hz Ömer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hz Ömer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağustos 2023 Cuma

DİNİ KISSA DİNİ HİKAYE

 Bir gün Hz. Ömer (ra), elinde bir kısım Tevrât sayfaları ile Peygamber Efendimiz’e gelip:

“-Ey Allah’ın Rasûlü! Bunlar Tevrat’tan bazı kısımlar. Onları Zurayk Oğulları’na mensup bir arkadaşımdan aldım” dedi.

Peygamber Efendimiz’in yüzünün rengi birden değişiverdi. Bunun üzerine Abdullah bin Zeyd (ra), Hz. Ömer’e:

“-Allah senin aklını başından mı aldı? Rasûlullah’ın yüzü ne hâle geldi, görmüyor musun?” dedi.

Hatâsını anlayan Hz. Ömer (ra) hemen:

“-Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, peygamber olarak Muhammed (sav)’den, önder olarak Kur’ân’dan râzı olduk” dedi.

Bunun üzerine Allah Rasûlü’nün yüzünde güller açtı, üzüntüsü gitti. Sonra da şöyle buyurdu:

“-Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer Mûsâ (as) aranızda olup da ona uyarak beni terk etseydiniz derin bir dalâlete düşmüş olurdunuz. Siz ümmetler içinde benim nasibimsiniz, ben de peygamberler içinde sizin nasibinizim.” (Heysemî, I, 174)

10 Ağustos 2023 Perşembe

OSMANLI'DAN KISSA - YAVUZ SELİM HAN VE HASAN CAN

 Bir gün Yavuz Sultan Selim sırdaşı Hasan Can'ı, huzuruna çağırttı. Sohbet esnasında ona:

"-Anlat bakayım Hasan, bu gece nasıl bir rüya gördün?" diye sordu.

Hasan Can, anlatmaya değer bir rüya görmediğini söyleyince Yavuz ona:

"-İnsan bütün bir gece uyur da hiç rüya görmez mi? Herhalde bir rüya görmüşsündür." diye ısrar etti. Bir şey hatırlayamayan Hasan Can mahcûb oldu. Daha sonra bir vesile ile rüyayı Kapı ağası Hasan Ağa'nın gördüğünü öğrendi ve kendisine anlattırdı. Ağa şöyle dedi:

“Bu gece Harem dairesi nur yüzlü kimselerle doldu Sultânın kapısı önünde de ellerinde birer sancak bulunan dört kişi duruyordu. En öndeki zatın elinde Sultânımızın sancağı vardı. O zat bana dedi ki:

"-Biz neye geldik, bilir misin?"

Ben de:

"-Buyurun!" dedim.

Bunun üzerine:

"-Şu gördüğün mübarek kişiler, Rasûlullah (sav) Efendimiz'in ashabıdır. Hepimizi Rasul-i Ekrem (sav) Efendimiz gönderip Sultân Selim Han'a selam söyledi ve buyurdu ki: “Harameyn'in (Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere'nin) hizmeti kendisine verildi, kalkıp gelsin!.. “

Bu gördüğün dört kimsenin birisi Ebû Bekr-i Sîddîk, diğeri Ömer-u'l-Faruk, bir diğeri de Osman-ı Zinnüreyn'dir. Ben de, Alî bin Ebî Talibim. Bunu hemen varıp Selîm Han'a müjdele!.."

Hasan Can, Hasan Ağanın rüyasını Sultân’a aynen nakletti. Padişahın mübarek yüzü kızardı ve gözlerinden sevinç yaşları boşanarak;

"Ey Hasan Can! Sana demez miyiz ki, biz, bir tarafa me'mûr olunmadıkça hareket etmeyiz. Ecdadımızdan her biri evliyalıktan nasîbini almışlardır. Her birinin nice kerametleri vardır..." dedi.

Meğer ki Sultân da o gece aynı rü'yayı görmüş. (Osman Nûri Topbaş-Altınoluk Dergisi, 1996-Kasim, Sayı:129, Sayfa:032)

1 Şubat 2023 Çarşamba

Hz. Ömer’in Duâları

Hz. Ömer’in Duâları,dua,duaya açılan eller,gece namazı duası,veda duası,asra saadet,hz Ömer,cennet,cehennem,rızk duası,kıtlık duası,sahabe duaları

Hz. Ömer (r.a) halîfe olup minbere çıktığında ilk sözü şu duâ olmuştur:

“Allâh’ım! Ben sert tabiatlı bir kulunum, beni yumuşak huylu eyle; zayıfım, beni kuvvetlendir; cimriyim beni cömert kullarından eyle!” (Suyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 129)

 “Ey Allah’ım! Beni ansızın yakalamandan, gaflet içerisinde bırakmandan ve gâfillerden kılmandan Sana sığınıyorum.” (İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 82)

“Allah’ım! Amelimi sâlih kıl. Yalnızca Sen’in için olan hâlis bir amel eyle ve onda başkası için hiçbir hisse bırakma! (Riyâ ve süm’aya düşürme!)” (Ali el-Müttakî, II, 675/5041)

“Allah’ım! Canımı ebrârdan olan kullarınla beraber al! Beni şerlilerden eyleme! Beni Cehennem azabından koru! Beni hayırlı ve seçkin kullarına ilhâk eyle!” (İbn Sa’d, III, 331)

“Allah’ım, zenginliğimi kalbime koy, Sen’in katındaki lutuflara rağbet ettir, bana ihsân ettiğin rızıkları bereketli kıl ve beni haramlardan müstağnî eyle!” (İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 81)

 “Allah’ım! Dünyayı bize süsledin ve ondan sonrasının dünyadan daha hayırlı olduğunu haber verdin! Bizim nasibimizi daha hayırlı ve daha kalıcı olan tarafta kıl!” (İbn-i Ebî Hâtim, Tefsîr, II, 612; Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, II, 295)

Ömer (r.a) sık sık:

“Ey Allah’ım! Bize âfiyet ver ve bizi affeyle!” diye dua ederdi. (İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 81)

HZ. ÖMER'İN TEHECCÜD NAMAZINA KALKTIĞINDA YAPTIĞI DUA

Ömer (r.a), gece teheccüd namazı için kalktığında şöyle dua ederdi:

“Yâ Rabbî, bulunduğum yeri görüyorsun, ihtiyâcımı biliyorsun! Allah’ım beni huzûrundan ihtiyâcı görülmüş, her türlü korku ve tehlikelerden kurtulmuş, Sen’in emirlerine derhal icâbet eden, duası kabul edilen, hatalarını affettiğin ve kendisine rahmet ettiğin bir kulun olarak döndür!”

Namazını bitirince de:

“Allah’ım, dünya üzerinde bâkî kalan bir şey göremiyorum, orada müstakîm (dosdoğru) bir hâl de yok. Allah’ım beni dünyada ilimle konuşan, hikmetle susan kullarından eyle! Allah’ım, bana fazla dünyalık verme ki azmayayım, zor durumda da bırakma ki (ibâdet ve vazîfelerimi) unutmayayım. Şüphesiz az olup da kifâyet miktarı olan mal, çok olup da (ibadet, zikir ve mes’uliyetlerden) gâfil bırakan maldan daha hayırlıdır.” (İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 82)

HZ. ÖMER'İN KITLIKTA YAPTIĞI DUA

Kıtlık senesinde Ömer (r.a) Rasûlullah’ın Mescid’inde gece yarısı namaz kılıyor:

“Allah’ım! Bizi kıtlıkla helak etme! Bizden belâyı kaldır!” diye duâ ediyor ve bu duayı tekrarlayıp duruyordu. (İbn Sa’d, III, 319)

Sâib ibn-i Yezîd (r.a) şöyle der:

Kıtlık senesinde Hz. Ömer’in üzerinde bir elbise gördüm, tam on altı tane yaması vardı… Şöyle dua ediyordu:

“Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i benim yüzümden helak etme!” (İbn Sa’d, III, 320)

HZ. ÖMER'İN CENAZE NAMAZI KILDIKTAN SONRA YAPTIĞI DUA

Ömer (r.a), cenâze namazı kıldıktan sonra şöyle duâ ederdi:

“Allah’ım! Şu kulun dünyadan ayrılmış, dünyayı geride kalanlara bırakmıştır. O, Sana muhtaç, Sen ise ondan müstağnîsin. Dünyada iken, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in de Sen’in kulun ve rasûlün, olduğuna şehâdet ederdi. Ey Allah’ım! Onu affeyle, kusurlarını görmezden geliver ve onu Peygamber’ine kavuştur!” (İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 126)

Cenazeyi defnedip mezarını düzledikten sonra da:

“Allah’ım! Âile efradını, malını ve akrabalarını Sana teslim etti. Günahları pek büyüktür. Onu affeyle!” derdi. (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, IV, 56)

HZ. ÖMER'İN SON HACCINDA YAPTIĞI DUA

Ömer (r.a) son haccını yaptıktan sonrası Ebtah’ta küçük taşlardan bir yığın yaptı. Elbisesinin bir tarafını onun üzerine sererek yaslandı ve ellerini semâya kaldırıp:

“Allah’ım! Yaşım ilerledi, kuvvetim zayıfladı, tebaam çoğalarak her tarafa yayıldı. Sana karşı bir kusur işlemeden ve ihmalkârlığa düşmeden beni huzûruna al!” diyerek dua etti. (Muvatta’, Hudûd, 10; Hâkim, III, 98/4513)

28 Aralık 2022 Çarşamba

YAĞMUR DUASI DİNİ HİKAYE

 

YAĞMUR DUASI DİNİ HİKAYE,DİNİ KISSA,dini hikaye,gökyüzü,yağmur,istiğfar,tevbe,hz Ömer,ayet,hadis,dr murat kaya,asrı saadet,yağmur duası

İstiğfar Ederek Temizlen!

15 Aralık 2022 Perşembe

KAMU YÖNETİCİLERİ GÖREVLERİ SÜRESİNCE ZENGİNLEŞEMEZLER.

ÇOK ANLAMLI BİR KISSA OKUYALIM PAYLAŞALIM TEŞEKKÜRLER, KAMU YÖNETİCİLERİ GÖREVLERİ SÜRESİNCE ZENGİNLEŞEMEZLER, kıssa,dini hikaye,hz Ömer,asrı saadet,hz abbas,hz ebubekir,
(ÇOK ANLAMLI BİR KISSA OKUYALIM PAYLAŞALIM TEŞEKKÜRLER)

Hz.Abbas (ra)'ın valilik görevi biter ve Mekke'ye bir kaç deve yükü malla döner.
Hz.Ömer (ra) “Ya! Abbas bu mallar nedir?” diye sorar.
Hz. Abbas (ra), “Ticaretten kazandığım mallardır" diye cevap verir.
Hz. Ömer (ra), "Abbas, bu malları hazineye vermelisin" der.
Hz. Abbas (ra) “Ya! Ömer benden şüphen mi var?" diyerek malları hazineye vermeyi reddeder.
Hz. Ömer (ra) bu kez Halife Hz. Ebubekir (ra)'e giderek mallara el konulmasını ister.
Hz. Ebubekir (ra) de “Ya Ömer, bu kişi Abbas'tır. Ondan nasıl şüphelenirsin" diyerek bu isteği reddeder.
Hz. Abbas (ra) o gece sabaha kadar rüyasında suda boğulduğunu görür.
Sabah olduğu zaman ilk iş olarak Hz. Ebubekir'e gider durumu anlatır. Ardından da bütün malları hazineye bağışlar.
Hz. Ömer'i çağırarak "Sen haklı çıktın. Bu karara nasıl vardın?" diye sorarlar.
Hz. Ömer (ra) de içtihadını açıklar:
"KAMU YÖNETİCİLERİ GÖREVLERİ SÜRESİNCE ZENGİNLEŞEMEZLER."

6 Aralık 2022 Salı

KISSA - KADINLARA NASIL DAVRANILMALI?

kıssa,hikaye,dini hikaye,asrı saadet,kadınlar,kızlar,kadın hakları,hz Muhammed,hz Ömer,yumuşak huylu olmak,kız,genç kız,sohbet,

Vaktiyle Hz. Ömer (ra) bir gün, Allah Rasûlü (sav)’in yanına girebilmek için izin ister. O esnâda Hazret-i Peygamber’in yanında, kendisine çeşitli sorular soran Kureyşli kadınlar vardır ve sesleri nezâket sınırının biraz ötesine geçerek Allah Rasûlü’nün sesini bastırmaktadır.

Oradaki hanımlar, Hz. Ömer’in içeri girmek için izin istediğini duyunca hemen toparlanırlar. Hz. Ömer (ra) Peygamber Efendimizʼin izniyle içeri girdiğinde, Oʼnun gülümsediğini görür ve hayretle sebebini sorar. Efendimiz de:

“–Yanımdaki bu kadınların, senin sesini duyunca hemen toparlanmalarına hayret ettim.” karşılığını verir. Hz. Ömer ise:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Sen edep ve hürmet gösterilmeye daha lâyıksın!” der ve kadınlara dönerek:

“–Ey kendilerine yazık edenler! Benden çekiniyorsunuz da Allah Rasûlüʼnden neden çekinmiyorsunuz?!” diyerek onları azarlar. Bunun üzerine o kadınlar:

“–Sen çok sert ve katısın (bundan dolayı senden korkarız).” derler.

Allah Rasûlü (sav) aralarına girerek:

“Ey Ömer, tamam! Allâh’a yemin olsun ki, (bu kadar sertlik ve azametin) karşısında şeytan seninle karşılaşsa, mutlaka yolunu değiştirir, başka bir yola sapar!” buyurur. (Buhârî, Edeb, 68)

Bu misâl bile, -bırakınız kadına karşı şiddeti-, Hazret-i Peygamber’in herkese karşı sergilediği yumuşak ve hoşgörülü tavrın, kadınlar karşısında ne kadar müstesnâ bir nezâket ve inceliğe dönüştüğünün apaçık bir göstergesidir. (Osman Nûri Topbaş, Şebnem Dergisi, Ocak-2012)

21 Ekim 2022 Cuma

BEDEVİ'NİN DUASI - DİNİ KISSA - DİNİ HİKAYE

BEDEVİ'NİN DUASI,DİNİ KISSA,DİNİ HİKAYE,bedevi,mekke,kabe,medine,peygamberimizin kabri,hz Ömer,dua,tirmizi 14,
Hz. Ömer (ra) Resûlullah (sas)’in kabrini ziyaret eder. Kabri önünde bir bedevinin dua ettiğini görür ve arkasında durup duasını dinlemeye başlar.

Şöyle dua etmektedir bedevi:
“Yâ Rabbi! Bu senin Habibin, ben de kulunum. Şeytan da düşmanın.
Eğer beni bağışlarsan habibin sevinir, kulun kazanır, düşmanın üzülür.
Beni bağışlamazsan habibin üzülür, düşmanın sevinir, kulun helak olur.
Yâ Rabbi! Sen habibini üzmekten, düşmanını sevindirmekten, kulunu helak etmekten daha cömertsin.
Yâ Rabbi! Araplar arasında asil insanlar vefat ettiklerinde kabri başında kölesini azat etme geleneği vardır.
İşte Alemlerin Efendisi vefat etti. Kabri başında Beni cehennemden âzât et”.
Bunun üzerine Hz. Ömer avazı çıktığı kadar: “Yâ Rabbi!
Bu Bedevi’nin Senden istediğini ben de istiyorum” diye bağırır.
Sakalı ıslanıncaya kadar hıçkıra hıçkıra ağlar. Bedevî dayanamaz ve:
Ey Müminlerin Emiri! Sen de mi ağlıyorsun! der ...
Merhametlilerin en merhametlisi olan Allahım
Bizi de, ana-babamızı da, sevdiklerimizi de, üzerimizde hakları olanları da cehennemden âzât et.
Ya Rabbi! Biz de o bedevinin istediğini istiyoruz kabul eyle Allah’ım..! Allahümme amin Allahümme amin Allahümme amin
(Tirmizî,14.)

19 Ekim 2022 Çarşamba

DİNİ HİKAYE - Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri'nin Duası

 DİNİ HİKAYE,Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri'nin Duası,kıssa,menkıbe,dua eden adam,boğulmak,keramet,sultan ahmed han,valide sultan,Abdülkadir Geylani,ebu bekir,hz ömer,hz osman,hz Ali

Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin yaptığı ve herkes tarafından bilenen duâ... Bütün ulemâ ve evliyâ, bu duânın kabûl olduğunu, bu yola mensup olanların denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin de vefât günlerine yakın öleceklerini haber verdiklerini bildirdiler. İşte Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin kabul olunan duâsı...

Sultan Ahmed Han, Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’ne müstesnâ bir hürmet gösterir ve ikramda kusur etmezdi. Bir gün Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri ile sarayda sohbet ediyordu. Bir ara abdest tazelemek isteyen Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri için ibrik ve leğen getirdiler. Pâdişah, hocasına hürmeten ibriği eline aldı ve abdest suyunu kendisi döktü. Sultan Ahmed Hân’ın annesi de kafes arkasında havluyu hazırlamıştı. Vâlide Sultan bir ara kalbinden:

“Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin bir kerâmetini görseydim!” diye geçirmişti.

HÜDÂYİ HAZRETLERİNİN KERAMETİ

Bunun üzerine Hüdâyî Hazretleri, Vâlide Sul­tân’ın gönlünden geçenlere vâkıf olarak:

“–Hayret! Bâzıları bizden kerâmet arzu ederler. Hâlbuki Halîfe-i Rûy-i Zemîn’in elimize su dökmesi ve muhterem vâlidelerinin de bize havlu hazırlamasından daha büyük kerâmet mi olur?” buyurdu.

Sohbet esnâsında Ahmed Han:

“–Efendim! Seyyid Abdülkâdir Geylânî Hazretleri’nin, kıyâmet günü talebelerine ve günahkâr mü’minlere şefâat edeceği hakkında rivâyetler var. Bu rivâyetlerin doğruluğu hakkında ne buyurursunuz?” diye sordu.

Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri hemen cevap vermedi. Bir müddet murâkabe hâlinde kaldıktan sonra:

“–Evet doğrudur! Abdülkâdir Geylânî Hazretleri, müntesiblerinden pek çok günahkâra şefâat edecektir!” buyurdu.

AZİZ MAHMUD HÜDÂYİ HAZRETLERİNİN DUÂSI

Pâdişah devam ederek:

“–Efendim! Acabâ zât-ı âlînizin de bizlere bir vaad ve müjdesi yok mudur?” diye sorunca, Mahmûd Hüdâyî Hazretleri ellerini kaldırıp:

“Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir... Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!..” diye duâ eyledi.

(Bütün ulemâ ve evliyâ, bu duânın kabûl olduğunu, bu yola mensup olanların denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin de vefât günlerine yakın, öleceklerini haber verdiklerini bildirdiler.)

Ahmed Han, 1617 (h.1026) senesinde hastalandı. Sırtında bir yara çıkmıştı. Mâbeynci Mustafa, Sul­tân’ın vefâtından bir gün önce hu­zû­runda iken, Ahmed Hân’ın, odada görünmeyen bâzı kimselere dört defa:

“–Ve aleyküm selâm!” dediğini işitti.

Sebebini sorduğunda Sultan Ahmed Han:

“–Şu anda yanıma Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman ve Hazret-i Alî geldiler. Bana:

«–Sen dün­ya ve âhi­retin sultanlığını kendinde toplamışsın. Yarın Rasûlullah -sal­lâl­lâ­hu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanında olacaksın!..» buyurdular.” cevabını verdi.

Hakîkaten ertesi gün bu dün­ya ve âhi­ret sul­tâ­nının hayatı, her fânî gibi nihâyete erdi.

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013

11 Eylül 2022 Pazar

VEYSEL KARÂNÎ ve Hırkâ-i Şerîf

 

veysel karani, hırka-i şerif,yemen yıldızı,hz ömer, medine,mekke,tabiin,sahabe,hırka-i saadet,Ramazan ayı,süheyl-i yemeni,üveys,arasat meydanı,dini kıssa,hikaye,zikir,abid,

VEYSEL KARÂNÎ ve Hırkâ-i Şerîf


Üveys-i Kar’nî de denir. Tâbi’înin büyüklerindendir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” sağ iken, görmediği halde müslüman oldu. Fakat sahâbî olamadı. Hazret-i Ömer zamanında Medîneye geldi. Çok hürmet gördü. Basrada yaşadı. Sıffîn muhârebesinde Hazret-i Ali’nin yanında bulundu ve 37 yılında şehîd oldu. Anadoluya hiç gelmemiştir. Veysel Karânîye hediyye edilen hırka-i seâdet, Van civarında İrisan beylerine kadar gelmiş ve bunlar tarafından halîfe-i müslimîn Sultan Abdülmecid Han’a hediyye edilmiştir. Halîfe, bu hırka-i seâdet için, Fâtih civarında, “Hırkâ-i Şerîf” câmi’i yaptırmıştır. Her sene Ramezân-ı Şerîfin onbeşinden sonra camekân içinde olarak halka ziyâret ettirilmektedir.
Veysel Karânî, tâbi’înin önderi, rehber edindikleri zattır. İşte, evliyânın şâhı, hârikalar menbaı, kimsenin çıkamıyacağı makamlar sâhibi olan bu zata Süheyl-i Yemenî, yanî Yemen Yıldızı da denir.
Peygamber aleyhisselâm onun hakkında:
“Tabi’înin en hayırlısıdır” buyurmuşlardır. Onu sitayişle övmüştür. Bundan daha mükemmel bir övme yapabilmek, insanoğlu için mümkün değildir. Onun nefsi ölmüş, her işi, her hareketi Allahü teâlâdan olmuştur. Diğer bir hadîs-i şerîfte:
“Hak teâlâ kıyâmet günü Üveys sûretinde, yetmiş bin melek yaratır. Üveys de onların arasında olduğu halde Arasat Meydanına gelir. Oradan da Cennete gider. Allahü teâlâ hiç kimsenin tanımaması için, onların arasında gizler.” buyurdular.

4 Eylül 2022 Pazar

HİKAYE KISSA - MİSAFİRE İKRAM

 yemek, kahvaltı, ikram, misafire ikram, hz ömer, asrı saadet,menkıbe, hikaye, dini hikaye, kıssa,misafire ikramın önemi

MENKÎBE ............... MİSAFİRE İKRAM

Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” misafirlerine her zaman bizzat kendisi hizmet ederdi.
Birgün, sahâbîlerden birisi, bu hareketinin sebebini merak edip sorar.
-Ey Ömer! Siz Müslümanların koskoca halîfesisiniz, buna rağmen gelen misafirlerinizin hizmetlerini başkaları yapacak olduğu halde, kendiniz yapıyorsunuz? Bunun sebebi nedir?
Hazret-i Ömer buyurur ki:
“Ben Peygamber aleyhisselâmdan işittim: (Misafirin bulunduğu yerde, melekler saygılarından dolayı kıyâm ederler. (ayakta dururlar) işte ben de, melekler ayakta dururken oturmaktan utanıyorum. Misâfire ikrâmı da bizzat kendim yapıyorum.” dedi.

4 Kasım 2019 Pazartesi

AHDE VEFA - HZ. ÖMER

ahde vefa, hz ömer, sahabe, asrı saadet, raşit halifeler, halife, dini hikaye, güzel hikaye, hikayeler, amr bin as, katil, öldürmek, adalet

Ahde Vefa - Hz. Ömer (ra)

Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki “Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.”

Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek :
– Söyledikleri doğru mu diye sorar , Suçlanan genç der ki :
-Evet doğru.Bu söz üzerine Hz Ömer;
-Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar:

Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, der ki :
-“Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanim ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atim var ki dönen bir defa daha bakıyor, hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hısımla çıktı , atıma bir taş, attı atim oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir tas attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret” dedi.

Bu söz üzerine Hz Ömer:
-“Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam.Madem suçunu da kabul ettin” dedi.

Bu sözden sonra delikanlı söz alarak
-“Efendim bir özrüm var” diyerek konuşmaya başladı
– “Ben memleketinde zengin bir insanim, babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkini zayi ettiğiniz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum” der.

Hz. Ömer dayanamaz der ki :
-“Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?!”

Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
– “Bu zat benim yerime kalır.” O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As’ dan başkası değildir. Hz. Ömer Amr’a dönerek,
– “Ey Amr, delikanlıyı duydun” der.

O yüce sahabi
-“Evet, ben kefilim” der ve genç adam serbest bırakılır.

Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak genç’in gelmeyeceği, dolayısıyla Amr Ibni As’a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve “babamızın kani yerde kalsın istemiyoruz” derler.

Hz. Ömer kendinden beklenen cevabi verir der ki :
“Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim.”

Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki :
-“Biz de sözümün arkasındayız.”

Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek derki evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?” Genç vakurla basını kaldırır ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan) “AHDE VEFASIZLIK ETTI” demeyesiniz diye geldim der.

Hz.Ömer basini bu defa çevirir ve Amr Ibni As’a der ki :
-“Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu onun yerine kefil oldun”.

Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyyen razı olsun, vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir,

-“Bu kadar insanin içerisinden beni seçti.
“İNSANLIK ÖLDÜ “dedirtmemek için kabul ettim” der.

Sıra gençlere gelir, derler ki :
-“Biz bu davadan vazgeçiyoruz.”

Bu sözün üzerine Hz Ömer :
-“Ne oldu, biraz evvel “babamızın kani yerde kalmasın” diyordunuz ne oldu da vaz geçiyorsunuz?” der.

Gençlerin cevabi da dehşetlidir :

-“MERHAMETLİ İNSAN KALMADI” DEMEYESİNİZ DİYE …

Bende sizinle bu yazıyı paylaşıyorum. “Güzel ve ibretlik yazıları paylaşanlar kalmadı ” demesinler diye…

15 Mayıs 2019 Çarşamba

15 Şubat 2018 Perşembe

ÖYLE BİR TÖVBE ETTİ Kİ (DİNİ HİKAYE)

hikaye, dini hikaye, kıssa, asrı saadet, hz Muhammed, Salebe bin Abdurrahman, göz zinası, zina, hz Ömer, hz. Selman,

ÖYLE BİR TÖVBE ETTİ Kİ.
Sa'lebe bin Abdurrahman adında genç bir Sahabe vardı. Bir gün yolda giderken, bir evin açık kapısından içeri baktığında, bir kadının yıkandığını gördü. Sonra çok pişman oldu. Medîne'den çıkıp dağda yaşamaya başladı... Bir müddet sonra, Resûlullah efendimize Cebrâil aleyhisselâm gelip, durumu haber verdi. Peygamber Efendimiz de hazret-i Ömer ile Selmân-ı Fârisî hazretlerine onu bulup getirmelerini emretti. Bunun üzerine genci aramaya çıktılar... Dağda bir çoban, onları gencin bulunduğu yere götürdü. Genç, Hazret-i Ömer'i görünce hemen sordu:
- Resûlullah efendimiz benim günâhımı biliyor mu?
- Bilmiyorum. Ancak dün seni bulmamız için bizi gönderdi.
- Yâ Ömer, beni Resûlullah efendimiz namaz kılarken veya Bilâl-i Habeşî ezan okurken içeri götürün!
İstediği gibi hareket ettiler. Resûlullah efendimiz namaz kılarken mescide girdiler. Genç, Resûlullah efendimizin sesini duyunca, hemen bayıldı. Namazdan sonra Peygamber efendimize "Sa'lebe'yi getirdik" dediler. O arada o da ayıldı. Resûlullah efendimiz sordu:
- Yâ Sa'lebe seni benden uzaklaştıran nedir?
- Günâhımdır.
- Sana öğretmedim mi? Allahü teâlâ hatâ ve günâhları bağışlıyor.
- Yâ Resûlallah benim günâhım büyüktür.
Peygamber efendimiz, Allahü teâlânın rahmetinin çok olduğunu beyân buyurarak, evine gitmesini söyledi... O da gitti. Ancak üzüntüsünden hastalandı. Peygamber efendimize, gencin durumu bildirildi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz;
- Kalkınız Sa'lebe'ye gidelim, buyurdu.
Evine varınca, Peygamber efendimiz, gencin başını kucağına aldı. Fakat, genç başını hemen çekti. Resûlullah efendimiz:
- Niçin başını kucağımdan çektin? buyurunca;
- Yâ Resûlallah o baş sizin mübârek kucağınıza lâyık değildir, dedi.
Sonra Resûlullah efendimiz sordu:
- Ne arzû ediyorsun?
- Rabbimin mağfiretini.
- Cebrâil aleyhisselâm şimdi geldi ve "Ey kardeşim, Rabbin sana selâm ediyor ve şâyet kulum yer dolusu hatâ ile bana kavuşursa, ben de onu yer dolusu mağfiret ile karşılarım" buyuruyor, dedi.
Peygamber efendimiz bu haberi verir vermez, genç "Allah" diye feryât edip hemen vefât etti.
Cenâze namazından sonra, Peygamber efendimiz, parmak uçlarına basarak yürüyordu. Sebebi sorulduğunda buyurdu ki:
- Sa'lebe'yi karşılayan meleklerin sayısı o kadar çoktu ki, onların kanadına basmayayım diye bu şekilde yürüyorum.