Endonezya’ya özgü “maleo kuşu”, tropikal ovalar ve tepe ormanlarında yaşıyor. Meyve, tohum, karınca, termit, böcek, yumuşakçalar ve diğer küçük omurgasızlarla beslenen türün nesli, tükenme tehlikesiyle karşı karşıya.
karınca etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
karınca etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
4 Kasım 2024 Pazartesi
8 Mart 2023 Çarşamba
MALEO KUŞU
Endonezya’ya özgü “maleo kuşu”, tropikal ovalar ve tepe ormanlarında yaşıyor. Meyve, tohum, karınca, termit, böcek, yumuşakçalar ve diğer küçük omurgasızlarla beslenen türün nesli, tükenme tehlikesiyle karşı karşıya.
2 Mayıs 2017 Salı
ZULUM
"Bütün Dünya'yı verseler ve buna karşılık bir karıncanın ağzındaki taneyi almamı isteseler bu ZULMÜ yapmam..."
Hz. Ali (ra)
18 Nisan 2017 Salı
16 Ekim 2016 Pazar
ÖZLÜ SÖZLER (ÇALIŞMAK GEREk)
"Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım."
(Necip Fazıl Kısakürek)
19 Haziran 2016 Pazar
15 Ekim 2015 Perşembe
GÜNAH VARMI KARINCAYI KIRINCA?
(Kanuni Sultan Süleyman ve Hocası Ebussuud)İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi.
O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı.
Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi. İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu. Hocasının odasına gitti. Ama hocası odada yoktu. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.
Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı le yazılmış kâğıdı görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi,
talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.
Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı. Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü. Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi. Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı. Kanunî şöyle diyordu hocasına:
Meyve ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?
Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:
Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)