çiçek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çiçek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
28 Kasım 2022 Pazartesi
25 Kasım 2022 Cuma
14 Ekim 2022 Cuma
"ÇİÇEK GİBİYİM" DİYORUZ DA "GÜL GİBİ" EMİN MİYİZ...
"ÇİÇEK GİBİYİM" DİYORUZ DA "GÜL GİBİ" EMİN MİYİZ...Arı, özünden bal çalar ağızlara. Yeryüzü, goncasında tebessüme bürünür. Dalındaki kuşların dilinden hoş sedasını bırakır gök kubbede. Misk-i amber gelir, kokusundan sürünür. Tüm gözler nişanlıdır çiçek yüzüne. Dilber onun suretinden görünür. Akı göz alır, kırmızısından köz alır, hayat yeşilinden söz alır. Gelen dünür giden dünür...
Ellere yakışır, ne de olsa kainatın en güzel gelinidir. Böcekler, kelebekler... Hepsi bir çiçekle evlidir. Meyveye durur akabinde hayat. Ocağı buram buram tüter; umutlar alevlidir. Ters lalede yere düşer cennet. Dikenler merdiven kurar arşa. Sema girdabına kapılır gülün. Ardından miraca yürünür…
Yeryüzü “çiçeklere gelin!” der. Laleden imanı, gülden emini, leylaktan baharı, papatyadan temiz kalbi, kardelenden tevazuyu... “Gel ve kopar!” Güvenin özüne davet eder herkesi. “Gelin ve emin!” Gelen emin, giden emin. Herkes bilir ki çiçeklerin harfleri güven kokar…
Güvenin harfleri okunduğu gibi yazılır, yazıldığı gibi okunur. Tavırları asla yüreklere 'kurt düşürmez' sözlerinde hiçbir 'bit yeniği' aratmaz. Tam tersi
durum söz konusuysa; "güven"in yazısına "güve"nin harfleri karışmış demektir.
Lale'nin "emanet" teklifini yerler, gökler, dağlar kabul edemezken insan bu ağır yükü sırtına aldı. Zira bu hususta soyundan açacak olan "GÜL"e güveni tamdı. Bu yüzden kendisine "EMİN MİSİN?" diye sorulmadı. Zira yer-gök, dağ-taş biliyordu ki o GÜL, Muhammed'ül EMİNdi. (Lale tasavvufta Cenab-ı Hak'kın, Gül Efendimiz Aleyhissalatü Vesselâmın sembolüdür.)
(Müslüman, müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Mü'min ise insanların canları ve malları konusunda kendisinden emin olduğu kimsedir. Hadis-i Şerif/Tirmizi)
Osman YAZICI
Fotoğraf: Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı - Tarım, Orman ve İnsan Fotoğraf Yarışması
Ellere yakışır, ne de olsa kainatın en güzel gelinidir. Böcekler, kelebekler... Hepsi bir çiçekle evlidir. Meyveye durur akabinde hayat. Ocağı buram buram tüter; umutlar alevlidir. Ters lalede yere düşer cennet. Dikenler merdiven kurar arşa. Sema girdabına kapılır gülün. Ardından miraca yürünür…
Yeryüzü “çiçeklere gelin!” der. Laleden imanı, gülden emini, leylaktan baharı, papatyadan temiz kalbi, kardelenden tevazuyu... “Gel ve kopar!” Güvenin özüne davet eder herkesi. “Gelin ve emin!” Gelen emin, giden emin. Herkes bilir ki çiçeklerin harfleri güven kokar…
Güvenin harfleri okunduğu gibi yazılır, yazıldığı gibi okunur. Tavırları asla yüreklere 'kurt düşürmez' sözlerinde hiçbir 'bit yeniği' aratmaz. Tam tersi
durum söz konusuysa; "güven"in yazısına "güve"nin harfleri karışmış demektir.
Lale'nin "emanet" teklifini yerler, gökler, dağlar kabul edemezken insan bu ağır yükü sırtına aldı. Zira bu hususta soyundan açacak olan "GÜL"e güveni tamdı. Bu yüzden kendisine "EMİN MİSİN?" diye sorulmadı. Zira yer-gök, dağ-taş biliyordu ki o GÜL, Muhammed'ül EMİNdi. (Lale tasavvufta Cenab-ı Hak'kın, Gül Efendimiz Aleyhissalatü Vesselâmın sembolüdür.)
(Müslüman, müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Mü'min ise insanların canları ve malları konusunda kendisinden emin olduğu kimsedir. Hadis-i Şerif/Tirmizi)
Osman YAZICI
Fotoğraf: Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı - Tarım, Orman ve İnsan Fotoğraf Yarışması
29 Eylül 2022 Perşembe
YÂR YÂR ATILIRIMSen aklıma düşünce
Kararır gözlerim bulut bulut
Tecellin(l)e bayılmışlığın arefesinde
Sevda romatizmasına tutulur gönlüm
Gözlerimi dolduracağını anlarım
Yüreğimi kaplayan sızıdan
Sonra sen yağarsın rahmet rahmet!
İki cihanıma
Toprak toprak kokar ruhum
Yâr yâr atılırım
Yed-i Kudretine
Balçık balçık kararsın hamurumu
Vedud el’inde yeniden yaratılırım
Sen aklıma düşünce
Ateş alır gönlüm üç günlük dünyadan
Sürülürüm menzilin namlu ucuna
Sıtma nöbetinde tutulurken ellerim
“Ateş!”i bekler titreyen tetik
Tek vurgunu vuracağını anlarım
İki cihanın şimşeklerini üstüme çekişimden
Sonra sen yakarsın yüreğimi Nur Nur!
Toprağım çöl çöl, suyum göl göl ısınır
Yâr yâr atılırım
Nârına nuruna
Pişmeye bırakırsın çamurumu
Ehad el’inde yeniden yaratılırım
Sen aklıma düşünce
Taşıyamaz ağırlığını başım
Düşer önüne, kalbine baka baka
“Ağrı ağrı ağırlanışın ordadır” der gibi
Bana benden daha yakın olduğunu anlarım
Şah damarımın göğsünün kabarışından
Sadece “sana has”ta kalır kalbim Kâfi Kâfi…
Sonra sen bakarsın kalbime Şafi Şafi!
Sende bulurum kendimi bende 'bende'
Yâr yâr atılırım
Akla şifa haşmetine
Üflersin ruhundan gönül yarama
Ebed el’inde yeniden yaratılırım
Sen aklıma düşünce
Utançtan kıpkırmızı olur yüzüm
Nankörlüğün karanlığındaki kalbim
Cürüm cürüm pis kan pompalar
Nefis ve şeytan çıban başına
Patlayış kıvamına varır gecede kunut
Gök gürültüsünden anlarım
Umutsuzluğuma “La taknetu”yla inişini
Sonra sen yıkarsın yeisimi Ğaffar Ğaffar
Yâr yâr atılırım
Deryadiline
Bir istiğfarla istifraya koyulur güruhum
Hamid el’inde yeniden yaratılırım
Osman YAZICI
Kararır gözlerim bulut bulut
Tecellin(l)e bayılmışlığın arefesinde
Sevda romatizmasına tutulur gönlüm
Gözlerimi dolduracağını anlarım
Yüreğimi kaplayan sızıdan
Sonra sen yağarsın rahmet rahmet!
İki cihanıma
Toprak toprak kokar ruhum
Yâr yâr atılırım
Yed-i Kudretine
Balçık balçık kararsın hamurumu
Vedud el’inde yeniden yaratılırım
Sen aklıma düşünce
Ateş alır gönlüm üç günlük dünyadan
Sürülürüm menzilin namlu ucuna
Sıtma nöbetinde tutulurken ellerim
“Ateş!”i bekler titreyen tetik
Tek vurgunu vuracağını anlarım
İki cihanın şimşeklerini üstüme çekişimden
Sonra sen yakarsın yüreğimi Nur Nur!
Toprağım çöl çöl, suyum göl göl ısınır
Yâr yâr atılırım
Nârına nuruna
Pişmeye bırakırsın çamurumu
Ehad el’inde yeniden yaratılırım
Sen aklıma düşünce
Taşıyamaz ağırlığını başım
Düşer önüne, kalbine baka baka
“Ağrı ağrı ağırlanışın ordadır” der gibi
Bana benden daha yakın olduğunu anlarım
Şah damarımın göğsünün kabarışından
Sadece “sana has”ta kalır kalbim Kâfi Kâfi…
Sonra sen bakarsın kalbime Şafi Şafi!
Sende bulurum kendimi bende 'bende'
Yâr yâr atılırım
Akla şifa haşmetine
Üflersin ruhundan gönül yarama
Ebed el’inde yeniden yaratılırım
Sen aklıma düşünce
Utançtan kıpkırmızı olur yüzüm
Nankörlüğün karanlığındaki kalbim
Cürüm cürüm pis kan pompalar
Nefis ve şeytan çıban başına
Patlayış kıvamına varır gecede kunut
Gök gürültüsünden anlarım
Umutsuzluğuma “La taknetu”yla inişini
Sonra sen yıkarsın yeisimi Ğaffar Ğaffar
Yâr yâr atılırım
Deryadiline
Bir istiğfarla istifraya koyulur güruhum
Hamid el’inde yeniden yaratılırım
Osman YAZICI
25 Eylül 2022 Pazar
TOHUM BİTERSE...
TOHUM BİTERSE...
Tohum biterse... Filizler kalem olur. Yapraklar kağıt. “Kök” halini topraktan alır kelimeler, uzatır “ek”ini göklere. Çiçek cümbüşüyle renk gelir talihin terkibine. İnsan, bir harflik tohumla ambarını “cümle”nin meyveleriyle doldurur.
Tohum hayatın alfabesi, abc’sidir. Çiçek güzelliğinin hayretten açık bıraktığı ağızların “a!”sıdır. Göz-gönül-karnını doyuran “be”sini yine bir harflik tohumda bulur insan. “Yok!”un “yok”luğu, varlığın “he!ce”sidir tohum. Halık-ı Rezzak’ın hayatın bahtına “baharı 'yazı'vermek” için görevlendirdiği ihsan ve ikramın sırrıdır tohum. İnsanın “bir tanesi” hayatın “bin bereketi”dir.
Tohumun toprağa 'düşü'vermesiyle hayallerine kavuşur hayat. Çiçek çiçek 'gülü'verir yüzü. Köklerin en derin uykusunda göklerin “rüya gibi”sine filizlenir umutları. Tohumun yeşil ışığı(yla) geçmiştir bugüne. Gövde gösterisine şahitken an, yapraklarıyla hep yeni bir sayfa açar geleceğe.
İnsanın huzurla ‘temas’ı, sevincin ana ‘teması’dır tohum. Destansı bir hayatın hayallerine 'konu'verince tohum, bir ayağı yerde bir ayağı göktedir insanın. Gayrı “yerli yerinde”dir “havasını bulan” herşey…
Tohumla sağda sıfırdır insan. Tohum şekil olarak en çok sıfıra (0) benzer. Tohum; toprak, su, güneş, hava ve insanla kurduğu birliktelikle önce filizlenir 0’ken 1 olur. Sonra dallanır, budaklanır, yaprağa dönüşür, çiçek açar, meyve verir. Öyle çok manalar ihtiva eder ki gayrı özeti sağdaki sıfırdır. 10 olur. Verimin yüzü (100) olur. 1.000 bereket olur.
0 içindeki 1’dir tohum. Aynı bilgisayarların açılış-kapanış düğmesi gibi. Çünkü hayatın kodları, verileri, DNA’sı o bilgisayarda saklıdır. 01.
“Nasıl olur böyle küçük bir cüssede böyle büyük bir güç?” demeyin! Tohum; Yaradan’ın “ol” emridir. O, “Ol!” derse o da olur bu da olur…
Tohum biterse (tükenirse)... Hayatın kalemi kırılır, defteri dürülür. Yaprak dökümünden hüküm giyer mevsim. Cennet nimetleri “yasak meyve” kılınır Âdemoğluna. Ocağı tütmez artık hayatın. Tohumun yokluğuna yanar da yanar… Tohumun yeşermediği kuyularda artık sürgün veren sadece mezar taşlarıdır.
Tohumun bitişinde iki lafı bir araya getirir insan:
Ya TOKUM…
Ya YOKUM…
OSMAN YAZICI
Tohum biterse... Filizler kalem olur. Yapraklar kağıt. “Kök” halini topraktan alır kelimeler, uzatır “ek”ini göklere. Çiçek cümbüşüyle renk gelir talihin terkibine. İnsan, bir harflik tohumla ambarını “cümle”nin meyveleriyle doldurur.
Tohum hayatın alfabesi, abc’sidir. Çiçek güzelliğinin hayretten açık bıraktığı ağızların “a!”sıdır. Göz-gönül-karnını doyuran “be”sini yine bir harflik tohumda bulur insan. “Yok!”un “yok”luğu, varlığın “he!ce”sidir tohum. Halık-ı Rezzak’ın hayatın bahtına “baharı 'yazı'vermek” için görevlendirdiği ihsan ve ikramın sırrıdır tohum. İnsanın “bir tanesi” hayatın “bin bereketi”dir.
Tohumun toprağa 'düşü'vermesiyle hayallerine kavuşur hayat. Çiçek çiçek 'gülü'verir yüzü. Köklerin en derin uykusunda göklerin “rüya gibi”sine filizlenir umutları. Tohumun yeşil ışığı(yla) geçmiştir bugüne. Gövde gösterisine şahitken an, yapraklarıyla hep yeni bir sayfa açar geleceğe.
İnsanın huzurla ‘temas’ı, sevincin ana ‘teması’dır tohum. Destansı bir hayatın hayallerine 'konu'verince tohum, bir ayağı yerde bir ayağı göktedir insanın. Gayrı “yerli yerinde”dir “havasını bulan” herşey…
Tohumla sağda sıfırdır insan. Tohum şekil olarak en çok sıfıra (0) benzer. Tohum; toprak, su, güneş, hava ve insanla kurduğu birliktelikle önce filizlenir 0’ken 1 olur. Sonra dallanır, budaklanır, yaprağa dönüşür, çiçek açar, meyve verir. Öyle çok manalar ihtiva eder ki gayrı özeti sağdaki sıfırdır. 10 olur. Verimin yüzü (100) olur. 1.000 bereket olur.
0 içindeki 1’dir tohum. Aynı bilgisayarların açılış-kapanış düğmesi gibi. Çünkü hayatın kodları, verileri, DNA’sı o bilgisayarda saklıdır. 01.
“Nasıl olur böyle küçük bir cüssede böyle büyük bir güç?” demeyin! Tohum; Yaradan’ın “ol” emridir. O, “Ol!” derse o da olur bu da olur…
Tohum biterse (tükenirse)... Hayatın kalemi kırılır, defteri dürülür. Yaprak dökümünden hüküm giyer mevsim. Cennet nimetleri “yasak meyve” kılınır Âdemoğluna. Ocağı tütmez artık hayatın. Tohumun yokluğuna yanar da yanar… Tohumun yeşermediği kuyularda artık sürgün veren sadece mezar taşlarıdır.
Tohumun bitişinde iki lafı bir araya getirir insan:
Ya TOKUM…
Ya YOKUM…
OSMAN YAZICI
24 Eylül 2022 Cumartesi
22 Eylül 2022 Perşembe
'BAL GİBİ'LİĞİ BULANLAR 'ARI DİL'İN ÇİÇEK AĞZINI ARAYANLARDIR
'BAL GİBİ'LİĞİ BULANLAR
'ARI DİL'İN ÇİÇEK AĞZINI ARAYANLARDIR
“Kem âlât (kötü aletler) ile kemâlat (mükemmellik) olmaz” demiş büyüklerimiz, bilirim.
O yüzden hep çiçeklerle bilinirim.
Zira “arı” derler benim adıma.
Adım-kaynağım arı olmazsa bal katılmaz tadıma.
Ağu (zehir) barındırmaz balım şifadır, kırar zehri.
Lakin üretirken kırmam hiçbir zehri. (zehr: çiçek) Aşılarım çiçekleri.
Bende saklıdır ey insan! Geleceğinin açık çekleri.
Yolum sevgidir, hizmettir.
Zaten düşmanlık ilk önce bana hezimettir.
Ama her 'kovan'a gitmem, nefrete gelemem. Ölürsem, benden sonra insan kaç gün yaşar, bilemem...
Dili (kalp) arı, ağzı (gıda) çiçek olanın eseri bal (pak, tatlı, şifalı, helal, sanat eseri) olur.
Baş arı = başarı…
Efendimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellemin buyurduğu gibi: "Mümin bal arısına benzer. Temiz olan şeyleri yer, temiz olan şeyler ortaya koyar, temiz yerlere konar ve konduğu yeri ne kırar ne de incitir."
Osman YAZICI
Fotoğraf: Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı-tarım, Orman ve İnsan Fotoğraf Yarışması
'ARI DİL'İN ÇİÇEK AĞZINI ARAYANLARDIR
“Kem âlât (kötü aletler) ile kemâlat (mükemmellik) olmaz” demiş büyüklerimiz, bilirim.
O yüzden hep çiçeklerle bilinirim.
Zira “arı” derler benim adıma.
Adım-kaynağım arı olmazsa bal katılmaz tadıma.
Ağu (zehir) barındırmaz balım şifadır, kırar zehri.
Lakin üretirken kırmam hiçbir zehri. (zehr: çiçek) Aşılarım çiçekleri.
Bende saklıdır ey insan! Geleceğinin açık çekleri.
Yolum sevgidir, hizmettir.
Zaten düşmanlık ilk önce bana hezimettir.
Ama her 'kovan'a gitmem, nefrete gelemem. Ölürsem, benden sonra insan kaç gün yaşar, bilemem...
Dili (kalp) arı, ağzı (gıda) çiçek olanın eseri bal (pak, tatlı, şifalı, helal, sanat eseri) olur.
Baş arı = başarı…
Efendimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellemin buyurduğu gibi: "Mümin bal arısına benzer. Temiz olan şeyleri yer, temiz olan şeyler ortaya koyar, temiz yerlere konar ve konduğu yeri ne kırar ne de incitir."
Osman YAZICI
Fotoğraf: Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı-tarım, Orman ve İnsan Fotoğraf Yarışması
9 Haziran 2022 Perşembe
28 Nisan 2022 Perşembe
GÜNÜN HADİSİ GÜNÜN DUASI
1 Nisan 2022 Cuma
13 Mart 2022 Pazar
17 Aralık 2021 Cuma
29 Kasım 2021 Pazartesi
14 Ocak 2019 Pazartesi
İNSANLARI TANIYAN YALNIZLAŞIR
Ne güzel demiş Hz. Ali;
"İnsanları tanıyan yalnızlaşır."
Allah kimseyi nankör çıkarcı insanlarla sınamasın.
26 Kasım 2018 Pazartesi
10 Kasım 2018 Cumartesi
28 Ekim 2018 Pazar
11 Ekim 2018 Perşembe
SEVGİ FEDAKARLIK İSTER...
"Eğer iki insan, gerçekten birbirlerini seviyorlarsa, aralarında olup biteni kimse bilmemeli."
(Dostoyevski)
1 Mart 2017 Çarşamba
1 Aralık 2016 Perşembe
SOLGUN ÇİÇEK...
Hak dostlarından Üftâde Hazretleri, bir gün müridleriyle bir kır sohbetine çıkar. Emri üzerine bütün dervişler, kırın rengârenk çiçeklerle bezenmiş yerlerini dolaşarak hocalarına birer demet çiçek getirirler. Ancak Aziz Mahmud Efendi’nin elinde sapı kırılmış, solgun bir çiçek vardır yalnızca…
Diğer müridlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmud Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.
Üftade Hazretleri, diğer müridlerini de irşad maksadıyla, onların meraklı bakışları arasında, sanki işin sır ve hikmetinden bi-habermiş gibi sorar:
“-Evladım Mahmud! Herkes demet demet çiçek getirdiği halde, sen niçin sapı kırık, solgun bir çiçek getirdin?”
Kadı Mahmud edeple başını öne eğerek cevap verir:
“-Efendim! Size ne takdim etsem azdır. Lâkin hangi çiçeği koparmak için elimi uzattıysam onu “Allah, Allah!” diyerek Rabbini zikreder bir halde buldum. Gönlüm onların zikirlerine mani olmaya razı gelmedi. Ben de çaresiz, elimdeki, zikrine devam edemeyen, şu solgun çiçeği getirmek zorunda kaldım…”
(Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından-2, Erkam Yay.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)