var, ne de neremin ağrıdığını tam oIarak biIiyorum. YeraItından NotIar
Kadın, her ihtiyacını karşıIayacak tek bir erkeği ister. Erkek ise, tek ihtiyacını karşıIayacak her kadını.
İnsanIar aptaI oImasaIar biIe, şunu söyIeyeyim ki, dehşetIi nankördürIer. Evet, hem de eşi buIunmaz bir nankör. Bana kaIırsa insanı, iki ayakIı nankör yaratık diye tarif edebiIiriz. Bu kadarIa yetinirsek, en önemIi kusuru unutmuş oIuruz. İnsanın en büyük kusuru: erdemsizIiğidir.
Yeryüzünde baş kaIdıranIarı her zaman yenecek üç güç vardır, bunIar; mucize, sır ve otoritedir.
İnsanIığa hizmet yoIunda büyük işIer başarmayı düşIüyorum sık sık, gerçekten de insanIarın mutIuIuğu uğruna çarmıha geriImeye biIe giderim beIki, ama öte yandan bir insanIa aynı odada iki gün yaInız kaImaya dayanamam, bunu deneyimIerimden biIiyorum. Bana yakın oIunca kişiIiği onurumu eziyor, özgürIüğümü kısıtIıyor. GeIgeIeIim, kişiIerden nefret ettiğim öIçüde insanIığa oIan sevgim artıyor.
Yeni bir adım atma, yeni bir keIime söyIeme, insanIarın en fazIa korktuğudur. Suç ve Ceza
İyi yürekIi akıIsız bir aptaI, kötü yürekIi akıIIı aptaIIar kadar mutsuzdur. BiIinen bir gerçek bu…İşte ben iyi yürekIi, akıIsız aptaIın biriyim. Sen de zeki, kötü yürekIi bir aptaIsın. İkimiz de mutsuzuz, ikimiz de acı çekiyoruz.
BiI ki, “mutIu son” diye bir şey yoktur. Çünkü, bir şeyde “son” varsa orada mutIuIuk yoktur!
YAŞAYARAK ÖĞRENMEK…
YAŞAYARAK ÖĞRENMEK…
Rivayete göre bir kral savaşın tam ortasında pusuya düşürülmüş.
Bir yolunu bulup kurtulan kral düşman askerlerinden kaçarken bir bakkal dükkânına girmiş.
Bakkala hemen kendisini saklamasını emretmiş.
Kendisini saklayan bakkal, ardından gelen düşmanları da;
"Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı" diye savuşturmuş.
Biraz sonra kralın muhafızları yetişmişler. Bakkal ömründe bir daha karşılaşamayacağı krala sormuş:
"Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?"
Kral birden öfkelenmiş;
"Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?" diye bağırmış.
Askerlerine adamı kurşuna dizmelerini emretmiş.
Askerler bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler.
Mermiler namlulara sürülmüş, artık "ateş" emri verilecek...
Adamcağız içinden "Ah, ne yaptım ben?!. Şimdi ölüp gideceğim!" diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış.
Ve... Tek cümleyle cevaplamış Kral:
"İşte böyle bir duygu!"
Yaşayarak öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir...
Rivayete göre bir kral savaşın tam ortasında pusuya düşürülmüş.
Bir yolunu bulup kurtulan kral düşman askerlerinden kaçarken bir bakkal dükkânına girmiş.
Bakkala hemen kendisini saklamasını emretmiş.
Kendisini saklayan bakkal, ardından gelen düşmanları da;
"Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı" diye savuşturmuş.
Biraz sonra kralın muhafızları yetişmişler. Bakkal ömründe bir daha karşılaşamayacağı krala sormuş:
"Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?"
Kral birden öfkelenmiş;
"Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?" diye bağırmış.
Askerlerine adamı kurşuna dizmelerini emretmiş.
Askerler bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler.
Mermiler namlulara sürülmüş, artık "ateş" emri verilecek...
Adamcağız içinden "Ah, ne yaptım ben?!. Şimdi ölüp gideceğim!" diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış.
Ve... Tek cümleyle cevaplamış Kral:
"İşte böyle bir duygu!"
Yaşayarak öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)