deprem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
deprem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mart 2023 Perşembe

TEKBİR... Elhamdülillah ELDE VAR TEK BİR...

TEKBİR, Elhamdülillah ELDE VAR TEK BİR,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,deprem,doğal afet,sallandık,bahtiyar,kaza,bela,miraç,şehrullah,recep,çadır,aabı hayat,anadolu,asır
TEKBİR... Elhamdülillah ELDE VAR TEK BİR...

Bir can kurtarmak için canını hiçe sayan eli öpülesi kahramanların tırnakları içine sığınan toprak... Yeniden yurt kurmak için yeter bize.

Beytullah gönüllerin duaya açılan elleri arasına sığan gök kubbe... Çadır olarak yeter bize.

Yürekten akıtılan rahmet gözyaşları... Ab-ı hayat olarak, can suyu olarak yeter bize.

İş makinelerini, yardım malzemelerini yüklenmiş tırların karlı-buzlu yollarda son surat ilerleyişi... Kaybettiğimiz zamanı telafi etmeye yeter bize.

Her şeyini kaybetmişlerin ‘göklerden gelen karara’ isyan bilmez diliyle teslimiyeti... Yaradandan gayrısına teslim olmamaya yeter bize.

Danasını depremzedelere bağışlayan, bunun karşılığında kendisine hediye edilen düveyi de bağışlayan anamızın “ana dolu” yüreği... Her alanda “bir sürü”müzün olması için yeter bize.

Enkaz altında günlerce kalmalarına rağmen yüzlerindeki tebessümle birlikte kurtarılan kardeşlerimizin sönmeyen umut ışığı...“Kamer-ayı” kıskançlıktan çatlatmak için yeter bize.

Varsın el çeksin görünen âlemler üstümüzden. “Bana beyaz giyimli çok güzel bir abla geldi. Beni yedirdi içirdi. Siz gelince gitti” diyen yavrumuza ayan olan görünmez âlem... A-sır olarak yeter bize.

Enkaz altından günler sonrası çıkarılan bebeklerin 'gülüverişleri'... Dikenli yollarda dayanma gücü olarak yeter bize.

Hasbunellahi ve nimel vekil. Nimel mevla ve nimel nasir...En güzel vekil, dost ve yardımcı olarak ALLAH cc yeter de artar bize. ALLAHU EKBER… Küçüklüğümüze, acizliğimize yeter de artar bize.

Yeter ki: Sen tut elimizden Yarabbi! Bizim korkumuz bir senden bir de sensizlikten. Nice başlar düştü toprağa. Millet olarak secdedeyiz. Toprağa düşüşümüzü, secdelerimizi Recep ayının hürmetine MİRAC’a dönüştür Yarabbi…
Osman YAZIC
 

YİĞİT DÜŞTÜĞÜ YERDEN KALKAR

YİĞİT DÜŞTÜĞÜ YERDEN KALKAR,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,deprem,baba,doğal afet,sallandık,bahtiyar,kaza,bela,miraç,şehrullah,recep,
YİĞİT DÜŞTÜĞÜ YERDEN KALKAR

Sallandık Yarabbi! Sana giden yollarda. Şeytanın ninnileri, nefsin ayak(oyun)larında uyuştuk uyuduk. Varamadık huzurlar huzurunun menziline.

Sallandık Yarabbi! Huzurunda 'hazır ol!' düzeninde tam tekmil duramadık.

Rızan için, ümmet için, vatan için, bütün mahlukâtın hayrı için hizmet yolunda son sürat koşanların, koşturanların hatırına affet! Bir daha sallama bizi. O bahtiyâr hizmet zümresi içine al bizi.

Emirlerini her daim ‘başüstüne’ alanların hatırına bir daha sallama bizi. Hatırını ‘gönül üstüne’ alanların içine sal bizi.

Her türlü afet, bela, kaza, düşman istilasından koru bizi ve tüm Ümmeti Muhammedi (sav). Ve

Yavrularımızın, vatanımızın, milletimizin, Ümmeti Muhammedin (sav), İslam’ın ve bütün insanlığın hayrı için depremden bile daha güçlü kıl bizi. Tut elimizden. Yıkıldığımız yerden daha da güçlenmiş olarak kaldır bizi. İçinde bulunduğumuz Şehrullah, Recep ayının hürmetine ta MİRACa kadar…

Allah’ın rahmeti, şifası, hıfzı, yardımı, bereketi, selameti, kolaylığı, sabrı, şükrü depremde hayatını kaybeden, yaralanan, göçük altında kalan, maddi kayba uğrayan ve onlar için seferber olanların üzerine olsun.

Osman YAZICI
 

7 Ekim 2022 Cuma

DİLİN MUADİLİ YOKTUR

dilin muadili yoktur,dil,zehir,kılıç,lokman hekim,deprem,teselli,şefkat,iyiliğe iyilik her kişinin,oruç,dil baltası,dil balatası,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,
DİLİN MUADİLİ YOKTUR
Keskinliği kılıçta, zehri yılanda bile bulunmaz. Gönülde açtığı yaralara Lokman Hekim çare bulamaz. Arkadan çekiştirmeyle edindiği yırtıcılığı, 'ölü kardeş eti' yemesindeki ağzı kanlılığı leş yiyen hayvanlarda dahi yoktur. Deprem yıkıcı gücünden çekinir. Yalakalık salyaları köpeklerin su ihtiyacını giderir. Alayıyla komedyenlerin alayına meslek bıraktırır. Pabuç gibidir; şeytana pabucu ters giydirir, tilkinin pabucunu da dama atar. Eşi yoktur ama numarası çoktur...

Tatlılığı yanında bal yüzünü ekşitir, içler acısı duruma düşer. Narasından dağlar titrer. İpek yumuşaklığını kıskanır. Tesellisiyle kalp dostudur. Nağmeleri kuşları dut yemiş bülbüle çevirir. Şefkati ifşa, aşkı ilan eder. Doğruluk ve barıştırıcılığıyla yalanı yalan, kavgayı talan eder. Hayatın en belirginidir gayrısını falan filan eder...

İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği dili yani konuşmasıdır. Gönül dili, beden dili, söz dilini aynı anda fıtratına uygun konuşturan "üç lisan üç insan"dır ve "dillere destan"dır. İnsanların parmak izi gibi dil izi de farklıdır. İnsanın şahsiyeti, milliyeti, dini dilinden anlaşılır; dil izinden takip edilir.

Dilimizde yara veya hastalık varsa umutsuz olmayalım. Yeter ki onu iyileştirmeye gayret edelim. Zira uzuvlar arasında kendi kendini en kısa sürede tamir eden organ dildir. Unutmayalım ki dilin muadili yoktur. Zira bir dil bir insandır. Dilini tutan kazandı. Zira onun yerini tutan yok...

“İyiliğe iyilik her kişinin, kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır” demiş büyüklerimiz. Er kişiler, "bayramlık ağzı"nı açana şeker, baklava, bayramlaşma, kucaklaşma, sevgi ve dostlukla tatlanmış “bayramlık ağızlarını” açarlar. Ya da; yenilir yutulur olmayan-ağza alınmayacak sözler karşısında “zaten niyetliyim” diyerek "oruç ağız"larını kapalı tutarlar. Ayrıca, bu er kişiler; sivri-acı olan biber dilin sözlerini “dost acı söyler” kantarında tartmaktan da geri durmazlar. Kısacası bu deryadiller, acı dile acı biber sürmezler.

"Dil baltası"na tam gaz vererek çok ileri gidene, "dil balatası" ve "dil bal tası"yla karşılık verenin lafının üstüne laf yok…
Osman YAZICI
 

6 Nisan 2020 Pazartesi

ERZİNCAN DEPREMİ (DUYGUSAL HİKAYE)

deprem, rihter ölçeği, deprem şiddeti, erzincan depremi, büyük deprem, erzincan depremi mahkum hikayesi, dürüst mahkumlar, deprem ölü sayısı, yıkıntılar, harap şehir
Bir zamanlar mahkumlarımız bile dürüstmüş...
27 Aralık 1939 Erzincan Depreminden İnsanı Duygulandıran Bir Hikaye...
1939 senesinde Erzincan'ı 7.2 şiddetinde sallayan deprem yaklaşık 33 bin kişinin ölümüne, 100 bin kadar kişinin de yaralanmasına sebep olmuş.
Depremden hemen sonra, dönemin erzincan savcısı izzet akçal, mahkumları bir araya toplar:
"sizi şimdi kurtarma çalışmalarında görev almak üzere serbest bırakacağım. aranızda civar köylerden olanlar varsa da bir günlüğüne köylerine gidip, ailelerini arayabilirler. ancak bir koşulum var; hiçbiriniz kaçmayacaksınız. canla başla çalışacaksınız. işiniz bitince cezaevine döneceksiniz." der.
Mahkumlar, büyük fedakarlık göstererek, günlerce depremzedeler için çalışır ve sonra cezaevine geri dönerler. bir tek mahkum bile firar etmez.
Kurtarma ve yardım çalışmalarına katılan bu mahkumlar 1940 yılında çıkarılan özel bir kanunla affedildiler.