imtihan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
imtihan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Kasım 2018 Cuma

SEVGİNİ GÖSTER...

yakın, uzak, aşk, kız, kadın, sevgi, gönül işleri, ruh ikizi, imtihan, dua, sevgili, aşık, kara sevda, kalp, kırık kalp, şükrü aygün, güzel sözler, özlü sözler, anlamlı sözler
"Yakınımda olup sevgisini hiç hissetmediğim kişiler var birde uzaklarda olup sevgisini deli gibi hissettiren ama sabretmek zorunda olanlar var. Ne diyeyim imtihan, Rabbim herkesin yardımcısı olsun." (Şükrü Aygün)

4 Nisan 2018 Çarşamba

HZ EYYÜB PEYGAMBERİN İMTİHANI

Hz. Eyyüb, Eyyüp, hastalık, sıkıntı, imtihan, kıssa, hikaye, dini hikaye, ders


Hz. Eyyub (aleyhisselâm) çok zengin bir peygamberdi. Pek çok malı, mülkü, bahçesi hayvanları ve çocukları vardı. Bunca zenginlik Hz. Eyyub’u hiçbir zaman kibirlendirmi- yordu. O, Allah’a ibadet etmeye, insanları hak ve hakikate çağırmaya devam ediyordu.

Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Eyyub’u sabır ve tes- limiyette bütün insanlığa örnek gösteriyordu. Bu sebeple onu büyük bir imtihana tabi tuttu. Önce bütün malını, mül- künü elinden aldı. Çocukları da bir bir vefat etti. Hz. Eyyub çok zor durumda kalmıştı. Ama bütün bunlara rağmen en ufak bir şikâyette bulunmuyor, maruz kaldığı bu imtihana sabır ve şükürle mukabelede bulunuyordu.

İmtihanlar devam ediyordu. Daha sonra Allah, Hz. Eyyub’a çok ağır bir hastalık verdi. Hz. Eyyub bu hastalığa da sabır gösterdi ve kulluk vazifesine devam etti. Bu imtihan döneminin bütününde eşi de kendisini yalnız bırakmamış, hep onun yanında olmuştu.

Cenab-ı Hak, zamanla Hz. Eyyub’un hastalığını daha da artırdı. Yüce peygamber, dil ve kalbiyle yapabildiği kul- luk vazifesini dahi yerine getiremez hâle gelmişti. Bu du- rum onu üzmüş ve telaşlandırmıştı. Allah’a kulluk vazifesini yapamadıktan sonra yaşamanın ne mânâsı olurdu ki? Bu yüzden ellerini açtı ve Rabbine şöyle yalvardı:

– Ya Rabbi! Hastalığım artık bana zarar vermeye başladı. Kalben kulluk vazifemi yapmama, dil ile Seni zik- retmeme mâni oluyor. İbadetsiz yaşayamam. Hâlimi Senin merhametine havale ediyorum.

O, bu duayı -duadaki kelimelerden de anlaşılacağı üze- re- vücudunun sıhhat ve rahatı için değil, sırf ibadetinden geri kalmamak için yapıyordu. Allah, onun bu samimi duasını kabul etti. Ondan ayağını yere vurmasını, oradan çıkacak suyla yıkanmasını ve o suyu içmesini söyledi. Hz. Eyyub denileni yaptı ve eski sağlığına kavuştu. Aynı za- manda Cenab-ı Hak ona eski zenginliğinden daha büyük bir zenginlik ve evlat verdi. Hz. Eyyub eskisinden daha zengin, daha refah, daha sağlıklı ve huzurlu bir hayata kavuşmuştu.

Günler bu şekilde geçip gidiyordu. Bir gün Hz. Eyyub yıkanırken üzerine, nereden geldiği belli olmayan altın çe- kirgeler dökülmeye başladı. Hz. Eyyub hemen bunları top- lamaya başladı. Bunun üzerine Allah:

– Ya Eyyub! Ben malını sana iade etmek suretiy- le seni eski zenginliğinden daha büyük bir zenginliğe kavuşturmadım mı? Bunları toplamaya ne ihtiyacın var ki, dedi.

Hz. Eyyub şöyle cevap verdi:

– Evet, Rabbim! Bana çok büyük bir zenginlik bahşettin. Ancak bu Senin bereket hazinelerinden ilgisiz kalmamı ge- rektirmez. Senin tarafından ne ihsan edilirse kabulümdür. Çünkü veren Sensin. Senin verdiğin bir şeyi ben nasıl red- dederim!

Kıssadan Hisse

1. Hayatımızın her anı değişik imtihanlarla dolu. Bu imtihanlar sabır ve azimle karşılandığı takdirde insanı olgunlaştırır ve niyetine göre onu Rabbine yaklaştırır. Her insanın hayatının değişik karelerinde yaşadığı ve insana sağlığın ne kadar büyük bir nimet olduğunu öğreten bir imtihanımız var: Hastalık. Hastalık asla istenmez, ancak geldiğinde de sabredilir.

2. Bu hayat, ebedî hayatın sadece bir tarlası ve kazanma yeridir. Sonsuz değildir ki, bizatihî gaye olsun. Hayat, ya bir hastalık, ya bir felaket veyahut musibet, veyahut da bir başka sebeple mutlaka bitecektir ve onun bitme zamanı da, insan daha hayata gelirken kararlaştırılmıştır. İnsanın dünya hayatına gelişi gibi, buradan ayrılışı da önceden takdir edilmiştir. Asıl hayat, ahiret hayatıdır. İşte, bu inançtaki bir insan, dünyada başına gelen musibetleri, “Günahlarıma keffarettir veya derecemi artıracaktır.” diyerek, sabrın ötesinde şükürle karşılamalıdır.

3. Allah’ın verdiği temiz ve helal malı sevmekte ve istemekte hiçbir mahzur yoktur. Dinin yasakladığı husus, malmülk sahibi olmak değil, zengin olma hırsı ile Allah’ı

unutmaktır. Malın gerçek sahibi olan Allah’ı unutmadan, zekât ve sadaka gibi dinî vazifeleri de aksatmadan zengin olmayı istemek ve bu yolda çalışmak, dinimizin uygun gördüğü bir davranıştır.

4. Efendimiz’in şu hadisi bu kıssadan alınacak dersle ne güzel örtüşmektedir: “Mümin kişinin durumu ne kadar ib- ret alınmaya layıktır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mümine hastır, başkasına değil. Ona mem- nun olacağı bir şey gelse şükreder, bu onun için hayırdır; zarar göreceği bir şey gelince de sabreder, bu da onun için hayırdır.”