7 Kasım 2022 Pazartesi
5 Kasım 2022 Cumartesi
GÜNÜN DUASI
6 Ekim 2022 Perşembe
3 Ekim 2022 Pazartesi
30 Eylül 2022 Cuma
KESENE BEREKET
Kestin mi nefsim!
“Et rafını” boş görünce ölü kardeş etiyle doldurduğun ağzının, gıybet nafakasını kestin mi?
“Ya hayır söyle ya da sükût et” Hadisini düstur edinip de dilinin malayani sesini kestin mi?
Mazlum derisine geçmiş zalim tırnağını kestin mi?
Mukaddesatının, vatanının, milletinin üstüne yürüyen nasipsizlerin yolunu kestin mi ?
Yanlış yol tutmaktan, batıl yolları adımlamaktan elini ayağını kestin mi?
Açlıktan ölen çocuklar varken o bir türlü doymayan aç gözünün iştahını kestin mi?
Yangına körükle gittin de hep, bir kez olsun kardeş kavgasında ‘ateşkes’tin mi?
Kimseye yük olmadan ‘Hasbunallahi ve nimel vekil’ sırrıyla hep kendi göbeğini kendin kestin mi?
Kaç kırık kalp sardın, kaç düşküne düşkün oldun, kaç yaraya bir tesellilik yâr oldun? Yani sen ağrı kesici olabildin mi?
Hem siretin hem suretinle güven verip ‘kesmece’ kalabildin mi?
Bütün bu güzelliklerin han-çeri (han: padişah – çeri: asker) olabilmeyi aklın kesti mi?
Hülasa; Güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen Efendimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellemin, o ‘çiçek gibi’nin, o ‘gül gibi’nin dikenli yolunda yürümeyi gözün kesti mi?
En azından bir niyet sevabıyla söz kestin mi?
Çok güzel söylüyorsun da “kestin mi” hiç:
Kestiysen güzelliğinle nefes kesicisin. Bir de üstüne şimdi Kurban keseceksin. Gayrı “Biz ona şah damarından daha yakınız” diyen Allah Azze ve Celle'ye varan en 'kestirme' yollar sana herkesten daha yakın. KESENE bereket… Kurbanının kabulü Ya HALİL ya HABİL…
Kesmediysen KES ARTIK!
Kalbin ‘din’lenmezse, aklın ‘din’lenmezse, tüm vücudun ‘din’lenmezse sözün dinlenir mi ha yankesici!… Kurbanının kabulü KABİL mi (kabil: olabilir) bilmem gayrı!
Ey adına, zatına, şanına, cemaline, celaline, kemâline kurban olduğumuz!
Bizi senden uzaklaştıran her şeyi, bize her ‘nefis’ geleni yakınlığına kurban edebilmeyi bize lütfeyle.
Sen bizim “en sevgilimiz, en yakınımızsın.”
Bizi de rahmetinin, sevginin, rızanın, hıfzının, kereminin, hidayetinin hülasa bütün Esma-ül Hüsna’nın en yakınlarından eyle, uzağına atma…
Amin Yarabbi! Aman Yarabbi!
Osman YAZICI
29 Eylül 2022 Perşembe
GÖĞE BAKINCA OKUNACAK DUA
Peygamberygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gözünü semâya kaldırınca şu duayı okurdu.
Gözünü semâya kaldırdığı zaman Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-:
يَا مُصَرِّفَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِى عَلَى طَاعَتِكَ
“Ey kalbleri çekip çeviren! Benim kalbimi Senin tâatın üzere sabit kıl.” derlerdi. (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no: 6707; krş. Nevevî, el-Ezkâr, 284)
GÜNÜN HADİSİ ZİKRİN ÖNEMİ
Hadîs-i şerifte buyrulur:
“Cennet ehli, yalnızca, dünyada iken Allâh’ı zikretmeden geçirdikleri anlara nedâmet duyarlar!”
(Heysemî, X, 73-74)
27 Eylül 2022 Salı
HANGİ ZEKÂNIN SÖZÜYÜZ?
“Zekan”ın (zekan: çene) sözleri ise boştur. Bin tanedir ama bir tane etmez. Sırf çenedir. Hesapsız ve kitapsız çok konuşur. Hatta hiç susmaz. Düşüktür çenesi hep alt tabakadan konuşur. Dil yarasıdır sadece eseri zira beden dilinden konuşur. Tekrar eder durur hep nakarattan konuşur: "Ai ai..." Anırtı gibidir. Doyurmaz hiçbir kulak misafirini. Sadece ‘laf salatası’ yedirtir.
Az-öz konuşmak ve dahi susmak zekânın zekâtıdır. Zekânın zenginliğine ve feyzine işaret eder. Zekât nasıl malı temizler, artırırsa sükût ve öz konuşmak da sözü eksiltmez bilakis temizler ve etkili kılar.
Zekânın zekâtı; açıktan meskût (söylenmemiş) ile, gizlice ise sükût ile verilir. Yani zekânın zekatı ne ‘nukut’ (paralar) ve ‘nutuk’ (söz, konuşma) ile değil sükût ile verilir. Zira atalarımızın dediği gibi söz gümüşse sükût altındır.
İnsanın konuşması harflerle, alfabeyle, elifbayla olur.
Alfabe/Elifba = A+B yada ELİF+BE.
Yani AB. (Ab: Farsça su)
Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (sallallahu aleyhi vesellem) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun” hadisini düstur edinenler ya “AB”ın hakkını verdiler ya da “susuverdiler.”
LAKLAK (Laklak: a-Leylek b-Ara vermeden söylenilen saçma sapan söz dizisi, gevezelik) ehlini görünce ise haydi gel de “Bizi leylekler getirdi”ye inanma!
Ah laklak!.. Ahlak?!...
Osman YAZICI
26 Eylül 2022 Pazartesi
AYNI ALFABENİN 29 HARFİYİZ
Milletimizin şahlanışının tarihi, İstanbul’un fethi olan 29 Mayıs 1453’tür. 29 Ekim 1923 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ise; sembolü çift başlı kartal olan Selçuklu’dan itibaren Müslüman Türk’ün kutlu yürüyüşünün ‘bitti’ denilen yerden Anka-ra kuşu gibi küllerinden yeniden doğuşudur.
Fetih de bizim, Cumhuriyet de bizim. İkisinin arasında kalmadan İKİSİNİN ARASINDA KALALIM. Nasıl mı?
622 RUHUYLA...
Şöyle ki; 29 Mayıs 1453 ile 29 Ekim 1923 arasındaki gün ve yıl farkının toplamı 622’dir. (1923-1453=470 yıl) + (29 Ekim–29 Mayıs = 152 gün) = 622.
NEDİR 622?
622: Efendimiz Hz. Muhammed Sallalahu Aleyhi Vesellem’in Mekke’den Medine’ye hicretidir. İslam Devleti ve Medeniyetinin Medine’den tüm dünyaya kök salışı, nizam verişidir. İslam birliğinin, müslüman kardeşliğinin tesisidir. Ensar ile muhacir kardeşliğidir.
622: “Türkler” anlamına gelen “Etrak” kelimesinin ebced değeridir. Yani Türk birliği, Turan birliğidir.
622: Türk-Kürt kardeşliğidir. Zira “Kürtler” anlamına gelen “Ekrad” kelimesinin ebced değeri olan 226, tersten 622 olarak okunur.
Yani 622: Kardeşliğimizin, birliğimizin “NURUN ALA NUR”udur. (Cenab-ı Hakk kendisini Nur Suresi’nde “Nurun Ala Nur” yani “Nur Üstüne Nur” diye tarif eder ki bunun ebced değeri 622’dir.)
622 ruhunun kelime karşılığı ise “SEVR”dir. İçinde Efendimiz (sas) ve Hz. Ebu Bekir’i saklayan mağaranın adıdır Sevr. Bizi paramparça etmeye çalışan anlaşmanın adı da unutmayalım ki Sevr idi.
O zaman;
29 Mayıs – 29 Ekim… Biz aynı alfabenin 29 harfiyiz. Sürekli yanyana olursak ‘cümle’ bizimdir. Ve Sevr’in dibine kadar da gelse de düşman, Efendimiz’in (sas) diliyle “Korkma! Allah bizimledir!”
Ayrılır da ihtilafa düşersek işte o zaman “tek tek harflerle” kaderimize Sevr anlaşmasını yazarlar.
Yani YA SEVR, YA SEVR…
Allah cc, Ümmet-i Muhammed’in ve Aziz Milletimizin birliğine, istiklaline, istikbaline, huzuruna, zaferine Bin BEREKET versin. (Bereket kelimesinin de ebced değeri 622’dir) 622 ruhunu yeniden bize MİLAT kılsın. “Mehmet”ten “Mehmetcik”e mazlumların, gariplerin ve Hakk'ın ve hakikatin gönlünde nice fetihler nasip eylesin.
Osman YAZICI
22 Eylül 2022 Perşembe
'BAL GİBİ'LİĞİ BULANLAR 'ARI DİL'İN ÇİÇEK AĞZINI ARAYANLARDIR
'ARI DİL'İN ÇİÇEK AĞZINI ARAYANLARDIR
“Kem âlât (kötü aletler) ile kemâlat (mükemmellik) olmaz” demiş büyüklerimiz, bilirim.
O yüzden hep çiçeklerle bilinirim.
Zira “arı” derler benim adıma.
Adım-kaynağım arı olmazsa bal katılmaz tadıma.
Ağu (zehir) barındırmaz balım şifadır, kırar zehri.
Lakin üretirken kırmam hiçbir zehri. (zehr: çiçek) Aşılarım çiçekleri.
Bende saklıdır ey insan! Geleceğinin açık çekleri.
Yolum sevgidir, hizmettir.
Zaten düşmanlık ilk önce bana hezimettir.
Ama her 'kovan'a gitmem, nefrete gelemem. Ölürsem, benden sonra insan kaç gün yaşar, bilemem...
Dili (kalp) arı, ağzı (gıda) çiçek olanın eseri bal (pak, tatlı, şifalı, helal, sanat eseri) olur.
Baş arı = başarı…
Efendimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellemin buyurduğu gibi: "Mümin bal arısına benzer. Temiz olan şeyleri yer, temiz olan şeyler ortaya koyar, temiz yerlere konar ve konduğu yeri ne kırar ne de incitir."
Osman YAZICI
Fotoğraf: Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı-tarım, Orman ve İnsan Fotoğraf Yarışması
20 Eylül 2022 Salı
17 Eylül 2022 Cumartesi
MEVSİMLER GÜLER YÜZÜNDEN DEVŞİRDİ BAHARI
Tebessüm tebessüm aralanmasaydı dudakların
Çiçek çiçek açar mıydı hiç!
Toprak
Çenesindeki ölüm bağından
Kar kefeni giymiş karanın
boz-gûn çıplaklığından utanarak
Gök kuşağını yere atar mıydı hiç!
Tebessüm tebessüm aralanmasaydı dudakların Ağzının suyu akar mıydı hiç!
Gök yüceliğinin yer cüceliğine
Kara kıştan kalma ölüm soğukluğunu
Rahmet rahmet inip de
Bağrına basar mıydı hiç!
Tebessüm tebessüm aralanmasaydı dudakların
Kefeni yırtar mıydı hiç!
Kabuktan tabut içindeki tohum
Yaprak yaprak
“Bir tane” hatırı olmasaydı
Makber çürümüşlüğü karşılığında
Başak başak
Kesenin ağzını açar mıydı hiç!
Tebessüm tebessüm aralanmasaydı dudakların Âlemlere nefesinin kokusu
Lale lale, gül gül yayılır mıydı hiç?
Dikene gül kim derdi?
Dikenden gülü kim dererdi?
Soğandan çıkan laleden sayılır mıydı hiç!
Mevsimler güler yüzünden devşirdi baharı
Her daim güldürseydim yüzünü
Ey güzelliğin, kudretin, sevdanın iftiharı!
Ömrümün rengarenk yüzü
'Küll' gibilikten kül gibiliğe kaçar mıydı hiç!...
Osman YAZICI
28 Ağustos 2022 Pazar
GÜNÜN DUASI - HASTA DUASI
“Allah’ı adıyla. Yüce Arş’ın Rabbi, Yüce Allah’tan sana şifa vermesini dilerim.”
Hz. Muhammed (sas)
26 Ağustos 2022 Cuma
DİNİ HİKAYE - DUÂNIN BEREKETİ
Ebû Hureyre ‘’Radıyallahü anh’’ anlatıyor:
Annem müşrikken onu İslâma davet ediyordum. Bir gün yine onu İslâma davet ettim. Resûlullah hakkında uygunsuz şeyler söyledi. Bunun üzerine ağlayarak Peygamber ‘’sallallahü aleyhi ve sellem’’e gittim. Ve şöyle dedim:
“-Yâ Resûlullah, Annemi İslâma davet ediyorum. O ise inat ediyor. Bugün yine müslüman olmasını teklif ettim. Senin hakkında hoş olmayan sözler söyledi. Hidayete erdirmesi için Allaha düâ et.’’ dedi. Peygamberimiz de:
-“Allahım Ebû Hureyre’nin annesini hidayete erdir’’ buyurdular. Peygamberimiz’in bu düâsını sevinerek huzurundan ayrıldım. Eve geldiğimde kapıyı kapalı buldum. Annem geldiğimi ayak seslerinden anlamıştı. İçerden:
- “Biraz bekle oğlum’’ dedi. Bu sırda içerden su sesleri geliyordu. Biraz sonra annem inmiş başı örtülü bir halde kapıyı açtı ve:
-“Ya Ebâ Hüreyre Allahdan başka ilâh olmadığına ve Muhammed aleyhisselâmın O’nun kulu ve resûlü olduğuna şehâdet ederim.’’ dedi. Bende hemen geri dönerek durumu Peygamberimize haber verdim. Allaha hamd ederek:
-’’Hayırlı olsun’’ buyurdular.
21 Ağustos 2022 Pazar
19 Ağustos 2022 Cuma
EBÛ BEKİR’İN RESÛLULLAH AŞKI
EBÛ BEKİR’İN RESÛLULLAH AŞKI
Hazret-i Ebû Bekir radıyallahü anh, Allahü teâlânın rızası, Habîbullahın aşkı için, 80.000 altını fakirlere sadaka verdi. 40.000 altını gizli, 40.000’i de aşikâre vermişti. Bundan sonra giyecek elbisesi bile kalmadı. Sonra keçi kılından dokunmuş eski bir elbiseyi arkasına giydi. Namaz vakitleri hâricinde göğsüne kadar tandıra girer, kıl elbiseyi arkasına alırdı. Namazları evinde kılardı. Böylece üç gün geçti. Resûlullah Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem dördüncü gün sabah namazından sonra Eshâb-ı kirâma dönerek buyurdular ki:
- Ebû Bekr-i Sıddîk üç gündür mescide gelmiyor. Acaba hasta mıdır, gidip hatırını soralım” buyurdular...
O sırada Cebrâil aleyhisselâm siyah kıl elbise giymiş vaziyette geldi. Resûl-i Ekrem Efendimiz Cebrâil aleyhisselâmı görünce rengi değişti. Merak edip sordular:
- Ey kardeşim Cebrâil! Bu ne hâldir?
- Yâ Resûlallah! Gökteki bütün melekler böyle giydi-ler.
- Neden bu şekilde giydiler?
- Yâ Resûlallah! Hazret-i Ebû Bekir, Hak teâlânın rızası ve senin dînin uğruna, 40.000 gizli, 40.000 de aşikâre olarak 80.000 altın sadaka verdi. Hiç giyeceği kalmadığı için, üç gündür mescide gelemedi. Hak teâlâ sana selâm edip, Hazret-i Ebû Bekr’e bir elbise gönderilmesini emir buyurdu.
Resûl-i ekrem efendimiz Eshâbına sordu:
- Kimde fazla bir elbise varsa versin! Hak teâlâ ona çok sevap verip, Firdevs Cennetinde bana komşu yapacaktır.
Orada bulunan Eshâb-ı kirâmın hiçbirinin fazla elbisesi yoktu. Sonunda bir Sahâbi, başka birisinden bir elbise bulup, Hazret-i Ebû Bekir’e gönderdi. Hazret-i Ebû Bekir o elbiseyi giyip, Resûl-i ekremin huzûru ile şereflenmek için yola çıktı. Henüz huzûra varmadan, Cebrâil aleyhisselâm gelip buyurdu ki:
- Yâ Resûlallah! Hak teâlâ sana selâm edip, Ebû Bekr’i karşılamanı emir buyurdu..
Resûlullah Efendimiz, Hazret-i Ebû Bekir’e karşı çıkıp müsâfeha etti. Bütün Eshâb-ı kirâm da müsâfeha edip, hepsi candan Hazret-i Ebû Bekir’e duâ ettiler.
(Kaynak: Türkiye Takvimi)