TOHUM BİTERSE…
Geçmişten bugüne gelen ek, geleceğe salınan kök…
Hem atadır hem atidir tohum.
Tohum biterse (yeşerirse) filizler kalem olur. Yapraklar sayfa sayfa kâğıt. Kök hâlini toprağın derinliğinden alır kelimeler, uzatır ekini uçsuz bucaksız göklere. Çiçeklerin cümbüşüyle mürekkep mürekkep renk gelir talihin terkibine ve insan bir harflik tohumla ambarını “cümle”nin meyveleriyle doldurur. Çiçek gibiliği ile hayret ve hayranlıktan açık bıraktığı ağızlara koca bir “A!” bırakır. Doyuma erer insan “be”sinde. Hele bir de “Ce!” deyip gözlerini dünyaya açmaya görsün. Geleceği kahkahalara boğar bebeklerin tebessümünde. Hayatın “abc”si, alfabesi; insanın bir tanesi, bin bereketidir tohum. Destansı bir hayatın hayallerine konuverince tohum; bir eli yağda bir eli balda, bir ayağı yerde bir ayağı göktedir insanın. Yerli yerindedir havasını bulan her şey. Dünün bugünle dirsek teması, yarının ana temasıdır tohum. Tohum biterse (tükenirse) kırılır hayatın kalemi, defteri dürülür. Yaprak dökümünden hüküm giyer mevsimler. Bağ bahçelerin cennet yeşilliği yasak meyve kılınır âdemoğluna. Bacası tütmez hayatın. Yanarsa bir tek tohumun yokluğuna yanar ocaklar. Tohumun yeşermediği toprak kuyularda artık sürgün veren sadece mezar taşlarıdır. Zira ancak tohumun çatladığı topraklarda kefeni yırtar hayat. Tohum şekil olarak en çok 0’a benzer. Filizi ise 1’e. 0 içindeki 1’dir tohum. Aynı bilgisayarların açılışkapanış düğmesi gibi. Çünkü hayatın kodları, verileri, DNA’sı tohum adlı o bilgisayarda saklıdır: 01. “Nasıl olur öyle küçük bir cüssede böyle büyük bir güç?” demeyin! Tohum, Yaradan’ın “Ol!” emridir. O, “Ol!” derse o da olur, şu da olur, bu da olur… Varsa tohum yoksa tohum… Hayatın varı yoğu tohum…