12 Kasım 2015 Perşembe

İKİ TÜRK BİR ARAYA GELİRSE


"İki Yahudi bir araya gelirse şirket, iki Türk bir araya gelirse devlet kurar"
(Çin Atasözü)

Bayrak Şiiri

Türk Bayrağı, Bayrak Şiiri, Hareketli Türk Bayrağı, Hareketli gif

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
Arif Nihat Asya

11 Kasım 2015 Çarşamba

DOĞRULUK

hayat, başarı, çalışkanlık

"İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak, doğruların yardımcısıdır."
(Ali Fuad Başgil)

İLİM ÖĞRENMEK

kitap, okumak,
"Ey oğlum! Alimlere karşı öğünmek, akılsızlarla inatlaşmak ve meclislerde, toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme! İhtiyacım yok diyerek de ilmi terk etme."
Hz. Lokman (as)

Allah Kullarını Sever

Kalp, Allah Aşkı, Aşk,

"Bütün insanlar seni kendi menfaati için ister, Allah (cc) ise seni senin menfaatin için ister."
Abdülkadir Geylani (rh)

Ana terketmez...

üzgün insan, kırık kalp, sıkıntı, keder,
"Öğrendik ki, iki şey asla terketmezmiş insanı: Biri yanındaki ANA, diğeri kalbindeki YARA."
(Ataol Behramoğlu)

10 Kasım 2015 Salı

Tevazunun zirvesi...

Kitap, gökyüzü, zirve
"Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım, başım göğe değerdi."

İmam-ı Azam Ebu Hanife (rh)

(Bu söz Hanefi Mezhebinin en büyük Fıkıh Alimine ait ama gösterilen tevazu takdire değer. Üzerinde düşünmemiz gerekli...)

Aşk

Gül, Güzellik, Aşk, Mutluluk, Romantizm
"Öyle ucuz değil Gül koklamak... Gül tutan ele diken batmalı... Bir AŞK'a Gönül veren O AŞK'ın kapısında Yatmalı..."
(Necip Fazıl Kısakürek)

Atatürk'ün Dinimizle ilgili görüşü...

Atatürk, Mustafa Kemal Atatürk, Karizma, Güzel Fotoğraf,
"… Bizim dinimiz en makul ve tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabiî olabilmesi için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur."

Mustafa Kemal Atatürk
31.01.1923 İzmir’de Halk ile Konuşma

9 Kasım 2015 Pazartesi

Vatan

Vatan, Bayrak, Mehmet Akif Ersoy

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
(Mehmet Akif ERSOY)

7 Kasım 2015 Cumartesi

BİZİM MİLLETİMİZ ÜÇ ŞEY İÇİN KINA YAKAR...

kınalı kuzu, türk askeri, komando

* Kurbanlığa kına yakar; Allah’a yakınlığın işareti olsun diye. 
* Gelinin eline kına yakar; Kocasına, ailesine bağlı ve yakın olsun diye. 
* Askere giden yiğitlerine kına yakar; Vatanına bağlı ve ALLAH'a KURBAN olsun diye...

6 Kasım 2015 Cuma

KORE SAVAŞINDA ESİR MEHMETÇİKLERİN DAYANIŞMASI

Türk Bayrağı, Kore Savaşı, Çin, Türk Askeri
ABD'de Eugene Kinkead, Kore Savaşı ile ile ilgili yazdığı kitapta diyor ki:

"...Çinliler'e esir düşmüş ABD'li 7190 askerden üçte biri düşmanla işbirliği yapmış, bu esirlerden 2730'u şartlara direnemeyerek ölmüştü. Subaylar esir arkadaşlarını öldürmüş, hastalara ve açlara arkadaşları yardım etmemişti.

ABD'li esir askerler, memlekete bağlılıklarını, dayanışma duygularını, âmirlerine itaat duygularını tamâmen yitirmişler, yardımlaşma tamamen bitmişti. Kuvvetliler, zayıfların elinden yiyeceklerini bile alıyordu.

229 kişiyle Çinliler'in elindeki üçüncü büyük esir grubu Türkler'di. Türkler, 229 kişi girdikleri esir kampından 229 kişi çıkmışlardı, hem de yaralılarını tedâvi ederek. Türkler'in esir subayı, Çinli komutana; "Türk askerlerine ancak benim vasıtamla emir verebilirsin, onları öldürebilir, fakat istemedikleri şeyleri yaptıramazsın. Beni öldürürsen, en kıdemli asker komutan olur, onu öldürürsen ondan sonraki. Bu tek kişi kalıncaya kadar devam eder ve emir-komuta zincirine riâyet etmeden bizimle diyalog kuramazsın." demişti.

Türkler, birbirlerine müthiş destek oluyorlardı. Herşeylerini paylaşıyorlardı. Hastalarına sahip çıkıyorlardı. Bir hasta Türk esirinin yanında mutlaka sağlam 2 Türk esiri bulunuyordu. Hastanın her türlü ihtiyâcı bu 2 esir tarafından karşıllanıyordu. Soğuk günlerde, ABD'li hasta esirler, soğuk ve açlıktan ölürken; Türkler, hastaları insan bedeninden meydana getirdikleri etten duvarlar içine alarak koruyorlardı. Kendileri de soğuktan korunmak için birbirleriyle güreş tutuyorlardı. Hem de sanki esir değil de kendi memleketlerinde, sevdikleri arasında güreş tutuyormuş gibi nârâ atarak. Onların bu güreşleri, korkusuzca nârâ atmaları, kendilerinde nârâ atacak gücü bulmaları, Çinli askerleri korkutuyordu. Türklere sataşmaktan çekiniyorlardı. Bu güreşler, onları güçlü ve birbirine bağlı kılıyordu..."

(Kaynak: Türkiye Gazetesi, 16 Nisan 1998 ve Türkiye Gazetesi Takvimi, 12 Kasım 1999)

İyi ve kötü insanın değeri

avuç,el,animasyon
"İyi ve kötü insana aynı değeri vermek doğru değildir, bu suretle birincisini iyilikten soğutur, ikincisini kötülük yolunda cesaretlendirirsin..."
Hz. Ali (r.a)

Kalbi Kırıkların hatırını sor

kırık kalp, kalp, aşk

"Kalbi kırıkların hatırını sor, onları sevindir. Bir gün gelir senin de gönlün incinir."
(Sa'dî-i Şîrâzî)

4 Kasım 2015 Çarşamba

Sarı Saçlım Mavi Gözlüm (Erdoğan Aygün)


DÜŞMANLARI BİLE OSMANLI'NIN ADALETİNE GÜVENİYORDU...


Boğdan Beyi Büyük Stefan, 16. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolayı Katolik Avrupa tarafından kendisine "Hıristiyanlığın şövalyesi" ünvanı verilen ve kahraman kabul edilen bir kişiydi.

Boğdan Beyi Stefan ölüm döşeğine düşünce evlatlarına gayet ibretli bir şekilde şu nasihati verir.

"Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız. Asla Rus'a yanaşmayın. Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi TÜRKLERE EMANET EDİN. ADİL ve MERHAMETLİDİRLER..."

Gördüğünü herkes sever


"Gördüğünü herkes sever: Sen onda kimsenin görmediğini bulacaksın.Eğer gerçek 'AŞK' istiyorsan; TEN'e değil, KALBE dokunacaksın."

(Bob Marley)

3 Kasım 2015 Salı

Tesadüf mü?

"Ey insan! İnsan isen, şu güzelliklere, tabiatı, tesadüfü, abesiyeti, dalaleti karıştırma; çirkin etme, çirkin yapma, çirkin olma...!"
(Bediüzzaman Said Nursî)

Gönül Yapmak


"Bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden, bâri bir gönül yıkılmasın dilinden."
Hz. Mevlana (rh)

Görünüşe aldanma...


"Görünüşe aldanma; Çünkü hiçbir şey göründüğü gibi degildir. Bugün sana hayat veren su; Yarın seni boğabilir..."

Hz. Mevlana (rh)

* SEV DE GEL EVLADIM SEV DE GEL...

Bir gün bir genç, Hz. Mevlana'nın kapısına gelip;
- "Beni müridliğe kabul buyurun efendim" diyerek niyazda bulunur…
Hz. Mevlana gence bakar ve
- "Hiç aşık oldunuz mu evladım?" diye sual eyler.

Genç şaşkın bir halde ne diyeceğini bilemez.
Hz. Mevlana, müridliğe kabul edilmesi için önce bir kulu sevmiş olması gerektiğini söyler ve genci geri gönderir.
Genç ne yapacağını bilemez bir hal içinde ertesi gün tekrar tekkenin kapısını çalar ve isteğini yeniler.
Hz. Mevlana sualinde ısrarlıdır ve genci tekrar geri gönderir.
Üçüncü gün genç dayanamaz ve Hz. Mevlana'ya bu isteğinin hikmetini sorar.

Hz. Mevlana mütebessim bir çehreyle müride döner ve
- "Bir kulu dahi sevmekten aciz olan, nasıl yüceler yücesi ALLAH"a aşık olmaya yol bulur?
Bir kulun ateşine yanmamış gönül, yüceler yücesinin aşkını nasıl bilsin de yansın?
"SEV de GEL Evladım SEV de GEL…"

2 Kasım 2015 Pazartesi

İstediğin bir şey olmuyorsa...

"İstediğin bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur" 
Hz. Mevlana (rh)

1 Kasım 2015 Pazar

Ezan dinmez, bayrak inmez...

Bu da Türk düşmanlarına, Bayrak düşmanlarına bizim mesajımız. O bayrağı indirmek o kadar kolay değil... Ne yaparsanız yapın o Bayrak Allah'ın izniyle daima dalgalanacak...

31 Ekim 2015 Cumartesi

Gönül kazanmak için


"Giremediğin gönül senin değildir, gönül yalnız gönül vermekle alınır. Gönül istiyorsan, önce gönlünü vereceksin."Hz. Ali (r.a.)

30 Ekim 2015 Cuma

Adalet Terazisi

"Adalet terazisini eğip bükenler, menfaatlerine göre kullananlar, hiç mi düşünmezler o terazi bir gün kendilerini de tartacak."
(Şükrü Aygün)

Mevla'yı özleyen gönül...

"Mevla'yı özleyen gönül ya hüznü bekler ya da hüzündedir. Bela, gam ve keder Mevla'nın sevdiklerine gösterdiği kamçıdır. Vurdukça kendine çeker."

(İmam-ı Rabbani)

28 Ekim 2015 Çarşamba

NASİP ÇEŞMESİ...

(Çok güzel ve yaşanmış gerçek bir olay lütfen okuyun.)

...Bir ramazan günüdür. Sultan Mahmut halkın kendisini tanıyamayacağı bir kıyafetle dolaşmaktadır. Bir ayakkabıcı dükkanından gelen ses dikkatini çeker padişahın. İhtiyar bir adam elindeki çekici boş örse vururken şöyle mırıldanmaktadır.

- Tıkandı da tıkandı, tıkandı da tıkandı…

Sultan Mahmut selam verip içeri girer:

- Hayrola baba, nedir tıkanan?

İhtiyar elindeki çekici boş örse vurmaya devam ederek:

- Sorma be evlat, der, tıkandı da tıkandı.
(Kırış kırış alnı, bembeyaz sakalıyla nur yüzlü bir ihtiyardır bu.)

Bundan iki-üç sene önceydi evlat, bir rüya gördüm. Çok büyük bir şadırvan vardı. Her tarafında irili-ufaklı çeşmeler… kiminden oluk oluk su akıyor, kiminden damla damla, kiminden iplik gibi. Nedir bu, diye sordum. Nasip çeşmesi, dediler. Oluk oluk akan padişahın nasibiymiş. Diğeri filan sadrazamın, öteki bilmem kimin… Gözüm bir çeşmeye takıldı o sıra. Arada bir tek-tük damlalar düşen bir çeşmeydi bu. Bu kimin, dedim. Senin çeşmen dediler.

İhtiyarı dinliyor görünse de, gülmesini zor tutuyordu padişah:

- Eee?..

- Oradan bir odun parçası buldum, çeşmenin ağzını açmak için zorlarken, odun kırılıp iyice tıkamasın mı çeşmeyi!.. Damla düşmez oldu. O günden beri böyleyim işte evlat.

Elindeki çekici örse vurmaya devam etti ihtiyar adam:

- Tıkandı da tıkandı…

Padişah sevmiştir bu tuhaf ihtiyarı. Saraya döndüğünde bir hindi dolması hazırlatır. İçinde çil çil altınlar olan bir hindi dolması. Dükkanı tarif edip hindiyi gönderir, neticeyi beklemeye başlar.

Tıkandı baba sevinir hediyeyi görünce. Nihayet nasibim açıldı der. İftara az bir zaman kala bu hindiyle bir iftar etmektense bunu satar, üç günlük yiyecek alırım diye düşünür. Hindiyi üç-beş akçeye satar.

Hadiseyi duyan Sultan Mahmut, gülmeye başlar, adamlarına yeni bir emir verir.

- Hemen bir tepsi baklava hazırlayın, her dilimin altına bir altın koyup götürün ihtiyara…

Tıkandı Baba, hindiyi sattığı komşusuna baklavayı da birkaç akçeye satar. Mutludur artık, nihayet nasibi açılmıştır işte. Padişah ise ihtiyarın saflığına kızmaya başlar:

- Getirin bana o ihtiyarı!

Tıkandı Baba Padişah’ın huzuruna getirilir. Olanı-biteni bir bir anlatır padişah. İhtiyar adam çok üzülür. Ellerini dizlerine vurarak dövünmeye başlar:

- Tıkandı da tıkandı, tıkandı da tıkandı…

Onun bu halini gören Sultan Mahmut bir kez daha merhamete gelir. Vezirine işaret verir. Hazine dairesinden bir altın sandığı, bir de kürek getirilir. İhtiyar küreği sandığa daldırıp çıkartacak, küreğin içindeki altınlar onun olacaktır.

Tıkandı Baba sevinir. Padişah’a dualar ederek heyecanla sandığa daldırır küreği. Sandıktan çıkardığında ise oracığa yığılır, bayılıverir. Zira heyecandan küreği ters daldırmıştır Tıkandı Baba. Ve küreğin sırtında tek bir altın vardır! O altında heyacandan küreği titretince yere düşmüştür...

Sultan Mahmut nasipsizliğin deyimi olarak kalacak olan sözünü orada söyler işte.

- Vermezse MABUD, neylesin MAHMUT...

27 Ekim 2015 Salı

İSTEMEYİ BİLMEK GEREK...


Sultan Mahmut Üsküdar sırtlarında dolaşmaya çıkmıştır. Kalabalığın arasından bir çocuğu çağırır, kesesinden çıkardığı bir altını uzatır. Çocuk almak istemez. Padişah sebebini sorar. Çocuk der ki: 

- Ailem bu altını görünce nereden bulduğumu sorarlar, hırsızlık yaptığımı zannederek döverler beni. 

Şaşırır padişah:

- Evladım, benim verdiğimi söylersin sen de.

- O hiç olmaz sultanım. Padişahın verdi mi bir tek altın vermeyeceğini onlar da bilirler..

Üslup önemli, istemeyi bilmek zor iş.

Çocuk mu? Kesenin tamamını almış tabii ki…

Kusurları görmek...


"İnsanlar BAŞKALARININ KUSURLARINI görmek hususunda keskin gözlere sahip kartallara benzerler,
KENDİ KUSURLARINI görmekte ise başını kuma gömen deve kuşuna...!"(Hz. Mevlana)

26 Ekim 2015 Pazartesi

Sert Konuşma!

"Tatlı konuşan kimse ile sert konuşma. Barış kapısını çalanla kavga çıkarma."
(Sadi Şirazî)

Asım'ın Nesli...

...Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: 
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek. 
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... 
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, 

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.


Mehmet Akif Ersoy

Kırık Mızrab Ya Muhammed (sav)


Kırık Mızrab Ya Muhammed (s.a.v)

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi,
Ey Yetimler Yetimi,

Ey Garibler Garibi,
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın Ey Rasul,
Nerde kaldın Ey Nebi.
Günler ne günlerdi Ya Muhammed
Çağlar ne çağlardı?
Daha dünyaya gelmeden,
Mü'minlerin vardı.
Ve bir gün ki gaflet,
O, Çöller kadardı,
Halime'nin kucağında,
Abdullah'ın yetimi,
Amine'nin emaneti ağlardı!
Hatice'nin goncası
Aişe'nin gülüydü,
Ümmetinin göz bebeği,
Göklerin Rasulüydün
Elçi geldin, elçiler gönderdin,
Ruhunu Allah'a
Elini ümmetine verdin
Beçiğin, yurdun yuvan...
Mekke de bunalırsan
Medine'ye göçerdin
Vicdanlar sakat çıkmadan,
Ya Muhammed yarına
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel,
Adem oğullarına!
Gel Ey Muhammed bahardır.
Dudaklar ardına saklı, aminlerimiz vardır,
Hac'dan döner gibi gel, Miraç'dan iner gibi gel,
Bekliyoruz yıllardır...


(Arif Nihat Asya)

Sevgi fedakarlıktır.

"Uğruna fedakârlık yapmadığın sevgiyi yüreğinde taşıyıpta kendine yük etme''Hz. Mevlana (rh)