"BENİM MEZARIMDAN HİÇBİR ZAMAN BAYRAK EKSİK ETMEYİN" (Bayraklı Baba Türbesi / Gelibolu)
Asıl adı Karaca bey olan Bayraklı baba, Osmanlı ordusunda bayraktarlık yapmış ve bu uğurda şehit olmuş yiğit bir kişidir. Bayraklı baba olarak anılmasına neden olan öykü şöyledir; Karaca bey ve arkadaşlarının çevresi düşman tarafından sarılır, kimi şehit kimi tutsak olur. Karaca bey elinde bayrağı ile düşmana direnir, şehit veye tutsak olması durumunda bayrak düşmanın eline geçeceğinden, bayrağı düşmana teslim etmeyi istememektedir. O anda aklına bir fikir gelir. Bayrağı küçük parçalara böler ve yutar, sonrada düşmana saldırır, yaralanır ve yere düşer. Takviye kuvvetler gelip Karaca Bey'i yaralı olarak bulduklarında, kendisine bayrağın nerede olduğunu sorarlar; düşmana teslim etmemek için yuttuğunu söyler.
Komutanı bu sözlere inanmaz, dürüst ve yiğit biri olan Karaca bey bunu ispat etmek için keskin palası ile karnını yarar ve yuttuğu bayrak parçalarını kanlı kanlı dışarıya çıkarır. Gerçeği ispatlamanın verdiği mutlulukla, yaralarının da ağır olması nedeniyle fazla dayanamaz ve yere yığılır. Son sözü de “Benim mezarımdan hiçbir zaman bayrak eksik etmeyin” olur.
İşte o gün bu gündür Bayraklı Baba Türbesinden bayrak eksik olmaz...
Mimar Sinan'ın (1490-1588) şaheserlerinden biri olan Şehzadebaşı Câmii'nin 1990'lı yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, câminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı TV'de şöyle anlatmıştı:
"Câmi bahçesini çevreleyen duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler görüldü. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer aldı.
Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşa edildiğini öğrenmiştik, fakat taş kemer inşaası ile ilgili pratiğimiz yoktu. Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık.
Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş söküp yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık.
Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık.
Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kağıt vardı. Şişeyi açıp kağıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu:
"Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşaa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum."
Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu'nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşaasını anlatıyordu.
Bu mektup bir insanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insan üstü bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kağıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarın erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur."
- İtalyan Devleti'ne karşı savaştınız mı? Ömer Muhtar: Evet - İnsanları İtalyan Devleti'ne karşı savaşmaya teşvik ettiniz mi? Ömer Muhtar: Evet - İtalya'ya karşı kaç yıl savaştınız? Ömer Muhtar: Yaklaşık 20 yıl - Yaptıklarından dolayı pişman mısınız? Ömer Muhtar: Hayır - İdam edileceğinizi biliyor musunuz? Ömer Muhtar: Evet Hakim şaşırdı: - Sizin gibi birisi için böyle bir son, çok üzücü Bunu duyan Ömer Muhtar şöyle dedi: - Tam tersi! Bu, hayatımın sonu için en güzel yol. Hakim daha sonra, Mücahidlere cihadı durdurmalarını Emreden bir emirname yazması halinde O'nu beraat ettirmek ve ülke dışına sürgüne göndereceğini söyledi. Bunun üzerine Ömer Muhtar, O meşhur sözlerini söyledi: - "Her namazda Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed (s.a.s.)'in de O'nun Resulü olduğuna şehadet eden parmaklarım, asla yanlış bir şey yazamaz! BİZLER TESLİM OLAMAYIZ, YA KAZANIRIZ YA DA ÖLÜRÜZ!"