Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- da buyuruyor ki:
“Yer halkı gökte yıldızları parlak olarak gördükleri gibi, gök halkı da yeryüzünde Allâh’ın zikredildiği evleri öyle parlak olarak görürler.” (İhyâ, I, 852)
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- da buyuruyor ki:
“Yer halkı gökte yıldızları parlak olarak gördükleri gibi, gök halkı da yeryüzünde Allâh’ın zikredildiği evleri öyle parlak olarak görürler.” (İhyâ, I, 852)
“–Allah Teâlâ, kıyâmet günü bir topluluğu diriltir ki onların yüzü nurdan parlamaktadır, inciden yapılmış minberler üzerine otururlar ve bütün insanlar onlara gıpta eder. Bunlar, ne peygamber ne de şehiddirler.” buyurmuştu.
Bir bedevî hemen dizleri üzerine çökerek:
“–Yâ Rasûlâllah! Ne olur onları bize anlat da bilelim!” dedi.
Fahr-i Kâinât Efendimiz şöyle îzah etti:
“–Onlar, çeşitli kabile ve beldelerden olup Allah için birbirlerini seven ve Allâh’ı zikretmek üzere toplanarak O’nu ananlardır.” (Heysemî, X, 77)
Grup Adı : SİNOP SAHİBİNDEN
Üye sayısı : 3,700 civarı
Aktif bir alım satım grubudur. Herhangi bir engeli yoktur.
BENZER GRUPLAR MEVCUTTUR 👉iletişim: Şükrü Aygün
Sözlükte geviş getiren memelilerden, sırtı bir veya iki hörgüçlü, eti yenip sütü içilen, bacakları ve boynu çok uzun yük ve binek hayvanı diye geçer. Arapça‘da deve (ibil) güzelleştiren, güzellik veren mânâsına gelmektedir. Vücudundaki her bir ayrıntı, bir yaradılış mucizesi olan deveyi, Yüce Allah kelime mânâsı gibi insanlara güzellikler vermesi ve onların hizmetinde olması için yaratmıştır.
Yüce Allah’ın Kur’ân’da “Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?...” (Gaşiye Suresi, 17) ayetiyle dikkat çektiği deve, Rabbimizin mükemmel yaratma sanatını gözler önüne seren mucizevi niteliklere sahiptir.
DEVENİN YARATILIŞINDAKİ HİKMETLER
Çöller, yaşamaya en elverişsiz yerlerdir. Gündüzleri aşırı sıcak, geceleri soğuktur. Su ve gıda çok azdır. Kızgın kumlar üzerinde yürümek, diz çökmek son derece can yakıcıdır. Dahası kum fırtınaları çıktığı zaman gözlerinize kum kaçar, etrafınızı göremezsiniz. Ayrıca akciğerlere kum dolarsa hayatınız sona erer.
Canlıların çoğu için böyle elverişsiz bir yerde hayatını sürdürmek mümkün değildir. Ancak develer Allah Teâlâ tarafından bu zorlu şartlarda yaşayabilecek şekilde yaratılmışlardır.
"SU İÇEDİĞİ DÖNEMDE SU KAYBINI % 90 AZALTIR"
Develer çölün o kavurucu sıcakları altında haftalarca su içmeden hayatta kalırlar. Üstelik sırtlarında ağır yükler taşıyarak insanoğluna hizmet ederler. Devenin bütün organları susuzluğa dayanıklı olacak şekilde yaratılmıştır. Derisi ve kürkü çok kalındır, ısıyı ve soğuğu geçirmez. Develerin vücut sıcaklığı gündüz 41 dereceye çıkarak terlemeyi düşürür. Böbrekleri ve suyun geri emilimini sağlayan idrar kanalı da özel olarak tasarlanmıştır, su içmediği zamanlarda su kaybını % 90 azaltır. Kanı da susuzluk zamanlarında akışkanlığı koruyacak şekilde dayanıklılığı artıran maddeler ihtiva eder. Devenin burun mukozası bile nemi kaybetmeyecek şekilde yaratılmıştır.
Diğer canlılar su içemedikleri zaman böbreklerinde biriken üre kana karışarak ölüme sebep olur. Devenin karaciğeri ise vücudunda oluşan üreyi defalarca işleyerek suyu ve besini tasarruflu kullanır. Develerin böbrekleri de suyu tekrar kazanmaya elverişli yaratılmıştır. Develerin bir başka mucizevî özelliği de böbrekleri sayesinde, tatlı su bulamazlarsa deniz suyu gibi tuzlu suları içebilmeleridir.
TEK SEFERDE 120 LİTRE SU İÇEBİLİRLER
Develerin bütün vücudu, suyu bulduğu zaman çok su içmelerini sağlayacak şekilde yaratılmıştır. Bu sayede develer vücut ağırlıklarının üçte biri oranına kadar, mesela bir seferde 120 litre kadar su içebilirler. Başka bir canlı, mesela bir sığır böyle su içseydi kan hücreleri patlardı ve ölürdü. Buna biyoloji dilinde hemolysis denilir. Oysa devenin kan hücrelerinden hormonlarına kadar her tarafı çöl hayatına uygun yaratılmıştır.
HÖRGÜÇ GIDA DEPOSUDUR
Deveyi diğer canlılardan ayıran bir özelliği de hörgücüdür. Sırtlarındaki hörgüçlerinde depolanan 100 kg yağ develerin yaklaşık 3 hafta hiçbir şey yemeden durmasını sağlayabilir. Diğer canlılarda yağın vücudun her yerine dağılmış olması, yağa bağlı olarak su kaybını artırır. Develerde yağın sırtta depolanması ayrıca iç organlarının güneş ışınlarına maruz kalarak haşlanmasını engeller.
Deve günlerce gıda bulamasa hörgücündeki yağı azar azar yakarak gıda ve su ihtiyacını giderir. Böylece günde otuz kırk kilo gıda alması gerekirken bir iki kilo otla idare edebilir.
DİKENLERİ ÖĞÜTEN SİNDİRİM SİSTEMİ
Çöllerin bir özelliği de gıda maddesi bulmanın zorluğudur. Devenin yaratılışı çölde bulunabilecek her gıdadan faydalanabilecek şekilde üstün bir sindirim sistemine sahip olmasıdır. Boynu yüksek ağaçlara uzanabilecek şekilde uzundur. Başka canlıların yiyemediği dal parçaları, hurma çekirdekleri, kalın ve kuru yaprakları afiyetle yerler. Çünkü devenin dili ve yarık dudağı, sivri dikenleri bile çiğneyip yutabilecek şekilde kalın mukozayla kaplıdır.
Mide salgıları da, ip, tahta, kağıt gibi aslen gıda maddesi olmayan nesneleri bile eritecek kadar güçlüdür. Develerin mideleri çok sayıda kesecikten oluşur ve buradaki özel bakteriler başka canlıların hazmedemediği selülozu (kağıt, tahta) bile hazmeder. Ayrıca bu kesecikler gıda ve suyun depolanarak azar azar kana karışmasında da etkili olurlar.
MUCİZEVİ GÖZ KAPAĞI
Develerin gözleri, kızgın güneş altında yürümesini sağlamak için aşağıya bakar vaziyette yaratılmıştır. Ayrıca bu canlılara çöldeki kum fırtınalarından korunmak için üç ayrı göz kapağı ihsan edilmiştir. Bizim tek göz kapağımız vardır ve onu kapattığımızda dışarıyı göremeyiz. Develerin ise adeta bir koruyucu gözlük yerine geçen ikinci bir göz kapağı vardır ki bunlar şeffaf olduğu için devenin gözünü korurken önünü görebilmesine imkan sağlar.
Devenin kaş ve kirpikleri de çöl şartları için çok özel yaratılmıştır. Devenin gözlerinin etrafındaki koruyucu sert kemiklerin üzeri üç kat kaşla ve sık ve birbirine kaynaşabilen kirpiklerle donatılmıştır. Kum fırtınaları çıktığı zaman çift sıra kirpikleri iç içe geçerek, gözü tam bir korumaya alırlar. Develerin kulaklarının ve burun deliklerinin de böyle koruyucu bir tasarımı vardır. Develer burun deliklerini açıp kapatabilirler.
KIZGIN KUMLARA UYGUN AYAKLAR VE DİZLER
Develerin ayakları kumlara batmayacak şekilde geniş yaratılmıştır. Ayak tabanlarındaki deri kalındır ve yağa benzer bir tabakayla desteklenmiştir. Böylece develer sırtındaki onca ağırlığa rağmen kızgın kumlar üzerinde ayakları yanmadan yürürler.
Develer dinlenmek veya su içmek için diz üstü çökerler. Kızgın kumlar üzerine çöktükleri zaman dizleri yanmasın diye, diz kapakları boynuz gibi sert bir deriyle korunmuştur. Karın bölgelerinde de koruyucu kalın nasırlar vardır. Devenin vücudunu kaplayan sık tüyler, deveyi hem yakıcı güneşe hem kızgın kumlara karşı muhafaza eder. Develer gündüzleri 70 dereceye çıkan sıcaklara dayanabildikleri gibi geceleri sıfırın altına inen soğuklara da dayanabilir.
SABIRLI VE SADIK
Develerin huyları da çok ilginçtir. Sahiplerine karşı sadık ve zor şartlara karşı sabırlı canlılardır. Develerle haşır neşir olan bedeviler, onların katır ve merkep gibi hayvanlara nazaran daha güvenilir olduğunu söylerler. Günlerce susuz kaldıkları halde su başına varınca itişip kakışmazlar, arkadaşlarının su içmesini sabırla beklerler. Sahiplerinden kaçsalar rahatlıkla hayatta kalabilecekleri halde uysallıkla hizmet ederler. Küçük bir çocuk onları çökertmek istese alçak gönüllülükle diz çöküp sırtına bindirirler. Buna mukabil kendilerine kötülük edildiği zaman asla unutmadığı da söylenmektedir. Kısacası develer Allah'ın insanoğlunun istifadesine sunduğu nimetlerin en üstünlerinden biridir.
KUR'ÂN'DA DEVE İLE İLGİLİ AYETLER
"Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah'ın devesi. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin (içsin). Ona kötülük dokundurmayın; sonra sizi yakın bir azap yakalar." (Hûd, 64)
"(İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?" (Gaşiye, 17)
"Sâlih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi." (Şuarâ, 155)
"Deveden de iki, sığırdan da iki (yarattı.) De ki: O bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz? Bilgisizce insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan kim daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez." (En'âm, 144)
"Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!" (A'râf, 40)
"Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah'ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar. (A'râf, 73)
"Eşyalarını açtıklarında sermayelerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Dediler ki: Ey babamız! Daha ne istiyoruz. İşte sermâyemiz de bize geri verilmiş. (Onunla yine) ailemize yiyecek getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükü de fazla alırız. Çünkü bu (seferki aldığımız) az bir miktardır." (Yusuf, 65)
"Kralın su kabını arıyoruz; onu getirene bir deve yükü (bahşiş) var dediler. (İçlerinden biri:) Ben buna kefilim, dedi." (Yûsuf, 72)
"İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde, kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah'ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (Kâbe'ye) gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin." (Hacc, 27-28)
"Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret." (Kamer, 27)
"Arkadaşlarını çağırdılar, o da (bundan cür'et alarak) kılıcını kaptı ve deveyi kesti." (Kamer, 29)
"Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz." (Vakıa, 55)
"Allah'ın, onlardan (mallarından) Peygamberine verdiği ganimetler için siz at ve deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini dilediği kimselere karşı üstün kılar. Allah her şeye kadirdir." (Haşr, 6)
"Her bir kıvılcım, sanki birer sarı deve gibidir." (Murselât, 33)
"Bizi, âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu âyetleri yalanlamış olmasıdır. Nitekim Semûd kavmine, açık bir mucize olmak üzere bir dişi deve vermiştik. Onlar ise, (bu deveyi boğazladılar ve) bu yüzden zalim oldular. Oysa biz âyetleri ancak korkutmak için göndeririz." (İsra, 59)
"Semûd kavmi azgınlığı yüzünden (Allah'ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah'ın Resûlü onlara: «Allah'ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!» dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya!" (Şems, 11-15)
Grup Adı : PUBG MOBİLE HESAP ALIM SATIM 🇹🇷
Üye sayısı : 5,700 civarıBENZER GRUPLAR MEVCUTTUR 👉iletişim: Şükrü Aygün
Grup Adı : Van Sahibinden
Üye sayısı : 3,700 civarı
Aktif bir alım satım grubudur. Herhangi bir engeli yoktur.
BENZER GRUPLAR MEVCUTTUR 👉iletişim: Şükrü Aygün
“Meyyiti kabrine koydukları zaman:
«Allah’ın adıyla, Allah ile ve Allah yolunda Rasûlullah’ın dini üzere» derlerdi.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, no: 6819)
İşte Hz. Ebû Bekir'in o feyizli sohbeti...
"– Hamd âlemlerin Rabbi’ne mahsusdur. O’na hamd eder, O’ndan yardım dileriz. Öldükten sonra O’ndan şeref isteriz. Zira benim de sizin de eceliniz yaklaştı. Ben şehâdet ederim ki tek olan ve ortağı olmayan Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed de O’nun kulu ve Rasûlü’dür. Allah onu yaşayanları uyarmak, sözünün (vadinin) de kâfirler aleyhine gerçekleşmesi için hakkı müjdeleyici, ikaz edici ve parlak bir kandil olarak gönderdi.
Allah ve Rasûlü’ne itaat eden doğru yolu bulmuş olur. Size Allah’dan korkmanızı, ve Allahü Teâlâ’nın sizin için indirip, size doğru yolu göstermek için gönderdiği, kitabına sarılmanızı tavsiye ederim. İslâm’da ihlâstan sonra en önemli şey, âmirlerinizi dinlemek ve onlara itaat etmektir. Kim ki, iyiliği emredip, kötülüğe mani olan âmire itaat ederse, o felaha ermiş ve üzerine düşeni îfâ etmiş olur. Nefsinize uymaktan sakının. Arzu ve tamah ve öfkesini yenen felaha ermiştir. Sakın böbürlenmeyin! Topraktan yaratılıp tekrar toprağa dönecek olan yaratıkların böbürlenmesi doğru değildir. Sonra cesedlerini kurt yer. Bugün sağ olan yarın ölü değil midir? Onun için ibadetlerinizi, gününde ve saatinde yapınız. Mazlumun âhından sakınınız! Gururlanarak dünyaya aldanıp kalmayın. Sabırlı olunuz. Çünkü her şey sabırla elde edilir... Uyanık olunuz! Zira uyanıklık faydalıdır. Amel ediniz! Ameller kabul olunur.
Allah’ın, yapıldığında ceza vereceğini bildirdiği şeylerden sakınınız! Allah’ın vadettiği rahmetine kavuşmaya gayret ediniz! Anlayın ki, anlaşılasınız. Korunmaya çalışın ki korunasınız. Allah Teâlâ size, sizden öncekilerin helak sebeplerini ve kurtuluş yollarını açıklamıştır. Kitabında helali, haramı, sevdiği ve sevmediği amelleri de açıklamıştır. Ben sizi ve kendimi ihmal etmeyeceğim. Allah kendisinden yardım istenendir. Hatadan uzaklaşma ve itaate yönelme, ancak Allah’ın yardımıyla olur. Biliniz ki, amellerinizde samimi olduğunuz müddetçe, Rabbınıza itaat etmiş, nasibinizi almış ve refaha kavuşmuş olursunuz. Nafile ibadetleri, gösterişe kaçmadan yapınız. Selefinize de sadık kalın. Ahirette Allah’ın lutfuna muhtaç olduğunuz zaman mükafatınız verilir.
Ey Allah’ın kulları! Ölüp yok olan kardeşlerinizi düşünün. Onlar yaptıkları amelleriyle haşroldular. Öldükten sonra bedbaht veya mes’ûd oldular. Allah’ın hiçbir ortağı yoktur. İtaat etmek ve emirlerine uymaktan başka, Allah’ın hiçbir kula yakınlığı yoktur ki ona hayır versin veya onu cezalandırmaktan vaz geçsin. Cehenneme götüren hayır, hayır değildir. Cennete götüren şer de şer değildir. Söyleyeceklerim bu kadar. Kendim ve sizin için Allah’tan af dilerim. Peygamberimize salât ü selâm getirin. Allah ona da rahmet etsin ve selâmet versin. Allah’ın selâmı ve rahmeti ve bereketi onun üzerine olsun."
Kaynak: İbni Ebiddünya, Kitabü’l Hayr. İbni Asakir, Kenzül Ummal
Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Mâcid: Şanı yüce olan, keremi bol olan, yardımı çok olan, in’âm ve ihsânı bol olan demektir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor: |
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Her kim insanlarla muâmelede bulunur haksızlık etmez, onlarla konuşur yalan söylemez, onlara vaatte bulunur sözünden dönmezse işte o, insanlığı kemâle ermiş, âdaleti ortaya çıkmış ve kendisiyle kardeş olunması vâcip olmuş kişidir.” (Deylemî, Hadis No: 5546)Rasûlullah (sav) bir gün:
“–Kıyâmet günü gölgeye koşan sâbikûn kimdir biliyor musunuz?” buyurdu. Ashâb-ı kirâm:
“–Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” dediler. Efendimiz (sav):
“–Onlar, kendilerine hak verildiğinde onu kabul edenler, kendilerinden hak istendiğinde bunu cömertçe verenler ve insanlar hakkında hükmederken kendilerine hükmediyormuş gibi davranan kişilerdir” buyurdu. (Ahmed, VI, 67, 69)muâmele: Hatt-ı hareket. Davranma, davranış. Birbiri ile iş görme, amel etme. Alış veriş.
Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)el-Vâcid: Zengin olan, her muradına erişen, dilediğini, dilediği zaman bulabilen, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her şeyi vücuda getiren demektir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor: |
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Birbiriyle karşılaşan iki mümin, birbirini yıkayan iki ele benzer. Birbiriyle karşılaşan iki müminden mutlaka biri diğerinden istifade eder.”