Alim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Alim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2023 Pazartesi

KİBİRLİ ALİMLE GEMİCİNİN HİKAYESİ

KİBİRLİ ALİMLE GEMİCİNİN HİKAYESİ,deniz,göl,kayık,gemi,yüzme bilimi,alim,gemici,gurur,kibir,nahiv alimi,manzara,

Bir nahiv (dilbilgisi) âlimi gemiye binmişti. Sefer esnâsında ilmine mağrur bir şekilde gemici ile sohbete koyuldu. Gemiciye zaman zaman muhtelif suâller sordu ve muhâtabından cevabını alınca da gemiciye karşı ilmiyle iftihâr etmek üzere:

"-Yazık! Ömrünün yarısını câhilliğin yüzünden hebâ ve ziyân etmişsin." diyerek onunla istihzâ etti.

Temiz kalpli gemicinin, bu küçük düşürücü davranışa gönlü kırıldı ise de olgunluk gösterip nahivciye cevap vermedi, sustu. Derken şiddetli bir fırtına çıktı ve gemiyi müthiş bir girdabın içine sürükledi. Herkesi büyük bir telaşın kapladığı o hengâmede gemici, nahivciye döndü ve:

"-Ey üstad, yüzme bilir misin?" diye sordu.

Nahivci, solmuş sararmış bir vaziyette titrek bir sesle kekeledi:

"-Hayır bilmem!.." dedi.

Bunun üzerinde gemici, mahzun bir edâ ile şu mukâbelede bulundu:

"-Nahiv bilmediğim için benim yarı ömrüm mahvolmuştu, öyleyse şimdi senin bütün ömrün mahvoldu. Zîrâ gemimizin bu girdaptan kurtulma imkânı yoktur. Ey nahivci, bu deryâda nahivden ziyâde yüzme ilminin daha faydalı ve zarûrî olduğunu bilmiyor muydunuz?.."

26 Eylül 2022 Pazartesi

İNSANIMIZIN “HAVA” ARACI (İHA)

iha,siha,ilim,zalim,alim,türk milleti,türk askeri,ebabil,zümrüdü anka,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,
İNSANIMIZIN “HAVA” ARACI (İHA)

İlimden 'i-yi' aldılar önce. Milletimizin bahtına hep iyi günleri getirmek, dünyanın tahtına iyiliği geçirmek için yola çıktılar. “Yerli yerinde” atılan adımlarla göklerin ufkuna ‘çıkar’ oldular.

Hayallerin en ‘ha’sına kuruluydu saatleri. Zalimin kabusu olurken rüyaları, mazlumun hatırında hep hayra yoruldular.

Sonra azmin “a!”sına açık bıraktılar hayret ve hayranlığın yol ağzını. “Teker teker” geçtiler engelleri köklerinden aldıkları güçle. Batılın bayrağını paspas etmek için semavi göndere kanatlandılar.

Önce İHA oldular. Sonra savaşın değil sulhun silahını kuşanıp selamın, sevginin en öz-gür 'se’sini eklediler meydan okuyuşların diline. SİHA oldular. Hakkın, haklının, hakka'niyet'in kulaklarını çınlattılar.

‘İnsansız hava aracı’ydı önceki isimleri. Kabarttılar sevginin, merhametin “Ana dolu” göğsünü. Çok geçmeden kıvancın, gururun hava sahasında “İnsanımızın ‘Hava’ Aracı” oldular.

Haydi İHA-SİHA!

Uç yeniden en uç-üç noktalara… Ay yıldızdan getirdiğin umut ışığıyla dağıt kara bulutları.
Kuş misali kanatlan en “uç ak”lara… “Kuşluk” vaktinin serinliğini, aydınlığını getir zulmetin ateşiyle kavrulmuş gönüllere…
Bir güvercin gibi yuvanı kur yeniden Sevr önüne... Koru ardında saklı olan Yâr-i Gar’in davasını.
Ebabil ol... Taşa tut Hacer Hacer örülmüş Kâbeyi yıkmaya can atan ebreheleri.
Zümrüd-ü Anka gibi taşı zaferleri kaftan kafa.
Miraç ol Burak gibi.. Allah’tan başkasının önünde eğilmeyen yiğitlerin secdelerine.
Haydi tekrar tekrar uçur bizi sevinçten havalara.
Bütün dünya dönüp dönüp izlesin sema gösterini.
Bİ DAHA… Bİ DAHA…
Osman YAZICI

 

22 Ekim 2021 Cuma

AHİR ZAMAN ŞEYHLERİ

ahmed yesevi, hoca yesevi, şiir, şair, alim, şeyh, mümin, türkistan fatihi, gönüllerin fatihi, ahir zaman şeyhleri

Ahir Zaman Şeyhleri

Durmaz keramet satar
Ahir zaman şeyhleri
Her gün battıkça batar,
Ahir zaman şeyhleri

Farzı geriye atar,
Nafile oruç tutar,
Dini paraya satar,
Ahir zaman şeyhleri

Beline kuşak bağlar,
Sözleri yürek dağlar
Para toplarken ağlar,
Ahir zaman şeyhleri

Ağlaması göz boyar,
Her gün ayağı kayar,
Kendini adam sayar,
Ahir zaman şeyhleri

Başına sarık sarar,
Kendine mürit arar,
İlmi yok neye yarar,
Ahir zaman şeyhleri

Dünyaya kucak açar,
Zoru görünce kaçar,
Her yere küfür saçar,
Ahir zaman şeyhleri

Şeyhlik ulu bir iştir,
Hakka doğru gidiştir
Yaklaşılmaz ateştir,
Ahir zaman şeyhleri

Salih şeyhler nerdedir,
Kötüler her yerdedir,
Hak yoluna perdedir,
Ahir zaman şeyhleri

Hoca Ahmed Yesevi Hazretleri

30 Ekim 2019 Çarşamba

MUHTEŞEM BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ...

hüseyin yılmaz, prof, hoca, bilim adamı, alim, einstein, albert einstein, başarı öyküsü, mutheşem hikaye, einsteini yenen adam, denizli, acıpayam, amerika, usa, abd,
MUHTEŞEM BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ...

Hikaye 1936 yılında Denizli'nin Acıpayam ilçesinde görevli öğretmenlerin pikniğe gitmeleriyle başlıyor.

Öğretmenler piknik yaparken keçilerini otlatan küçük bir çoban çocukla karşılaşır. Çobanı yanlarına davet edip çay ikram ederler ve ismini sorarlar.

Küçük çoban ürkek bir sesle cevap verir: Hüseyin...
Hüseyin’e öğretmenler yanlarındaki gazeteyi verip okumasını isterler. O tarihlerde okuma yazma bilenlerin sayısı o kadar azdır ki... Okuma öğrenenlerin diplomaları bizzat valiler tarafından imzalanır...
Hüseyin okuma bilmediği için gazeteyi eline almayı kabul etmez...
Öğretmenler bu kez yaşını ve neden okula gitmediğini sorar...
12 diye cevap verir ve ekler: 3 yaşımda annemi kaybettim, 11'imde de babamı...
Hüseyin ile süre sohbet eden öğretmenler, çocuğun aslında çok zeki olduğunun farkına varırlar. Mutlaka okuması gerektiğini tembih ederler... Hüseyin, karşılaştığı öğretmenlerin verdiği destek ve heyecanla Denizli’de parasız yatılı okumaya başlar. Bir süre sonra katıldığı bir matematik yarışmasında Hüseyin’e bir kitap hediye edilir. Hüseyin kitabı bir gecede bitirir.
Ertesi gün Fen Bilgisi öğretmenine gider, "Bu kitapta eksiklik var” der... Öğretmen şaşırır. Çünkü Hüseyin’in bahsettiği eksiklik, Görecelilik Teorisi hakkındadır. Söz konusu teorinin önemli bir parçasının kitapta olmadığını fark etmiştir Hüseyin. Fen öğretmeni konuyu İTÜ'nde kendi hocası olan rahmetli fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na mektup yazarak iletir. Nusret hocadan şu yanıt gelir: “Hüseyin liseyi bitirince İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği'ne gelsin”
Ve Hüseyin mezun olunca İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği'ne gider. Denizlili öksüz ve yetim çoban Hüseyin, orada da birtakım çalışmalar yapar ve çalışmalarını hocaları anlayamaz. Hocalarından biri, "Bu çalışmalarını bilse bilse Amerika Boston'daki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (MIT) görevli Prof. Dr. Morse bilir' deyip mektupla ona gönderir.
Prof. Morse’dan da şöyle bir cevap gelir: “Hüseyin’in bu yaptığını 5 sene önce bir grup buldu, ama bunu Hüseyin’in tek başına bulması olağanüstü bir şey. Biz Hüseyin’in tüm masraflarını karşılayacağız, Amerika’ya gelsin”
Yıl 1952... Hüseyin yüksek elektrik mühendisi olmuştur. Anne baba yok. Köyünün insanları son derece fakir. Bir gazete kampanya yapar ve toplanan parayla Hüseyin Amerika'ya giden bir gemiye bindirilir. Hüseyin, MIT’te Prof Morse’un karşısına geçer. Morse, Hüseyin’in tez hocası olacak ama Hüseyin’in İngilizcesi de iyi değil. Anlayamıyor pek Morse’un dediklerini. Hocasına “Write on the blackboard” der. Prof. Morse da Hüseyin’in tez konusu olacak konuyu tahtaya yazar ve Hüseyin de bunu defterine geçirip üniversiteden ayrılır. MIT’te genelde tez konuları 5 senede, 9 senede bitirilebiliyor olmasına rağmen Hüseyin çalışmasını 3 ay sonra bitirip hocasının karşısına çıkar. Morse birkaç gün sonra tezi inceleyip Hüseyin’i çağırır. “Senin tezin bitti. Ancak burası MIT. Biz burada böyle hemen doktora diploması veremeyiz. Sen git istediğin dersleri al, 2 sene sonra gel” der.
Hüseyin 2 sene sonra doktorasını alıp bu kez Princeton Üniversitesi'ne gider. Orada ünlü fizikçi Albert Einstein ile birlikte çalışır.
Birkaç yıl sonra Boston’a geri dönüp icatları destekleyen bir firmada çalışmaya başlar. Burada bilgisayarlar ile konuşmanın onlara talimat vermeye yönelik projeler yürütür. Sesle kumanda edilen bilgisayarı ilk defa 1960’ların başında Hüseyin Yılmaz yapar.
1958 yılında, çalışmalarını yakından takip ettiği Albert Einstein’in kendisi kadar ünlü fonksiyon teorisinde eksikler tespit eder ve bunu bir mektupla kendisine bildirir. Ancak mektup ulaşmadan Einstein ölür.
Yılmaz, bu hatayı ünlü bir bilim dergisinde yayımlayınca akademik dünyada adeta kıyamet kopar. Bilim dünyası ikiye bölür ve Einstein’in kuramına karşı Yılmaz kütle çekim kuramı da literatüre girer. 27 Ocak 2013'te ise ABD'de vefat eder.

Bugün dünyada çok popüler olarak kullanınan Siri, Google Now, Cortana gibi bütün programlardaki sesli komut sistemin mucidi Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz'dır...

A GREAT STORY OF SUCCESS ... 
The story starts in 1936 when the teachers working in Acıpayam district of Denizli go to a picnic. While the teachers are having a picnic, they meet a small shepherd boy grazing their goats. They invite the shepherd to their side and offer tea and ask for his name. The little shepherd answers in a timid voice: Hüseyin ... Teachers ask Hüseyin to read the newspaper next to them. At that time, the number of people who can read and write is so small ... The diplomas of the learners are signed by the governors themselves ... Hüseyin refuses to take the newspaper because he can't read ... This time the teachers ask about her age and why she didn't go to school ... She answers 12 and adds: I lost my mother when I was 3, and my father when I was 11 ... Teachers who chat with Hüseyin for a while realize that the child is actually very intelligent. Hüseyin begins reading boarding in Denizli with the support and enthusiasm of the teachers he meets. After a while, Hüseyin was presented with a book in a mathematics competition. Hüseyin finishes the book overnight. The next day, the science teacher goes, "There is a deficiency in this book," he says ... The teacher is surprised. Professor Nusret Kürkçüoğlu, who is a late professor of physics, answered this question: “When Hüseyin finished high school, he should come to Istanbul Technical University Electrical Engineering”. And when Hüseyin graduates, he goes to Istanbul Technical University Electrical Engineering. The orphaned and orphaned shepherd Huseyin from Denizli does some work there and his teachers cannot understand his work. One of his professors said, "If he knew about this work, Professor Morse, who works at the Massachusetts Institute of Technology (MIT) in the United States of America, would send it to him.Professor Morse also answers: grup Hüseyin did this five years ago, a group found, but it is extraordinary to find Hüseyin alone. We will cover all the expenses of Hüseyin, let him come to America ” Year 1952 ... Hüseyin has been a high electrical engineer. No parents. The people of the village are extremely poor. A newspaper campaigned and with the money collected, Hüseyin was put on a ship to America. Hüseyin confronts Prof Morse at MIT. Morse will be Hüseyin's thesis teacher, but Hüseyin's English is not good either. He doesn't quite understand what Morse says. He says to his teacher “Write on the blackboard”. Professor Morse also writes the topic that will be the subject of Hüseyin's thesis on the blackboard, and Hüseyin leaves it in his notebook and leaves the university. Although the thesis topics can be completed in 5 years and 9 years in MIT, Hüseyin finishes his studies 3 months later and comes before his teacher. Morse examines the thesis a few days later and calls Hüseyin. “Your thesis is over. But this is MIT. We can't give a doctorate right here. You go and get the lessons you want, come two years later. ” After two years, Hüseyin got his PhD and went to Princeton University. There he works with the renowned physicist Albert Einstein. A few years later, he returned to Boston to work for a firm that supported the inventions. Here we conduct projects aimed at instructing them to talk with computers. Hüseyin Yılmaz made the voice-controlled computer for the first time in the early 1960s. In 1958, he discovered deficiencies in the theory of function as famous as Albert Einstein himself, whom he followed closely and reported to him in a letter. But Einstein dies before they reach the letter. When Yılmaz published this error in a famous science journal, the apocalypse broke out in the academic world. The world of science divides in two and Einstein's theory versus Yılmaz's gravitational theory enters the literature. He passed away on 27 January 2013 in the USA. Siri, which is very popular in the world today, is the inventor of the voice command system in all programs such as Google Now, Cortana. Dr. Hüseyin Yılmaz ...

10 Aralık 2017 Pazar

GÖSTERİŞ İÇİN AMEL EDENLERİN ACI SONU...

gösteriş, riya, ihlas, dini hikaye, hadis, hadisi şerif, şehit, zengin, alim


GÖSTERİŞ İÇİN AMEL EDENLERİN ACI SONU...

Ebû Hu­rey­re -ra­dı­yal­lâ­hu anh-, ibâ­det­le­rin­de ih­lâ­sı kay­be­dip, ben­lik ve he­vâ­la­rı­nı öne çı­kar­tan kim­se­le­rin âkı­be­ti hak­kın­da Haz­ret-i Pey­gam­ber -sal­lâl­lâ­hu aley­hi ve sel­lem-’in şöy­le bu­yur­du­ğu­nu ha­ber ver­mek­te­dir:

“Kı­ya­met gü­nü he­sâ­bı ilk gö­rü­le­cek ki­şi, şe­hid düş­müş bir kim­se olup hu­zu­ra ge­ti­ri­lir. Al­lâh Te­âlâ, ona ver­di­ği nî­met­le­ri ha­tır­la­tır, o da ha­tır­lar ve bun­la­ra ka­vuş­tu­ğu­nu îti­raf eder. Ce­nâb-ı Hak:

«– Pe­ki bun­la­ra kar­şı ne yap­tın?» bu­yu­rur.

O kim­se:

«– Şe­hid dü­şün­ce­ye ka­dar Sen’in uğ­run­da ci­hâd et­tim.» di­ye ce­vap ve­rir.

Ce­nâb-ı Hak:

«– Ya­lan söy­lü­yor­sun. Sen, ne kah­ra­man adam de­sin­ler di­ye sa­vaş­tın, o da de­nil­di.» bu­yu­rur. Son­ra em­ro­lu­nur da o ki­şi yü­züs­tü ce­hen­ne­me atı­lır.

Bu de­fa ilim öğ­ren­miş, öğ­ret­miş ve Kur’ân oku­muş bir ki­şi hu­zû­ra ge­ti­ri­lir. Al­lâh Te­âlâ ona da ver­di­ği nî­met­le­ri ha­tır­la­tır. O da ha­tır­lar ve îti­râf eder. Ona da:

«– Pe­ki bu nî­met­le­re kar­şı­lık ne yap­tın?» di­ye so­rar.

O ise:

«– İlim öğ­ren­dim, öğ­ret­tim ve Sen’in rı­zân için Kur’ân oku­dum.» ce­vâ­bı­nı ve­rir.

Ce­nâb-ı Hak:

«– Ya­lan söy­lü­yor­sun. Sen, âlim de­sin­ler di­ye ilim öğ­ren­din, ne gü­zel oku­yor de­sin­ler di­ye Kur’ân oku­dun. Bun­lar da se­nin hak­kın­da söy­len­di.» bu­yu­rur. Son­ra em­ro­lu­nur, o da yü­züs­tü ce­hen­ne­me atı­lır.

(Da­ha son­ra) Al­lâh’ın ken­di­si­ne her çe­şit mal ve im­kân ver­di­ği bir ki­şi ge­ti­ri­lir. Al­lâh Te­âlâ ver­di­ği nî­met­le­ri ona da ha­tır­la­tır. O da ve­ri­len nî­met­le­ri ha­tır­lar ve îti­râf eder.

Ce­nâb-ı Hak:

«– Pe­ki ya sen bu nî­met­le­re kar­şı­lık ne yap­tın?» bu­yu­rur.

O şa­hıs:

«– Ve­ril­me­si­ni sev­di­ğin, râ­zı ol­du­ğun hiç­bir yer­den esir­ge­me­dim, sa­de­ce se­nin rı­zâ­nı ka­zan­mak için ver­dim, har­ca­dım.» der.

Hak Te­âlâ:

«– Ya­lan söy­lü­yor­sun. Hâlbuki sen, bü­tün yap­tık­la­rı­nı ne cö­mert adam de­sin­ler di­ye yap­tın. Bu da se­nin için zâ­ten söy­len­di.» bu­yu­rur. Em­ro­lu­nur, bu da yü­züs­tü ce­hen­ne­me atı­lır.” (Müs­lim, İmâ­re, 152)

15 Mart 2017 Çarşamba

NASİHATLER

Lokman Hekim Diyor Ki...

Ulemanın yanında dilini koru! 
Evliyanın yanında gönlünü koru! 
Namazdayken kalbini koru! 
Yemekteyken mideni koru! 
Başkasının evinde gözünü koru! 
Halkın arasında dinini koru! 
İki şeyi unutma: 
Allah’ı ve ölümü! 
İki şeyi unut: 
Başkasına yaptığın iyiliği, 
başkasının sana yaptığı kötülüğü!

20 Temmuz 2016 Çarşamba

ALİMLERDE TEVAZU

"Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım, başım göğe değerdi."
(İmam-ı Azam Ebu Hanife)

29 Nisan 2016 Cuma

ÇOK BİLMEK

Çok şey bilmek insanı kurtarmaz. Şeytan da alîmdi. İlmi vardı ama ihlâs yoktu.
Hz. Selman-ı Farîsî (ra)

1 Aralık 2015 Salı

ÇAMURLU KAFTAN...

Yavuz Sultan Selîm Han ve ordusu, Adana civarında şiddetli bir yağmura tutuldular. Her yer çamur deryâsı olmuştu. O sırada Selîm Han, devrin meşhûr âlimlerinden Kemâl Paşazâde ile yanyana at üstünde sohbet ederek gidiyorlardı. Birden Kemâl Paşazâde’nin atı ürktü ve ürken atın ayağından sıçrayan çamur, Yavuz’un üstünü baştan başa boyadı.
Kemâl Paşazâde çok üzüldü. Rengi attı. Yavuz, O’na dönerek mütebessim bir çehre ile:

"Ulemânın atının ayağından sıçrayıp bizi boyayan çamur, bizim için şereftir. Mübârektir. Bu çamurlu kaftanı, ben ölünce sandukamın üzerine kapatın!"
buyurdu.

(Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yay.)
(Sultan Selim'in vasiyeti aynı şekilde tatbik edilmiş olup, İstanbul'un Fatih Semtinde Yer Alan "YAVUZ SULTAN SELİM CAMİİ içinde SULTAN SELİM TÜRBESİ"i üzerindedir...)

26 Kasım 2015 Perşembe

HELAL LOKMA YE


''Ey oğlum! 
Helâl lokma ye ve işlerinde âlimlere danış, işlerini nasıl yapacağını onlara sor. Âlimler meclisine devâm et. Bahar yağmuru ile yeryüzünü yeşillendiren Allahü Teâlâ, âlimlerin meclisindeki hikmet nûru ile de müminlerin kalbini aydınlatır.''

(Hz. Lokman)