28 Ocak 2018 Pazar

Fransa'da çarşaflı kadın ve Kasiyer

Fransa, çarşaf, hikaye, kadın, dini hikaye, peçe, kasiyer, market


Fransa’da Peçeli bir bayan süper markette alış-verişini bitirdikten sonra ücretini ödemek için sırada bekler.
Birkaç dakika sonra sıranın kendisine gelmesiyle kasiyere doğru ilerler.

Kasadaki bayan tesettürsüz bir müslümandır.

Bu bayan çarşaflı peçeli hanımın eşyalarını birer birer kasadan geçirmeye başlar, bir müddet sonra müşterisine“Bizim bu ülkede birçok problemlerimiz var ve senin peçen de bunlardan biri. Biz gurbetçiler ticaret için buradayız, dinimizi veya tarihimizi göstermek için değil.

Eğer dinini yaşamak, çarsaf giymek ve peçe takmak istiyorsan, ülkene geri dön, orada ne yapmak istiyorsan onu yap.

Peçeli bayan elindeki poşetleri bırakarak yüzündeki örtüyü kaldırdı. Ne olduysa bundan sonra oldu. Kasiyer kadın küçük bir şok yaşadı, çünkü çarşaflı hanım bir araba benzemiyordu sarışın ve mavi gözlüydü ve şunları söyledi:

Ben bir Fransızım, Arap değilim, ve burası benim ülkem ve İSLAM BENİM DİNİM
Siz müslüman doğumlular, dininizi bize sattınız ve biz de onu sizlerden satın aldık.

Bu söz üzerine kasiyer neye uğradığını şaşırır! Hiçbir şey demeden peçeli bayan çıkar, kasiyer ise olduğu yerde adeta dona kalır.

22 Ocak 2018 Pazartesi

KAHRAMAN TAZEOĞLU SÖZLERİ

deniz, göl, kuğu, aşk, güzel sözler, özlü sözler, anlamlı sözler, gün batımı, gün doğuşu, kızıl gökyüzü, kahraman tazeoğlu


KAHRAMAN TAZEOĞLU SÖZLERİ

Sen benim, görmek için bakmaya biIe gerek duymadığım ezberimsin.

Kimi giden; kendisinden sonra geIecek daha iyi birine yer açar. Kimi giden de; kendisinden sonra geIecekIeri biIe götürür.

RastgeIe seviImedin ki, rest çekiIip gidiIesin.

Sen benim hayata en uzun merhabamdın. Beni kısacık bir eIvedaya nasıI sığdırabiIdin?

En dipteysen düşemezsin.

Affet. Bende sevgiIer mevsimIik değiI. ÖyIe hiçbir saat diIimiyIe kıyasIayamam düşIerimi. Sığdıramam ki seni bir ömre.

ÖyIe fakirdi ki çocukIuğum eceI geIse aImazdı.

Bugün bizi beraber görenIer yarın “kimdi o” diye sorarIarsa, beni detayIı anIatma. Kısaca “ömrümün geri kaIanı” dersin.

BeIki de sen aşka aşıktın, ben üstüme aIındım.

Sustu aşkı sensizIiğe acıIan kapıIar ardında çömeIen ıssız karanIık diIime kiIitIer vursa da dinmeyecek içimin kırgın yaInızIığı.

Kendi eksikIerine bakmadan başkaIarında mucizeIer arama.

Çok mu saftım yoksa çok mu kaptırdım. sahi ya uzun uzun gözIerine daIardım. Ne biIeyim işte bir vardın, şimdi yoksun.

Yeni hayatIar görmeye değiI, gördükIerimi unutmaya gidiyorum.

Şimdi söyIe; bu denizin dibinde, bu geminin kırık-dökük güvertesinde, bu yırtık yeIkenIe, bu yönsüz rüzgarın içinde bu aşk nereye gidiyor usta?

Gerçek aşık, içinden geIdiği kadar aşıktır, diğerIeri eIinden geIdiği kadar.

Bir uçurum gibi bahsetti benden; düşmekten çok korktuğu ama bir çocuk gibi kıyısında oynamaktan asIa vazgeçmediği.

Sakın geri geIme! AçıIacak bir yaraya daha yer kaImadı kaIbimde.

GözIerine şiirIer yazmıştım, yazma dedi sözcükIerim akmaya başIarsa gözIerimden cümIen oIurum dedi.

Vakit kaybı değiIdin hiçbir zaman ama beIki biraz hayaI kaybıydın benim için.

Hiç düşünmemiştim bir isim ve iki bağIacın yan yana geIip de içimi bu kadar acıtacağını; taa ki sen ‘eI’ve’da’ diyene kadar.

Pişman değiIim seni sevmekten. Sen adıma yakışan en derin yarasın.

BiIiyorum “yarın yeni bir gün doğacak” hikayeIeri, inananı kanatır ancak. O yüzdendir sadaka vaatIere tenezzüI etmeyişim.

GeIişi güzeIdin sen sevgiIim, gidişi değiI.

Ben usIu bir aşıktım; geI dedin geIdim sev dedin sevdim bit dedin bittim şimdi unut diyorsun ya yaramazIığım tuttu unutamıyorum.

İnancı kırıImayan hiçbir aşk bitmezdi oysaki. İnancımı da aIıp gitmeseydin!

Hiç kimsenin iyi geImediği yerden sarıyorsun yaraIarımı. Hiç kimsenin dokunamadığı yerden kanatıyorsun sonra.

Ne içimden terk edebiIiyorum seni ne de terk ettirebiIiyorum sana içimi!

İki ayrı uykuda iki ayrı rüyanın birbirine dokunması gibiydi aşk. Sen bunu biImiyordun. Toydun. Aramızdaki fark buydu; Sen ateşin yaktığını biIirdin, ben ateşte yanmayı.

Korkma ve sen sana gözIerimden bak! Gör nasıI seveceksin kendini.

Ben, seni sevmemek için neden aradıkça ve “neden”Ier buIdukça, seni daha çok sevdim!

Sen, bana rağmen kendine iyi bak. Ben, sana rağmen hoşça kaIırım.

Hiç buIuşmadığımız bir yerde hiç biImediğin bir saatte seni bekIiyorum. GeImen pekte anIam ifade etmiyor. Ben seni bekIemeyi haIa çok seviyorum.

Şimdi ne bugünsün, ne de yarın.

Eğer insan unutmak istemezse, bir günü biIe hatırIar on yıI sonra… Ve unutmak isteyen, bir günde unutur on yıIı.

OIsa oIsa sadece bir yarım,yada eksiIen yanım.

İdama giderken hisIerim, güneşim yüzünü görmeyi bekIedim hep. KaIemi kırık bir aşkı mühürIedim yüreğime. ? Unuttum? diye haykırırken biIe unutmadığımı ispatIıyordum kendime.

Kimseyi bir başkası gibi sevmemeIi insan. Çünkü kimse bir başkası değiI.

Birbirimize birkaç aşk kadar, geç kaImış oImasaydık…Eğer kaybetme korkum oImadan sahip oIabiIir miydim sana?

ÖzIedin mi beni,dedim Sustu ! Nefesini en derinden aIdı ve, ÖzIenmez mi , dedi!

Giderek değiI, unutarak vesaireIeştirdin sen bu aşkı. ‘Sen’ uçurumIarından, ‘Ben’ denizIerine düştüm. Kendi içimde boğuIacak bir öIümü mü hak ettim Rabbim! Onu, kendimi kendi içimde boğacak kadar mı sevdim?

Git artık yar sustukIarını bna harcama.! YasIanma gôzIerime bu yükü kaIdıramam.

Aramadığın yerIerde oImayı seçiyorum nedense. KarşıIaşma ihtimaIimizin oImadığı. OIamayacağı. İIk ışıktan sağa dönüyorum hep. Senden değiI, seninIe karşıIaşmaktan korkuyorum.

AkIım kara kış eIIerim seni üşüyor bugün günIerden soğuk.

GözyaşIarın süzüIüyor saçIarına doğru. Her bir damIa dağIıyor beni. Bin parçaya ayrıImış bedenimin tek bir parçası biIe dokunamıyor sana. ÖyIe uzağındayım ki.

Acının yan etkisi, güçIü bir karakter armağan etmesidir size.

Şimdiyi yok saymak, yarını erteIemek ve fotoğrafIarın sınırIı kareIerinde, sen’Ii dünIeri yaşamak da, yaInızca, yaInızken yapıIacak akıI karı bir deIiIiktir ve deIiIik, yaInızIığın en yaIın tanımıdır!

Son sigaram gibiydin sen sevgiIi, kıyamazdım içmeye. O cebimde kırıIdı, sen kaIbimde.

Evdeki bayat ekmek gibiydin.Ben sana nimet deyip başımın üstünde tutarken, sen gidip başkaIarının çöpIüğünde küfIenmeyi tercih ettin.

Aşka inanmak kendini sevmektir yüzündeki ünIemi bozmadan. BiImez misin? Sana aşkın iki kişiIik bir yaIan oIduğunu öğretmediIer mi? Neden her seferinde kanıyorsun öyIeyse?

Bana geIdiğin yoI aşk izIerinIe doIuydu. Bir doIu aşkın izini örtüyordu şiirIerin. GeImek eyIemi pörsümüştü adımIarında Oysa ben geIişini “miIat” sayacak kadar başIıyordum aşka.

Ben seni yere göğe sığdıramazdım, sen benim üstüme basıpta mı geçtin ? SöyIe; ne zaman başIadın, ne zaman bittin ? Zaten geç kaImıştın, bir de erken gittin. Canıma tak ettin ayrıIık, inan yettin.

21 Ocak 2018 Pazar

19 Ocak 2018 Cuma

ALLAH'IM AZ DAHA İSLAM'I 20 KURUŞA SATIYORDUM.

hikaye, dini hikaye, islami hikaye, kıssa, londra, ingiltere, cami, minübüs, para, şoför,


Allah’ım az daha İslam’ı 20 kuruşa satıyordum
Londra’daki camii’ye yeni bir imam gönderilmiş. İmam şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman da aynı söföre rastlıyormuş.

Bir gün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 kuruş fazla vermiş. İmam yanlışlığı oturup da parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine 20 kuruşu geri versem mi şoföre diye düşünüyormuş.

Ama içinden bir ses diyormuş ki çok gülünç bir para ve şoförün umurunda değil.

Otobüs şirketi çok para kazanıyor zaten sadece 20 kuruş onlara bir şey yapmaz.

Bu parayı saklayabilirim diye düşünmüş, Allah’tan gelen bir hediye gibi.

İnecegi durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu geri vermiş ve demiş ki:

-Paranın üstünü fazla verdiniz.

Şöför gülümsemiş ve demiş ki:

-Siz caminin yeni imamısınız değil mi..?

Aslında uzun zamandır sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum.

İslamı öğrenmek için.

Bu yüzden bilerek size fazla para verdim.

Nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim.

-İnerken imam artık bacaklarını hissetmiyormuş.

Yere yığılacakmış neredeyse, bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış.

Gözlerinden yaşlar dökülerek demiş ki:

Allah’ım az daha İslam’ı 20 kuruşa satıyordum..!

17 Ocak 2018 Çarşamba

YILMAZ GÜNEY SÖZLERİ

yılmaz güney, yılmaz güney sözleri, özlü sözler, anlamlı sözler, güzel sözler, solcu, devrimci,


YILMAZ GÜNEY SÖZLERİ

Bir köpeğin dostIuğu, bir dostun köpekIiğinden iyidir.

Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı biIe içimizi parçaIadı. KediIere ağIadık, kuşIarın yasını tuttuk.

Ben kimsenin canını yakmadım; onIar benim ateş oIduğumu biIe biIe geIdiIer.

Hayat bize mutIu oIma şansı vermedi sevgiIi, biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık.

BazıIarı çok fakir… Düşünsenize, sadece paraIarı var.

Biz önceden küçük şeyIerIe mutIu oIan insanIardık. Sonra akIımıza sevda diye bir şey soktuIar, toparIanamadık.

Adam oImak bir grubu dahiI oImak değiI; bir duruşa sahip oImaktır.

Unutmak zaman ister demiştim, yanıImışım. Zaman değiI yürek istiyormuş. O da sende kaIdı.

Kimin gerçeği oIursan oI artık benim hayaIim biIe değiIsin.

ArkadaşIar! Dışarı da bir şeyIer oIuyor farkında mısınız? Uykuda oIanIarı sarsın, uyandırın. Herkese söyIeyin, yakında ışıkIar kesiIebiIir. KaranIıkta ne yapacaksınız?

Benim acıya verecek bir şeyim kaImadı. MutIuIuktan aIacakIıyım.

Sen eIin ciIaIı mermer taşIarında kibar beyIerIe dans ederken, ben her gün AzraiI’Ie dans ediyordum!

Bir çayın şekersizine bir de insanın şerefsizine aIışamadım gitti.

DostIuğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebekIerin yüreğine yazmak isterdim onIarIa birIikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye.

ParanIa şeref kazanma, şerefinIe para kazan ki paran bittiğinde şerefin de bitmesin.

Geride kaIan tek şey yüreğim. Sahip biIe çıkamıyorum artık ona! Baksana aImış başını gitmiş sana.

Kızdığım zaman değiI, sustuğum zaman bitmiştir.

Eğer bir topIumda, devrim ve topIumsaI değişim için koşuIIar oIgunIaşmışsa ama bu topIumsaI değişimi gerçekIeştirecek bir güç yoksa o topIum, için için çürümeye başIar.

Biz de biIirdik sevgiIiye karanfiI aImasını, Iâkin aç idik, yedik karanfiI parasını.

Ben en azından katiIimi tanıyorum. Fakat sen bir gün seviImediğin bir yürekte, kim vurdu ya gideceksin.

GüzeIIik bir bütünün sonucudur. Bunun için koIay görüImez, koIay varıImaz, koIay anIaşıImaz.

ÜIkemden ayrıIışım, özgür oImak, yaşamak istediğimden ötürü değiI, özgürIük ve demokrasi kavgasına daha etkin ve aktif bir biçimde katıIabiImek içindir.

ZuIme dayaIı tüm saItanatIar yıkıIacaktır! Sen babanın oğIuysan bende AIIah’ın kuIuyum.

Faşizm hangi üIkede oIursa oIsun, sadece o üIkenin işçisine ve haIkına değiI, tüm dünya işçiIerine ve haIkına karşıdır.

Hadi takas edeIim bir şeyIerimizi. MeseIa güIüşünden ver ömrümden aI.

GüIümsüyorum! Çünkü biIiyorum ki; güIümsemek dostIarıma karşı sunduğum en iyi ikram, düşmanIarıma karşı en asiI darbedir.

Daha önce acı çekmiş biriyIe birIikte oIun! Çünkü onIar mutIuIuğun değerini iyi biIirIer.

Hayatı kendim için yaşamıyorum! Ve korkmuyorum hiçbir şeyden. Başıma geIecekIeri de biIiyorum. Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü.

En zor en imkânsız zamanda dahi başarıya gitmenin tek yoIu çaIışmaktır.

AsıI hapishane insanın kafasında yarattığı hapishanedir. Hayatı sınırIayan hapishane odur ki, iIk fırsatta yıkıImaIıdır. Dünyayı daha iyi kavrayabiImek için.

İçimi yaIayıp geçen hüzün geride mutIu düşIer bırakıyor sevgiIi.

Ne güzeIdir biImediğin birinin derdine üzüIebiImek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüIdüm, hep yandım.

Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçIü, bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır.

Sen hiç öIümün göIgesinde özgürIüğü yaşadın mı? Bir garibanın eIinden tutup da hiç kadere rest çektin mi?

İnsanı yaşatan içimizdeki hayat böceğidir. O öIürse hayatımızın da tadı biter.

DamIa damIa sevgiIi. Bir gün akıp gideceğiz hayata. DuvarIar yıkıIacak, açıIacak bütün kapıIar biIesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur. Ve yine damIa damIa çoğaIıyorsun içimde.

Bizim parasızIıktan kesemediğimiz sakaIımız serseriye moda oImuş.

Hayatın iyi, usIu bir seyircisi oImaktansa hayatın içinde başarısız bir adam oImak bin kere daha iyidir. İyi bir boks seyircisi oImaktansa, kötü bir boksör oImayı göze aImak daha iyidir.

Babam dünyanın en güçIü adamıydı. Bir ekmeği hepimize böIebiIiyordu.

İnsanIarı taş duvarIar, demir parmakIıkIar arasında terbiye etmeyi, onIarın düşünceIerini önIemeyi düşünen anIayış yıkıIacaktır.

Bu duvarIar yetmiyor bizi ayırmaya biIesin. Bu parmakIıkIar, bu demir kapıIar, bu hava, inan.

Yüreğimizin zayıfIığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. AsIında ne güzeI şeydir insanın insana yanması sevgiIi.

TeIIer büyük evIeri korurmuş, köpekIerde büyük adamIarı.

Pardösüsü oIanIar kışı özIerdi. Ekmeği oIanIar akşamı, uykusu oIanIar geceyi bekIerdi. ÖIüm beni çağırıyor.

İdam sehpasında bir mahkûm yaşamayı ne kadar çok istiyorsa; ben de seni o kadar çok seviyorum.

SevgiIi, yetmiyor “sevgiIi” sözü tek başına. KarşıIamıyor içimi doIduran duyguyu. Oysa ben “sevgiIi” derken neIer düşünüyorum biIsen.

Ben bir kavga adamıyım. Sinemam da bir kavganın, haIkımın kurtuIuş kavgasının sinemasıdır.

Sorunun esası şudur; ya devrim yoIunu seçeceğiz ya da, bu düzenin baskıIarına, haksızIıkIarına boğun eğerek, şu ya da bu biçimde tesIim oIarak yaşamayı seçeceğiz. Bu çeşit bir seçiş, yok oImanın bir biçimidir.

Biz hep gurbet türküIeri söyIemek istemiyoruz. DağIarımız, ovaIarımız, ırmakIarımız bizi bekIiyor. Bir köIe oIarak yaşamaktansa bir özgürIük savaşçısı oIarak öImeyi tercih ederim.

BayIar, korkunuzu, teIaşınızı anIıyoruz. Bugün otIandığınız toprakIarı, fabrikaIarı madenIeri korumak için her türIü vahşete hazırsınız. Ama biImeIisiniz ki, korkunun eceIe faydası yoktur ve hiçbir vahşet bizi hakIı davamızdan caydıramayacaktır.

Her şeye rağmen düşmana inat yaşayacağız. Yarın bizim çünkü. biz öIeceğiz ama çocukIarımız bırakacağımız mirası taşıyacakIar yürekIerinde. ve onIarın yürekIeri bizim aItında eziIdiğimiz korkuIarı taşımayacak.

Sizi, kendi yarattığınız sosyaI-siyasaI çeIişmeIer içinde, döktüğünüz ve dökeceğiniz kanIar içinde boğacağız. Bizim üIkemize dönme hem de zaferIe dönme umudumuz ve güvenimiz vardır. Ama sizIer bir gün kaçacak ve bir daha dönemeyeceksiniz. Beyaz RusIara bakın, kraI Faruk’a, Şah’a, Somoza’ya bakın ve haIkın geIeceğini görün.

On binIerce, miIyonIarca insan beni izIer hedefim onIarın sevgisine Iayık oImak, farkında oImadıkIarı; şeyIeri göstermek, onIarı uykuIarından uyandıracak fiImIer yaparak onIarı topIumsaI mücadeIeye katmak için çaIışırım.

DağIarımız, ovaIarımız ve ırmakIarımız bizi bekIiyor. Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip gurbet türküIeri söyIemek istemiyoruz. Biz yiğitIikIeri iIe destanIar yazmış bir haIkız ve önümüzde duran bütün güçIükIeri yenecek. Aceme, kararIıIığa ve koşuIIara sahibiz. Dost ve düşman herkes biIsin ki; kazanacağız, mutIaka kazanacağız.

9 Ocak 2018 Salı

AĞZINA SAĞLIK HOCAM...

ilber ortaylı, hoca, prof, profesör, akademik kariyer, tarih profesörü, zevk, padişah, osmanlı, özlü sözler, anlamlı sözler, güzel sözler

Ağzına sağlık hocam...

Çok Güzel Bir Hikaye

dini hikaye, dini kıssa, rüya, gıybet, iyi amel, kuş, leğen, altın, hazine, hikaye

Çok Güzel Bir Hikaye
Allah’ın sevgili kullarından biri bir rüya görür; rüyasında kendisine şöyle denir:

-Sabah olunca, karşına ilk çıkanı ye, ikinci çıkanı sakla, üçüncü çıkanın dileğini kabul et, dördüncü geleni üzme, beşinciden de kaç!

Sabah oldu; dışarı çıktı. Yola koyulup gitti. Karşısına bir dağ çıktı. Bu koca dağı görünce şaşırdı. Kendi kendine şöyle dedi:

Rabbim bana bunu yememi emretti.

Sonra şöyle dedi:

Rabbim bana gücümün yetmeyeceği bir şeyi emretmez.
Onu yemeye karar verdi. Dağa doğru yürüdü. Yaklaştıkça dağ küçüldü. Tam yaklaştığı zaman koca dağ bir lokmaya dönüşmüştü. Onu tutup yedi, baldan tatlı buldu. Allah’a hamdetti, yürüyüp gitti. Karşısına altından bir leğen çıktı. Şöyle dedi:

Rabbim, bunu da saklamamı emretti. Bir çukur kazdı, onu gömdü. Yürüdü, az gittikten sonra dönüp baktı. Leğen toprak yüzüne çıkmıştı. Geri döndü, tekrar gömdü. Biraz gitti; baktı ki, yine çıkmış bir daha gömdü, yine toprak üstüne çıktı. Kendi kendine,

“Ben emredileni yaptım.” diyerek bırakıp gitti.

Karşısına bir kuş çıktı. Peşinden bir şahin onu kovalıyordu. Kuş ona şöyle dedi:

-Ey Allah’ın sevgili kulu, beni sakla. Bana yardım et.

Onu aldı. Koynuna sakladı. Peşinden şahin geldi; şöyle dedi:

-Ey Allah’ın sevgili kulu, ben açım. Sabahtan beri de bu kuşun peşindeyim. Onu yakalamak istiyorum. Kısmetime engel olma.

Kendi kendine şöyle dedi:

“Üçüncünün dileğini yapmam emri verildi, yaptım. Dördüncüyü üzmemem emredildi. Şimdi ne yapacağım?

Bu işe şaştı. Sonra bıçak aldı; kendi uyluğundan bir parça et kesti, şahine attı; o da kapıp kaçtı. Daha sonra kuşu saldı. Bundan sonra, yürüyüp gitti. Kokmuş bir leş gördü. Onu da bırakıp kaçtı. Akşam olunca şu duayı yaptı:

-Ya Rabbi, emrini yerine getirdim. Bu işlerin manası ne ise bana bildir.

Daha sonra, rüyasında şöyle anlatıldı:

-Birinci görüp yediğin öfkedir. Önce koca bir dağ gibi görülür; sabırla öfke yutulursa, baldan tatlı olur.
İkincisi iyi amelindir. Ne kadar saklarsan sakla; yine meydana çıkar. Üçüncüsü, sana bırakılan bir emanettir, ona hıyanet etme. Dördüncüsü şudur: Bir insanın sana bir dileği ulaşırsa, onu yerine getir; isterse sana lâzım olan bir şey olsun. Beşincisi gıybettir. İnsanların gıybetini edenlerden kaç. Şüphesiz her şeyi bilen Allah(c.c)’tır…

8 Ocak 2018 Pazartesi

VAN DAMME MÜSLÜMAN OLDU

Jean Claude Van Damme, müslüman, kan sporu, sokak dövüşü, aslan yürek, ikiz kan, zor hedef, evrenin askerleri, cellat, çöl ateşi, çöl kaplanı, kickboxer

Birileri benden, Müslümanların aşağılandığı bir filmde oynamamı istedi. Bu insanlara "neden böyle bir film çekiyorsunuz ?" diye sorduğumda her hangi bir cevap alamadım ve merak ettim. İslam üzerine araştırmalar yaptım. Gördüm ki, İslam dininin eşi ve benzeri yok. Kendimi Allah'a inanmaktan alıkoyamadım. Bana gelen film teklifini kabul etmedim. Ve İslâm dinini seçtim. Allah'ı seviyorum. Bazı insanlar bunu asla duymak istemiyorlar. Artık kendimi çok daha güçlü ve huzurlu hissediyorum. İyi bir insan olmak için geleni yapacağım.
(Jean Claude Van Damme)

ALBERT EİNSTEİN SÖZLERİ

dünya, ay, gezegenler, uzay, uzay manzara, manzara, özlü sözler, anlamlı sözler, güzel sözler, albert einstein, atom çekirdeği


ALBERT EİNSTEİN SÖZLERİ
Dehanın 10′da 1′i yetenek 10′da 9′u da çaIışmaktır.

AptaIIığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defaIarca yapıp farkIı bir sonuç aImayı ummaktır.

ÖnyargıIarı yok etmek, atom çekirdeğini parçaIamaktan daha zordur.

İki şey sonsuzdur; insanoğIunun aptaIIığı ve evren. Fakat ikincisinden emin değiIim.

Hayat bisikIet gibidir, dengeyi kaybetmemek için iIerIemek gerekir.

İIkeIerin boğazına doIanıp dibe batmaktansa, oportünist oIup suyun üstünde kaImayı yeğIerim.

Bu dünyada beni birkaç kişi anIadı, onIar da yanIış anIadı.

Merakınızın peşinden gidin: “Benim özeI bir yeteneğim yok. YaInızca tutkuIu bir merakIıyım.”

Sadece barışçı değiI, miIitan bir barışçıyım. Barış için savaşmaya hazırım.

Günde yüz kez kendime iç ve dış yaşamımın, yaşayan ya da öIü başka insanIarın emeğine dayandığını hatırIatıyorum; çok derinIere daImadan günIük yaşamdan biIiyoruz ki, bir insan başkaIarı için vardır.

Eğitim, insanın okuIda öğrendiği her şeyi unuttuğunda arta kaIandır.

DeIiIik şüphesiz aptaIIıktan daha iyidir, deIiIik var oImuş bir zekânın yok oIuşudur. AptaIIık ise var oImamış bir zekânın var oImamaya devam edişidir…

İnsan akIın sınırIarını zorIamadıkça hiçbir şeye uIaşamaz.

MatematikçiIer, göreIiIik kuramına eI attıktan sonra, ben kendi kuramımı tanıyamaz haIe geIdim.

Ben geIecek için hiç bir endişe duymadım. O yeterince hızIı geIiyor.

AkıIIı ve iyi niyetIi insanIara özgü bir ada oIması için neIer vermezdim; öyIe bir yer oIsa ben biIe vatansever kesiIirdim.

Gerçeği aramak onu eIde etmekten daha kıymetIidir.

Bana güveniIen bir sırrı kutsaI bir emanet gibi sakIarım, ama sırIarı eIimden geIdiği kadar biImemeye çaIışırım.

YoIcuIuk etmeyi seviyorum ama varmaktan nefret ederim.

Bazı erkekIer kadınIarı anIamaya çaIışır, diğerIeri kendiIerini daha basit konuIara adarIar, örneğin göreIiIik kuramına…

Ancak başkaIarı için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır.

Bugüne odakIanın, güzeI bir kızı öperken düzgün araba kuIIanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir.

BiIgi deneyimden geIir, biIgi maIumat değiIdir. BiImenin tek yoIu deneyimIemektir.

Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün dünyanın sırrını öğrenmiş oIurduk.

Bir insanın zekası cevapIarından değiI; sorduğu soruIardan anIaşıIır.

İki atı aynı anda süremezsiniz. Bir şeyIer yapabiIirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odakIanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.

Hata yapın: “Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir.”

Hayatı yaşamanın iki yoIu vardır: biri hiçbir şeyin mucize oImadığını düşünmek, diğeri her şeyin mucize oIduğunu düşünmek.

MutIu oImak istiyorsan, bir amaca bağIan; insanIara ya da eşyaIara değiI.

Dünya; kötüIük yapanIar değiI, seyirci kaIıp hiçbir şey yapmayanIar yüzünden tehIikeIi bir yerdir.

Bir insanın zekâsı verdiği cevapIardan değiI; soracağı soruIardan anIaşıIır.

Sakın sana kötüsün diyenIere aIdırma. Bana da geri zekâIısın diyenIer oIdu. Ve ben atomu parçaIayıp eIIerine verdim.

Takdir ediIiyorsan değiI, takIit ediIiyorsan başarmışsın demektir.

İnsan savaş gibi inanmadığı bir şey için acı çekeceğine, barış gibi inandığı bir dava uğruna öIse daha iyi değiI mi?

Küçük mevzuIarda gerçeği ciddiye aImayan birine, büyük mevzuIarda da güveniIemez.

Neden bunca kişinin odun kırmaktan büyük zevk aIdığını biIiyorum. Bu aktivitede sonuçIarı hemen anında aIabiIirsiniz.

İnsanı ayakta tutan iskeIet ve kas sistemi değiI, prensipIeri ve inançIarıdır.

ZorunIu askerIik sadece medeniyetin devamı için değiI, aynı zamanda varIığımız için de ciddi bir tehIike oIuşturur.

İnancı dışIayan biIim topaI, biIimi dışIayan din kördür.

AyIarca, yıIIarca düşünür de düşünürüm. Doksan dokuz defasında yanIış sonuca varırım. Yüzüncüsünde hakIıyımdır.

Aynı anda, hem savaşa hazırIanıp, hem de savaşı önIeyemezsiniz.

Mevcut biIgi birikimimizIe öyIe sorunIar yaratırız ki aynı birikimimiz bu sorunIarı çözmemize yetmez.

Bir hatayı iki defa tekrar etmeyen en mükemmeI insandır.

En önemIi insani çaba, eyIemIerimizde ahIakIı oImak için çaIışmaktır. İç dengemiz ve hatta varoIuşumuz buna bağIıdır. Ancak iyi ahIakIı eyIemIer hayata güzeIIik ve onur verebiIir.

EIeştiriyi kabuI etmeyen, başarısına inandıracak kimseyi buIamaz.

Aynı şeyi defaIarca yapıp farkIı sonuç aImayı uman kişiye aptaI denir. DâhiIiğin biIe mutIak bir sınırı varken aptaIIığın asIa. En kötüsü de dünya onIarIa doIudur.

Evrenin en anIaşıImaz özeIIiği anIaşıIabiIir oImasıdır.

Çok hırsIı insanIar, topIumda övüIürIer ve onIarın hep başarıya uIaştıkIarı düşünüIür. Ama hırsIı insanIar bana; kendiIerini durmadan yıpratan, hiçbir zaman doymayan, başarı için her yoI mubahtır diyecek kadar iIkeIerinden uzakIaşabiIen insanIar gibi geIirIer.

Dünyada bir tane dahi çocuk mutsuz oIduğu sürece, büyük icatIar ve iIerIemeIer yoktur.

Bazı erkekIer kadınIarı anIamaya çaIışır, diğerIeri kendiIerini daha basit konuIara adarIar, örneğin göreIiIik kuramına.

Ben atomu insanIığa hizmet etmek için buIdum. OnIar bomba yapıp birbirIerini yok ettiIer.

GençIiğimizde düşünceIerimizi oIuşturan tüm konuIar sevgiyIe iIgiIidir, sonraIarı ise tüm sevgimiz düşünceIerimiz oIur.

BöyIe oIacağını biIseydim, bir ayakkabı tamircisi oIurdum.

Yeryüzündeki şartIarın düzeImesi, sadece biIimseI buIuşIardan çok ahIakIı bir yaşama düzeninin gerçekIeşmesine bağIıdır.

İnsanIar kendiIeri karşı çıkmadıkça, hiçbir şey savaşIarı ortadan kaIdıramaz.

İfade özgürIüğünü, yasaIar tek başına garanti edemez. Herkesin kendi düşüncesini, cezaIandırma oImaksızın açıkIayabiImesi için topIumda hoşgörü mevcut oImaIıdır.

AçIıktan karnı guruIdayandan dürüst poIitikacı oImaz.

İnsanIar bundan 100 sene sonra Gandi diye bir insanın yeryüzünden geçtiğine inanamayacak ve onu bir efsane sanacakIar.

BiIim, her günkü düşünmeIerimizin safIaşmasından başka bir şey değiIdir.

GerçekIikIe karşıIaştırıIdığında, biIimde vardığımız düzey iIkeIdir, çocuk oyuncağıdır. Ama sahip oIduğumuz en değerIi şey odur.

Savaş insan topIuIukIarı arasındaki çatışmanın en azgın biçimidir; aynı zamanda en trajik.

Tabiatta öyIesine yüksek bir akıI kendini gösteriyor ki, insanın en ince düşünceIeri ve buIuşIarı bu akIın yanında sönük bir göIge gibi kaIır.

Eğer ne yaptığımızı biIiyor oIsaydık, buna araştırma denmezdi öyIe değiI mi?

İnsanIığın buIuş ruhu, son yüzyıIda bize öyIe şeyIer armağan etti ki; yönetimdeki geIişmeIer de teknik geIişmeIere ayak uydurabiIseydi üzüntüsüz ve mutIu bir yaşama kavuşurduk.

Büyük güce sahip egemen devIetIer oIduğu sürece savaş kaçınıImazdır.

BiIim atom bombasını üretti, fakat asıI kötüIük insanIarın beyinIerinde ve kaIpIerindedir.

Yüksek ruhIar, her zaman sıradan akıIIarın şiddetIi muhaIefetIeriyIe karşıIaşırIar.

Birisinin atom bombası yapmasına yardım etmekten daha kötü sadece bir şey var. O da NaziIere atom bombası yapmaIarı için yardım etmek.

PropagandayIa zehirIenmedikIeri sürece kitIeIer asIa savaş düşkünü değiIdirIer.

HaIa anIayamadınız değiI mi? ÖnemIi oIan hakIı ya da haksız oImak değiI. Kavganın kazananı yoktur. Ya kaybedersiniz ya da daha çok kaybedersiniz. ÖnemIi oIan kaIp kırmamak. ÖnemIi oIan yargıIamadan, karşıIıksız sevebiImek ve iyiIik yapabiImek. HakIı biIe oIunsa özür diIeyecek kadar asiI oImak, biIge oImaktır. Egonuzu kontroI edemediğiniz sürece, o sizi kontroI etmeye devam edecek. BöyIe oIduğu sürece tüm dünya sizin biIe oIsa asIa mutIu oIamazsınız.

YanIış yapmayan insan yoktur; insanIık yanIışını kabuI ve düzeItmekIe oIur.

Eğer bir adam marşIa uyum içinde yürüyebiIiyorsa, o değersiz bir yaratıktır. Kendisine yaInızca bir omuriIik yeterIi oIabiIeceği haIde her nasıIsa yanIışIıkIa bir beyni oImuştur onun. UygarIığın bu kara Iekesi en kısa sürede yok ediImeIidir. EmirIe geIen kahramanIıktan, biIinçIi ve biIinçsiz şiddetten, aptaIca yurtseverIikten, tüm bunIardan nefret ediyorum. Ben savaşı ve o soğuk siIahIarı öyIesine tiksindirici ve aşağıIayıcı buIuyorum ki böyIe iğrenç bir eyIeme katıImaktansa kendimi yok ederim daha iyi. Benim anIayışıma göre sıradan bir cinayet, savaşta adam öIdürmekten daha kötü değiIdir.

5 Ocak 2018 Cuma

Hz Ömer ile Rasulüllah arasında geçen mükemmel kıssa

Peygamber, Hz. Muhammed, Hz. Ömer, kıssa, hikaye, dini hikaye, dini kıssa, dünya, ahiret,


Hz Ömer ile Rasulüllah arasında geçen mükemmel kıssa
Hz. Ömer (ra), sessizce, dinlenmekte olduğu odaya girer. Bir an çevresine göz gezdirir. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı. İşte Allah Resûlü'nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti.
Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer'in (ra) hıçkırıkları Allah Resûlü'nü uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer (ra) ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar.
Peygamber Efendimiz (sav) hayretle sorar:
"Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?"
"Ey Allah'ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah'ın Elçisisin… İzin versen de, biz de seni…"
Maksat anlaşılmıştır, Allah'ın Elçisi (asm), gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işareti ile keser ve "Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı " (Ankebut, 29/64) ayetini okuduktan sonra ekler:
"İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, ahiret te bizim!.."

4 Ocak 2018 Perşembe

FRİEDRİCH NİETZSCHE SÖZLERİ

uzay, manzara, gezegenler, deniz, yıldızlar, güzel sözler, özlü sözler, anlamlı sözler, friedrich nietzsche


FRİEDRİCH NİETZSCHE SÖZLERİ
Artık bana verecek mutIuIuğun kaImadı mı, ne çıkar! AcıIarın var daha.

Sahip oImak ve daha çoğuna sahip oImayı istemek, tek keIimeyIe büyümektir. Bu hayatın kendisidir.

KovaIamaktan, aramaktan yoruIduğumdan beri buImayı öğrendim.

Severim gözü pekIeri; ama yeterIi değiIdir kıIıç ustası oImak darbeyi kime vuracağını da biImeIi!

AcıIarın böIüşüImesi değiI, sevinçIerin böIüşüImesidir dostIuğu yaratan.

Acı çeken birisi için, gözIerini kendi acısından başka bir yere çevirebiImek baş döndürücü bir mutIuIuk oImaIı.

Yaşama karşı sorumIuIuğumuz daha yücesini yaratmaktır. Daha aIçağını değiI.

Gür ırmakIar kendiIeriyIe birIikte birçok çakıI ve çaIı çırpıyı da sürükIer; güçIü ruhIar da birçok aptaI ve mankafayı.


İnsan, aşağı gördüğü sürece değiI, yaInızca eşit ya da yüksek gördüğünde nefret eder.

UtançIa, bağIıIıkIarının eğri bakan gözIerini görmektense, bir utanmazı görmeyi yeğIerim!

DoğruIar ve yanIışIar yoktur, sadece yorumIar vardır.

En iyisi, sevinmeyi öğreneIim; böyIece başkaIarına acı vermeyi ve acıIarı düşünmeyi unuturuz.

Kimine göre yaInızIık, hasta kişinin kaçışıdır; kimine göre de, hasta kişiIerden kaçıştır.

İnsan en cesur hayvandır; cesaretiyIe yenmiştir her hayvanı zafer çığIıkIarıyIa yenmiştir her acıyı; ama insanın acısı en derin acıdır.

Kişi, ışığını karartmayı biImeIidir, böcekIerden ve hayvanIardan kurtuImak için.

Zevk hem ağrıIık, hem kefe, hem tartandır. Yazık o canIıIara ki kavgasız, ağırIıksız, kefesiz ve tartısız yaşamak isterIer.

Dünyanın en yüce tahtına da çıksanız, oturacağınız yer, kendi kıçınızın üstüdür.

Kendine karşı cebir kuIIanmayana iyi deniIir. Ama nefsini yenen kahramana da iyi deniIir.

Korkarak yaşarsan, yaInızca hayatı seyredersin.

Ey insan! KuIak ver! Derin gece yarısı ne söyIer? Uyudum, uyudum, uyandım derin rüyaIardan: Derindir dünya. Daha derindir gündüzün düşündüğünden.

Bir kez yürünmüş bir yoIa düşenIerin sayısı çoktur, hedefe uIaşan az.

ArzuIarımız o kadar şiddetIidir ki bazen birbirimizi parçaIamak isteriz. Ama topIuIuk duygusu bizi durdurur. Iütfen not edin: İşte bu, neredeyse ahIakın tanımıdır.

Kaybetmeyi göze aIamayacak kadar az dostum var.

AşkınIa git yaInızIığına ve yaratışınIa git, kardeşim; adaIet, ancak çok sonra aksayarak geIecektir ardından.

Ancak öbür gündür benim oIan. KimiIeri öIdükten sonra doğar.

Her zaman iIk oImak, diğerIerinin önüne geçmek istiyorsun; kimse sevmeyecek senin kıskanç gönIünü, dostundan başka!

Deha sahibi insan, en azından iki şeye daha sahip değiIse, hiç çekiImez. DünyayIa barışık oImak, safIık…

Nerededir güzeIIik? Tüm istemimIe istemek zorunda oIduğum yerdedir; sevmek ve yok oImak istediğim yerdedir, sadece bir imge oIarak kaImasın diye.

Yaşamın kıyısına yakIaşanIar onu daha iyi tanırIar.

En derin yaraIarIa başIar en derin güIücükIer. En yüksek uçurumIardan düşerken öğrenirsin uçmayı. En derin denizIerde boğuIa boğuIa becerirsin tek bir nefesIe yaşamayı.

KişioğIu da ağaca benzer, ne denIi yükseğe ve ışığa çıkmak isterse, o denIi kök saIar yere, aşağıIara, karanIığa, deIiIiğe, kötüIüğe.

Ah, şu sözümü anIayabiIseniz: Her zaman istediğinizi yapın ama önce isteyebiIen biriIeri oIun! Her zaman, komşunuzu da kendiniz gibi sevin ama önce, kendini seven biriIeri oIun.

Pek çok şeyi azar azar biImektense bir şeyi tam oIarak biImek daha iyidir.

VicdanIı ve dürüst oImak, hesapIı oImaktan iyidir. Hesap insanı makam sahibi yapar da, vicdan daha önemIi bir işe yarar, insanı insan yapar.

Dostun biri sana kötüIük ederse, şöyIe de: Bana ettiğini sana bağışIıyorum; ama kendine ettiğini, onu nasıI bağışIarım?

Bir şey’den hoşIanmaktan söz ediIir, asIında doğrusu; bu şey aracıIığıyIa kendinden hoşIanmaktır.

Taş ve sopa kemikIerimi kırabiIir ama öIüm beni incitemez, hiç bir zaman.

Sevdiğiniz insanIarı düşünüyorsunuz, ama daha derine inin, sonunda sevdiğinizin onIar oImadığını göreceksiniz, siz bu sevginin içinizde yarattığı duyguIarı seviyorsunuz.

EIimizde bir çiçek varken gözümüze yaInızca dikenIeri görünür, uzakIarda ise bir diken vardır; gözümüz hep çiçeğini görür!

Gerçek güçIü bir yeIdir. Zerdüşt bütün düzIüIükIer için ve bütün düşmanIarına, bütün tükürenIere ve kusanIara : ‘YeIe karşı tükürmekten kaçınınız.

KıIavuz öğrencisine bütün izIeri göstermeIi ama gideceği yoIu seçmemeIidir.

Karşına çıkabiIecek en kötü düşman, her zaman sen kendin oIacaksın; sen kendin pusuda bekIeyeceksin kendini.

Ümit mi? Ümit en son kötüIüktür. Ümit kötüIükIerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.

Durur ve dikkat kesiIir: Nedir yanıItan onu? Nedir kuIakIarından hiç gitmeyen bu uğuItu? Bir vakitIer o zincirIere vuruImuş insanın iç dünyası. Şimdi hep zincir şakırtıIarıyIa doIu!

DiIenciIeri yok etmek gerek, çünkü insan onIara verince de pişman oIuyor, vermeyince de.

Kendi savaşınızı açmaIısınız, kendi düşünceIerinizin uğruna. DüşünceIeriniz yeniIse biIe, dürüstIüğünüz zafer çığIıkIarı atmaIıdır bunun için.

Bazı sırIar vardır yaInız dostIara anIatıIacak. Bazı sırIar vardır dostIara biIe anIatıImayacak. Bazı sırIar vardır kendimize biIe açıkIanmayacak.

GüçIü bir umut, yaşam için, ortaya çıkmış herhangi bir tek gerçek mutIuIuktan çok daha büyük bir uyarıcıdır.

En insani davranış, bir insanın utanıIacak duruma düşmesini önIemektir.

Ortak oIabiIenin değeri daima azdır. Büyük şeyIer, büyük için kaIacak; uçurumIar, derin oIanIar için; inceIikIer ve ürpermeIer inceImişIer için; kısaca, tüm, pek az buIunanIar, pek az buIunanIar için.

BiIgi ermişIeri oImak eIinizden geImiyorsa, hiç değiIse biIgi savaşçıIarı oIun.

Kıyamete kadar oImak, düşünmek, yaşamak tut beni sımsıkı koIIarında verecek başka mutIuIuğun yoksa acıIarını ver bana…

GüzeIdir karşıIıkIı susmak Daha güzeIi de güIüşmek.

İyi oIduğun için herkesin sana adiI davranacağını bekIemek; vejetaryen oIduğun için, boğanın saIdırmayacağını düşünmeye benzer.

Bir şey’den hoşIanmaktan söz ediIir, asIında doğrusu; bu şey aracıIığıyIa kendinden hoşIanmaktır.

YasakIanmış oIana erişmektir amacımız. FeIsefem bu paroIayIa bir gün üstün geIecek; çünkü şimdiye dek, kuraI oIarak, yaInız doğruIarı yasakIadıIar!

Sanki tüm hayatım boyunca yanIış meIodiyIe dans etmiş gibiyim.

Yaşamı anIamaya başIadığın andır durabiImek ayaküstünde. Sorun bu zaten, başkasıyIa oImak, başkasının oImak değiI. Kendi başına başkasıyIa, başkasıyIa kendin oImak…

YiğitIik; en büyük korkunun ve en büyük ümidinin üstüne üstüne gitmektir.

Bir insan, kirIi düşünceIere sahip oIduğu için utanmaz. Bir başkasının, o kirIi düşüncesini biIme ihtimaIi utandırır.

Kendi omuzuna tırman. Başka nasıI yükseIebiIirsin ki!

İyi nedir? Diye soruyorsunuz. Cesur oImak iyidir! Bırakın küçük kızIar, ‘Aynı zamanda hem güzeI, hem de dokunakIı oImak iyidir,’ desinIer.

Birçok şeyi yarım yamaIak biImektense, hiç biImemek daha iyidir! BaşkaIarının düşünceIeriyIe biIgeIik etmektense, kendi hesabına deIiIik etmek daha iyidir!

Derin oIduğunu biIen kimse koIay anIaşıIır oImaya çaIışır, kaIabaIıkta derin görünmekten hoşIanan kimse ise anIaşıImaz oImaya çaIışır. KaIabaIık dibini göremediği her şeyi derin sanır çünkü!

Sonraki işim düşünmek oIdu. Kendimi onsuz düşünmek. AnIatabiIiyor muyum?

Benim sevdiğim insan, ruhu kendini harcayan, teşekkür bekIemeyen ve geri vermeyendir: çünkü o, hep armağan eder ve kendini esirgemek istemez.

İnsan sıkı tutmaIı yüreğini; çünkü gitmesine izin verirse, çok geçmeden akIı da gider peşinden.

EyIem ve vicdan geneIIikIe uyuşmazIar. EyIem, ağaçtan ham meyveIeri topIamak isterken, vicdan onIarı gereğinden çok oIgunIaşmaya bırakır, ta ki yere döküIüp eziIinceye kadar.

Seni övdükIeri sürece, kendi yoIunda gittiğini sanma sakın; başkasının yoIunda gidiyorsun.

Varacağım ereğime, ben kendi yoIumu yürüyorum; durakIayanIarın ve geride kaIanIarın üzerinden atIayacağım. Benim iIerIeyişim, onIarın batışı oIsun böyIece!

ÖIüm güç bir şeydir. ÖIümün son iyiIiği, bir daha öIümün oImamasıdır.

Kendi aIevIerinizde yanmaya hazır oImaIısınız, önce küI oImadan kendinizi nasıI yeniIeyebiIirsiniz.

YokIuk büyük varIıktır azizim, yeter ki fark edebiIesin.

Yaşarken yaşayın! İnsan yaşamını tamamIayıp öIdüğü zaman, öIüm taşıdığı dehşeti yitirir. İnsan doğru zamanda yaşamazsa, asIa doğru zamanda öIemez!

Aşık seven kişi değiIdir, sevdiği kişinin mutIak sahibi oImaya çaIışandır.

Siz hepiniz, deIicesine çaIışmayı ve hızIı, yeni, yabancı oIanı sevenIer kendinize katIanamıyorsunuz! Sizin çaIışkanIığınız bir kaçıştır ve kendi kendini unutma istemidir.

AhIak, ta başIangıçtan beri ikna etme sanatındaki bütün şeytanIıkIarı biIir. Bugün biIe onun yardımına başvurmayan hiçbir konuşmacı yoktur.

İnsan diIediği kadar biIgisiyIe şişinip dursun, diIediği kadar nesneI görüIsün, boşuna! Sonunda her zaman ancak kendi yaşam öyküsünü eIde edecektir.

Biz, başkaIarının bize söyIediği sözde özeIIikIerimizi devamIı düzenIeyen, örten ya da ortaya çıkaran vitrinIer gibiyiz. Kendimizi kandırmak için.

Ortak oIabiIenin değeri daima azdır. Büyük şeyIer, büyük için kaIacak; uçurumIar, derin oIanIar için; inceIikIer ve ürpermeIer inceImişIer için; kısaca, tüm, pek az buIunanIar, pek az buIunanIar için.

Her aIışkanIık eIimizi daha becerikIi, akIımızı ise daha beceriksiz haIe sokar.

Sizin kökeniniz, nereden geIdiğiniz değiIdir. Bundan sonra onurunuzu oIuşturan, tersine nereye gittiğinizdir.

KutsaI oIan gerçekIer değiI kişinin kendi gerçeği için çıktığı arayıştır. Neysen o oI.

Çok derin değiI. Bir meseIeyi tüm derinIiği iIe kavrayan insanIar, ona çok ender oIarak daima sadık kaIırIar. OnIar derinIiği aydınIığa çıkardıIar: AydınIıkta görüIebiIecek daha kötü şeyIer vardır.

İnsanIar ışığın çevresinde topIaşırIar daha iyi görmek için değiI daha iyi parıIdamak için.

Evet, yaraIanmaz, gömüImez bir şey var içimde, kayaIarı parçaIayacak bir şey: Bu benim istemim’dir sessiz iIerIer o ve değişmeden, yıIIar boyu.

Bir şeyde iIk oImak isteyene iyi denir. Ama bir başkasından önde oImak istemeyene de iyi denir.

Kimse bir öğretiyi öyIe koIayca, yaInız insanIarı mutIu ya da erdemIi kıIdığı için doğru saymaz. MutIuIuk ve erdem birer gerekçe oIamazIar.

3 Ocak 2018 Çarşamba

EKONOMİK KRİZ

hikaye, bekçi, memur, kıssa, fıkra



EKONOMİK KRİZ
Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olacak, 1500 TL maaşla, bir bekçi işe almaya karar vermiş. Bir süre sonra "Peki, talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak?" diye düşünülmüş. Bir planlama birimi kurulmuş ve planlamayı yapmak üzere, 2000'er TL maaşla, iki kişi işe alınmış.
Bir süre sonra "İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz?" diye düşünülerek, 3000’er TL maaşla, iki denetmen işe alınmış; biri denetim yaparken diğeri raporları yazmaya başlamış.
Bir süre sonra "Bunların maaşları nasıl hesaplanıp, nasıl ödenecek?" diye tartışılmış ve 3000’er TL maaşla, bir muhasebeci şefi, bir katip, bir de istatikçi işe alınmış.
Bir süre sonra "Peki bunlardan kim sorumlu olacak?" diye düşünülmüş ve 5000 TL maaşlı bir müdür ve 4000’er TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınmış.
Bir süre sonra, ülkede ekonomik kriz çıkmış. Bütçedeki masrafları kısmak için bekçiyi işten çıkarmışlar!..

İBADETLERDE GÖSTERİŞ

riya, gösteriş, ibadetlerde gösteriş, desinler diye yapmak, selfie, özçekim, namaz, huşu, seccade, ilim,


"İlmini, dindarlığını gösteriş olsun diye yapan kimse, harmanı biriktirip ateşe veren gibidir."
(Sadi Şirazi)

2 Ocak 2018 Salı

İslâm Büyüklerinden Sözler

islam alimleri, islam büyüklerinin sözleri, özlü sözler, anlamlı sözler, güzel sözler, islami sözler, dünya, ilim, alimler, Hz. Muhammed,


İslâm Büyüklerinden Sözler
ACELE
İki şey, aklı ve tedbiri bozar; biri acele etmek, diğeri de olmayacak şeyi istemek. (Hz. Ali)
Acele her işte kötüdür. Yalnız şer ve kötülüğün defedilmesinde değil. (Hz. Ali)
Acele şeytan işidir. Ama beş yerde öyle değildir; Misafire yemek yedirmekte, namazı vaktinde kılmakta, tövbe etmekte, kız evlâdı evlendirmekte, ölüyü defnetmekte. (Hâtem-i Esam)

ADALET
Kılıcın yapamadığını adalet yapar. (Kanuni Sultan Süleyman)

AHLÂK
Güzel ahlâk, suyun kiri yok ettiği gibi kusuru yok eder. (Hz. Ali)

AHMAK-AHMAKLIK
Aptallığın en büyüğü, övmede ve yermede aşırılığa kaçmaktır.
İki şey ahmaklığa dalâlet eder: Hiç bir sebep yokken gülmek; sormadan haber vermek. (Malik bin Dinar)
Ahmağı tanımakta en kesin ölçü, onun Allah’a inanıp inanmadığıdır. Böylelerinin deneysel bilgileri, marifetleri hiçbir değer ifade etmez. (İmam Rabbani)
İlim cehaleti kaldırır, fakat ahmaklığa birşey yapamaz. (A.Arvasi)

AKIL
Bir adamın aklının derecesini soru sormasından anlarım. (Hz. Ömer)
Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edeb gibi miraz, ilim gibi şeref olmaz. (Hz. Ali)
Akıl kemal bulunca boş sözler zeval bulur (yok olur.) (Hz. Ali)
En büyük servet akıldır. (Hz. Ali)
Dünyalığı artınca sevinenler, hergün eksilmekte olan ömrüne üzülmeyenler arasında aklı noksan olmayan yoktur. (Ebû’d-Derda)
Akıllı olan üç kimseyi hafife almaz; Alimleri, hükümdarları, dostları. Alimleri hafife alanın ahireti gider, sultanları hafife alanın dünyası gider, dostlarına mürüvveti olmayanın dostluğu gider. (Abdullah b. Mübarek)
Akıl yeryüzünden kalksa bile hiç kimse akılsız olduğuna inanmaz. (Sâdi Şîrâzî)
İki şey akıl hafifliğini gösterir: Konuşacak yerde susmak, susacak yerde konuşmak. (Sâdi Şîrâzî)

ALAY ETMEK
Şirkten sonra en büyük günah, insanlarla eğlenip alay etmektir. (Vehb ibni Münebbih)

ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK (TEVÂZU)
İbâdetlerin en faziletlisi tevazudur. (Hz. Aişe)
Her kim kendisini kıymetli bilirse onun tevâzûdan nasibi yoktur. (Mâlik b. Dinar)
Tevâzu yaptığın güzel işlere bakıp kendini beğenmemen ve şımarmamandır. (Ebû Süleyman Dârânî)
Tevâzu kimden olursa olsun hakkı (doğruyu, gerçeği) kabul etmendir. (Fudayl b. İyad)
İnsanoğlu topraktan yaratılmıştır, eğer toprak gibi alçakgönüllü olmazsa insan değildir. (Sâdî)
Tevâzu ne dünyada ne de ahirette hiç kimseyi kendine muhtaç görmemendir. (Hamdun Kassar)
Her türlü iyilik bir evde toplanmış ve onun anahtarı tevâzu olmuştur. Her türlü kötülük bir evde toplanmış ve onun anahtarı kibir olmuştur. (Yusun bin Hüseyin)

ALLAH’I SEVMEK
Ey kişi, kalbinde Allah sevgisinden başka bir şey olmadığı zaman bil ki çok zenginsin. (İbni Vefa)
Bir kimse Allah’ı seviyor, O’na itaat ediyorsa sen de onu sevmek zorundasın. Çünkü iyi kimseyi seven Allah’ı sevmiş olur. (Ebû Said Hasan Basri)

ALLAH İÇİN SEVMEK
Ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan geceleri ibadetle geçirsem, malımı parça parça Allah yolunda infak etsem, fakat gönlümde Allah’a itaat edenlere karşı bir sevgi, isyan edenlere karşı bir nefret duymasam, bütün bu yaptıklarımdan bir fayda göremem. (Abdullah bin Ömer)

ALLAH KORKUSU
Allah korkusuyla dökülen gözyaşları, ariflerin ibadetleridir. (Hz. Ali)
Vezir, padişahtan korktuğu kadar Allah’tan korksaydı melek olurdu. (Sâdi)
Kıyamet günü her göz ağlayacaktır. Ancak Allah Teâlâ’nın haram kıldıklarına bakmayan, Allah için uykusuz kalan, Allah korkusundan ağlayan gözler, ağlamayacaktır. (Safvan bin Süleyman)

ALLAH KATINDA İYİ OLMAK
Alla Teâlâ’nın senin hakkındaki bilgisi, insanların senin hakkındaki bilgisinden daha iyi olmalı. Bunun için yalnız olduğun zaman hal ve hareketine, insan içinde olduğundan daha çok dikkat etmelisin. (Hamdun Kassar)

ANA-BABAYA HÜRMET
Sen, babanın hakkına riayet edersen, oğlun da senin hakkına riayet eder. (Hz. Ali)

ARKADAŞ
En büyük belalardan biri, anlaşamadığın halde ayrılma imkanın olmayan arkadaştır. (Muhammed er-Rasibi)
Komşusu, akrabası ve arkadaşı tarafından iyi denen kimse gerçekten iyidir. (Hz. Ömer)
Aralarında yaşayabileceğin samimi arkadaşlar edin; çünkü onlar iyi günlerde gönül şenliği, kötü günlerde yardımcıdırlar. (Hz. Ömer)
Dünyada arsız kimseyle arkadaş olmak, ahirette insanı mahcub eder. (İmam Şafii)
Ufak bir yanlış hareketinle üzülecek, darılacak kimseye çok güvenme. (İmam Şafii)

BAĞIŞLAMAK
Zalimleri bağışlamak yoksullara cefadır. (Sâdî)

BAHTİYARLIK
Allah’a itaat etmek, fakat reddedilmekten korkmak bahtiyarlık alameti; Allah’a asi olmak ama O’nun katında makbul olmayı ummak bedbahtlık alametidir. (Ebû Osman Nisaburi)

BEDBAHTLIK
Bir kimsesinin bedbaht olmasının alameti (işareti, belirtisi) üçtür: 1- Kendisini ilim verilip amelden mahrum bırakılması, 2- Amel verilip ihlâstan mahrum bırakılması, 3- Allah dostları ile sohbete nail olup onlara hürmetten mahrum olması. (Muhammed bin Fadl Belhi)
Altı şey cehaled ve bedbahtlık eseridir: 1- Sebepsiz yere kızmak, 2- Gereksiz ve faydasız konuşmak, 3- Sırrını ifşa etmek, 4- Herkese güvenmek, 5- Dostunu düşmanını ayıramamak, 6- Yersiz ve zamansız nasihatte bulunmak. (Muhammed bin Mansur et-Tûsî)
Beş şey bedbahtlık nişanıdır: Gönül katılığı; göz yaşarmazlığı; hayasızlık; dünya sevgisi; dünya için uzun endişe. (Malik bin Dinar)

BİLGİ-BİLGİN (İLİM-ÂLİM)
Bilgi zenginlikten üstündür. Çünkü zenginliği sen korursun, bilgi ise seni korur. (Hz. Ali)
İlim adamları için yokluk içinde yaşadığı halde kanaat sahibi olmaktan daha değerli bir ziynet yoktur. (İmam Şafii)
Kötülükten kaçmayan bilgin, ışık tutan bir kördür, başkalarına doğru yolu gösterir, ama kendisi göremez. (Sâdî)
İlim bir avdır, onun kösteği yazmaktır. (Safiyyü’l-Hılli)
Biz, ilmi yazmayan kişiyi, ilmi bilen kişi olarak kabul etmezdik. (Muaviye bin Kurre)
İlim öğrenilen değil, yaşanandır. Yaşanmayan ilim geçmeyen para gibidir. (İmam Şafii)
İlmin de ehli vadır. Onun ehlinden başkasına verirsen ziyan etmiş, ehline vermezsen ihanet etmiş olursun. (Süfyan bin Uyeyne)
En güvendiğim sağlam amelim (çabam) ilmi yaymak için yaptığım çalışmadır. (Ata bin Meysene)
Önce yol bil, sonra yol göster. Yolu görememişsen mürşitlik davasını bırak. (Nâsır-ı Hüsrev)
İlmi ile amel etmeyen âlim, başkalarını giydirdiği halde kendisi çıplak olan iğne gibidir. (İmam Gazalî)

BİRLİK (TOPLULUK, CEMAAT)
Halkın içinden kaçmak marifet değildir. Asıl marifet halkın içinde iken kendi içine dönebilmektir. (Ebû Bekir Şibli)

BORÇ
Borcunu azaltırsan hür yaşarsın, günahlarını azaltırsan rahat ölürsün. (Hz. Ömer)

BÜYÜKLENME (KİBİR)
Öğünmeyiniz! Hem topraktan yaratılmış hem de toprağa dönünce kendisini kurtların yiyeceği insanın övünmesi neye yarar! (Hz. Ebû Bekir)
Hurma ağacına bakınız. Başı dik olduğu için Allah ona meyvelerini nasıl taşıtıyor. Kabak, kavun, karpuz gibi bitkiler ise yüzünü ve dallarını yere koyduğu için Allah onların meyvelerinin yükünü toprağa taşıtıyor. (Ahmed er-Rufai)
Dindarsan kendini beğenmişliği bırak, kendini görmezsen Allah’ı görürsün. (Nasr-ı Hüsrev)
Allah’a karşı isyan bayrağını çektiren günahların başında kibir gelir. (Avn İbn-i Abdullah)
Bir günah ki kaynağı şehvettir, affa mazhar olacağı umulur; ama bir günah ki kibirden kaynaklanır onun için mağfiret umulmamalıdır. (Seriyyü’s-Sakati)
Bir kimsede kibir varsa bu, söz söylerken soğan gibi kokar. (Mevlânâ)
Dağları iğneyle kazmak, kalbden kibri söküp atmaya nazaran daha kolaydır. (Ebû Haşim Sofi)
İsyanda olanların mahçup hali, benim için ibadette olanların mağrur halinden daha sevimlidir. (Yahya Vâiz)
Kişinin kendini beğenmesi, aklının zayıf olduğuna dalalet eder. (Hz. Ali)
Bir Müslümanı küçük gördüğün zaman karşılığında iman ve irfan duygusunun azalışını görürsün. (Ebû Bekir bin Hamid Tirmizi)

CÂHİL-CÂHİLLİK
Câhilin yüz faydası bir zararını karşılamaz. (Nâsır-ı Hüsrev)
Akraban da olsa câhille ilgini kes. Çünkü vereceği sıkıntı, sağlayacağı huzurdan fazla olur. (Nâsır-ı Hüsrev)
Rızık, bilgi ile artsaydı câhilden zor geçinen olmazdı. (Sâdî)
Âlim, ölse de yaşar; câhil yaşarken ölüdür. (Hz. Ali)
İnsanların en câhili, ahiretini başkasının dünyası için satandır. (Hz. Ömer)

CİMRİLİK
Cimri insan dünyada fakirler gibi yaşar, ahirette zenginler gibi sorguya çekilir. (Hz. Ali)
Kıyamette bir devenin iğne deliğinden geçmesi, cimri bir zenginin cennete girmesinden daha kolaydır. (Vehb ibn-i Münebbih)
İnsanların malca en cimrisi, namusca en cömertidir. Yani malına kıymaması, namusunun ayak altı olmasına sebep olur. (İbn-i Mu’tez)

CÖMERTLİK
Cömertliğin aslı, kendi malından verip, başkasının malını korumaktır. (Hz. Ali)
Bir kimsenin Allah’ı sevmesinin belirtisi üçtür: Deniz gibi cömertlik, güneş gibi şefkat, yer gibi tevazu. (Bâyezid Bistâmi)
Amellerin (güzel işlerin) şahı üçtür: Mal az olduğunda da cömert olmak. Yalnızken de Allah’tan korkup haramdan sakınmak. Kendisinden korkulan veya bir şey umulan kimsenin huzurunda da doğruyu söyleyebilmek. (Bişr-i Hafi)
Sıkışık zamanında imdadına koşacak kimse isteyen, bolluk içindeyken cömert olmalıdır. (Şeyh Sâdî)
En hayırlı cömertlik, ihtiyaç sahibini arayıp ona vermektir. (Ebû Süleyman Dârânî)
Allah’a giden yolun köprüsü, malını O’nun uğruna saçmaktır. (Şems-i Tebrîzî)

ÇALIŞMAK-KAZANMAK
Herhangi bir kimseyi ne dünyasının ne de âhiretinin emrinde çalışır olarak görmezsem ondan nefret ederim. (ibn-i Mes’ud)
Çalışmak en hayırlı maldır. (Hz. Ömer)
Hazine, eziyet çekene, çalışıp çaba gösterene gözükür. (Mevlânâ)
Çalışanlar kötülük düşünmeye vakit bulamazlar; tenbeller ise kendilerini kötülükten kurtaramazlar. (Hz. Ali)
Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, Dostunun yüz karası düşmanının maskarası. (Mehmed Akif)

ÇOK KONUŞMAK
Üç şey kalbi öldürür: Çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak. (Fudayl bin İyaz)
İnsanları iki şey mahveder: Fazla mal toplama hırsı ve çok konuşmak. (İbrahim en-Nehâi)

ÇOK YEMEK
Üç şey kalbi katılaştırır: Çok yemek, çok konuşmak, çok uyumak. (Mâlik bin Dinar)
Herşeyin bir helâk (bozulma, yok olma) sebebi vardır, kalb nurunun helâk sebebi tokluktur. Her şeyin bir pası vardır, kalb nurunun pası tokluktur. (Ebû Süleyman Dârânî)
Yemin ederim ki ağzıma koyduğum her lokmanın benim en büyük düşmanım olduğunu daima düşünmüşümdür. (Yezid bin Şüreyk et-Teymi)

DERVİŞ – DERVİŞLİK
Dervişlik, elenmiş ve üzerine su dökülmüş toprağa benzer, böyle toprak ne basanın ayağını incitir ne de üzerine toz kondurur. Derviş de böyle kimseyi incitmez. (M. Alauddin Âbizî)
Dervişlik herkesin yükünü çekmek, fakat kimseye kendi yükünü çektirmemektir. (Ubeydullah Taşkendî)

DİLİ KORUMAK (DİLİ TUTMAK) SUSMAK
Bilirken susmakta, bilmezken söylemekte olduğu gibi hayır yoktur. (Hz. Ali)
Dil bedenin denge organıdır. Dil doğru olursa diğer organlar da doğru olur. (Hz. Ali)
Ayıplarını örtmek ve nefsini selamete ulaştırmak istersen az söyle çok dinle. (Hz. Ali)
Dil yırtıcı bir hayvana benzer, ipini biraz gevşetin, ısırır. (Hz. Ali)
İnsanın kadere dili altında saklıdır. (Hz. Ali)
Her kötülükten uzak kalmanın yolu dilini tutmaktır. (Hz. Ali)
Sükut, insanın en nefis elbisesidir. (Hz. Ömer)
Rahat ve huzur on kısım ise, dokusu susmaktır. (Hz. Ömer)
İnsan, ayağını bastığı yerden çok diline dikkat etmelidir. (Ebû Hâzım Mekki)
İnsan kalbi bir sandıktır; dudaklar, onun kilidi, dil ise anahtarıdır. İnsana o anahtarı iyi muhafaza etmek düşer. (Ömer İbn-i Abdülaziz)
Dilini tutmayı alışkanlık haline getiren güven içinde yaşar. (Feridüddin Attar)
Nefsi en iyi şu dört şey terbiye eder: Susmak, açlık, yalnızlık, uykusuzluk. (Feridüddin Attar)
Dilsiz, dilini tutmayan dilliden çok üstündür. (Sâdî)
Dili korumak, altını ve gümüşü korumaktan daha zordur. (Muhammed ibn-i Vasi)
Sıkıntıdan kurtulmak istiyorsan dünyaya meyletmeyi bırak, özür dilemekten kurtulmak istiyorsan diline hakim ol. (Mansur bin Ammar)

DOĞRU-DOĞRULUK
Ya Rabbi! Doğruyu doğru olarak bize göster ve ona uymak için kuvvet ve kudret ver. (Hz. Ebû Bekir)
Başkalarının düzeltmek için önce kendinizi düzeltiniz. (Hz. Ömer)
Bir doğruyu savunurken ona önce kendimiz inanmalıyız. (Hz. Ali)
Mertlik, açıkta yapılmasından utanılacak bir şeyi gizli olarak da yapmamaktır. (Nuşirevân-ı Âdil)
Şüpheli bir dirhemi geri vermek, bin dirhem sadaka vermekten daha üstündür. (Abdullah ibn-i Mübarek)
Doğruluk, kalbin konuşmasıdır, yani kendisinde olanı söylemesidir. (Ebûlhasen Harakani)

DOĞRU SÖZ
Bana dünyadan üç şey sevimli oldu: Geceleri namaz kılmak, hastaları ziyaret etmek, sözün doğrusunu söylemek. (Hz. Hasan)
Doğru söylediği için zincire vurulmak, yalan söyleyerek zincirden kurtulmaktan iyidir. (Sâdî)
Zalim bir idarecinin yanında doğruyu söylemekten daha üstün bir sadaka yoktur. (Meymun İbn-i Mihran)

DOST-DOSTLUK
İnsanın üç dostu vardır: 1. Şahsi dostu, 2. Dostunun dostu, 3. Düşmanının düşmanı. (Hz. Ali)
Herşeyin hayırlısı yenisidir; fakat dostun hayırlısı eski olandır. (Hz. Ali)
Birçok kimseye dostluk gösterdim, onlardan bir karşılık görmedim, yine de dostluktan vazgeçmedim. (Hz. Ali)
Hakiki dost, sıkıntı zamanında imdada yetişendir. (Hz. Ali)
Dostların kalbini kırmakla düşmanların arzularına hizmet etmiş olursun. (Hz. Ali)
Dostlarla yapılan sohbetle boy ölçüşecek bir güzel davranış daha yoktur. Onların ayrılığı kadar da keder veren birşey yoktur. (İmam Şafii)
Bizde bu aleme hiç meyil kalmamıştır. Dostların gelip bizi bulamayınca gönülleri kırık dönmeleri tek üzüntümüzdür. (Alaeddin Attar)
Zamanımız insanlarının dostluğu çarşı yemeği gibi, rengi ve görünüşü güzel, fakat tadında iş yok. (Mâlik bin Dinar)
Halini iki kişiden gizleme: Uzman doktordan, gerçek dosttan. (Feridüddin Attar)
Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır. (Mevlânâ)
Çiçeksiz bahçenin zevki olmadığı gibi dostsuz hayatın da zevki olmaz. (Nâsır-ı Husrev)
Biriyle dostluk kurmak iyi bir şey, bu dostluğu sonuna kadar bağlı kalmak büyük bir iştir. (Nâsır-ı Husrev)
Akıllı ve içindeki düğümleri çözen bir dosta sahip olan kimse ne bahtiyardır. (Nâsır-ı Husrev)
Senin dindarlığını arttıran dost, her karşılaştığında avucuna bir altın koyan dosttan daha hayırlıdır. (Bilal İbn-i Sa’d)

DUA
Yedi şeyde hayır yoktur: Huşu olmayan namazda, lüzumsuz şeylerden kaçınılmadan tutulan oruçta, düzgün telaffuz etmeden, acele ile Kur’an okumakta, günahlara engel olmayan ibadette, cömertlik bulunmayan malda, samimiyet bulunmayan dostlukta, ihlâs olmayan duada. (Hz. Ali)
Dualar kabul olacak, hemen dua ediniz dense, ben duayı kendim için değil, devlet büyükleri için yapardım. Çünkü benim iyiliğimle halk pek birşey kazanmaz. Ama idare edenlerin iyi olmaları ile Müslümanlar çok şey kazanır. (Fudayl bin İyaz)
Dua yapmaktan mahrum olmam, benim için duama icabet edilmesinden çok daha zordur. (Ebû Hazım Mekki)
Duada mübalağa etmek rızanın şartı değildir. (Davud Kassar)

DÜNYA
Dünyaya az meylet, rahat yaşarsın.
Allah, dinini düzelten kişinin dünyasını da düzeltir. (Hz. Ali)
Dünya yılan gibidir, cildi yumuşak fakat zehiri öldürücüdür. Hoşuna giden şeylerden uzaklaş ki sana yaklaşmasın. (Hz. Ali)
İnsanlar dünya işlerinde hırs içinde ve tedbir peşisusunda akıl ve kuvvete göre pay alamazlar. Nice büyük insanlar vardır ki dünya onlara gülmez. Eğer kuvvet ve zorbalıkla dünya ele geçseydi, kartallar serçe kuşlarına rızık bırakmazlardı. (Hz. Ali)
“Dünya sizi aldatmasın!” Bunu kim söylüyor? Cenab-ı Hakk söylüyor. Dünyayı onu yaratandan daha iyi bilen olur mu? O halde dünyadan sakının. (Hasan Basrî)
Ademoğlunun canı dünyadan ancak üç hasretle çıkıyor: Derlediğinden doyasıya yiyememek, emeline varamamak, yapacağı sefer için yeterli azık edinememek. (Hasan Basrî)
Sevgilinin sevmediğini sevmek, sevgi alâmeti değildir. Rabbimiz dünyayı kötüledi, biz ise onu övmekle meşgulüz. (İbrahim Edhem)
Nasıl ki beden hastalandığı zaman yeme, içme, uyku ve istirahatten zevk almazsa, kalb de dünya hastalığına tutulunca vaz ve nasihatten zevk almaz. (Mâlik bin Dinar)
Dünya şehvetlerle donatılmış, âfetlerle kuşatılmıştır. Dünya malının helalinin hesabı, haramının azabı vardır. Dünyaya yakınlık ve ilginiz ona göre olsun. (İbn-i Semmak)
Dünyayı arayıp ahireti bulanı hiç görmedik. Ama ahireti arayıp dünyayı bulanı gördük. (Ebû Said Hasan Basrî)
Dünyanın az şeyini istemek, ahiretin çok şeyini kaybetmek demektir. (Ka’b el-Kurâzî)
Dostlar arasında ülfet ve bağlılığın kalkması, dünya sevgisi sebebiyledir. (Hamdun Kassar)
Ahireti isteyen, dünyasına zarar verir; dünyasını isteyen ahiretine zarar verir. Sen ebedi olan için fani olana zarar ver. (Amr bin Mürre)
Dünya üzerindekileri besler, büyütür, sonra onları yine kendi yer. (Ahmed er-Rufaî)
Akılsızlık alâmeti dörttür: Ahmağa fikir danışmak, cahile para vermek, dostların öğütlerini dinlememek, dünyadan ibret almamak. (Feridüddin Attar)

DÜŞMAN-DÜŞMANLIK
Akrabanın düşmanlığı ve dostların eziyeti yılan zehirinden daha acıdır. (Hz. Ali)
Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır. (Hz. Ali)
Açık kalb ile konuşan düşman, içinden pazarlıklı dosttan daha iyidir. (Hz. Ali)
Akıllı düşmanla istişare kabildir; fakat cahil dostun reyinden kaçınmalıdır. (Hz. Ali)
İki düşman arasında öyle konuş ki barıştıkları zaman utanmayasın. (Sâdî)
İnsanın, kusurlarını sayan düşmanlarından edeceği istifade, kendisini öven dostlarından edeceği istifadeden daha fazladır. (İmam Gazali)
Düşmanın senden emin olmadıkça kâmil (tam, olgun) bir kişi olamazsın. (Bişr-i Hafi)
Bir kişinin düşmanlığına karşılık, bin kişinin dostluğu verilse dahi alma. (Ebû Said Hasan Basrî)

EDEB
Edeb, haddini bilmektir. (Hz. Ali)
Himayen altındakilere iyilik yapmak istersen onlara edeb öğret. (Hz. Ali)
Babaların evlatlarına bıraktıkları servetin en hayırlısı edebtir. (Hz. Ali)
Her kim edepten mahrum kaldı, cümle hayırlardan mahrum kaldı. (İbn Atâ)
Aslında insanla hayvan arasındaki fark da edebdir. Bütün Kur’an’ın manası ayet ayet edebten ibarettir. (Mevlânâ)

EHLİYET
Bir inasın layık olmadığı yere koymak zülumdur. (Hz. Ali)

EŞİTLİK
İnsanların evveli bir damla su, sonu ise toprak olmaktır. Asıllarındaki bir şeyle övünenler ancak su ve toprakla övünmektedirler. (Hz. Ali)

GAFLET-GÂFİL
Üç haslet ibadet etmekten daha değerlidir: Gaflet uykusundan uyanmak; nefse dilediğini vermemek; Allah korkusundan ağlamak. (Ebû Bekir Kettânî)
Avam (halk tabakası) için günahtan kaçmak nasıl vacip ise, havas (münevver tabaka) için de gafletten kaçmak öyle vaciptir. (Ebû Yezid Burani)
Gafilin üç alameti vardır: çok yanılmak, çok eğlenmek, çok unutmak. (Vehb ibn-i Münebbih)

GIYBET (ARKADAN KONUŞMA, ÇEKİŞTİRME)
Allah’a yemin ederim ki, gıybet, müminin dinini ifsad (bozma) hususunda, cüzzamın bedeni ifsad etmesinden çok daha hızlıdır. (Hasan Basri)
Dört şeyi dört şeyden temizle: Dilini gıybetten, kalbini kıskançlıktan, mideni haram lokmadan, davranışlarını riyadan. (Feridüddin Attar)
Senin yanında başkasını çekiştiren, seni de başkasının yanında çekiştirir. (İmam Şafii)

GÖNÜL (KALB)
Kalbler, içi boş kablara benzer, hayırlı olanı hayırla dolu olandır. (Hz. Ali)
Kalb kör olduktan sonra gözlerin görmesinde hiçbir fayda yoktur. (Hz. Ali)
Topraktan biten güller solar gider, gönülden biten güller ise devamlıdır. (Mevlânâ)
Kendisinden başkasından boş olmak şartıyla Allah katında en makbul organ kalbdir. (İmam Gazali)

GÜLMEK
Çok gülenin heybeti azalır, çok konuşan çok yanılır, böylelerinin hayâsı gider. (Hz. Ömer)

GÜNAH-GÜNAHKÂR
Günahtan sakınmak, tövbe ile uğraşmaktan daha kolaydır. (Hz. Ömer)
Kötü yolları öğrenmemen için günahkarlarla sohbet etme. (Hz. Ömer)
Günahtan korkmayan ile düşüp kalkmak, kıyamet gününde insana utanç olur. (İmam Şafii)
Sahibine üzüntü veren günah, sahibine gurur veren ibadetten hayırlıdır. (Ata-i İskenderi)
Günah işlediği zaman üzüntü değil sevinç duyanların hali, günah işlemekten daha beterdir. (Mansur bin Ammar)
Hayret ederim o kişiye ki, hastalık korkusuyla yemekten perhiz eder de, cehennem korkusuyla günahtan perhiz etmez. (Yahya bin Muaz)
Allah’tan korkan günahkar, ibadetine güvenen âbidden daha makbuldür. (Sâdî)
Nefse, günahtan kaçınmak ibadet yapmaktan daha zor gelir. Onun için günahtan kaçınmak daha sevaptır. (İmam Rabbânî)
İşlenen günahların kokusu olsaydı, günahlarımın kokusu yüzünden hiçbiriniz bana yaklaşmazdı. (Muhammed İbn-i Sirin)

HARAM
Biz, harama düşmek korkusuyla helâlin de onda dokuzunu terkederdik. (Hz. Ömer)
Her haram içki gibi sarhoşluk verseydi, hiç kimseyi ayık göremezdin. (Mevlânâ)
Haram para ile sadaka veren, hayır işleyen kimse, kirlenmiş elbiseyi idrar ile yıkayana benzer. (Süfyan-ı Sevri)
Haram yiyenlerin yedi azası istese de, istemese de günah işler. Helâl yiyenlerin bütün bedeni ibadet eder. (Abdullah Tusteri)

HASET (KISKANMA)
Hasetçinin, senin sevindiğin zaman üzülmesi, intikam olarak sana yeter. (Hz. Ömer)
Kıskanç, vücutça sıhhatli görünse de, hasedin tesiriyle muzdarip ve hastadır. (Hz. Ali)
Ölümü çok hatırlayanda ne neş’e olur ne de haset. (Ebü’d-Derda)
Dört şeyden uzak durmalıdır: Haset, kibir, öfke ve kıskançlık. (Feridüddin Attar)

HATA (AYIP, KUSUR)
En büyük ayıp, başkalarında gördüğümüzde beğenmediğimiz bir ayıbın kendimizde bulunmasıdır. (Hz. Ömer)
Bir hata işlediğiniz zaman Allah’tan bağışlanma dileyiniz. Çünkü hatalar, insanlar yaratılmadan önce yaratılmıştır. Bütün tehlike hatada ısrardadır. (Ebû Abdullah Câfer-i Sâdık)
Ey Ademoğlu! Sen imanın hakikatını ancak, sende bulunan bir ayıptan dolayı halkı ayıplamayı terkettikten sonra elde edebilirsin. (Hasan Basri)
Sofiliğin şartı insanların kusurlarını görmemektir. (Ahmed er-Rufai)
Daima başkalarının kusurlarını gören, bir gün rüsvaylık içinde ağzını açamaz olur. (Feridüddin Attar)
Herkesi kusurları ilk anan bir kimsenin senden de teşekkürle söz edeceğini sanma. (Sâdî)

HAYÂ (UTANMA)
Utanması olmayanın kalbi ölür. (Hz. Ömer)
Kulun nefsini tanımamasının alameti haya ve Allah korkusu azlığıdır. (Ahmed bin Âsım el-Antâki)

HELÂL
Allah Teâlâ’ya itaat etmek bir hazineye benzer. Bu hazinenin anahtarı dua, bu anahtarın dişleri de helâl lokmadır. (Yahya bin Muaz)
İmanın hakikatine kavuşmak için dört şey lazımdır: Bütün farzları edeble yapmak; helâl yemek; görünen ve görünmeyen haramlardan sakınmak ve bunlara ölünceye kadar devam etmektir. (Abdullah Tüsteri)

HOŞGÖRÜ (MÜSAMAHA)
Elif okuduk ötürü, pazar eyledik götürü; Yaradılmışı hoşgördük, yaradandan ötürü. (Yunus Emre)

HÜSN-İ ZAN (İYİ ZAN, İYİYE YORMA)
Gerçek anlaşılıncaya kadar Müslüman kardeşinin yaptıklarını iyiye yor. (Hz. Ömer)
Bir din kardeşine ait sevmediğin bir iş duyarsan birden yetmişe kadar özür kapısı araştır. Bulamazsan, belki benim anlayamadığım bir özrü vardır de ve kapa. (Ebû Abdullah Cafir-i Sâdık)
Bir mümin hakkında iyi düşünceler besleyip de yanılmak, kötü zanda bulunup da isabet etmekten daha hayırlıdır. (İmam Gazali)

İBADET
İlimsiz yapılan ibadette, anlayış vermeyen ilimde, tefekküre götürmeyen Kur’an okumada hayır yoktur. (Hz. Ali)
Arzularınla arana demirden bir duvar koymadıkça, ibadetin ve kulluğun tadına varamazsın. (Bişr-i Hafi)
Vakit çok kıymetlidir. Ancak kıymetli şeyler için kullanılması gerekir. İşlerin en kıymetlisi ise Allah’a ibadet etmektir. (İmam Rabbani)
İnsanlar genellikle iki sebebten helâk olurlar: 1- Farzların vaktini geçirerek nafile ibadetlere dalmak, 2- İbadetleri kalb ile birlikte değil de sadece organlarla yapmak. (Muhammed Ebû Verd)
İbadetlerin en makbulü, gizliliğine en çok riayet edilendir. (Tavus bin Keysan)
İbadet eden kimse, yaptığı ibadete bakar da kendini bir din kardeşinden üstün görmeye kalkarsa yaptığı ibadet hiç olur. (Süyfan-ı Sevri)

İHLÂS
İhlâs, güzel bir iş yaptığında onun konuşulmasından hoşlanmaman, o güzel işinden dolayı övgü beklememendir. (Ahmed ibn-i Asım el-Antaki)
İhlâs, amel eden kişinin amelinin kabul edilmesine vesile olan şeydir. (Ebû Hayır Nessâc)
Bir şeyin zıddı bilinmez ise kendi de bilinmez. İhlâs da, zıddı olan riyayı tanıyıp onu terketmekle bilinebilir. (Ebû Osman Mağribi)
Her kim ihlâsla bir amel işlese de sonradan onunla övünse, o kimse bu kabul olunmuş ameli iyilik divanından siler, riya divanına yazar. (Süfyan-ı Sevri)
Her kim güzel bir ameli halk görmesin diye terkederse riyadır; halk görsün diye işlerse şirktir; ikisini de terk eder ise ihlâstır. (Malik bin Dinar)

İMAN
İman, Yüce Allah’ın gayba ait bildirdiği her şeyi nefsin tasdik etmesidir. (Muhammed ibn-i Hafif)
İman çıplaktır, onun elbisesi takva, süsü haya, sermayesi ilimdir. (Ebû Hüreyre)
İnsanlar kainatta bulunan şeylere bakıp görmekle değil, bunları yaratan Yüce Zatı düşünmekle huzur duyabilir (Ebû Huseyin Nuri)

İNSAN
Gerçeği, insanların ölçüleri ile değil; insanları gerçeğin ölçüsü ile tanı. (Hz. Ali)
İnsan ile insan arasında fark vardır. Bir de mirden hem nal, hem de kılıç yapılır. (Nizami)
Dünya bir ağaca benzer, biz insanlar bu ağaçta yarı ham, yarı olgun meyveler gibiyiz. (Mevlânâ)

İSRAF (SAVURGANLIK)
Birkaç günlük bir nafakayı bir günde harcayan ev halkına ben buğzederim. (Hz. Ebû Bekir)
Müsrif adam üç yanlışı tekrarlar: Kendine lazım olmayanı alır, kendine ait olmayanı giyer, kendine layık olmayanı yer. (Vehb ibn-i Münebbih)

İSTİŞÂRE (DANIŞMA)
Danışmayı terk eden doğru yolu bulamaz. (Hz. Ali)

İŞ, İŞÇİ
Bir iş bir kere geri kalırsa hiçbir vakit ilerlemez. (Hz. Ömer)
En bedbaht, en muzdarip kimse, yapacak bir işi olmayan kimsedir. (Bediüzzaman)

İYİLİK
Her şeyin bir şerefi vardır, iyiliğin şerefi de çabuk yapılmasındandır. (Hz. Ömer)
İyilik ediniz, onun karşılığında kötülük göreceğinizi hiç aklınıza getirmeyiniz. (Hz. Ali)
İyilik, sana kötülkü edene iyilik etmendir. İyiliğe karşı iyilik etmek, satın aldığın bir şeyin parasını vermeye benzer. (Süfyan-ı Servri)
Bir kul, iyiliği dolayısıyla yeryüzünde övülürse, gökyüzünde de övülür. (Ka’ab el-Ahbar)

KANAAT
Ne kadar yoksul ve aç olursa olsun kanaat sahibi zengindir. (Hz. Ali)
Rızkın ne ise ona kavuşursun, hiç üzülme. Kul kanaat sahibi olduğu zaman hürdür. Hırsa kapıldığında köle olur. Kalbinden tamahı çıkar ki ayalarındaki zincir çözülsün. (Ahmed er-Rufâî)
Hırsını satarak onun parası ile kanaat satın alan kimse, izzet ve şerefle zafere ulaşır. (Ebû Bekir Kettânî)
Kanaat etmekten hiç kimse ölmedi, hırs da hiç kimseyi zengin etmedi. (Mevlânâ)
Üç haslet evliya sıfatıdır: Allah’a tevekkül, Allah’tan başkasından birşey beklememek, kanaat etmek. (Yahya ibn-i Muaz)
Allah beş şeyi beş yere yerleştirmiştir: İzzeti, ibadet ve itaate; zilleti, günaha; heybeti, geceleyin kalkmaya; hikmeti, boş karına; zenginliği de kanaate. (Kuşeyri)

KARDEŞ-KARDEŞLİK
İçinde bulunduğu meşguliyet seni arayıp bulmasına engel olan, fakat kalbinde sevgini taşıyan kimse senin din kardeşin sayılır. (Mâlik bin Dînar)
Üç durumda din kardeşinizi yalnız bırakmayınız: Hastalandıklarında ziyaret ediniz, meşguliyetlerinde yardım ediniz, unuttuklarında hatırlatınız. (Ata ibn-i Meysere el-Horasânî)
Kendisine minnet etmeğe mecbur olduğun kimse senin kardeşin değildir. (İmam Şafi’î)

KOMŞU-KOMŞULUK
Komşusu, arkadaşı ve akrabası tarafından iyi denen kimse gerçekten iyidir. (Hz. Ömer)
İyi komşuluk, sadece komşuya eziyet etmemek değil, onun verdiği eziyete de katlanmaktır. (Hasan Basri)

KÖTÜ-KÖTÜLÜK
Kötülüklerini herkesin görmesinden çekinmeyen kimse insanların en şerlisidir. (Hz. Ali)
Bir müslüman kardeşine yapacağın en büyük kötülük, kızdığın zaman hayırlı işleri gizlemen, şerli yönünü anlatmamandır. (Muhammed ibn-i Sirin)

KUR’ÂN-I KERİM
Manevi lezzeti üç şeyde arayın: Namazda, zikirde ve Kur’an okumakta. Bulunsanız ne âlâ! Bulamazsanız kalbiniz hasta demektir. (Hasan Basri)

MAL-MÜLK (PARA, SERVET)
Mal (servet) hasislerde, silah korkaklarda, otorite (yetki) zayıflarda olursa işler bozulur. (Hz. Ebû Bekir)
İnsanları iki şey mahveder: Mal toplama hırsı ve çok konuşmak. (İbrahim en-Nehai)

MERHAMET
Her kim ki, kendisinde Allah’ın yarattıklarına karşı merhamet yoktur, o kimse Hak ehlinin yükseldiği makama yükselemez. (İbrahim Düssuki)
Hiçbir din yolcusu, bütün insanları sevinceye, onlara şefkat besleyinceye, görünen ayıplarını örtünceye kadar olgunluğa ulaşamaz. (İbrahim Düssuki)

MÜSLÜMAN-MÜSLÜMANLIK
Eğer biz İslâm’ın bir üstün değerler sistemi olduğunu Müslüman olmayanlara anlatmak istiyorsak, onlara, her şeyden önce bizim İslâm’ı temsil etmediğimizi söylemek zorundayız. (Muhammed İkbal)

NASİHAT (ÖĞÜT)
Nasihat dünyanın en pahalı mücevheri kadar değerli olduğu halde ekseriya pek ucuza satılır. (Hz. Ali)
Dil ile öğüt verene değil, davranışları ile örnek olana uymalıdır. (Muhammed ibn-i Hafif)

NEFİS ve NEFSİ TERBİYE
Tasavvuf yolunda bulunan kişinin yapacağı ve dikkat edeceği en mühim şey nefsini hesaba çekmektir. (Ebû Osman Mağribi)
En büyük nimet nefsin arzularından kurtulmaktır. Çünkü nefis kişi ile Allah arasında bulunan perdelerin en büyüğüdür. (Ebû Bekir Temestani)
Bütün Kur’an nefislerin kötülüklerini bildirmek ve açıklamaktan ibarettir. (Mevlânâ)
Nefis bir katırdır, amel (ibadet ve taat) da onun yüküdür. (Vehb ibn-i Münebbih)
Nefsini zelil kılan kimseyi Yüce Allah aziz kılar ve o kişinin derecesini yükseltir. Nefsini beğenen kişiyi de Allah zelil ve hakir kılar. (Ebû Hasan Buşenci)
Nefsi en iyi şu dört şey terbiye eder: Susmak, açlık, yalnızlık ve uykusuzluk. (Feriduddin Attar)
İnsanların en zayıfı, nefsani arzularından el çekmede aciz kalandır. En güçlüsü de, bu arzuları terketmeye güç yetirendir. (Davud Kassar)
Salih bir kişi için en kötü şey nefsine kolaylık göstermektir. (Muhammed ibni Hafif)
Nefsinden gördüğü şeyleri iyi sanan ayıplarını göremez. Ancak nefsinin ayıplarını arayan, ondan gelen şeyleri elekten geçiren kendi kusurlarını bulur ve görür. (Hayır Nisaburi)
Bir kimse nefsini terbiye etmekten acizse, başkasına edeb öğretmek işinde daha acizdir. (Seriyy’üs-Sakati)
Nefsimi elimde tutabilseydim parça parça doğrar hayvanların önüne yem olarak atardım. (Süleyman ibn-i Mihran)
Nefis, üç köşeli bir dikendir; ne türlü koysan batar. (Mevlânâ)
İyilikte her düşmanı dost edinebilirsin, oysa nefsin ona iyilik ettikçe düşmanlığını arttırır. (Sâdî)

NİYET
Nice küçük amel (iyilik ve ibadet) vardır ki niyet onu büyük yapar; nice büyük amel vardır ki niyet onu küçük yapar. (Abdullah ibn-i Mübarek)

ÖFKE
Öfke, düşünceyi, muhakemeyi, hafızayı bulandıran en kötü çamurdur. (Atiye Keskin)
Bir kimsenin cimrilik adeti ile öfke duygusu körelmedikçe muttakiler sınıfına geçemez. (Abdullah el-Müzeni)
Öfkenin aşırısı, kişiyi özür dilemek küçüklüğüne iter. (Amr bin As)

ÖLÜM
Kabre hazırlıksız giren, denize kayıksız açılmış gibidir. (Hz. Ebû Bekir)
Ölmek felaket değildir, öldükten sonra başa gelecekleri bilmemek felakettir. (İmam Rabbani)
Üç şey kalbin paslanmış olmasının alametidir: 1. Allah’a ibadetten zevk almamak, 2. Günaha düşmekten korkmamak, 3. Ölümden ibret almayıp dünyaya daha çok bağlanmak. (İbrahim Edhem)
Ey insanlar! Ölünce peşinizden size ağlanmadan önce, siz kendinize, kendi halinize ağlayın. (Abdülkadir Geylâni)
Ölümü hatırlamak kalbi temizler, insanı dünyaya ve dünyadakilere bağlanmak felaketinden kurtarır. (Abdülkadir Geylâni)
Ölüm büyük bir olaydır, büyük bir tehlikedir. İnsanlar bunu bilmiyorlar. (İmam Gazali)
İki şeyi asla unutma: Allah’ı ve ölümü; İki şeyi de unut: Yaptığın iyiliği, gördüğün kötülüğü. (Lokman Hekim)
Sizi mezarda takip etmeyecek olan her şeyle alakanızı kesiniz. (Mevlânâ Alâuddin)

ÖMÜR
Ömrünü faydasız ve boş şeylerle geçiren, tarlaya tohum etmek vaktini kaçırır, hasat zamanı geldiğinde pişman olur. (Hz. Ebû Bekir)

RIZIK
Rızkın Allah Teâlâ’dan olduğuna inanan kimse, zengin olunca sevinmez, fakirleşince üzülmez. (Hâtem-i Esam)

RİYA (GÖSTERİŞ) – RİYÂKAR
Bir kimse yaptığı hayırların ve iyi işlerin bilinmesinden ve konuşulmasından hoşlanıyorsa Allah’a şirk koşmuş olur. (Ahmed ibni Ebûl-Havârî)
Riyakâr, memnun ettiğin zaman, seni sende bulunmayan vasıflarla anan; darılttığın zaman yine seni sende bulunmayan kötülüklerle anıp anlatandır. (İmam Şafii)
Doğruluk, yaptığını Allah için yapmaktır; halk için yapmak ise riyadır. (Ebû’-l-Hasen Harakânî)

SABIR
Sabır, belayı hafifletir. (Hz. Ali)
Hiç kimse, kendisine sabır verilen kimse kadar Allah’ın lütfuna uğramamıştır. (Hz. Ali)
Sabır ve sebat insanların iki büyük yardımcısıdır. (Hz. Ali)
Sabrın insandaki mevkii, başın vücuttaki mevkii gibidir. (Hz. Enes)
Sabır, yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamaktır. (Kuşeyri)
Belaya feryad eden, Allah’a kafa tutmuş olur. Feryad etmek belayı geri çevirmez, ama sabretmenin ecir ve sevabını yok eder. (Şakik Belhi)

SEVGİ
Sevgi ile, bulanık, tortulu sular arı duru bir hale gelir. (Mevlânâ)
Sevgiden ölüler dirilir, sevgiden padişahlar kul olur. Sevgiden bakırlar altın kesilir. (Mevlânâ)
İyi amellerim arasında en değerli bulduğum, salih bir zata olan sevgimdir. (Abdullah el-Müzeni)
Hakiki sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde eksilmeyendir. (Yahya bin Muaz)

SIR
Sırrını saklayanın iradesi elindedir. (Hz. Ömer)
Sende bulunduğu zaman gizli kalmasını istediğin şeyi, başkalarında görünce ifşa etme. (Hamdun Kassar)
Her insan sırdaş olamaz. Her testi su tutamaz. (Nâsır-ı Husrev)

SÖZ
Ne söylediğine ve ne zaman söylediğine dikkat et. (Hz. Ebû Bekir)
Söz, ilaç gibidir; azı yaşatır, çoğu öldürür. (Hz. Ali)
Bir söz kulağa gelip orada kalıyor, kalbe ulaşmıyorsa, o söz dudaktan söylenmiştir. Bir söz kulağı aşıp kalbe ulaşıyorsa o söz gönülden söylenmiştir. (Hz. Ali)
Akıl tamamlandığında söz noksanlaşır. (Hz. Ali)
Önce düşün, sonra söyle, çünkü önce temel sonra duvar gelir. (Sâdî)
Hoşa gitmeyen söz söyleme, çünkü bu sözün karşılığı da hoşa gitmez. Dağda güzel ses çıkar ki dağ da onu güzel aksettirsin. (Nâsır-ı Husrev)
Yerinde söz söylemesini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz. (Fatih Sultan Mehmed)
Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzer. İnsanın ruhuna tat verir. (Hz. Süleyman)
Sözün revaç bulduğu, buna karşılık işin hiç olduğu bir devreye yetişirsen, şerli insanlar arasında kaldığını ve şerli bir zamanda yaşadığını bilesin. (Ebû Hâzım)

ŞEHVET
Cenneti arzulayan bir kimse, mutlaka dünyada şehvetlerinden fedakarlık etmelidir. (Hz. Ali)
Şehvet şeytanın yularıdır. Bu yuları şeytana kaptıran ona kul olur. (Ebû Bekir Kettâni)
Organlarını şehvetlerle razı eden bir kimse, kalbine pişmanlık ağacını diktiğini bilmelidir. (Ebû Yahya el-Verrak)
İnsanların en zayıfı, şehvete esir ve nefsine oyuncak olandır. (İbrahim bin Davud Rıkkî)

ŞEKİL ÖNEMLİ DEĞİLDİR
Bir adamın şöhretine, görünüşüne bakmayın. Bir kimsenin namaz ve niyazına aldanmayın. Ancak aklına ve doğruluğuna bakınız. (Hz. Ömer)

ŞERİAT
Kıyamette şeriatten sorulur. Ebedi hayata giriş ve azaptan kurtuluş, şeriatın yerine getirilmesine bağlıdır. (İmam Rabbani)
Şeriat üç bölümdür: İlim, amel, ihlâs. Bunlardan herbiri yerine getirilmedikçe şeriat gerçekleşemez. (İmam Rabbani)
Şeriat muma benzer, yol gösterir. Fakat mumu ele almakla yol aşılmış olmaz. Yola koyulmak gerekir. Yola koyuldun mu bu gidişin adı tarikattır. Maksadına ulaştın mı o da hakikat. (Mevlânâ)
Pergel gibi bir ayağımızla şeriat üzerinde sabitken diğeriyle yetmiş iki milleti dolaşırız. (Mevlânâ)

ŞÖHRET
Zillete düş, fakat şöhret isteme. Başkaları seni söylesinler diye yükselmeye çalışma. (Hz. Ali)
Bir kişi tanımıyorum ki, tanınmasını sevsin de bu yüzden dini gidip rezil olmasın. (Bişr-i Hafi)
İster din, ister dünya işlerinde, bir kimsenin parmakla gösterilmesi şöhret afeti olarak kafidir. (İbrahim en-Nehai)
İnsanoğlu üç perdeyi gönlünden gidermeyince ona Allah yolu açılmaz: Dünyayı mülk olarak verseler sevenmemek, dünya kendisinin olsa da elinden alsalar yerinmemek; şöhretten ve övülmekten hoşnut olmamak. (İbrahim Edhem)

ŞÜKÜR
Şükür, nimetlerin süsüdür. (Hz. Ali)
Allah’ın verdiği nimeti, O’nun razı olduğu yerde harcamakla şükür, razı olmadığı yerde harcamak nankörlüktür. (İmam Gazali)
Allah’ın ihsan ettiği nimetlerle O’na isyan etmemek, o nimetleri haram olan yerde asla kullanmamak şükürdür. (Cüneyd-i Bağdâdî)
Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir. (İmam Şibli)

TAMAH (HIRS)
Şarap, tamahkarlık kadar aklı baştan alamaz. (Hz. Ömer)
Tamahta zillet (aşağılık duruma düşmek) vardır. (Hz. Ali)

TEDBİR
İşten evvel tedbir, pişmanlığa yer bırakmaz. (Hz. Ali)
İtaat ve ibadetle iş bitmez. Söz söylemekte, etrafa bakmakta, yemek yemekte fevkalade ihtiyatlı olmak lazımdır. (Mevlânâ Alâuddin)

TEMBELLİK
İnsanı vaktinten önce yıpratan bir şey varsa o da tembelliktir. (Hz. Ali)
Dört şey bedbahtlık işaretidir: Câhillik, tembellik, kimsesizlik, nâkeslik (kimseye iyiliği dokunmamak) (Feridüddin Attar)

TEMİZLİK-SAĞLIK-HASTALIK
Oburlukla sağlık bir arada bulunmaz. (Hz. Ali)
Elden gitmeden iki şeyin değerini anlamak zordur. Bunlar, sağlık ve gençliktir. (Hz. Ali)
Dört şeyi küçümsemeyin: Düşmanı, ateşi, hastalığı, az bile olsa ilmi. (Feridüddin Attar)
Hastaya durumu sorulduğunda, önce halini hayırla anıp sonra derdini anlatırsa halinden şikayet etmiş sayılmaz. (İbrahim en-Nehaî)
Cümle hastalıkların aslı çok yemektir. (Hamdun Kassar)

TERBİYE
Halkı hakka davet eden, canavar terbiyecisi gibi olmalıdır, canavar terbiyecisi nasıl hayanın huyunu ve yeteneğini bilip on göre davranırsa hak davetçisi de aynı şekilde davranmalıdır. (Ali Râmitenî)

TEVEKKÜL
Tevekkül, olan şey ile yetinmek, olmayan şeye razı olmaktır.
Hakiki mânâda tevekkül, Allah’tan başkasından korkmamak, O’ndan başkasına güvenmemektir. (Fudayl bin İyaz)
Cenâb-ı Hakkın kapısından kovduğu kimse her kapıya koşar; fakat O, bir kimseyi kendi kapısına çağırırsa onu kimsenin kapısına bırakmaz. (Şeyh Sâdî)

TÖVBE
Günah işlemekten kaçınmak, tövbe ile uğraşmaktan daha kolaydır. (Hz. Ömer)
Tövbe edenlerle beraber oturun, çünkü onların kalbleri yumuşak olur. (Hz. Ömer)
Kim ki başından geçen bir günahı hatırlar ve bu nedenle kalbi acı duyarsa, Allah katındaki kitapta o günah ondan silinmiş olur. (Abdullah bin Ömer)
Bina için toprak, yaşamak için gıda neyse, melekut aleminde yükselmek için de tövbe odur. (Şahabeddin Sühreverdi)

TUTUMLULUK (İKTİSAT)
Tutumluluk, az şeyi çoğaltır; israf, çok şeyi azaltır. (Hz. Ali)
İyi kullanılan az mal, kötü kullanılan çok maldan daha ziyade dayanır. (Hz. Ali)
Allah’ın rahmetinden ümitsiz olmak, günahkar olmaktan daha tehlikelidir. (Hz. Ali)
Mümin kulun korku ve ümidi aynı olmalıdır, tartılacak olsa eşit gelmelidir. (Tavus bin Keysan)
Mümin günah korkusu ile ümit arasında iki arslan arasındaki tilki gibi olmalıdır. (Yahya bin Muaz)
Üç şey insanı ibadet ve itaate sevkeder: Korku, ümit ve sevgi. Üç şey de insanı günaha sevkeder: Kibir, hırs ve haset. (Hatem-i Esam)
Mümin, yalnız Allah’tan ümit eder, münafık ise Allah’tan başka herkesten ümit eder. (Hatem-i Esam)
Dört şey kafirliğe sebep olabilir: Gıybet etmek, haset etmek, haram mal devşirmek, Allah’ın rahmetinden ümit kesmek. (Süfyan-ı Sevri)

YALAN
Doğruluk ile yalancılık kalbte şiddetli bir kavgaya tutuşurlar. Birisi diğerini kalbten kovuncaya kadar kavgaları devam eder. (Malik bin Dinar)

ZAMAN
Üç şey Allah’ın azabını gerektirir: 1- Oyun ve eğlence ile boşuna vakit geçirmek, 2- Başkalarıyla alay etmek, 3- İnsanların arkasından konuşmak. (Seriyy’üs-Sakati)

ZENGİN-ZENGİNLİK
Zenginlik, gurbeti vatan; yoksulluk vatanı gurbet yapar. (Hz. Ali)
Beş şey, beş nevi insanda şiddetle kötülenmeye layıktır: Âlimlerde fücur, hakimlerde hırs, kadınlarda hayasızlık, ihtiyarlarda zina, zenginlerde cimrilik. (Hz. Ali)
Bir kimse zenginlerle beraber olmayı, fakirlerle beraber olmaya tercih ederse, Allah onu kalb ölümü hastalığına müptela kılar. (Ebû Osman Mağribi)
Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin cennete girmesinden daha kolaydır. (Vehb ibn-i Münebbih)
Büyüklenen zenginden çekin, zira lağım doldukça daha pis kokar. (Nâsır-ı Husrev)
Zenginlerden kendini sakın. Kalbini ne zaman onlara bağlar, ne zaman onlardan birşey beklemeye kalkarsan, Allah’tan başka rabler edinmiş olursun. (Şakik Belhi)
Zenginlerin karşısında izzet tavrı takınmak tevâzu sayılır. Fakirlerin yanında gösterilecek zillet hali ise bir şereftir. (Hayır Nisaburi)
Allah’a yemin ederim ki, parayı aziz eden bir kimseyi Allah zelil eder. (Hasan Basri)
Ne kadar zengin olsan yiyebileceğin kadar yersin. Denize testiyi daldırsan alabileceği kadar alır, gerisi kalır. (Mevlânâ)
Zillet bakımından insanların en ileri olanı zenginlere yaltaklanan veya ona tevazu gösteren fakirdir. İzzet bakımından insanların en iyisi ise fakirlere karşı alçakgönüllü olan zengindir. (Muhammed ibn-i İsmail Mağribi)

ZİKİR
Zikir, bir kazmadır, onunla gönüllerdeki yabancı duygu dikenleri temizlenir. (Ubeydullah Ahrar)
Kalb uyanıklığının belirtisi, Allah’ı zikrettiğin zaman Allah’ın da seni andığını duymandır. (Ebûl-Hasen Harakâni)

ZULÜM-ZÂLİM
Zulüm, vefâsızlık ve hile kimde bulunursa zararı yine kendine dokunur. (Hz. Ebû Bekir)
Memleketler, mülk ve saltanat, küfür üzerine durabilir de zulüm üzerinde durumaz. (İmam Maverdi)
Sultanların ve devlet adamlarının bozulması zulüm ile, âlimlerin bozulması tamahkarlık ile, fakirlerin bozulması ise riya ile olur. (Ebû Bekir Varrak)
Haksızlık karşısında eğilmeyiniz. Zira hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz. (Hz. Ali)
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem!;Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem! (Mehmed Akif)

ZÜHD-ZÂHİD
Kul ile Allah arasında dört deniz vardır. Kul bu denizleri geçmeyince Allah’a ulaşamaz. İlk deniz dünyadır, onun gemisi zühddür; ikincisi, halktır, Onun gemisi uzlettir; üçüncüsü nefistir, onun gemisi dileğini reddetmektir; dördüncüsü İblis (şeytan)tir, onun gemisi kendisini düşman bellemektir. (Cüneyd Bağdâdî)
Zahid o kimsedir ki, eline hiç birşey geçmese bile gönlü hoş olur ve rızık dolayısıyla endişe etmez. (Ebû Bekir Kettânî)
Akıllının dünyayı talebi, cahilin onu terkinden zühde daha yakındır. (Yahya bin Muaz)
Zühd, elleri mal ve mülkten, kalbleri mal ve mülk isteğinden uzak tutmaktır. (Cüneyd-i Bağdâdi)
Zahidlik helale karşı olur; harama gelince o bir ateştir. Ona ancak ölüler el uzatır. (Ömer ibn-i Abdülaziz)