DİNİ HİKAYE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DİNİ HİKAYE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ocak 2024 Perşembe

DİNİ KISSA HİKAYE

 Ha­tî­ce vâ­li­de­miz çok fa­zî­let­li bir in­san­dı. Va­hiy me­le­ği bir­ gün Ra­sûl-i Ek­rem Efen­di­miz’e gelerek:

“–Yâ Ra­sû­lal­lâh! Ha­tî­ce, elin­de bir kap ye­mek­le Sa­na gel­mek­te­dir. Ha­tî­ce ya­nı­na gel­di­ği zaman, ona Rab­bin­den ve ben­den se­lâm söy­le! Onu, gü­rül­tü ve yor­gun­luk ol­ma­yan cen­net­te inci­den ya­pıl­mış bir sa­ray­la müj­de­le!” bu­yur­du. (Bu­hâ­rî, Me­nâ­kı­bu’l-En­sâr, 20)

Hz. Ha­tî­ce (ran­hâ) bu ilâ­hî se­lâ­ma şöy­le mu­kâ­be­le et­ti:

“–O (şâ­nı yü­ce Al­lâh) Se­lâm’ın ken­di­si­dir, se­lâm O’ndan­dır, Ceb­râ­îl’e de se­lâm ol­sun! Ey Allâh’ın Ra­sû­lü! Al­lâh’ın se­lâ­mı, rah­me­ti ve be­re­ke­ti Sen’in de üze­ri­ne ol­sun.”

Al­lâh Ra­sû­lü (sav), ha­yâ­tı bo­yun­ca bu mü­bâ­rek zev­ce­si­ni unut­ma­dı. O’na kar­şı ve­fâ­nın en güzel ör­nek­le­ri­ni ser­gi­le­di. (Osman Nûri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa (sav), Erkam Yay.)

31 Ağustos 2023 Perşembe

DİNİ HİKAYE, DİNİ KISSA

DİNİ HİKAYE, DİNİ KISSA, imamı azam ebu hanife,Ebu Hanife,sarhoş,gözyaşı,ziyan,tevbe,kefalet,hapishane,küfür,hak,hakikat,güzel hikaye,

İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri’nin komşularından ayyaş bir genç vardı. Bu genç, sabahtan akşama kadar içer, geceleri de yerinde duramaz nâralar atıp küfürler savurarak etrafı dayanılmaz derecede rahatsız ederdi.

Bir gece gencin attığı nâralar kesilince, İmam sabahleyin gidip gencin başına bir hâl gelip gelmediğini araştırdı. Arkadaşları, içki yüzünden kavgaya karışıp hapse atıldığını söylediler. Ebû Hanîfe Hazretleri bu duruma çok üzüldü. Hapishâneye giderek yetkililerden onu serbest bırakmalarını ricâ etti. Memurlar ancak kefâlet ile serbest bırakabileceklerini söyleyince İmâm-ı Âzam Hazretleri kefil oldu ve sarhoş komşusunu hapisten kurtardı.

Durumu öğrenen genç, derhâl İmâm’ın yanına koşup nedâmet gözyaşları döktü. Artık içkiye tevbe ettiğini söyledi. Bundan sonra ona lâyık bir komşu ve talebe olacağına söz verdi. Büyük İmâm, gence şefkatle baktı ve hüzünlü bir sesle:

“–Delikanlı; görüyorsun ya, seni gerçekten biz ziyân ettik! Sana ulaşma gayretini gösteremedik. Asıl sen bize hakkını helâl et!” dedi.

11 Ağustos 2023 Cuma

DİNİ KISSA DİNİ HİKAYE

 Bir gün Hz. Ömer (ra), elinde bir kısım Tevrât sayfaları ile Peygamber Efendimiz’e gelip:

“-Ey Allah’ın Rasûlü! Bunlar Tevrat’tan bazı kısımlar. Onları Zurayk Oğulları’na mensup bir arkadaşımdan aldım” dedi.

Peygamber Efendimiz’in yüzünün rengi birden değişiverdi. Bunun üzerine Abdullah bin Zeyd (ra), Hz. Ömer’e:

“-Allah senin aklını başından mı aldı? Rasûlullah’ın yüzü ne hâle geldi, görmüyor musun?” dedi.

Hatâsını anlayan Hz. Ömer (ra) hemen:

“-Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, peygamber olarak Muhammed (sav)’den, önder olarak Kur’ân’dan râzı olduk” dedi.

Bunun üzerine Allah Rasûlü’nün yüzünde güller açtı, üzüntüsü gitti. Sonra da şöyle buyurdu:

“-Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer Mûsâ (as) aranızda olup da ona uyarak beni terk etseydiniz derin bir dalâlete düşmüş olurdunuz. Siz ümmetler içinde benim nasibimsiniz, ben de peygamberler içinde sizin nasibinizim.” (Heysemî, I, 174)

26 Temmuz 2023 Çarşamba

DİNİ KISSA DİNİ HİKAYE

 Übey bin Kâ’b’ın tâbiînden sayılan oğlu Tufeyl, sahâbîlerle görüşür, onların bilgilerinden istifâde ederdi. Zaman zaman da Abdullâh bin Ömer’i ziyâret eder ve onunla birlikte çarşıya çıkarlardı.

Tufeyl, Abdullâh (ra)’ın, Peygamber Efendimiz’in emirlerine itaatteki gayretini şöyle anlatır:

“Çarşıya çıktığımızda, Abdullâh bin Ömer kime rastlasa selâm verirdi. Karşılaştığı şahıs ister eski eşya satan, ister değerli mal satan, ister yoksul veya tanınmayan biri olsun, mutlakâ ona selâm verirdi. Bir gün yine onun yanına gitmiştim. Yine birlikte çarşıya çıkmayı teklif etti. Ona:

“–Çarşıda ne yapacaksın! Alışverişten anlamazsın. Satılan malların fiyatlarını sormazsın. Bir şey satın almazsın. Herkesin oturup sohbet ettiği yerlerde oturmazsın. Çarşıya çıkacağımıza şurada otur da, birlikte sohbet edelim.” dedim.

Bunun üzerine Abdullâh (ra) bana şunları söyledi:

“–Kardeşim! Biz, karşılaştığımız kimselere Allâh’ın selâmını vermek için çarşıya çıkıyoruz. Başka bir maksadımız yok.” (Muvatta, Selâm, 6; Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, s. 348)

18 Mayıs 2023 Perşembe

DİNİ KISSA DİNİ HİKAYE

Devr-i seadette Alkame isminde gayet çalışkan ve sehâvetli bir genç vardı. Hastalandı ve rahatsızlığı şiddetlendi. Hanımı vaziyeti Rasûlü Ekrem (sav) Efendimize bildirdi:

- Ya Rasûlallah, eşim çok hasta, ölüm halinde, dedi.

Rasûlü Ekrem, vaziyeti öğrenmek için Bilâl Habeşî, Ali, Selman ve Ammar (r.anhüm) hazeratını, Alkame’nin evine gönderdi. Gitdiler, Alkame ağır hasta idi. Lâilâhe illallah, Muhammedün Rasûlullah demesini söylediler. Bir türlü söyleyemedi. Üzüldüler. Vaziyeti bildirmesi için Bilâl (ra)’ı Rasûlü Ekrem Efendimize gönderdiler, Rasûlü Ekrem Efendimiz ana ve babasının hayatda olup, olmadıklarını sordu. Babasının öldüğünü, ihtiyar anasının hayatda olduğunu öğrendiler.

Rasûlü Ekrem Efendimiz, ihtiyar kadına oğlu ile vaziyetinin nasıl olduğunu sorduklarında, ihtiyar kadın:

- O hep hanımını dinliyor, hep beni tersliyor, hiç bir dileğimi yerine getirmiyor, cevabını verdi.

Rasûlü Ekrem, Bilâl-i Habeşî’ye:

- Git bir yığın odun topla, onu ateşle yakayım, buyurdu.

Bu sözleri duyan Alkame’nin annesi:

- Ya Rasûlallah. O benim oğlum ve gönlümün meyvesidir. Onu benim gözlerimin önünde yakacak mısın? Buna yüreğim nasıl dayanır, dedi.

Rasûlü Ekrem Efendimiz şöyle buyurdu:

- Ey Alkame’nin annesi, Allah’ın azâbı daha şiddetli ve daha devamlıdır. Sen içinden Allah’ın onu mağfiret etmesini diliyorsun. O halde ona kırgın olmadığını açıkla. Hakkını helâl et. Varlığım kudret elinde olan Allah’a yeminle söylerim ki, sen ona kırgın oldukça, onun ne namazı, ne orucu ne de diğer iyilikleri kendisine fayda vermez.

Alkame’nin annesi ellerini göğe kaldırdı ve:

- Ya Rasûlallah! Allah’ı, seni ve burada bulunanları şahit tutuyorum ki, ben Alkame’den râzıyım, ona haklarımı helâl ettim, dedi.

Rasûlü Ekrem Efendimiz:

- Ya Bilâl! Git bak. Alkame “lâ ilâheillallah” diyebiliyor mu?

Bilâl hemen gitdi. Alkame’nin evine vardı. Daha kapıdan girerken onun, “Lâ ilâhe ilallah, Muhammedün Rasûlullah” demekte olduğunu işitti. Aynı gün Alkame vefat etti. Yıkandı, kefenlendi.

Rasûlü Ekrem (sav) namazını kıldırdı. Ve defnedildi. Definden sonra Fahr-i kâinât efendimiz kabrin başında durarak halka şunları söyledi:

- Ey muhacirler! Ey Ensar! Kim karısını annesinden daha üstün tutarsa Allah’ın lâneti onun üzerinedir. Onun diğer ibâdet ve iyiliklerinin de kendisine bir faidesi yoktur, kabul olunmaz.

28 Nisan 2023 Cuma

DİNİ HİKAYE

 Bir kimse devamlı olarak; «Yâ Rabbi! Lûtf u kereminle âfiyet ihsan buyur, bizleri âfiyetten ayırma!» der dururdu.

Onun bu sözlerini işiten birisi merakla:

"-Yapmakta olduğun bu duânın mânâsı nedir? Niçin bu kadar sık tekrar ediyorsun?" diye sordu. O da, soruyu yönelten şahsın merakını gidermek için başından geçenleri şöyle hülâsa etti:

"-Ben, sırtında semer ile insanların yüklerini taşıyan ve böylece geçimini temin eden bir hamal idim. Bir defasında çok ağır bir un çuvalını yüklenmiş, uzun bir müddet taşımış ve fazlaca yorulmuştum. İstirahat etmek için bir ara çuvalı yere koydum. Bu arada da içimden:

«-Yâ Rab! Böylesine yorulmaktansa bana her gün iki somun versen, onunla iktifâ ederdim!..» deyiverdim.

Tam bu esnâda, birbiriyle hangi husustan dolayı çekiştiklerini bilmediğim iki adam gördüm. Aralarını bulayım diye yanlarına vardığımda, biri diğerine vurmak istediği şeyi yanlışlıkla benim başıma vurdu. O anda yüzüm kanlar içinde kaldı. Bu sırada mahalle karakolundan gelip bu iki kişiyi yakaladılar. Yüzümü-gözümü kana bulanmış bir vaziyette görünce, kavgacılardan zannederek beni de yaka paça tutuklayıp hapse attılar. Bir müddet, karanlık, soğuk ve rutûbet kokusuyla dolu bir yerde hapis yattım. Lâkin her gün bana yiyecek olarak iki somun veriliyordu. Bir gece, rüyada birisinin bana şöyle dediğini işittim:

«-Yorulmadan her gün iki ekmek istemiş, fakat âfiyet istemeyi unutmuştun!... İşte, istediğin verildi.»

Bu sırada uykudan uyandım ve yapmış olduğum hatadan dolayı Cenâb-ı Hakk'a ilticâ ederek:

«-Affet Rabbim!.. Sen'in sonsuz rahmet ve merhametine sığınıyorum. Artık ben sadece âfiyet isterim, âfiyet!» demeye başladım. Derken hapishanenin kapısının açıldığını ve:

«-Hamal Ömer nerede?» diye bağırıldığını işittim. Biraz sonra da beni dışarı çıkardılar ve salıverdiler. O gün bugündür, ben de bu duâyı tekrarlamaktayım." (Bkz. Kuşeyrî, er-Risâle, s: 514)

7 Şubat 2023 Salı

KUYUYA DÜŞMÜŞ BİR ADAM GÖRSENİZ NE YAPARSINIZ - DİNİ HİKAYE

KUYUYA DÜŞMÜŞ BİR ADAM GÖRSENİZ NE YAPARSINIZ,DİNİ HİKAYE,dini kıssa,menkıbe,kuyu,körkuyu,günah çukuru,günahkar,ebu Derda,şam,Ashab-ı Kiram,

Ashab-ı kiramdan Ebû Derda Hazretleri Şam'da kadılık yapıyordu. Bir gün halkın bir günahkâra sövüp saydıklarını işitti ve onlara:


"-Siz kuyuya düşmüş bir adam görseniz ne yaparsınız?" diye sordu.

Oradakiler:

"-İp sarkıtıp çıkarmaya çalışırız." deyince Ebû Derdâ Hazretleri bu defa:

"-Öyleyse günah kuyusuna düşmüş bu adama da niçin bir ip sarkıtıp onu kurtarmayı düşünmüyorsunuz?" diye sordu.

Şaşırdılar:

"-Sen bu günahkâra düşmanlık duymaz mısın?" dediler.

Ebû Derda Hazretleri de şu hikmetli cevabı verdi:

"-Ben, onun kendisine ve şahsiyetine değil, günahına düşmanım."

2 Şubat 2023 Perşembe

GENÇ KÖLENİN MERHAMETİ - DİNİ HİKAYE

GENÇ KÖLENİN MERHAMETİ,DİNİ HİKAYE,kıssa,menkıbe,ekmek yiyen köpek,sokak hayvanları,kelb,Abdullah bin Cafer,asrı saadet,kölelik,köle azad etmek,

Abdullah bin Ca'fer (ra) bir gün kendi çiftliğine giderken yolu üzerinde bir bahçeye inip istirâhat eyledi. O bahçenin siyah genç bir bahçıvanı vardı. Bahçeyi beklerdi. O gencin yanına bir köpek geldi Genç, köpeği görünce köpeğe bir ekmek atıverdi. Köpek onu hemen yedi. Bir ekmek daha verdi, Onu da yedi. Üçüncü bir ekmek daha verdi köpek onu da hemen yedi. Abdullah bin Ca'fer Hazretleri o gencin haline nazar etli ve:


- Sana bir günde ne kadar ekmek verirler? diye sordu. Genç de:

- "Şu gördüğün üç ekmekten fazla vermezler" dedi. Abdullah da:

- "Niçin bir günlük nafakanın hepsini kelbe verdin? Sen kendini aç koydun" dedi. Genç köle de şöyle cevap verdi:
- "Bu mekân köpek yeri değildir. Bildim ki bu kelb uzak yerden gelmiş ve çok acıkmıştır. Onu aç göndermeği revâ görmedim. Onun karnı doysun da ben bir gün aç kalır oruç tutarım"

Bu sözü işitince Abdullah bin Ca'fer o genç köleyi ve o beklediği bahçeyi sâhibinden satın alıp âzâd etti, bahçeyi de ona bağışladı.

Böylece şu hadîs-i şerîfin sırrınâ mazhar oldu.

"Cûd ve sehâ ile mevsûf olunuz ki Cenâb-ı Allah hakkınızda cömertlikle muâmele buyursun... Cenâb-ı Hak buyurmuştur ki sen infâk et! Ben de sana infâk edeyim."

İşte bu genç köle bir saat içinde hem kölelikden ve hem de fakirlikden kurtuldu ve hem de dünyaca zengin oldu. Âhiretce nâil olacağı mükâfât-ı ebediyye ise şüphesiz daha büyüktür. (M.Sâmi Ramazanoğlu, Altınoluk Dergisi Aralık-2000)

1 Ocak 2023 Pazar

DİNİ HİKAYE ALLAH ZİKRİ

 

DİNİ HİKAYE,DİNİ KISSA,ALLAH ZİKRİ,ZİKİR,ZİKRİN ÖNEMİ,Allah Lafzı,Hz Mevlânâ,hz Hızır,lebbeyk,

Allah Zikrinin Faydası

Mevlânâ Hazretleri buyurur:

“Adamın biri her zaman «Allah Allah» diye zikreder, bu zikirden ağzı bal yemiş gibi tatlanırdı. Bir gün şeytan gelip:

«‒Niye durmadan “Allah Allah” deyip duruyorsun. Bunca zamandır Allah demene karşılık bir kerecik olsun Allah sana; “Lebbeyk/buyur kulum, ne istiyorsun?” dedi mi? Sende hiç sıkılma yok mu? Daha ne kadar Allah deyip duracaksın?» dedi.

Bunun üzerine Allâhʼın adını dilinden düşürmeyen adam ümidini kaybetti ve zikri bıraktı. Gönlü kırık bir hâlde yatıp uyudu. Rüyasında Hazret-i Hızırʼı gördü. Hızır ona:

«‒Neden yaptığın güzel işi terk ettin, Allâhʼı zikretmeyi bıraktın?» diye sordu. Adam:

«–Yaptığım onca zikre karşılık verilmedi. Hak katından; “Lebbeyk/buyur” sesi gelmedi. Oʼnun kapısından kovulmaktan korktum.» dedi.

Bunun üzerine Hazret-i Hızır, adama şu hikmetli karşılığı verdi.

«‒Ey Allâhʼın kulu! Senin “Allah” demen, Allâhʼın; “Lebbeyk/bu­yur kulum” demesidir. Allah Teâlâ, yüce ismini zikretmeyi herkese nasip eder mi? Senin “Allah” diyebilmen, Allâhʼın sana duyduğu sevginin işaretidir.»

Bunu duyan adam kalkarak tekrar Allâhʼı zikretmeye devam etti.”

21 Ekim 2022 Cuma

BEDEVİ'NİN DUASI - DİNİ KISSA - DİNİ HİKAYE

BEDEVİ'NİN DUASI,DİNİ KISSA,DİNİ HİKAYE,bedevi,mekke,kabe,medine,peygamberimizin kabri,hz Ömer,dua,tirmizi 14,
Hz. Ömer (ra) Resûlullah (sas)’in kabrini ziyaret eder. Kabri önünde bir bedevinin dua ettiğini görür ve arkasında durup duasını dinlemeye başlar.

Şöyle dua etmektedir bedevi:
“Yâ Rabbi! Bu senin Habibin, ben de kulunum. Şeytan da düşmanın.
Eğer beni bağışlarsan habibin sevinir, kulun kazanır, düşmanın üzülür.
Beni bağışlamazsan habibin üzülür, düşmanın sevinir, kulun helak olur.
Yâ Rabbi! Sen habibini üzmekten, düşmanını sevindirmekten, kulunu helak etmekten daha cömertsin.
Yâ Rabbi! Araplar arasında asil insanlar vefat ettiklerinde kabri başında kölesini azat etme geleneği vardır.
İşte Alemlerin Efendisi vefat etti. Kabri başında Beni cehennemden âzât et”.
Bunun üzerine Hz. Ömer avazı çıktığı kadar: “Yâ Rabbi!
Bu Bedevi’nin Senden istediğini ben de istiyorum” diye bağırır.
Sakalı ıslanıncaya kadar hıçkıra hıçkıra ağlar. Bedevî dayanamaz ve:
Ey Müminlerin Emiri! Sen de mi ağlıyorsun! der ...
Merhametlilerin en merhametlisi olan Allahım
Bizi de, ana-babamızı da, sevdiklerimizi de, üzerimizde hakları olanları da cehennemden âzât et.
Ya Rabbi! Biz de o bedevinin istediğini istiyoruz kabul eyle Allah’ım..! Allahümme amin Allahümme amin Allahümme amin
(Tirmizî,14.)

19 Ekim 2022 Çarşamba

DİNİ HİKAYE - Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri'nin Duası

 DİNİ HİKAYE,Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri'nin Duası,kıssa,menkıbe,dua eden adam,boğulmak,keramet,sultan ahmed han,valide sultan,Abdülkadir Geylani,ebu bekir,hz ömer,hz osman,hz Ali

Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin yaptığı ve herkes tarafından bilenen duâ... Bütün ulemâ ve evliyâ, bu duânın kabûl olduğunu, bu yola mensup olanların denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin de vefât günlerine yakın öleceklerini haber verdiklerini bildirdiler. İşte Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin kabul olunan duâsı...

Sultan Ahmed Han, Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’ne müstesnâ bir hürmet gösterir ve ikramda kusur etmezdi. Bir gün Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri ile sarayda sohbet ediyordu. Bir ara abdest tazelemek isteyen Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri için ibrik ve leğen getirdiler. Pâdişah, hocasına hürmeten ibriği eline aldı ve abdest suyunu kendisi döktü. Sultan Ahmed Hân’ın annesi de kafes arkasında havluyu hazırlamıştı. Vâlide Sultan bir ara kalbinden:

“Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin bir kerâmetini görseydim!” diye geçirmişti.

HÜDÂYİ HAZRETLERİNİN KERAMETİ

Bunun üzerine Hüdâyî Hazretleri, Vâlide Sul­tân’ın gönlünden geçenlere vâkıf olarak:

“–Hayret! Bâzıları bizden kerâmet arzu ederler. Hâlbuki Halîfe-i Rûy-i Zemîn’in elimize su dökmesi ve muhterem vâlidelerinin de bize havlu hazırlamasından daha büyük kerâmet mi olur?” buyurdu.

Sohbet esnâsında Ahmed Han:

“–Efendim! Seyyid Abdülkâdir Geylânî Hazretleri’nin, kıyâmet günü talebelerine ve günahkâr mü’minlere şefâat edeceği hakkında rivâyetler var. Bu rivâyetlerin doğruluğu hakkında ne buyurursunuz?” diye sordu.

Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri hemen cevap vermedi. Bir müddet murâkabe hâlinde kaldıktan sonra:

“–Evet doğrudur! Abdülkâdir Geylânî Hazretleri, müntesiblerinden pek çok günahkâra şefâat edecektir!” buyurdu.

AZİZ MAHMUD HÜDÂYİ HAZRETLERİNİN DUÂSI

Pâdişah devam ederek:

“–Efendim! Acabâ zât-ı âlînizin de bizlere bir vaad ve müjdesi yok mudur?” diye sorunca, Mahmûd Hüdâyî Hazretleri ellerini kaldırıp:

“Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir... Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!..” diye duâ eyledi.

(Bütün ulemâ ve evliyâ, bu duânın kabûl olduğunu, bu yola mensup olanların denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin de vefât günlerine yakın, öleceklerini haber verdiklerini bildirdiler.)

Ahmed Han, 1617 (h.1026) senesinde hastalandı. Sırtında bir yara çıkmıştı. Mâbeynci Mustafa, Sul­tân’ın vefâtından bir gün önce hu­zû­runda iken, Ahmed Hân’ın, odada görünmeyen bâzı kimselere dört defa:

“–Ve aleyküm selâm!” dediğini işitti.

Sebebini sorduğunda Sultan Ahmed Han:

“–Şu anda yanıma Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman ve Hazret-i Alî geldiler. Bana:

«–Sen dün­ya ve âhi­retin sultanlığını kendinde toplamışsın. Yarın Rasûlullah -sal­lâl­lâ­hu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanında olacaksın!..» buyurdular.” cevabını verdi.

Hakîkaten ertesi gün bu dün­ya ve âhi­ret sul­tâ­nının hayatı, her fânî gibi nihâyete erdi.

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013

18 Ekim 2022 Salı

SABRIN MEYVESİ - DİNİ HİKAYE

SABRIN MEYVESİ,DİNİ HİKAYE,sabrın meyvesi,gül,diken,hz Cafer,İmamı Azam,hakaret,kavga,kötülüğe iyilik,dua,kabahat,tevbekar,tevbe etmek,menkıbe,kıssa
SABRIN MEYVESİ - DİNİ HİKAYE

Peygamberimiz’in ‘’sallallahü aleyhi ve sellem’’ torunlarından ve mezheb imâmımız İMÂM-I A’ZAM’ın ‘’rahmetullahi aleyh’’ hocalarından olan CA’FER-i SÂDIK’A ‘’Radıyallahü anh’’ birisi bir gün uygunsuz sözlerle ithâm etti. Ca’fer-i Sâdık sabredip, cevap vermedi. Yanında bulunan talebelerine de müdâhale etmemeleri için tenbîh etti. O kimse ağzına ne geldiyse, ne kadar kötü söz varsa söyledi ve gitti.
Bir müddet sonra, İmâm-ı Câ’fer-i Sadık o adamın evine gitti. Bunu gören talebeleri de onun arkasından o adamın evine vardılar. Talebeleri hocalarının o edepsizce cevap vereceğini zannetmişlerdi. Şâyet o küstah adam hocalarına bir tecavüzde bulunursa hocalarını koruyacaklar ve o edepsize haddini bildireceklerdi.
Câ’fer-i Sâdık  o adamın kapısını çaldı. O adam kapıya geldiğinde:
-Az evvel bana bir takım sözler sarfeyledin. Sana cevap vermedim. Eğer bu söylediğiniz sıfatlar bende varsa; ben bu sıfatlardan, tövbe edeceğime bir daha bu sıfatlara bürünmiyeceğeme dair sana söz veriyorum. Eğer bana isnâd ettiğin sıfatlar yoksa; seni affetmesi için Allahü teâlâya dûâ edeceğim. Bana söylediklerinden dolayı seni affettim, hakkımı helâl ettim.” deyip hediyye vermiştir.
Bu âlicenablığı gören adam Câ’fer-i Sâdık hazretlerinin ayağına kapanıp, kabâhatini i’tirâf edip, tövbekâr olmuştur.