altın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
altın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ekim 2022 Perşembe

SEMA VER!

çay,çaydanlık,semaver,enhar,elifba,kamusu,umma,kıyım,med cezir,uçmak,kah,gonca,çiğ,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,altın,duman,kelime oyunu
SEMA VER!

Semaver gönlüm
Ateş altında, 'enhar' üstünde
Kaç deryanın kanı kaynar da
Bir damlalık yaratılış suyuma
En yüce dosta davetiyelik
Dumanı üstünde
Bir yudumluk ‘çay’ demlenir mi bilmem

Yangın merdiveninin ayağını kaydıran ıslak zemin
Yoksa
Ateşin ocağına düşmüş göl-gemi?
Dilimin ucundaki bir “ab”lık Elifba’yla
Su-suverir de cümlenin kamusu
İçimden geçenlerin ağzındaki nara
Ateşten kelimeler gemilenir mi
Yoksa gemlenir mi bilmem

‘Umma’nın kıyamında hep bir umut
‘Kıyı’mda dirilir en iri kıyım kor‘kum’
Ateşi çıkmış bir başın üşüyen ayağına
Kanıvermiş şerarem de şelalem de
Serabımda susûz ortak
‘Med-Cezir’imin bir miraçlık secdesinde
Can kuşum “uçmak”la yemlenir mi bilmem

Bedenimden çekilen sular
Doldurdukça doldurur ruhumun yaşlı bardağını
Ateşle suyun al evinde tüm sermayem
Kâh hırçın bir dalga geçişle
Kâh bir buhar oluşla
Çekilir de göklerin sularına bir kömürlük ömür
Bir bulutluk rahmet gözünde nemlenir mi bilmem

Bir gözü tav-şan kanında
Diğer musluk korukluğun çağla yanında
Küllerime dökülen can suyu
Gonca gonca doğum, diken diken batım
Söner mi bin yıldır yanan bu ateş
Yerin dibine geçer mi Save
Gün gelir de yüzüme gülüverir mi kader
Çiğ-dem arafında dudak payım
En kutlu tebessümle 'mim'lenir mi bilmem

‘Altın’dan ırmaklar akan cennet
Ateş pahası
Şeytanın is’yanı cehennem
Sudan ucuz
Duman beyazından ihram giyen ruhum
Dönüp dönüp bir kâbelik kara sevdaya
Közüm ‘kül’lenir, sularım zemzemlenir mi bilmem
Hey hat!
Burnundan ‘ba’cası tüten aşkın harfleri
“Elif'"ten dem alıp da âdemlenir mi bilmem

Sema ver ki lütfundan Yarab!
‘Arş ileri’ şanına meftun kelimelerim
‘Kıt’a dur!”umla hemdemlenir mi bilmem
Osman YAZICI

26 Ağustos 2022 Cuma

HİKAYE - ESKİCİYLE ZENGİN

hikaye, kıssa, eskici ile zengin, tarihi sokaklar, eskiciler, altın, neşe, üzüntü, uyku, uykusuzluk

HİKAYE - ESKİCİYLE ZENGİN

Vaktiyle bir eskici varmış. Sabah akşam papuç yamar, neşe içinde imiş. Mutlulardan daha mutluymuş. Eskicinin bir de komşusu varmış. Zengin mi zengin fakat asık suratlının biriymiş.
Ne neşeliymiş ne de doğru dürüst uyku uyuyabilirmiş. Aklı fikri kazancındaymış. İki de bir gece kalkar altınlarını sayarmış. Zaman zaman da kendi kendine; şu işe bak, param var uykum yok, neden pazarda yiyecek satıyorlar da uyku satmıyorlar demiş.
Bir gün eskici komşusunu konağına çağırmış.
- Merak ettim doğrusu, yıllık kazancınız ne kadar?
Eskici gülmüş:
- Beyim, ben gün kazanır gün yerim yıllık hesaba aklım ermez.
- Peki günlük kazancın ne kadar?
- Gününe bakar kimi gün az kimi  gün çok.
Zengin adam, adamın saflığına gülmüş:
- Dur demiş sana bir iyilik yapayım. Al şu yüz altını sakla, bayramlarda bozdur bozdur ye.
Eskici bu kadar parayı rüyasında bile görmemiş. Almış altınları evinin bir köşesine gömmüş, gömmüş ama yüreğini dünyanın bütün endişeleri sarıvermiş ikide bir gece kalkar, altınlar yerinde duruyor mu diye bakarmış. Gözü uyku tutmaz olmuş. Gayri neşe de kalmamış. Sonunda dayanamamış, altınları çıkarıp zengin adama geri götürmüş.
- “Al altınlarını arkadaş, ver uykumu” demiş


 

19 Ağustos 2022 Cuma

EBÛ BEKİR’İN RESÛLULLAH AŞKI

 EBÛ BEKİR’İN RESÛLULLAH AŞKI

Hazret-i Ebû Bekir radıyallahü anh, Allahü teâlânın rızası, Habîbullahın aşkı için, 80.000 altını fakirlere sadaka verdi. 40.000 altını gizli, 40.000’i de aşikâre vermişti. Bundan sonra giyecek elbisesi bile kalmadı. Sonra keçi kılından dokunmuş eski bir elbiseyi arkasına giydi. Namaz vakitleri hâricinde göğsüne kadar tandıra girer, kıl elbiseyi arkasına alırdı. Namazları evinde kılardı. Böylece üç gün geçti. Resûlullah Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem dördüncü gün sabah namazından sonra Eshâb-ı kirâma dönerek buyurdular ki:
- Ebû Bekr-i Sıddîk üç gündür mescide gelmiyor. Acaba hasta mıdır, gidip hatırını soralım” buyurdular...
O sırada Cebrâil aleyhisselâm siyah kıl elbise giymiş vaziyette geldi. Resûl-i Ekrem Efendimiz Cebrâil aleyhisselâmı görünce rengi değişti. Merak edip sordular:
- Ey kardeşim Cebrâil! Bu ne hâldir?
- Yâ Resûlallah! Gökteki bütün melekler böyle giydi-ler.
- Neden bu şekilde giydiler?
- Yâ Resûlallah! Hazret-i Ebû Bekir, Hak teâlânın rızası ve senin dînin uğruna, 40.000 gizli, 40.000 de aşikâre olarak 80.000 altın sadaka verdi. Hiç giyeceği kalmadığı için, üç gündür mescide gelemedi. Hak teâlâ sana selâm edip, Hazret-i Ebû Bekr’e bir elbise gönderilmesini emir buyurdu.
Resûl-i ekrem efendimiz Eshâbına sordu:
- Kimde fazla bir elbise varsa versin! Hak teâlâ ona çok sevap verip, Firdevs Cennetinde bana komşu yapacaktır.
Orada bulunan Eshâb-ı kirâmın hiçbirinin fazla elbisesi yoktu. Sonunda bir Sahâbi, başka birisinden bir elbise bulup, Hazret-i Ebû Bekir’e gönderdi. Hazret-i Ebû Bekir o elbiseyi giyip, Resûl-i ekremin huzûru ile şereflenmek için yola çıktı. Henüz huzûra varmadan, Cebrâil aleyhisselâm gelip buyurdu ki:
- Yâ Resûlallah! Hak teâlâ sana selâm edip, Ebû Bekr’i karşılamanı emir buyurdu..
Resûlullah Efendimiz, Hazret-i Ebû Bekir’e karşı çıkıp müsâfeha etti. Bütün Eshâb-ı kirâm da müsâfeha edip, hepsi candan Hazret-i Ebû Bekir’e duâ ettiler.

(Kaynak: Türkiye Takvimi)

8 Eylül 2021 Çarşamba

Guide to Understanding Cryptocurrency and Bitcoin

Guide to Understanding Cryptocurrency and Bitcoin, bitcoin, sanal para, para, many, altın, gold

Guide to Understanding Cryptocurrency and Bitcoin
What is crypto currency?
“Cryptocurrencies are the tools of a new generation decentralized financial system that is predetermined how it can be produced with an algorithm and who can contribute to this production, with a software that does not have any boss or any institution behind it.”
 
How long has cryptocurrency been in our lives?
“This started with the first Bitcoin in 2009. Right after the financial crisis in 2008, an article that we call 'white paper' was published. This peer-reviewed article caught people's attention when it went viral on the Internet in the form of a 'manifesto'. The title of this article is the peer-to-peer money transfer system Bitcoin. However, when looked in a little more detail, it is not a monetary system; it seems to be a brand new financial system where everyone can participate and people have a direct say in its production and use. In 2015, a new asset was defined, called Etherium, which we now consider to be the second largest cryptocurrency after Bitcoin.”

What is blockchain? 
 “Blockchain is the infrastructure where these cryptocurrencies are recorded. Blockchain is a decentralized registry system that we call a kind of 'distributed ledger'. Bitcoin is the first popular use of it. Etherium is the second usage area. With Ethereum, the business just went out of use. Even more sophisticated software, which we call 'smart contracts', has turned into a financial system, where all banking services can be provided, with algorithms leaving the financial system only to pay and send money. A financial structure was built, from keeping the record of this entire transportation chain, which is widely used in the logistics sector, which we call the 'supply chain', to decentralized production in the energy sector and to its coordination, where all kinds of records are made without being kept by any authority or any central place. Right now, after Bitcoin and Etherium, there is a last trend called 'decentralized finance'. Here, a financial system is being built based on the free will of the people, where banking, lending, insurance transactions, buying and selling derivative products and many other protocols exist.

How many cryptos are there?
“The first cryptocurrencies were Bitcoin and Ethereum, which were decentralized. But right now there are over 9000 coins. Some of them are not decentralized unlike Bitcoin and Ethereum. There are coins issued by a number of groups, companies, individuals, and some even give their own names. Blockchain and Bitcoin are actually an invitation to evaluate the shock of trust created by the financial crisis in 2008 and say that a different way is possible with technology. In the current pandemic period, people are more aware of the potential of cryptocurrencies. In order to get out of this difficult situation, he hopes to use Bitcoin, Etherium and cryptocurrencies, that is, the tools of this new financial system.

How many people use cryptocurrencies, what is the market cap of cryptocurrencies?
“There is a finding that there are more than 3 million woods in Turkey. That is very serious number. This is much more than Borsa İstanbul users. It is not possible to give an exact figure about the world. In general, we can say that it has a large number of users. But determining the number of people is not easy. Because their numbers here are not one-to-one. In other words, it may be that a person has more than one wallet, and this is even recommended. Therefore, we can see the number of wallets. Therefore, we can measure the market volume, which is an important indicator for us. The total market volume is around 2.1 trillion dollars. This may seem like a small number when we compare it with the forex markets. The continuous growth of a system that started out with the aim of becoming public, since there is no company, institution or person behind it, is important in terms of showing the extent that the business can go even further.”


What is the difference between digital money and crypto money and digital money?
“Central banks are making digital currencies in their own monopoly, which, by definition, cannot be decentralized, in the distributed ledger structure in the technological structure of the blockchain, which is inspired from here. This is the distinction between digital money and cryptocurrencies. Cryptocurrency is decentralized, bossless, digital currency centralized and patronized. That boss could be a corporation or the central bank itself.”

Can states ban cryptocurrencies? 
 “These jobs and technological jobs are not jobs that can be prevented and banned. Banning blockchain, cryptocurrencies, is like banning the internet. Impossible. It's against the nature of the business. There is currently a somewhat cautious view and approach towards cryptocurrencies. This is mostly due to the volatility of cryptocurrencies. Here, central banks and states highlight the risk of investors being victimized and emphasize the need to take precautions here. As an academic, I think differently. Education prevents these grievances, not banning cryptocurrencies or reducing their use. The second reason is that it is used as a tool in money laundering or terrorist financing, and there is a cautious and prohibitive attitude towards cryptocurrencies. The fault is not in cryptocurrencies. The world's most used money in these dark works is, by definition, the reserve currency, the dollar. Whichever is the most used money is used in these works. Just as our banning the dollar does not prevent this, our banning of cryptocurrencies will not prevent this. Here again, what needs to be done is to identify those who mediate these dark deeds and to impose sanctions on them. It's not about blocking cryptocurrencies."

What risks do cryptocurrencies pose? 
 “As the upward trend appears, people expect us to buy and get rich. This is risky. Those who follow these works for a long time and know the markets have internalized a very simple data. Whenever high levels are seen in Bitcoin and Etherium, there is definitely a decrease. There are decreases of 10-20, up to 30 percent. There was a similar decline last weekend. All of them dropped 10 percent. In normal markets, this 10 percent decrease can be perceived as a big drop. But there are 50 percent 60 percent rises in cryptocurrencies. A 30 to 40 percent drop is also quite possible. A risky asset is, by definition, highly probable. But when it suddenly drops by 10 percent, we see that people make panic sales and are evaluated as if they were burned down. Our state institutions have regulations regarding the risks that such impulsive behavior may create, and measures that advocate that such warnings should not be encouraged. Financial literacy was an important concept in the past. It is still important. There is currently an updated version of it. Financial technology literacy and these things are very intertwined. Financial knowledge is required as well as the knowledge of using hardware and having a good command of technology. You need to read and research.”

9 Ocak 2018 Salı

Çok Güzel Bir Hikaye

dini hikaye, dini kıssa, rüya, gıybet, iyi amel, kuş, leğen, altın, hazine, hikaye

Çok Güzel Bir Hikaye
Allah’ın sevgili kullarından biri bir rüya görür; rüyasında kendisine şöyle denir:

-Sabah olunca, karşına ilk çıkanı ye, ikinci çıkanı sakla, üçüncü çıkanın dileğini kabul et, dördüncü geleni üzme, beşinciden de kaç!

Sabah oldu; dışarı çıktı. Yola koyulup gitti. Karşısına bir dağ çıktı. Bu koca dağı görünce şaşırdı. Kendi kendine şöyle dedi:

Rabbim bana bunu yememi emretti.

Sonra şöyle dedi:

Rabbim bana gücümün yetmeyeceği bir şeyi emretmez.
Onu yemeye karar verdi. Dağa doğru yürüdü. Yaklaştıkça dağ küçüldü. Tam yaklaştığı zaman koca dağ bir lokmaya dönüşmüştü. Onu tutup yedi, baldan tatlı buldu. Allah’a hamdetti, yürüyüp gitti. Karşısına altından bir leğen çıktı. Şöyle dedi:

Rabbim, bunu da saklamamı emretti. Bir çukur kazdı, onu gömdü. Yürüdü, az gittikten sonra dönüp baktı. Leğen toprak yüzüne çıkmıştı. Geri döndü, tekrar gömdü. Biraz gitti; baktı ki, yine çıkmış bir daha gömdü, yine toprak üstüne çıktı. Kendi kendine,

“Ben emredileni yaptım.” diyerek bırakıp gitti.

Karşısına bir kuş çıktı. Peşinden bir şahin onu kovalıyordu. Kuş ona şöyle dedi:

-Ey Allah’ın sevgili kulu, beni sakla. Bana yardım et.

Onu aldı. Koynuna sakladı. Peşinden şahin geldi; şöyle dedi:

-Ey Allah’ın sevgili kulu, ben açım. Sabahtan beri de bu kuşun peşindeyim. Onu yakalamak istiyorum. Kısmetime engel olma.

Kendi kendine şöyle dedi:

“Üçüncünün dileğini yapmam emri verildi, yaptım. Dördüncüyü üzmemem emredildi. Şimdi ne yapacağım?

Bu işe şaştı. Sonra bıçak aldı; kendi uyluğundan bir parça et kesti, şahine attı; o da kapıp kaçtı. Daha sonra kuşu saldı. Bundan sonra, yürüyüp gitti. Kokmuş bir leş gördü. Onu da bırakıp kaçtı. Akşam olunca şu duayı yaptı:

-Ya Rabbi, emrini yerine getirdim. Bu işlerin manası ne ise bana bildir.

Daha sonra, rüyasında şöyle anlatıldı:

-Birinci görüp yediğin öfkedir. Önce koca bir dağ gibi görülür; sabırla öfke yutulursa, baldan tatlı olur.
İkincisi iyi amelindir. Ne kadar saklarsan sakla; yine meydana çıkar. Üçüncüsü, sana bırakılan bir emanettir, ona hıyanet etme. Dördüncüsü şudur: Bir insanın sana bir dileği ulaşırsa, onu yerine getir; isterse sana lâzım olan bir şey olsun. Beşincisi gıybettir. İnsanların gıybetini edenlerden kaç. Şüphesiz her şeyi bilen Allah(c.c)’tır…

28 Aralık 2016 Çarşamba

ÖZLÜ SÖZLER

"Altın kaplamadır bazılarının güzelliği.
Dışı pırıl pırıl ama zifiri dumandır içi."
(Şems-i Tebrizi)

28 Kasım 2016 Pazartesi

ALTIN TOP...

salıncak, bebek, sarışın bebek, kedi, altın, altın top, hikaye
ALTIN TOP...

Zengin bir ailenin fakir bir komşusu varmış. Evlerindeki saadetin dalgalanmaları, zengin ailenin duvarlarını aşarak kulaklarına kadar ulaşırmış. Akşam olunca, fakir ailenin evindeki gülme ve saadeti duyunca zengin komşu gıpta edermiş. bir gün karısına demiş ki:

- Biz bu kadar zengin olduğumuz halde neden neşemiz yok? Sen yarın fakir komşunun hanımından sor bakalım, saadetlerinin sebebi ne ise, biz de onlar gibi saadete nail olmaya çalışalım.

Kadın sabah olunca fakir komşuyu ziyarete giderek, konuşma sırasında evlerindeki saadetin sebebinden sual açmış, fakir komşunun hanımı demiş ki:

- Bizim küçük bir altın topumuz var. Akşam olunca ben efendime o da bana altın topu atarak oynar eğleniriz.

Akşam olunca zenginin karısı meseleyi kocasına nakletmiş. Adam ertesi gün bir kuyumcuya giderek altın bir top sipariş etmiş. Topu aldığı günün akşamı karısı ile karşı karşıya oturup, altın topu birbirlerine atmaya başlamışlarsa da, hayal ettikleri neşe bir türlü doğmamış… Hatta madeni topun ağırlığı sebebeiyle canları yanmış; sert atışlar yüzünden topun isabet ettiği vücutları, yer yer morarmış. Sabah olur olmaz zenginin karısı, alelacele fakirin ailesinden sual etmiş:

- Biz senin dediğin altın topu yaptırdık, fakat neşelenemedik, demiş. Fakir komşu:

- A komşum, o bildiğin gibi top değil. Sarı saçlı masum bakışlı bir yavrumuz var. biz ona “ALTIN TOP” diyoruz. akşam olunca kah benim kucağıma, kah babasına koşar ve bizi eğlendirir. Onunla meşgul olurken yorgunluğumuzu unutur, neşeleniriz, cevabını vermiş...

"Binaya konulan harç, nasıl tuğlaları birbirine kaynaştırır ise, evlat da karı ve kocayı birbirine bağlar."

(Kaynak: hikayeler gen)

23 Eylül 2016 Cuma

OSMANLILAR, DÜRÜSTLÜK VE NAMUS TİMSALİYDİ...


[A.L. Castellan’ın Osmanlı’daki Eşsiz Dürüstlük ve Namusa Dâir Anlattığı İbretli bir hâdise]

“Dostlarımdan biri anlattı:
İçinde bin kuruş bulunan bir torba ile İstanbul’dan Beyoğlu’na gidiyordum. Tophane iskelesi’ne çıkarken torbam yırtıldı. İçindeki bütün paralar da dökülüp rıhtımın üstüne dağıldı, bazıları da denize yuvarlandı. Ben «eyvah» bile diyemeden hemen oradaki halk, paraların üstüne üşüştü. Herkes bulabildiği kadar topluyordu. Ben şaşkınlıktan donmuş bir vaziyette ne yapacağımı bilemiyor, sadece bu hareketleri büyük bir endişe içinde takip ediyordum. Ne göreyim! Herkes, topladığı paraları deniz kenarında kalan torbama koyuyordu. Bunun üzerine içim biraz ferahladı. Hattâ kayıkçılar da, suya dalıp, denizin dibine gitmiş olan kuruşları çıkarmışlardı. Bütün bunlara karşı cömertlik göstermek istedimse de vazîfelerini yapmış olduklarından bahsederek her biri bir tarafa çekildi. Zaten o kadar kalabalıktılar ki, hepsine bahşiş yetişmezdi. Toplanan bütün paralar torbaya konduktan sonra bir hamal da onu yüklenip doğru evime kadar götürdü. Eve girdikten sonra büyük bir merak içinde paramı hemen saymaya başladım. Birçok ziyâna uğramış olduğumu zannediyordum ki, bin kuruşumun da tam olarak torbada olduğunu görünce hayretler içinde kaldım. Gözlerime inanamadım; bir daha saydım. Evet tek bir kuruşum bile eksik değildi.”

"Osmanlılar, doğruluk husûsunda eşsiz, nâmus konusunda da son derece hassas bir gönül yapısına sahiptirler. Bu halleri, pek yüksek ve müstesnâ bir fazîlet arzeder ki, bu da, Kur’ân-ı Kerîm ile sünnet ahkâmından kaynaklanır."

(A.L. Castellan)

8 Ağustos 2016 Pazartesi

SUS

''Ey oğlum! Sükût etmekle pişmân olmazsın. Söz gümüş ise sükût altındır.''
Hz. Lokman (as)

21 Haziran 2016 Salı

İSTEMEYİ BİLMEK GEREK...

İSTEMEYİ BİLMEK GEREK...

Sultan Mahmut Üsküdar sırtlarında dolaşmaya çıkmıştır. Kalabalığın arasından bir çocuğu çağırır, kesesinden çıkardığı bir altını uzatır. Çocuk almak istemez. Padişah sebebini sorar. Çocuk der ki: 

- Ailem bu altını görünce nereden bulduğumu sorarlar, hırsızlık yaptığımı zannederek döverler beni. 

Şaşırır padişah:

- Evladım, benim verdiğimi söylersin sen de.

- O hiç olmaz sultanım. Padişahın verdi mi bir tek altın vermeyeceğini onlar da bilirler..

Üslup önemli, istemeyi bilmek zor iş.

Çocuk mu? Kesenin tamamını almış tabii ki…

5 Mart 2016 Cumartesi

21 Kasım 2015 Cumartesi

28 Ekim 2015 Çarşamba

NASİP ÇEŞMESİ...

(Çok güzel ve yaşanmış gerçek bir olay lütfen okuyun.)

...Bir ramazan günüdür. Sultan Mahmut halkın kendisini tanıyamayacağı bir kıyafetle dolaşmaktadır. Bir ayakkabıcı dükkanından gelen ses dikkatini çeker padişahın. İhtiyar bir adam elindeki çekici boş örse vururken şöyle mırıldanmaktadır.

- Tıkandı da tıkandı, tıkandı da tıkandı…

Sultan Mahmut selam verip içeri girer:

- Hayrola baba, nedir tıkanan?

İhtiyar elindeki çekici boş örse vurmaya devam ederek:

- Sorma be evlat, der, tıkandı da tıkandı.
(Kırış kırış alnı, bembeyaz sakalıyla nur yüzlü bir ihtiyardır bu.)

Bundan iki-üç sene önceydi evlat, bir rüya gördüm. Çok büyük bir şadırvan vardı. Her tarafında irili-ufaklı çeşmeler… kiminden oluk oluk su akıyor, kiminden damla damla, kiminden iplik gibi. Nedir bu, diye sordum. Nasip çeşmesi, dediler. Oluk oluk akan padişahın nasibiymiş. Diğeri filan sadrazamın, öteki bilmem kimin… Gözüm bir çeşmeye takıldı o sıra. Arada bir tek-tük damlalar düşen bir çeşmeydi bu. Bu kimin, dedim. Senin çeşmen dediler.

İhtiyarı dinliyor görünse de, gülmesini zor tutuyordu padişah:

- Eee?..

- Oradan bir odun parçası buldum, çeşmenin ağzını açmak için zorlarken, odun kırılıp iyice tıkamasın mı çeşmeyi!.. Damla düşmez oldu. O günden beri böyleyim işte evlat.

Elindeki çekici örse vurmaya devam etti ihtiyar adam:

- Tıkandı da tıkandı…

Padişah sevmiştir bu tuhaf ihtiyarı. Saraya döndüğünde bir hindi dolması hazırlatır. İçinde çil çil altınlar olan bir hindi dolması. Dükkanı tarif edip hindiyi gönderir, neticeyi beklemeye başlar.

Tıkandı baba sevinir hediyeyi görünce. Nihayet nasibim açıldı der. İftara az bir zaman kala bu hindiyle bir iftar etmektense bunu satar, üç günlük yiyecek alırım diye düşünür. Hindiyi üç-beş akçeye satar.

Hadiseyi duyan Sultan Mahmut, gülmeye başlar, adamlarına yeni bir emir verir.

- Hemen bir tepsi baklava hazırlayın, her dilimin altına bir altın koyup götürün ihtiyara…

Tıkandı Baba, hindiyi sattığı komşusuna baklavayı da birkaç akçeye satar. Mutludur artık, nihayet nasibi açılmıştır işte. Padişah ise ihtiyarın saflığına kızmaya başlar:

- Getirin bana o ihtiyarı!

Tıkandı Baba Padişah’ın huzuruna getirilir. Olanı-biteni bir bir anlatır padişah. İhtiyar adam çok üzülür. Ellerini dizlerine vurarak dövünmeye başlar:

- Tıkandı da tıkandı, tıkandı da tıkandı…

Onun bu halini gören Sultan Mahmut bir kez daha merhamete gelir. Vezirine işaret verir. Hazine dairesinden bir altın sandığı, bir de kürek getirilir. İhtiyar küreği sandığa daldırıp çıkartacak, küreğin içindeki altınlar onun olacaktır.

Tıkandı Baba sevinir. Padişah’a dualar ederek heyecanla sandığa daldırır küreği. Sandıktan çıkardığında ise oracığa yığılır, bayılıverir. Zira heyecandan küreği ters daldırmıştır Tıkandı Baba. Ve küreğin sırtında tek bir altın vardır! O altında heyacandan küreği titretince yere düşmüştür...

Sultan Mahmut nasipsizliğin deyimi olarak kalacak olan sözünü orada söyler işte.

- Vermezse MABUD, neylesin MAHMUT...

16 Ekim 2015 Cuma

KIYMETLİ MALI OLAN BAĞIRMAZ

elmas, pırlanta, mücevher, kaşıkçı, altın, kuyumcu,


"…

Siz hiçbir sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmaz. Domatesçi, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz. Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz. İnsan bağırırken düşünemez. Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir. Popçular, folkcular boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor. Ama Dede Efendi'yi okuyanlar bağırmıyor. 
İnsanın kazandığı paradan değil paranın kazandığı insandan korkulur!"

(Necip Fazıl Kısakürek)