Cenâb-ı Hak buyuruyor:
"Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz." (Enbiyâ, 35)
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
"Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz." (Enbiyâ, 35)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
"Zevkleri bıçak gibi keseni (ölümü) çok hatırlayın!" (Tirmizî, Zühd 4. Nesâî, Cenâiz 3; İbni Mâce, Zühd 31)Hz. Ömer'in oğlu ve Efendimiz'in duygulu sahâbîsi Abdullah İbni Ömer diyor ki:
Bir gün Resûl-i Ekrem'in yanında bulunuyordum. Ensardan bir adam gelip selâm verdikten sonra.
-Yâ Rasûlallah! Hangi mü'min daha faziletlidir? diye sordu.
Resûl-i Ekrem (sav) de:
"Ahlâkı en iyi olan mü'min" diye cevap verdi.
O zât yine
-Yâ Rasûlallah! Hangi mü'min daha zekidir? diye sorunca:
"Ölümü en çok hatırlayıp ölümden sonrası için en iyi hazırlık yapanlar zeki adamlardır" buyurdu. (İbni Mâce, Zühd 31)
Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Cebbâr: Dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan, mutlak iradesini her durumda yürüten, her güçlüğü kolaylaştıran, mahluklarının işlerini ıslâh eden; mahluklarının ihtiyaçlarını gideren, yaşama ve rızık sebeplerini sağlayan; kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, düzeni bozulan her şeyi tanzim eden demektir.bismillahirrahmanirrahim
“Şüphesiz gece kalkışı, (kalp ve uzuvlar arasında) tam bir uyuma ve sağlam bir kırata daha elverişlidir. Zira gündüz vakti, sana uzun bir meşguliyet var. Rabbinin adını an. Bütün varlığınla O’na yönel.” (Müzemmil, 6-8)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Geceleyin öyle bir zaman vardır ki, müslüman bir kimse o zamana rastlayıp Allah’tan dünya ve âhirete dair hayırlı bir şey dilerse, Allah ona dilediğini verir. Bu her gece böyledir.” (Müslim, Müsâfirîn 166, 167)Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Azîz: Dengi ve benzeri bulunmayacak derecede değerli ve şerefli olan, güçlü ve yenilmez olan, daima galip gelen, mağlup edilmesi mümkün olmayan demektir.Bismillahirrahmanirrahim
“…Rasûl size ne verdiyse onu alın! Size neyi yasakladıysa ondan da kaçının ve Allâh’tan korkun! Çünkü Allâh’ın azâbı şiddetlidir.” (Haşr, 7)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
"...Size öyle bir emânet bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu şaşırmazsınız. O emânet, Allah'ın Kitâbı ve Nebîsi'nin Sünnet'idir..." (Hâkim, I, 171/318)“Rasûlullâh’ın ve ashâbının yolunda olmayanı, havada uçar görsem yine doğruluğunu kabul etmem!”
(İmâm-ı Şâfiî)
zünnar: Hristiyan rahiplerinin veya puta tapanların, papazların bellerine bağladıkları örme kuşak.
Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
er-Reşîd: Her varlığı, var ediş gayesine uygun bir biçimde hedefine ulaştıran, hiç kimseyle istişare etmeden işlerini yürüten, delil ve irşada ihtiyacı olmayan, işlerini nizam ve hikmetle yürüten ve hiçbir işi boş ve abes olmayan, kullarını doğru yola ileten demektir.Bismillahirrahmanirrahim
“Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah’ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir.” (Bakara, 261)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“İnsan ölünce, şu üç ameli dışında bütün amellerinin sevâbı kesilir: Sadaka-i câriye, kendisinden istifâde edilen ilim, arkasından duâ eden hayırlı evlâd.” (Müslim, Vasiyye, 14)ASRI SAADETTEN BİR KISSA
“Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe aslâ “birr”e (yâni hayrın kemâline) eremezsiniz! Her ne infâk ederseniz, Allâh onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92)
Derin bir vecd hâlinde Rasûlullâh’ı dinleyen ashâb-ı kirâm, bu âyet-i kerîmeyi de kendi iç dünyalarının derinliklerinde hissedebilmenin ve bu ilâhî dâvetin muhtevâsından hareketle, ellerinde ne varsa hepsini infâk edebilmenin muhâsebesine dalmışlardı. Bu mübârek sahâbîlerden biri de Ebû Talha (ra) idi. Onun Mescid-i Saâdet’e yakın, içinde altı yüz hurma ağacı bulunan kıymetli bir bahçesi vardı ve burayı pek severdi. Rasûlullâh (sav)’i sık sık dâvet edip ikramlarda bulunarak da bahçesini bereketlendirirdi.
Ebû Talha (ra), bu âyet-i kerîmenin tesiriyle, Rasûlullâh (sav)’e gelerek şöyle dedi:
“–Yâ Rasûlallâh! Cenâb-ı Hak kitabında:
“Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe aslâ “birr”e eremezsiniz!..” (Âl-i İmrân, 92) buyuruyor. Şüphesiz servetim içinde en kıymetli ve bana en sevimli olanı Beyruhâ diye bilinen bahçemdir. Şu andan itibâren onu Allâh ve Rasûlü’ne bırakıyorum. Umarım ki bu sâyede Rabbim beni birre (hayrın kemâline) ulaştırır ve onu bana âhiret azığı eyler. Yâ Rasûlallâh, artık bu bahçede Allâh’ın sana gösterdiği istikâmette tasarruf et.”
Rivâyetlere göre bu sözlerinin ardından Ebû Talha (ra), bu güzel kararını derhal tatbik etmek için bahçeye gitti. Bahçeye vardığında hanımını bir ağacın gölgesinde otururken buldu. Ebû Talha bahçeye girmedi. Hanımı sordu:
“–Yâ Ebâ Talha! Dışarıda ne bekliyorsun? İçeri girsen ya!”
Ebû Talha:
“–Ben içeri giremem, sen de eşyanı toplayıp çıkıver.” dedi.
Beklemediği bu cevâb üzerine hanımı şaşkınlıkla sordu:
“–Neden yâ Ebâ Talha! Bu bahçe bizim değil mi?”
Ebû Talha:
“–Hayır, artık bu bahçe Medîne fukarâsınındır.” diyerek âyet-i kerîmenin müjdesini ve yaptığı fazîletli infâkı sevinç ve neşe içinde anlattı.
Hanımının:
“–Bahçeyi ikimiz nâmına mı, yoksa şahsın için mi bağışladın?” suâline de:
“–İkimiz nâmına.” diye cevap veren Ebû Talha, bu sefer hanımından huzur içinde şu sözleri dinledi:
“–Allâh senden râzı olsun Ebû Talha! Etrafımızdaki fakirleri gördükçe aynı şeyi düşünürdüm de sana söylemeye bir türlü cesaret edemezdim. Allâh hayrımızı kabul buyursun. İşte ben de bahçeyi terk edip geliyorum!”
(Osman Nûri Topbaş, Vakıf, İnfak ve Hizmet, Erkam Yay.)vecd: 1. Kendinden geçecek derecede dalgınlık. 2. Kendini kaybedercesine ilâhî aşka dalma. 3. Aşırı heyecan.
Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Vâris: Mahlûkatın tümü yok olduktan sonra diri kalacak olan, ebedî olan, dünya hayatındaki servetlerin geçici sahipleri ahirete göçtükten sonra da varlığı devam edecek olan, servetlerin gerçek sahibi olan demektir.