semer: Deve, at, vb. hayvanların sırtına yerleştirilen, üzerine yük bağlanan veya binilen, iskeleti ağaçtan araç.
at etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
at etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
29 Aralık 2022 Perşembe
14 Mayıs 2022 Cumartesi
15 Eylül 2021 Çarşamba
20 Şubat 2020 Perşembe
5 Şubat 2019 Salı
EY OĞUL, SABRETMESİNİ BİL.
"Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma; insanı yaşat ki devlet yaşasın."
(Şeyh Edebali)
(Şeyh Edebali)
20 Eylül 2018 Perşembe
8 Mayıs 2017 Pazartesi
HARAMLA ZAFER ELDE EDİLMEZ
“Şâyet askerlerimin torbasında yabancı bağlardan koparılmış meyve görseydim, Mısır seferinden vazgeçerdim. HARAMLA ZAFER ELDE EDİLMEZ..!"
6 Mayıs 2017 Cumartesi
7 Nisan 2017 Cuma
YAVUZ SULTAN SELİM HAN VE ELMA KONTROLÜ...
YAVUZ SULTAN SELİM HAN
VE ELMA KONTROLÜ...
Yavuz Sultan Selim Hân, Mısır’ı fethetmek için İstanbul’dan yola çıkmıştı. Ordu saatlerce bağ ve bahçelik yerlerden geçti. Her taraf meyvelikti. Tam Gebze’ye gelindiği zaman ordunun dinlenmesi için mola verildi.
Yavuz Sultan Selim Hân Yeniçeri Ağasını çağırtıp dedi ki:
- Canım bir elma istedi, bana elma bul!
Yeniçeri Ağası elma aradı bulamadı. Geri gelerek arzetti:
- Padişahım, bir tek elma dahi bulamadım.
Yavuz Sultan Selim Hân ısrar edip dedi ki:
“Padişahımız hastalanmıştır, hastalığın iyileşmesi elma yemesine bağlıdır. Kimde bir tane varsa mükâfatlandırılacaktır.” diye ilân verin.
Bu emir yerine getirildi. Fakat hiçbir asker elma getiremeyince Yavuz Sultan Selim Hân buyurdu ki:
“Eğer bir askerimin üstünde halkın bahçelerinden koparılmış bir tek elma çıkmış olsa idi, bu Mısır seferinden vaz geçecektim. Bunu ordunun ahlâkını tecrübe için yaptım.”
(Kaynak: Türkiye Çocuk Dergisi - Tarihten Bir Yaprak)
Yavuz Sultan Selim Hân, Mısır’ı fethetmek için İstanbul’dan yola çıkmıştı. Ordu saatlerce bağ ve bahçelik yerlerden geçti. Her taraf meyvelikti. Tam Gebze’ye gelindiği zaman ordunun dinlenmesi için mola verildi.
Yavuz Sultan Selim Hân Yeniçeri Ağasını çağırtıp dedi ki:
- Canım bir elma istedi, bana elma bul!
Yeniçeri Ağası elma aradı bulamadı. Geri gelerek arzetti:
- Padişahım, bir tek elma dahi bulamadım.
Yavuz Sultan Selim Hân ısrar edip dedi ki:
“Padişahımız hastalanmıştır, hastalığın iyileşmesi elma yemesine bağlıdır. Kimde bir tane varsa mükâfatlandırılacaktır.” diye ilân verin.
Bu emir yerine getirildi. Fakat hiçbir asker elma getiremeyince Yavuz Sultan Selim Hân buyurdu ki:
“Eğer bir askerimin üstünde halkın bahçelerinden koparılmış bir tek elma çıkmış olsa idi, bu Mısır seferinden vaz geçecektim. Bunu ordunun ahlâkını tecrübe için yaptım.”
(Kaynak: Türkiye Çocuk Dergisi - Tarihten Bir Yaprak)
14 Kasım 2016 Pazartesi
ÖZLÜ SÖZLER (İYİ İNSANLAR)
Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti, İyi insanlar iyi atlara binip gitti.
(Necip Fazıl Kısakürek)
11 Mayıs 2016 Çarşamba
AT
"At binenin kılıç kuşananın."
(atasözü)
Anlamı: 1. Her şey onu gerektiği gibi kullanmasını, ondan yararlanmasını bilene yakışır, böyle kimselerin hakkıdır.
2. Bir alet ve araç, kullanmasını bilene yakışır, onun elinde değer kazanır.
29 Mart 2016 Salı
BAYRAK
"Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır, toprak, eğer uğrunda ölen varsa, vatandır."
(M. Cemal Kuntay)
26 Şubat 2016 Cuma
AYNI HEDEFE YÜRÜYECEĞİZ
"HEPİMİZ AYNI HEDEFE YÜRÜYECEĞİZ...!"
AT SIRTINDA BİR SOHBET
Sultan 2. Bayezid’in küçük oğlu şehzade Selim İstanbul’dan uğurlanmıştı. Çok sevdiği ve saygı gösterdiği hocası Muhyittin Efendi ile birlikte Trabzon’a at sürüyordu. Bir ara Hocası söze başladı. ”Size bir sır vermek istiyorum şehzadem…duyulursa rakiplerin hem sizi hem de beni yaşatmazlar!”. Şehzade Selim hocasına baktı gerçektende yüzü endişeliydi. Bir mana veremedi sadece,
-Sizi dinliyorum hocam..aramızda kalacağından emin olabilirsiniz. Muhyittin Efendi anlatmaya başladı:
-Yıllar önce bir gün, Amasya’daki evinizin kapısına bir derviş geldi. Kılığından çok fakir olduğu anlaşılıyordu. Babanızla görüşmeye gelmişti. İzin vermediler. Bunun üzerine sözlerinin babanıza aktarılmasını istedi ve şöyle dedi.
“Bu gün bu evde bir erkek çocuk dünyaya gelecektir.Bu çocuk,ileride babasının yerine geçip padişah olacaktır.Çocuğun sırtında 7 tane ben olacaktır. Bu benler, 7 sultana baş eğdireceğine işarettir. Bugün bu evde doğan çocuk öyle bir çocuktur ki parça parça bulunan Müslümanları bir araya toplayıp cihana ün salacaktır.”
Şehzade Selim gülümseyerek dinliyordu. Hocasının sözleri bitince sordu.
-Hocam bu çocuk hala yaşıyor mu?
-Evet,şehzadem; yaşıyor.
-Peki adı nedir?
-Adı Selim’dir. Yani sizsiniz şehzadem…
Şehzade Selim’in kartal bakışları uzaklara daldı. Kesin ve kararlı bir sesle,
-Hocam.Eğer “Allah bize padişahlık verirse savaş meydanları kahramansız kalmayacaktır. Osmanlı namını ebedi kılacağız. Allah’ın adını ve İslam dininin adaletini bütün dünyaya yayacağız. Nice zaferler kazanıp ülkeler fethedeceğiz. Ama Hocam, en önemli işimiz ne olacak bilir misiniz? Dervişin de dediği gibi, dünyadaki bütün Müslümanları tek bir kılıç gibi etrafımızda toplamak olacak. Aynı Allah’a aynı Peygambere inananlar, ayrı ayrı hedeflere yürüyemezler. Biz onların aynı hedefe yürümelerini sağlayacağız. Hep bunu düşünür, bunu düşünerek uykularımızı feda ederiz.”
Şehzade Selim bunları söylerken gencecikti; henüz bıyıkları çıkmamıştı bile…
Ama çabuk büyüdü,serpildi ve padişah oldu. Sadece 8 yıl padişahlık yaptı. Ama bu 8 yıl 80 yıla bedeldi. Düşüncelerinin çoğunu gerçekleştirdi. Geri kalanını da oğlu Kanuni Sultan Süleyman tamamladı.
(Tarihimizden Yaşanmış Öyküler / Yavuz Bahadıroğlu)
AT SIRTINDA BİR SOHBET
Sultan 2. Bayezid’in küçük oğlu şehzade Selim İstanbul’dan uğurlanmıştı. Çok sevdiği ve saygı gösterdiği hocası Muhyittin Efendi ile birlikte Trabzon’a at sürüyordu. Bir ara Hocası söze başladı. ”Size bir sır vermek istiyorum şehzadem…duyulursa rakiplerin hem sizi hem de beni yaşatmazlar!”. Şehzade Selim hocasına baktı gerçektende yüzü endişeliydi. Bir mana veremedi sadece,
-Sizi dinliyorum hocam..aramızda kalacağından emin olabilirsiniz. Muhyittin Efendi anlatmaya başladı:
-Yıllar önce bir gün, Amasya’daki evinizin kapısına bir derviş geldi. Kılığından çok fakir olduğu anlaşılıyordu. Babanızla görüşmeye gelmişti. İzin vermediler. Bunun üzerine sözlerinin babanıza aktarılmasını istedi ve şöyle dedi.
“Bu gün bu evde bir erkek çocuk dünyaya gelecektir.Bu çocuk,ileride babasının yerine geçip padişah olacaktır.Çocuğun sırtında 7 tane ben olacaktır. Bu benler, 7 sultana baş eğdireceğine işarettir. Bugün bu evde doğan çocuk öyle bir çocuktur ki parça parça bulunan Müslümanları bir araya toplayıp cihana ün salacaktır.”
Şehzade Selim gülümseyerek dinliyordu. Hocasının sözleri bitince sordu.
-Hocam bu çocuk hala yaşıyor mu?
-Evet,şehzadem; yaşıyor.
-Peki adı nedir?
-Adı Selim’dir. Yani sizsiniz şehzadem…
Şehzade Selim’in kartal bakışları uzaklara daldı. Kesin ve kararlı bir sesle,
-Hocam.Eğer “Allah bize padişahlık verirse savaş meydanları kahramansız kalmayacaktır. Osmanlı namını ebedi kılacağız. Allah’ın adını ve İslam dininin adaletini bütün dünyaya yayacağız. Nice zaferler kazanıp ülkeler fethedeceğiz. Ama Hocam, en önemli işimiz ne olacak bilir misiniz? Dervişin de dediği gibi, dünyadaki bütün Müslümanları tek bir kılıç gibi etrafımızda toplamak olacak. Aynı Allah’a aynı Peygambere inananlar, ayrı ayrı hedeflere yürüyemezler. Biz onların aynı hedefe yürümelerini sağlayacağız. Hep bunu düşünür, bunu düşünerek uykularımızı feda ederiz.”
Şehzade Selim bunları söylerken gencecikti; henüz bıyıkları çıkmamıştı bile…
Ama çabuk büyüdü,serpildi ve padişah oldu. Sadece 8 yıl padişahlık yaptı. Ama bu 8 yıl 80 yıla bedeldi. Düşüncelerinin çoğunu gerçekleştirdi. Geri kalanını da oğlu Kanuni Sultan Süleyman tamamladı.
(Tarihimizden Yaşanmış Öyküler / Yavuz Bahadıroğlu)
13 Aralık 2015 Pazar
SIRRINI VERME
"Her gördüğün ata sakın deme binektir. Sırrını verme dostuna, bazıları gevşektir. Eşeğe altın semer de vursan; eşek yine eşektir."
(Ziya Paşa)
24 Ekim 2015 Cumartesi
Önümüzde Efendimiz (sas) yürürken...
...Yavuz Sultan Selim, ordusuyla beraber Mısır seferine çıkmıştı. Mısır’ın merkezi Kahire’ye ulaşmak için Sina Çölü’nü geçmek gerekiyordu. Kurak ve çorak bu çölü geçmek neredeyse imkânsız gözüküyordu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Yavuz, Sina Çölü’nü ordusuyla geçmeye kararlıydı. Ordu içinde bunun imkânsız olduğunu söyleyenlerolduysa da onları susturmasını bildi. Sina Çölü’nü geçerken yaşanan şu vaka ibretliktir:
Sina Çölü’nde yıllardan beri yağmur yağmamasının verdiği kuraklıkla, müthiş sıcaklık ve kum fırtınası vardır. Çölde ilerlerken Sultan Selim Han, bir ara atından iner. Sultanın ardından tüm devlet adamları da attan iner. Başta Sultan Selim Han ve tüm ordu, kurak ve çorak Sina Çölü’nde yayan yürümektedir. Ordu harap ve bîtab hâle gelmiştir. Fakat Yavuz, büyük bir edeb ve huşu içinde yürümeye devam etmektedir. Sebebi sorulunca; bütün heybet ve azametinden sıyrılıp, sükunet ve edeple şöyle der: “Önümüzde, Fahr-i Kâinat Resûlullah Efendimiz Hazreti Muhammed yürümükteyken, at üstünde gitmekten hayâ ederim!” Yavuz ve ordusu bir hafta gibi kısa bir sürede Sina Çölü’nü geçerek tarihte eşine az rastlanır bir başarıya imza atmışlardır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)