SEMA VER!Semaver gönlüm
Ateş altında, 'enhar' üstünde
Kaç deryanın kanı kaynar da
Bir damlalık yaratılış suyuma
En yüce dosta davetiyelik
Dumanı üstünde
Bir yudumluk ‘çay’ demlenir mi bilmem
Yangın merdiveninin ayağını kaydıran ıslak zemin
Yoksa
Ateşin ocağına düşmüş göl-gemi?
Dilimin ucundaki bir “ab”lık Elifba’yla
Su-suverir de cümlenin kamusu
İçimden geçenlerin ağzındaki nara
Ateşten kelimeler gemilenir mi
Yoksa gemlenir mi bilmem
‘Umma’nın kıyamında hep bir umut
‘Kıyı’mda dirilir en iri kıyım kor‘kum’
Ateşi çıkmış bir başın üşüyen ayağına
Kanıvermiş şerarem de şelalem de
Serabımda susûz ortak
‘Med-Cezir’imin bir miraçlık secdesinde
Can kuşum “uçmak”la yemlenir mi bilmem
Bedenimden çekilen sular
Doldurdukça doldurur ruhumun yaşlı bardağını
Ateşle suyun al evinde tüm sermayem
Kâh hırçın bir dalga geçişle
Kâh bir buhar oluşla
Çekilir de göklerin sularına bir kömürlük ömür
Bir bulutluk rahmet gözünde nemlenir mi bilmem
Bir gözü tav-şan kanında
Diğer musluk korukluğun çağla yanında
Küllerime dökülen can suyu
Gonca gonca doğum, diken diken batım
Söner mi bin yıldır yanan bu ateş
Yerin dibine geçer mi Save
Gün gelir de yüzüme gülüverir mi kader
Çiğ-dem arafında dudak payım
En kutlu tebessümle 'mim'lenir mi bilmem
‘Altın’dan ırmaklar akan cennet
Ateş pahası
Şeytanın is’yanı cehennem
Sudan ucuz
Duman beyazından ihram giyen ruhum
Dönüp dönüp bir kâbelik kara sevdaya
Közüm ‘kül’lenir, sularım zemzemlenir mi bilmem
Hey hat!
Burnundan ‘ba’cası tüten aşkın harfleri
“Elif'"ten dem alıp da âdemlenir mi bilmem
Sema ver ki lütfundan Yarab!
‘Arş ileri’ şanına meftun kelimelerim
‘Kıt’a dur!”umla hemdemlenir mi bilmem
Osman YAZICI