Kanuni Sultan Süleyman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kanuni Sultan Süleyman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
9 Şubat 2020 Pazar
10 Mayıs 2017 Çarşamba
RÜYADA EMİR ALMAK...
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'IN RÜYASINDA ALDIĞI EMİR...
Osmanlı eserlerinde Kanuni Sultan Süleyman’ın rüyasında Peygamberimizi (SAS) gördüğü ve Peygamberimizin (SAS) ona şöyle buyurduğu nakledilmektedir.
Osmanlı eserlerinde Kanuni Sultan Süleyman’ın rüyasında Peygamberimizi (SAS) gördüğü ve Peygamberimizin (SAS) ona şöyle buyurduğu nakledilmektedir.
“Belgrad, Rodos ve Bağdat kalelerini fethedesin sonra benim şehrimi imar edesin.”
Kanuni Sultan Süleyman Rüyasında Peygamberden (SAS) aldığı emir üzerine haremeyn-imar ve iskan projesini başlatmış, hatta vasiyetinde şahsi servetiyle, hacılar için su getirilmesi içim bir vakıf kurulmasını tayin etmiştir. Medine’nin etrafının surlarla çevrilmesinden sonra Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihriban Sultan, Arafat’ta bulunan ayn-ı Zübeyde suyunu, Mekke-i Mükerreme’ye ulaştırarak, şehri suya kavuşturmuştur...
(Kaynak: Osmanlı'da Peygamber Sevgisi)
28 Şubat 2016 Pazar
ATALARIMIZ YETER
"Biz Faşist, Nazist değiliz. Bu ithamları şerefsizlik sayarız. Kendi tarihimizden örnek alacağımız Meteler, Yavuzlar, Kanunî'ler var, başkası bize gerekmez."
Başbuğ Alparslan Türkeş
15 Aralık 2015 Salı
AVUSTURYA SEFERİNDEN BİR KISSA...
Kânûnî’nin Avusturya’ya yaptığı seferlerin birinde idi. Ordu düşmana doğru ilerlerken, gayr-i müslimlerin köylerinden de geçiliyordu. Kânûnî, mola verdiği bir sırada hristiyan bir köylü, huzûruna geldi ve:
“-Sultânımız! Askerlerinizden birisi bağımdan üzüm koparmış ve yerine de parasını asmış! Size teşekkür ve tebrîke geldim.” dedi.
Bunun üzerine Kânûnî Sultan Süleyman Han, derhal o askeri buldurtup seferden menetti. Buna hayret eden hristiyan köylüye de şöyle dedi:
“-Askerin hâli, zafer ve nusretin ilk adımıdır. Eğer o asker, parayı üzümünü aldığı asmaya bağlamamış olsaydı, bu ordunun adı zâlimler ordusu olurdu ve o askerin kellesi giderdi. O parayı asmaya bıraktığı için kellesini kurtardı, ancak sâhibinden izinsiz mal aldığı için seferden men cezâsına çarptırıldı.”
(Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti-1, Erkam Yay.)
“-Sultânımız! Askerlerinizden birisi bağımdan üzüm koparmış ve yerine de parasını asmış! Size teşekkür ve tebrîke geldim.” dedi.
Bunun üzerine Kânûnî Sultan Süleyman Han, derhal o askeri buldurtup seferden menetti. Buna hayret eden hristiyan köylüye de şöyle dedi:
“-Askerin hâli, zafer ve nusretin ilk adımıdır. Eğer o asker, parayı üzümünü aldığı asmaya bağlamamış olsaydı, bu ordunun adı zâlimler ordusu olurdu ve o askerin kellesi giderdi. O parayı asmaya bıraktığı için kellesini kurtardı, ancak sâhibinden izinsiz mal aldığı için seferden men cezâsına çarptırıldı.”
(Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti-1, Erkam Yay.)
15 Ekim 2015 Perşembe
GÜNAH VARMI KARINCAYI KIRINCA?
(Kanuni Sultan Süleyman ve Hocası Ebussuud)İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi.
O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı.
Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi. İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu. Hocasının odasına gitti. Ama hocası odada yoktu. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.
Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı le yazılmış kâğıdı görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi,
talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.
Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı. Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü. Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi. Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı. Kanunî şöyle diyordu hocasına:
Meyve ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?
Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:
Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)