14 Mart 2017 Salı

BİR TEVAZU ÖRNEĞİ...

hz. mevlana, hacı bektaşı veli, eski insanlar, kıssa, hikaye, dini hikaye,
BİR TEVAZU ÖRNEĞİ...

Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için, ineği Hacı Bektaş Veli'nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu. Durumu Hacı Bektaş Veli'ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli:
-"Helal değildir" diye bu kurbanı geri çevirir.

Bunun üzerine adam, Mevlevi dergahına gider ve aynı durumu Mevlana'ya anlatır. Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli'ye de anlattığını ama onun kabul etmediğini söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.
Mevlana şöyle der :
- "Biz bir karga isek, Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir."

Adam üşenmez, kalkar Hacı Bektaş dergahına gider ve Hacı Bektaş Veli'ye Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini birde Hacı Bektaş Veli'ye sorar.
Hacı Bektaş Veli'de şöyle der:
- "Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir."

13 Mart 2017 Pazartesi

10 Mart 2017 Cuma

DOST

dost, el tutmak, yardım etmek, yardımlaşma, uçurum, arkadaş
'Dost' çok ağır bir vasıf, zamanla çok az kişiye yakıştığını anlıyorsun.

1 Mart 2017 Çarşamba

22 Şubat 2017 Çarşamba

20 Şubat 2017 Pazartesi

SENİN EVİNDE HİÇ EŞYA YOK MU...?

kütük, balta, ağaç, orman, karakalem çizim, çizim,
SENİN EVİNDE HİÇ EŞYA YOK MU...?

Bir gün Peygamber Efendimiz’in yanına fakir biri gelip yiyecek bir şeyler istedi. Allah Rasûlü (sav) ona:
“-Senin evinde hiç eşya yok mu?” diye sordu. O zât:
“-Bir kısmını üzerimize örtüp bir kısmını yere serdiğimiz bir çulumuz var. Bir de su kabımız.” dedi.
Rasûl-i Ekrem (sav):
“-Onları bana getir!” buyurdu.
Peygamber Efendimiz onları eline aldı ve etrafındakilere:
“-Bunları kim satın almak ister?” diye sordu.
Sahâbîlerden biri, onlara bir dirhem vereceğini söyledi. Rasûlullah (sav):
“-Artıran yok mu?” diye birkaç defa seslendi ve iki dirhem veren sahâbîye onları sattı. Parayı fakir sahâbîye uzatarak:
“-Bunun bir dirhemiyle âilene yiyecek al. Kalan parayla da bir balta satın alıp bana getir!” buyurdu.
Efendimiz, baltaya kendi elleriyle bir sap takıp:
“-Haydi, şimdi git; bununla odun kes ve sat! On beş gün çalış; ondan sonra yanıma gel!” buyurdu.
Bu sahâbî, on beş gün sonra Efendimiz’in yanına geldi. On dirhem kazanmış, bu parayla kendine ve âilesine elbise ve yiyecek almıştı. Rasûlullah (sav) buna çok sevindi ve şunları söyledi:
“-Dilencilik, kıyâmet günü yüzünde bir leke gibi görüneceğine, bu senin için daha hayırlı değil mi?” 

(KAYNAK: Ebû Dâvûd, Zekât, 26/1641; İbn-i Mâce, Ticârât, 25)

13 Şubat 2017 Pazartesi

ÖĞÜT

mevlevi, hz. mevlana, çölleşme, kuraklık,
"Sana ne öğüt vereyim; Sana çobanlık emretmişler, sen kurtluk ediyorsun... Sana bekçilik emretmişler, sen hırsızlık yapıyorsun... Allah seni sultan yaptı, sen şeytanın sözü ile hareket ediyorsun..."
(Hz. Mevlana)

1 Şubat 2017 Çarşamba

KÖRDÜĞÜM GİBİ...

kördüğüm, gül, urgan, halat, ip, gonca,
KÖRDÜĞÜM GİBİ...

Hz. Aişe, Peygamberimizle (sas) yeni evlenmişti.
Eşinin kendisini sevip sevmedigini merak etmekteydi,
ya da kendisini ne kadar ve nasıl sevdigini…
Hz. Aişe bu düşüncesini Peygamber Efendimizle (sas) konuşmadan edemedi.

“Ey Allah’ın Resulü (sas), beni seviyor musun?”
“Evet, Ya Aişe tabi seviyorum!”
Aişe dahasını da merak ediyordu acaba nasıl seviyordu? Hemen sordu:

“Beni nasıl seviyorsun?”

Peygamberimiz (sas) sevgi şeklini tanımladı eşine;
“Kördüğüm gibi”
bu cevap Hz. Aişe’yi cok sevindirdi, çünkü kördügüm açılamazdı.
Açılmayan, bitmeyen sırlı bir sevgi demekti.

Alacagı cevap onu çok mutlu ettigi için, Hz. Aişe sık sık sorardı:
“Ey Allah’in Resulü (sas), kördüğüm ne alemde?”

Peygamberimiz (sas), Hz. Aişe’yi memnun eden cevabı verirdi her defasında:
“İlk günkü gibi…”.

10 Ocak 2017 Salı

PİŞMANLIK

mezar, mezar taşı, mezarlık, kabir, kabristan,
"Mezarlıktakilerin pişman oldukları şeyler için dünyadakiler birbirini kırıp geçiriyor."
(İmam Gazzali)

9 Ocak 2017 Pazartesi

MÜSLÜMANLAR UYUYOR

göz, rekli göz, sus, susun, konuşma, kız çocuğu,
SES ÇIKARMAYIN!.. MÜSLÜMANLAR UYUYOR

Kim söyleyebilir?

‘Hayır, Müslümanlar uyumuyor’ diye.

Hiç kimse söyleyemez.

Sadece uyuyorlar mı?

Elbette değil.

Adeta morfinlenmişler…

Uyuşuk ve pısırık…

Betleri ve benizleri sararmış…

Beyinleri kurgulanmış…

Vermişler ellerine birer silah…

Vur… Öldür… Kan akıt… Ağlat…

Peki ama kimi?

Elbette ki kardeşini…

Kardeş, kardeşi vuruyor.

Vurduranlar buna gülüyor.

Kan ağlıyor İslam Âlem-i.

Bu ne hal Allah’ım!..

Güneş ne zaman doğacak bu ülkelere?

Ne zaman gülecek burada ki insanlar?

Keşmir, Çeçenistan, Filistin, Somali, Arakan, Irak, Suriye, Mısır…

Hep aynı manzara…

Kan akıyor Müslüman ülkelerinde…

Ne için, kimin için, neden?

Ne bilen var, ne de düşünen?

Malum olan sadece bir gerçek var:

O da, Müslümanların uyuması…

Daha doğrusu uyutulması…

Kimler uyutuyor, kimler morfin veriyor bunlara?

Amerika mı, Rusya mı, İsrail mi?

Adının ne önemi var?

Tek bilinen gerçek, Müslüman düşmanları…

Çünkü buyurmuyor mu Yüce Dinimiz;

‘KÜFÜR TEK MİLLET’ diye…

Ferman ve ikaz açıkken, bizim ayrılığımız peki niye?

Neden böyle ‘sen-ben’ derdine düştük?

Neden?

Oysaki Müslümanlar; ‘Bir vücudun uzuvları gibi’ değil miydi?

Nerede hani?

Yine fermanda açık ifade edilmiyor mu?

‘ANCAK MÜSLÜMANLAR KARDEŞ’ diye..

Ne oldu bizlere?

Ne oldu Müslümanlara?

Ne oldu kardeşliğimize?

Bu canavarca tutum nedendir?

Nedendir ‘insanlığın ayaklar altına alınması?’

Nedendir kardeş kanının akıtılması?

Çocukların hunharca öldürülmesi?

Neden?

Ne zaman ve kim dur diyecek bu canavarlaşan canilere?

Bir büyüğümden dinlemiştim yıllar öncesi;

‘Kimlikte ‘Müslüman’ yazmak ile insan Müslüman olmaz… Müslüman, uyanıktır… Feraset sahibidir… Dertlidir… Gözü yaşlıdır… Güldürmek için ağlamayı bilendir… Derdinin delisidir… Sevdalıdır… Birisinin ayağına batan dikenden mesuldür… Müslüman, anadır-yardır-kardeştir-babadır-muhabbettir-sevgidir-saygıdır… Kısaca Müslüman, Kur-an’ın ta göbeğidir… Kendisidir… Şayet bunlar yoksa bir insanda, o insan ne İslam’a mensuptur ne de İnsana…”

Söyler misiniz şimdi bana?

Bu ehl-i iman insanın dediği hakikate uyulsa;

Olur mu Müslümanlar arasında ayrılık-gayrılık?

Olmaz mıydı Müslümanlar ‘tek yumruk?’

Elbette olurlardı.

Mısır halkı da gülerdi,

Suriye’de ki bebeklerde ölmezdi.

Unutulmamalıdır ki;

Müslüman milletlerin gülmesi,

İnsanlığın huzura ermesidir.

Çünkü Müslüman, Efendimizin ifadesiyle;

‘Elinden ve dilinden emin olunan kişidir’

Böyle bir Müslüman, ancak ve ancak ‘insanlık’ için gayret gösterir…

Sükûnet için çalışır…

Ama keşke farkına varabilsek,

Uyutulduğumuzun,

Uyuşturulduğumuzun,

Kurgulandığımızın,

Oyuna getirildiğimizin…

…ve idrak edebilsek İslam düşmanlarının Müslüman ülkeler ve topluluklar üzerinde ki oyunlarını:

… Ve duyabilsek Haclı zihniyetinin kapalı kapılar ardındaki şu haykırışını:

‘Susun ve sessiz olun!.. Çünkü Müslümanlar uyuyor. Uyandırmayalım onları!..’

Yeter artık uyansın Müslümanlar uykudan.

Kurtulsun dünya, kinden-nefretten-kandan

Sarsın dünyamızı Kur-an’ın ilahi fermanı…

Dertli sineler-yaralı gönüller bulsun dermanı…

----------------------------
Uyan artık Müslüman uyan!..

Yeter artık uyuduğun.

En büyük vazifendir uyanma!..

Yeter artık kan kustuğun.


Kardeşini, sana vurduruyorlar.

Kenara geçip, kıs kıs gülüyorlar.

Sen kardeşini vurduktan sonra.

Diğer kardeşine ise seni vurduruyorlar.

(Mustafa ERANIL-Bizim Gazete)

4 Ocak 2017 Çarşamba

3 Ocak 2017 Salı

HAKİKİ DOST

gökyüzü, bulut, el, el ele, yardımlaşma
"Hakiki dost sıkıntılı zamanlarda, senin gurur ve izzet-i nefsini kırmadan, sana yardım edendir."
Hz. Ali (ra)

2 Ocak 2017 Pazartesi

CAN SAATİ

el, saat, ölüm, azrail, şiir, can,

Can saatini Rahman ezelde kuruvermiş.
Bir gün göreceksin ki o saat duruvermiş.
(Necip Fazıl Kısakürek)