ÖTEKİ TARAFA-ÖBÜR DÜNYAYA GİDİP GELMEYE
VAR MIYIZ? VAR MISINIZ?
Veyahut zenginken öbür dünyaya, öteki tarafa yani fakirlerin semtine elleri maddi ikramlarla dolu dolu gidip de elleri manevi ikramlarla taşa taşa geri gelenler var mı? Sağlıklıyken en azından bir kolonya alıp da hastane durağında inen ve bütün kirlerinden ari ve dezenfekte olmuş olarak makbul bir duanın tohum sırtın(d)a bin‘dirilen’... Düşman istilasıyla, çaresizlikle, yoklukla kuşatılmış mazlum kalelere, sıcacık yatağından “Yıldırım” hızıyla fırlayıp “Yettim bire acının kucağına Doğan” diyebilen… Var mı?
Kısacası şeytani ve nefsani duyguların esiri olmayı “savcı” gönlüyle başından savıp, hakkı ve adaleti “avukat” yüreğiyle savunup, sonunda da bedeni ve ruhuna güzel ahlakı “hâkim” kılanlar var mı?… Var mı “çift yaratıldığını” unutmayıp da yarım kalanın ö“teki” olup hem kendi tarafını hem de öbür tarafı tamama erdiren…
Var olsun ‘ben varım’ diyen. Varlığımız işte bu “öteki tarafa-öteki dünyaya gidip gelenler”in varlığı hürmetine kâim-daim belki de. Sırat köprüsü dünyadayken kurulu. Öteki tarafa geçenler Cennete, geçemeyenler Allah cc muhafaza…
Öteki tarafta, öbür dünyada insanlar ikiye ayrılır:
A-İlahi rahmete, ikrama nail olup hak verilse dahi bir daha asla yeryüzüne dönmek istemeyecekler. B-'Keşke toprak olaydım' (Nebe Suresi) diyecekler.
El Vedud olan Allah Azze ve Celle Hazretleri lütfü ve keremiyle cümlemizi “A ŞIK” içinde gelip gidenlerden eylesin!
Osman YAZICI