3 Kasım 2015 Salı

Gönül Yapmak


"Bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden, bâri bir gönül yıkılmasın dilinden."
Hz. Mevlana (rh)

Görünüşe aldanma...


"Görünüşe aldanma; Çünkü hiçbir şey göründüğü gibi degildir. Bugün sana hayat veren su; Yarın seni boğabilir..."

Hz. Mevlana (rh)

* SEV DE GEL EVLADIM SEV DE GEL...

Bir gün bir genç, Hz. Mevlana'nın kapısına gelip;
- "Beni müridliğe kabul buyurun efendim" diyerek niyazda bulunur…
Hz. Mevlana gence bakar ve
- "Hiç aşık oldunuz mu evladım?" diye sual eyler.

Genç şaşkın bir halde ne diyeceğini bilemez.
Hz. Mevlana, müridliğe kabul edilmesi için önce bir kulu sevmiş olması gerektiğini söyler ve genci geri gönderir.
Genç ne yapacağını bilemez bir hal içinde ertesi gün tekrar tekkenin kapısını çalar ve isteğini yeniler.
Hz. Mevlana sualinde ısrarlıdır ve genci tekrar geri gönderir.
Üçüncü gün genç dayanamaz ve Hz. Mevlana'ya bu isteğinin hikmetini sorar.

Hz. Mevlana mütebessim bir çehreyle müride döner ve
- "Bir kulu dahi sevmekten aciz olan, nasıl yüceler yücesi ALLAH"a aşık olmaya yol bulur?
Bir kulun ateşine yanmamış gönül, yüceler yücesinin aşkını nasıl bilsin de yansın?
"SEV de GEL Evladım SEV de GEL…"

2 Kasım 2015 Pazartesi

İstediğin bir şey olmuyorsa...

"İstediğin bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur" 
Hz. Mevlana (rh)

1 Kasım 2015 Pazar

Ezan dinmez, bayrak inmez...

Bu da Türk düşmanlarına, Bayrak düşmanlarına bizim mesajımız. O bayrağı indirmek o kadar kolay değil... Ne yaparsanız yapın o Bayrak Allah'ın izniyle daima dalgalanacak...

31 Ekim 2015 Cumartesi

Gönül kazanmak için


"Giremediğin gönül senin değildir, gönül yalnız gönül vermekle alınır. Gönül istiyorsan, önce gönlünü vereceksin."Hz. Ali (r.a.)

30 Ekim 2015 Cuma

Adalet Terazisi

"Adalet terazisini eğip bükenler, menfaatlerine göre kullananlar, hiç mi düşünmezler o terazi bir gün kendilerini de tartacak."
(Şükrü Aygün)

Mevla'yı özleyen gönül...

"Mevla'yı özleyen gönül ya hüznü bekler ya da hüzündedir. Bela, gam ve keder Mevla'nın sevdiklerine gösterdiği kamçıdır. Vurdukça kendine çeker."

(İmam-ı Rabbani)

28 Ekim 2015 Çarşamba

NASİP ÇEŞMESİ...

(Çok güzel ve yaşanmış gerçek bir olay lütfen okuyun.)

...Bir ramazan günüdür. Sultan Mahmut halkın kendisini tanıyamayacağı bir kıyafetle dolaşmaktadır. Bir ayakkabıcı dükkanından gelen ses dikkatini çeker padişahın. İhtiyar bir adam elindeki çekici boş örse vururken şöyle mırıldanmaktadır.

- Tıkandı da tıkandı, tıkandı da tıkandı…

Sultan Mahmut selam verip içeri girer:

- Hayrola baba, nedir tıkanan?

İhtiyar elindeki çekici boş örse vurmaya devam ederek:

- Sorma be evlat, der, tıkandı da tıkandı.
(Kırış kırış alnı, bembeyaz sakalıyla nur yüzlü bir ihtiyardır bu.)

Bundan iki-üç sene önceydi evlat, bir rüya gördüm. Çok büyük bir şadırvan vardı. Her tarafında irili-ufaklı çeşmeler… kiminden oluk oluk su akıyor, kiminden damla damla, kiminden iplik gibi. Nedir bu, diye sordum. Nasip çeşmesi, dediler. Oluk oluk akan padişahın nasibiymiş. Diğeri filan sadrazamın, öteki bilmem kimin… Gözüm bir çeşmeye takıldı o sıra. Arada bir tek-tük damlalar düşen bir çeşmeydi bu. Bu kimin, dedim. Senin çeşmen dediler.

İhtiyarı dinliyor görünse de, gülmesini zor tutuyordu padişah:

- Eee?..

- Oradan bir odun parçası buldum, çeşmenin ağzını açmak için zorlarken, odun kırılıp iyice tıkamasın mı çeşmeyi!.. Damla düşmez oldu. O günden beri böyleyim işte evlat.

Elindeki çekici örse vurmaya devam etti ihtiyar adam:

- Tıkandı da tıkandı…

Padişah sevmiştir bu tuhaf ihtiyarı. Saraya döndüğünde bir hindi dolması hazırlatır. İçinde çil çil altınlar olan bir hindi dolması. Dükkanı tarif edip hindiyi gönderir, neticeyi beklemeye başlar.

Tıkandı baba sevinir hediyeyi görünce. Nihayet nasibim açıldı der. İftara az bir zaman kala bu hindiyle bir iftar etmektense bunu satar, üç günlük yiyecek alırım diye düşünür. Hindiyi üç-beş akçeye satar.

Hadiseyi duyan Sultan Mahmut, gülmeye başlar, adamlarına yeni bir emir verir.

- Hemen bir tepsi baklava hazırlayın, her dilimin altına bir altın koyup götürün ihtiyara…

Tıkandı Baba, hindiyi sattığı komşusuna baklavayı da birkaç akçeye satar. Mutludur artık, nihayet nasibi açılmıştır işte. Padişah ise ihtiyarın saflığına kızmaya başlar:

- Getirin bana o ihtiyarı!

Tıkandı Baba Padişah’ın huzuruna getirilir. Olanı-biteni bir bir anlatır padişah. İhtiyar adam çok üzülür. Ellerini dizlerine vurarak dövünmeye başlar:

- Tıkandı da tıkandı, tıkandı da tıkandı…

Onun bu halini gören Sultan Mahmut bir kez daha merhamete gelir. Vezirine işaret verir. Hazine dairesinden bir altın sandığı, bir de kürek getirilir. İhtiyar küreği sandığa daldırıp çıkartacak, küreğin içindeki altınlar onun olacaktır.

Tıkandı Baba sevinir. Padişah’a dualar ederek heyecanla sandığa daldırır küreği. Sandıktan çıkardığında ise oracığa yığılır, bayılıverir. Zira heyecandan küreği ters daldırmıştır Tıkandı Baba. Ve küreğin sırtında tek bir altın vardır! O altında heyacandan küreği titretince yere düşmüştür...

Sultan Mahmut nasipsizliğin deyimi olarak kalacak olan sözünü orada söyler işte.

- Vermezse MABUD, neylesin MAHMUT...

27 Ekim 2015 Salı

İSTEMEYİ BİLMEK GEREK...


Sultan Mahmut Üsküdar sırtlarında dolaşmaya çıkmıştır. Kalabalığın arasından bir çocuğu çağırır, kesesinden çıkardığı bir altını uzatır. Çocuk almak istemez. Padişah sebebini sorar. Çocuk der ki: 

- Ailem bu altını görünce nereden bulduğumu sorarlar, hırsızlık yaptığımı zannederek döverler beni. 

Şaşırır padişah:

- Evladım, benim verdiğimi söylersin sen de.

- O hiç olmaz sultanım. Padişahın verdi mi bir tek altın vermeyeceğini onlar da bilirler..

Üslup önemli, istemeyi bilmek zor iş.

Çocuk mu? Kesenin tamamını almış tabii ki…

Kusurları görmek...


"İnsanlar BAŞKALARININ KUSURLARINI görmek hususunda keskin gözlere sahip kartallara benzerler,
KENDİ KUSURLARINI görmekte ise başını kuma gömen deve kuşuna...!"(Hz. Mevlana)

26 Ekim 2015 Pazartesi

Sert Konuşma!

"Tatlı konuşan kimse ile sert konuşma. Barış kapısını çalanla kavga çıkarma."
(Sadi Şirazî)

Asım'ın Nesli...

...Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: 
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek. 
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... 
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, 

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.


Mehmet Akif Ersoy

Kırık Mızrab Ya Muhammed (sav)


Kırık Mızrab Ya Muhammed (s.a.v)

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi,
Ey Yetimler Yetimi,

Ey Garibler Garibi,
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın Ey Rasul,
Nerde kaldın Ey Nebi.
Günler ne günlerdi Ya Muhammed
Çağlar ne çağlardı?
Daha dünyaya gelmeden,
Mü'minlerin vardı.
Ve bir gün ki gaflet,
O, Çöller kadardı,
Halime'nin kucağında,
Abdullah'ın yetimi,
Amine'nin emaneti ağlardı!
Hatice'nin goncası
Aişe'nin gülüydü,
Ümmetinin göz bebeği,
Göklerin Rasulüydün
Elçi geldin, elçiler gönderdin,
Ruhunu Allah'a
Elini ümmetine verdin
Beçiğin, yurdun yuvan...
Mekke de bunalırsan
Medine'ye göçerdin
Vicdanlar sakat çıkmadan,
Ya Muhammed yarına
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel,
Adem oğullarına!
Gel Ey Muhammed bahardır.
Dudaklar ardına saklı, aminlerimiz vardır,
Hac'dan döner gibi gel, Miraç'dan iner gibi gel,
Bekliyoruz yıllardır...


(Arif Nihat Asya)

Sevgi fedakarlıktır.

"Uğruna fedakârlık yapmadığın sevgiyi yüreğinde taşıyıpta kendine yük etme''Hz. Mevlana (rh)

Tevbenin önemi

"Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teâla hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı."Hz. Muhammed (SAS) Kaynak: Kütübi Sitte

25 Ekim 2015 Pazar

Sen beni seviyorsan...

''Benden seni sevdiğime dair delil isteme! zira kalpten kalbe yol vardır. Sen kendi kalbine bak; eğer sen beni seviyorsan, bende seni seviyorum demektir."(Hasan Bin Sabit)

24 Ekim 2015 Cumartesi

Bir Kap Su Verin

kedi, köpek, su, su ikramı, bir kap su, merhamet, merhamet hadis
"Yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin."
Hz. Muhammed (sas)

Doğu Türkistan'ı Unutma!

doğu türkistan, türk bayrağı, bayrak, türkistan, mavi ayyıldız, ayyıldız, bayrak
Doğu Türkistan'ı Unutma! Çin işgalindeki Ata Yurduna sahip çık!
“Müminler bir vücudun âzâları gibidir, birisi rahatsızlanınca diğer organlarda onun acısını taşırlar.”

Hz. Muhammed (SAS)

(Hadis:Buhari, edeb:27)


En Güzel Ayyıldız

çanakkale, ay, yıldız, hilal, ayyıldız, bayrak, türk bayrağı, özgürlük, yiğitler
Çanakkale savaşında yiğitlerimizin bedenleriyle oluşturduğu AYYILDIZ...
Bayrağımızın değerini bilenlere SELAM OLSUN...

Peygamberimiz'in idareciler için duası

koltuk, makam, mevki, altın koltuk, başkan koltuğu
“Allah’ım! Ümmetimin idaresini üstlenip de onlara zorluk çıkaran kimseye Sen de zorluk çıkar. Ümmetimin idaresini üstlenip de onlara yumuşak davrananlara Sen de yumuşak davran!” 

Hz. Muhammed (SAS)
(Müslim, İmâre, 19; Ahmed, VI, 93, 258)

İyi geçinmek

gözyaşı, göz, kirpik, kaş,
"İnsanlarla öyle bir geçininiz ki, düşmanınız bile ölümünüze ağlasın..."Hz. Ali (ra)

ÖKÜZLÜK ETMENİN ALEMİ YOK...


(Üzerinde düşünmemiz gereken bir hikaye)
Ormanın birinde Aslanlar toplanmış. "yahu" demişler, "hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader ....
Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor;
Fillere saldırsak, fazla büyük...
Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor,
Ee balık yakalayacak halimiz de yok...
N'aapsak? "
Bir tanesi "en iyisi, öküzlere saldıralım" demiş,
"iri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre! Olur mu? Olur.
Hücum!
Ama evdeki hesap çarşıya uymamış;
Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer, organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.
Aslanlar aç bilaç.
N'aapsak, n'aapsak? "tilkiye danışalım" demişler.
Tilki "kolay" demiş, "beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."
Kabul etmişler.
Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş, "saygıdeğer öküzler" demiş, "aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar...
Ama; Şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o...
Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü,
Kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın! "
Öküz heyeti düşünmüş taşınmış, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" Mantığıyla, verivermişler sarı öküzü...
Aslanlar da afiyetle yemiş.
Bir gün, iki gün ....
Tilki gene gelmiş. "bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş
Ve eklemiş: "ama şu var ya benekli öküz, benekli öküz,
O burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş,
Canları çekiyor, verin, kurtulun!"
Öküz heyeti düşünmüş, "otlağın selameti için" Teslim etmiş benekli öküzü...
Üç gün, dört gün...
Tilki gene gelmiş.
Kuyruğu uzun olanı...
Burnu beyaz olanı...
Tombul olanı...
Tek tek alıp, gitmiş.
Otlak seyrelmiş.
Semirmiş aslanlar.
Günlerden bir gün... Artık tilki gelmemiş!
Gerek kalmamış çünkü.
Doğrudan aslan gelmiş. "hanginizi istiyorsam,
Canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz,
Adamı hasta etmeyin" demiş.
Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler, "KEŞKE O SARI ÖKÜZÜ VERMESEYDİK" demiş ama iş işten geçmiş.
İşte Öküzlük böyle bir şeydir...

İyilik Nedir? Günah Nedir?

çocuk, kuzu, koyun, dağ, doğa, kız çocuğu, mera

“Kalbine danış. İyilik, nefsin uygun gördüğü ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir. Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye fetvâ verse bile içinde yine de şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir."

Hz. Muhammed (sas)
(Kaynak: Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 227-228; Dârimî, Büyû’2)

YİĞİT OĞLUM...

ayyıldız, asker, türk askeri, minare, vatan, çanakkale, savaş
"Hüseyin'im, yiğit oğlum benim...
Dayın Şıpka'da, baban Dömeke'de ağaların sekiz ay evvel Çanakkale'de şehit düştüler. Bak son yongam sensin! Minareden Ezan Sesi kesilecekse, Cami'lerin kandilleri sönecekse sütüm sana haram olsun, öl de köye dönme! Yolun Şıpka'ya uğrarsa dayının ruhuna bir Fatiha okumayı da unutma! Haydi oğul, Allah yolunu açık etsin."(1. Dünya Savaşında Oğlunu askere uğurlayan bir OSMANLI ANASI)

Allah'tan sakınmak...

lale, Allah lafzı, ebruli sanatı, ebruli, hat sanatı


"Allah'tan sakınan kişi ilmi kadar söz söyler."

(İmam-ı Rabbani Hazretleri)

Mutluluğun Fotoğrafı

mutluluk, köy evi, süpürge, damacana, mutlu çocuklar, köy çocukları
Sayfalar dolusu yazı yazsak mutluluğu bu kadar güzel anlatabilir miyiz?

JAPON BİLİM ADAMI "KUR'AN-I KERİM"DEKİ BİLGİLERE HAYRAN KALDI...

Kur'an-ı Kerim, Kur'an, pembe gül, gül yaprakları,

...Tokyo İlmî Araştırmalar Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yuşili Kozayn’a yerin oluşumu hakkında Kur’ânî bilgiler sunulduğunda sordu:

“– Bu kitap ne zaman indi?”

“– 1400 sene evvel.”

Şok oldu ve büyük bir şaşkınlık içinde şöyle dedi:

“–Hiç şüphe yok ki bu kitap, kâinâta tepeden bakıyor. Baksanıza; ne var ne yok her şeyi bütün ayrıntılarına kadar görmüş ve hem de gücüne erişilemeyecek bir mükemmellikle tasvîr etmiş!. O’na gizli kalabilen hiçbir şey yok!”

(Osman Nûri Topbaş, Rahmet Esintileri, Erkam Yay.)

Önümüzde Efendimiz (sas) yürürken...


...Yavuz Sultan Selim, ordusuyla beraber Mısır seferine çıkmıştı. Mısır’ın merkezi Kahire’ye ulaşmak için Sina Çölü’nü geçmek gerekiyordu. Kurak ve çorak bu çölü geçmek neredeyse imkânsız gözüküyordu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Yavuz, Sina Çölü’nü ordusuyla geçmeye kararlıydı. Ordu içinde bunun imkânsız olduğunu söyleyenlerolduysa da onları susturmasını bildi. Sina Çölü’nü geçerken yaşanan şu vaka ibretliktir:

Sina Çölü’nde yıllardan beri yağmur yağmamasının verdiği kuraklıkla, müthiş sıcaklık ve kum fırtınası vardır. Çölde ilerlerken Sultan Selim Han, bir ara atından iner. Sultanın ardından tüm devlet adamları da attan iner. Başta Sultan Selim Han ve tüm ordu, kurak ve çorak Sina Çölü’nde yayan yürümektedir. Ordu harap ve bîtab hâle gelmiştir. Fakat Yavuz, büyük bir edeb ve huşu içinde yürümeye devam etmektedir. Sebebi sorulunca; bütün heybet ve azametinden sıyrılıp, sükunet ve edeple şöyle der: “Önümüzde, Fahr-i Kâinat Resûlullah Efendimiz Hazreti Muhammed yürümükteyken, at üstünde gitmekten hayâ ederim!” Yavuz ve ordusu bir hafta gibi kısa bir sürede Sina Çölü’nü geçerek tarihte eşine az rastlanır bir başarıya imza atmışlardır. 

23 Ekim 2015 Cuma

Yaşlılara Hürmet Etmek

kız, kadın, yaşlı kadın, genç kız, sarışın
"Bir genç bir ihtiyara yaşlılığından dolayı hürmet ederse, Cenab-ı Hak, o gence yaşlandığı vakit ikram edecek kimseleri mutlaka bahşeder."
Hz. Muhammed (SAS)
(Kaynak: Tirmizi)


22 Ekim 2015 Perşembe

Anneye hizmet etmek

anne, hasta, evlat, vefa, hasta bakıcı, köy evi, hasta yatağı
İki kardeş vardı. Aralarında anlaşmışlar: Bir gece birisi annesine hizmet edip diğeri ibadetle meşgul olacak, diğer gecede hizmet eden ibadetle, ibadet eden de annesine hizmetle meşgul olacaktı. Bir gece kardeşlerden biri Allâhü Teâlâ’ya ibadetle meşgul olmuş ve bu ibadetinden çok büyük manevi lezzet duymuş, ertesi gece kardeşinden ibadet sırasını kendisine vermesini istemiş, kardeşi de kabul etmiş. O gece yine ibadetle meşgul iken secdede uyuyakalmış. Rüyasında:
“Allâhü Teâlâ kardeşini bağışladı. Onun bereketine seni de bağışladı.” diye bir ses işitmiş.
“Yâ Rabbi! Ama ben sana hizmet ediyorum, kardeşim ise anneme hizmet ediyor, demiş.
“Evet, sen hizmete ihtiyacı olmayana hizmet ediyorsun, kardeşin ise hizmete muhtaç olan annene hizmet ediyor.” denilmiş.
(Bu hikaye Ebu’l-Hasan Harkânî Hazretleri tarafından anlatılmıştır.)

Hataları Yüze Vurmayınız.

karı koca, çizim, aile, kavga, öğüt, nasihat
"Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayınız. Hatayı işleyene hatasını, başka birisini misal göstererek anlatınız."
Hz. Ali (ra)

21 Ekim 2015 Çarşamba

Ana Babaya İyilik Et.

ana, baba, yaşlı, ihtiyar, dede, nine,

“Ana-babasına iyilik edene ne mutlu! Allah Teâlâ onun ömrünü ziyâdeleştirsin!”

Hz. Muhammed (SAS)

(Kaynak: Heysemî, VIII, 137)