Bir gün bir genç, Hz. Mevlana'nın kapısına gelip; - "Beni müridliğe kabul buyurun efendim" diyerek niyazda bulunur… Hz. Mevlana gence bakar ve - "Hiç aşık oldunuz mu evladım?" diye sual eyler.
Genç şaşkın bir halde ne diyeceğini bilemez. Hz. Mevlana, müridliğe kabul edilmesi için önce bir kulu sevmiş olması gerektiğini söyler ve genci geri gönderir. Genç ne yapacağını bilemez bir hal içinde ertesi gün tekrar tekkenin kapısını çalar ve isteğini yeniler. Hz. Mevlana sualinde ısrarlıdır ve genci tekrar geri gönderir. Üçüncü gün genç dayanamaz ve Hz. Mevlana'ya bu isteğinin hikmetini sorar.
Hz. Mevlana mütebessim bir çehreyle müride döner ve - "Bir kulu dahi sevmekten aciz olan, nasıl yüceler yücesi ALLAH"a aşık olmaya yol bulur? Bir kulun ateşine yanmamış gönül, yüceler yücesinin aşkını nasıl bilsin de yansın? "SEV de GEL Evladım SEV de GEL…"
“ALLAH aşkı için çalış. ALLAH aşkı için hizmette bulun; halkın kubul etmesi veya reddetmesi ile senin ne işin var? Bu fani dünya pazarında sana bol bol kazandıracak bir müşteri olarak ALLAH kafi değil mi? ALLAH’tan alacağın karşısında insanların verebilecekleri ne ki? O halde gözünü ve gönlünü insanlardan gelecek teşekkürlere değil, ALLAH’tan gelecek mazhariyete döndür!..”