“Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı aldığından esir
düşen kumandanlardan Kurtbay’ı huzuruna getirttirir. Kurtbay’a: - Kurtbay, yiğitlik ve cesaretine cidden hayran
oldum. Sinanıma (Sinan Paşa) ve orduma yaptığını da biliyorum. Lakin imdi senin
şecaat ve cesaretin neye yaradı. Akıbet, memleketinizi kaybettiniz. O
bahadırhane saldırışlar ne oldu? Ol şecaat nerdedür, dedi.
Kurtbay:
- Hünkârım! Allah’a şükür, şecaat ve cesaretim bakidür.
Lakin memketimizi siz kendi bahadırlığınız ve yiğitliğinizle almadınız. Bize ne
yaptı ise ölüm saçan o menfur toplarınız yaptı. Onlar memleketimizin kaybına
sebep oldu, dedikten sonra şöyle ilave etti: - Sultan Kansu zamanında bir Berberi, Venedik’ten
top getirip Mısır’a satmak istedi. Fakat rical-i devlet, Peygamber Efendimiz’
(s.av.)’in “Kılınç ve ok kullanınız” emr-i şerifine aykırı görerek bu topları
almadı. O zaman o Berberi zat: “Yaşayan görecektir ki, bu memleket, bu toplara
sahip olan bir millet tarafından elinizden alınacaktır” diye bağırmıştı.
Görünen o ki Berberi haklı imiş, dedi.
Bunun üzerine, Yavuz Sultan Selim Han: - Kudret ve kuvvet Cenab-ı Hakk’ındır, amenna.
Kur’an ve sünnete bu kadar bağlı iken neden Resulullah Efendimizin (s.a.v) “Silaha
aynı silahla karşılık veriniz” şeklindeki emr-i şerifini yerine getirmediniz.
900 sene geçti. O zaman kılınç ve ok devri idi. Şimdi top devridir, dedi.”