3 Kasım 2016 Perşembe

La ilahe illallah

La ilahe illallah, hareketli resim, hareketli zikir, tevhid, kelimei tevhid,

√ "Lâ ilahe illallâh Muhammedü'r-rasûlullâh" √
√ (Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed (sas) O'nun elçisidir.) √

ÖZLÜ SÖZLER (ANLAMAZLAR)

"Susmamızdan anlamayan, konuşmamızdan hiç anlamaz."
(İmamı Rabbanî Hz.)

ÖZLÜ SÖZLER (SAHİBİNİ BULUR)

"Bir kuzu yüzlerce koyunun arasında kendi Annesini nasıl buluyorsa yapılan iyilik ve kötülükler de elbet bir gün sahibini bulur. Siz içinizi ferah tutun."
Hz. Ömer (ra)

1 Kasım 2016 Salı

UMUT KESİLMEZ

Fil çoğalsın.. Ebabilden umut kesilmez
Firavun azsa da Nil'den umut kesilmez
Zalimler ölmüyor diye yese kapılma
Sabret hele.. Azrailden umut kesilmez..!
(Abdurrahim KARAKOÇ)

AYIPLARI ÖRTÜN

karakalem, kadın, güzel kız, kadın çizim, yoksul
“Bir kul, bu dünyada başka bir kulun ayıbını örterse, kıyamet gününde Allah da onun ayıbını örter.” 
Hz. Muhammed (sas)

31 Ekim 2016 Pazartesi

ÖZLÜ SÖZLER (HALKINA ZULM ETME)

"Halkından hiç kimsenin malına tecavüz etme!.."
(Osman Gazi) 

GÜL

Gül, mükemmel gül, pembe gül, gonca
Bir büyüğüm derdiki;
"Gülü koklamanın bedeli güllerin Efendisine (sas) salavat getirmektir"
(Şükrü Aygün)

ÖMRÜ VE NESLİ BEREKETLİ...

deve, çöl, güneşin doğuşu, gündoğumu, bedevi
ÖMRÜ VE NESLİ BEREKETLİ...
Enes b. Mâlik (r.a) anlatıyor:

“Annem beni Resûlullah’ın (s.a.s) yanına götürüp,

- Yâ Resûlallah! Artık bu senin küçük hizmetçin; onun için Allah’a dua et, demişti. Resûlullah da (s.a.s),

- Allahım! Onun malını mülkünü ve çocuklarını (neslini) çoğalt, ömrünü uzat ve günahlarını bağışla, diye dua etmişti.

Vallahi bizzat kendi ellerimle (hastalıktan dolayı) vefat eden doksan sekiz çocuğumu defnettim. O bölgede herkesin meyve ağaçları senede bir kere mahsul verirken benim ağaçlarım iki kere mahsul verirdi. O kadar uzun hayat sürmüştüm ki artık usanmıştım. Bağışlanma meselesine gelince, ondan da ümitvarım”

(Kaynak: Hayâtü’s Sahâbe)

30 Ekim 2016 Pazar

ÖZLÜ SÖZLER (SİZİN GİBİ...)

"Sizin gibi sıkıntılar yaşamayan birinin öğütlerini ciddiye almayın."
(Sidney J. Haris)

GÖNÜL KIRMA.

Yunus Emre, şiir, gönül kırma
Elini kır, ayağını kır ve dâhi gerekirse boynun kır ama gönül kırma. Gönül kıranın abdesti tutmaz, namazı olmaz.
(Yunus Emre)

27 Ekim 2016 Perşembe

SEVMEK



aşk, sevmek, sevilmek, kadın, erkek, kara sevda, yakamoz, güneş, manzara,














Fuzuliye Sormuşlar: 
Sevmek Mi Daha Güzeldir, Sevilmek Mi?
'Sevmek' Demiş... Çünkü, Sevildiğinden Hiçbir Zaman Emin Olamazsın!..

GÜL

gül, pembe gül, gül gonca, büyük gül, gonca

Gülün kıymetini, koklayan bilir.

25 Ekim 2016 Salı

ŞİİR (ÖLÜLER)

Ey eski ölüler.. kalkın mezardan
Dünyayı bir daha görün de gidin.
O günler mi berbat, yoksa bugün mü
Biz değil, siz karar verin de gidin.
(Abdurrahim KARAKOÇ)

BAYRAK ŞİİRİ (HAREKETLİ AYYILDIZ)

BAYRAK, AYYILDIZ, HAREKETLİ BAYRAK, TÜRK BAYRAĞI
BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
(Arif Nihat ASYA)

AYET (YETİM)

yetim, dilenci, gariban, fakir, Ayet, Kur'an, kız çocuğu, çocuk

“Yetimi sakın horlama ve dileneni asla kovma!” 
(Duhâ Suresi 9-10)


24 Ekim 2016 Pazartesi

ÖZLÜ SÖZLER (GÖZYAŞLARININ RENGİ)


"Gözlerin rengi ne kadar farklı olursa olsun, gözyaşlarının rengi aynıdır."(Afrika Atasözü)


OSMANLI’DA ESNAF

Osmanlılar zamanında bir esnaf, istediği zaman, istediği yerde bir dükkân açıp esnaflık yapamazdı. Devlet, semtin ihtiyacını göz önünde bulundurarak esnaf ve ahâlinin mürâcaatını kabul edip yeni bir dükkânın açılması için izin vermedikçe dükkân açılamazdı. İzin alıp açanların da hileli terazi kullanmamak, bozulmuş veya âdî mal satarak müşteriyi mağdur etmemek gibi esnaf kanunlarına riayet etmeleri şarttı. Nitekim 1680’de Sultan Dördüncü Mehmed devrinde esnaf nizamnâmesinin şartlarından biri şu idi:

“Müşterilerin alacağı nesneyi eksik tartıp veren esnafın hakkından gelinecektir. Teraziler boş dururken gözlerinin iki tarafı denk olacaktır. Kullanılan ağırlıklar da aynı olacaktır. Her malın iyisini kötüsünden ayıracaklar, müşteriye kötü mal satmayacaklardır.”
Osmanlı devrinde esnaf dükkânı ve imalâthânelerinde ustanın yanında kalfa ve çıraklar bulunurdu. Bir sanatta yetişmesi istenen çocuk 9-10 yaşına gelince babası tarafından ‘sanatı öğrenmesi’ ricâsıyla bir ustaya teslim edilirdi. İşe yeni başlayan çocuk çırak ve kalfalığı öğreninceye kadar önce ayak hizmetlerini yaparlardı. Sonra yavaş yavaş mesleğe dâir işler yapmaya başlardı.
Çıraklık ve kalfalık müddeti kişinin kâbiliyetine bağlıydı. İşinin ehli olan çırak, ustası tarafından yapılan imtihanda muvaffak olursa kalfa olurdu. Çırağın ustası, çocuğun yetiştiğini kendi ustabaşına haber verir, o sanatın ustalarının olduğu mecliste yapılan imtihanla kalfalığını tasdik ederlerdi. Usta, kalfasının yaptığı işlerden numûneleri alarak ustabaşının yanına gider, ustabaşı ve ihtiyar ustalar işi beğenirlerse kalfanın ustalığa geçişine izin verilirdi. Usta olacak kalfaya çok gösterişli peştemal (şed) merâsimi yapılırdı. Bundan sonra dilerse kendi dükkânını açabilirdi. (Osmanlı’dan Tarihe Not Düşen Kareler, Çamlıca B.Y.)

ZULMÜN AZI DA ZULÜMDÜR

Bir gün adâletiyle meşhur Nûşirevan için bir av yerinde kebap yapıyorlardı. O esnada yanlarında tuz bulunmuyordu. Getirmesi için genç birisini köye gönderdiler. Nûşirevan tuza gönderilen gence şöyle dedi: 
“Tuzu bedava alma, bedelini ödeyerek al. Böylece bundan sonra padişah ve beylerin av yerinde kebap veya yemek pişirmek için tuzu bedava almaları âdet ve kânun hâline gelip de o köy yıkılıp gitmesin.”
Nûşirevan’ın yanında bulunanlar: “Bu kadarcık âdetten ne zarar çıkacak, bir tutam tuz bir köyün yıkılmasına nasıl sebep olacak?” diye sordular. Nûşirevan şöyle cevap verdi: 
Önceden zulüm binası dünyada çok alçaktı. Her padişah veya bey o binanın üzerine biraz daha koydu, böylece dünya zulümle doldu. Eğer padişah, köylünün bağ ve bahçesinden zorla bir elma yemeyi uygun görürse köleleri ve hizmetindekiler o elmanın ağacını kökünden çıkarırlar, yani o bahçeyi yıkarlar. Padişah, açgözlülük edip beş yumurtayı zorla alırsa, askerleri bin tavuğu kebap yaparlar. Yani padişahın az bir zulmü, askerin büyük zulmüne izin olur.”
Zamanında hep kötülük yapan zalim, bir gün dünyadan geçip elbette gider. Hâlbuki onun üzerindeki lânet devam eder. Çirkin vasıflarını işiten herkes nefret eder, bedduâ okur. 

(Gülistan’dan Seçmeler, Çamlıca B.Y.)

HADİS-İ ŞERİF (ZULÜM)

“Zulmetmekten sakınınız. Zîrâ zulüm kalplerinizi harap eder.” 

(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)

23 Ekim 2016 Pazar

ÖZLÜ SÖZLER (ZAVALLI)

"Ey kendine bakmayıp kendi kusurlarını görmeyip de, başka insanların iyisine kötüsüne bakan zavallı. Allah senin yardımcın olsun!"

(Hz. Mevlana)

22 Ekim 2016 Cumartesi

DOSTLARIN SESSİZLİĞİ

"Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır."
(Aliya İzzetbegoviç)

21 Ekim 2016 Cuma

TECAVÜZ


TECAVÜZ SUÇLARINDA CEZA İNDİRİMİ YAPILMASIN...
Tecavüz bir 'İNSANLIK SUÇU'dur.
(Aşağıda Ülkemizdeki TECAVÜZ SUÇLARINA yapılan ceza indirimlerinden bazı örnekler verdim. İnsan okurken bile morali bozuluyor. Lütfen duyarsız olmayalım. Tepkimizi koyalım. Bu tür indirimler olduğu müddetçe ve caydırıcı tedbirler yoksa bu tür suçların nasıl önüne geçebilirsiniz?)
...Kadın programında "babam bana tecavüz etti" diyen kızını öldüren baba, "babasını kamuoyuna mahçup etti" diye indirim aldı.
-Eşini öldüren koca, "kot giyiyordu, piercingi vardı, çantasında doğum kontrol hapı buldum" indirimi aldı.
-Tanımadığı birine saat soran eşini onlarca bıçak darbesiyle öldüren koca "cilve yaptı" indirimi aldı.
-Kadına tecavüz edip hamile bırakan adam, "zaten bakire değildi" indirimi aldı.
-Ormanda saldırıp, kadını döve döve soyan, ancak astım krizi geçirdiği için bayılıp yakalanan adam "isteseydim yapabilirdim" indirimi aldı.
-Üvey kızına saldıran adam, "kızın ruh sağlığı bozulmamış" raporuyla indirim aldı.
-Tecavüzü kameraya kaydeden erkek, "eski sevgilisi" olduğu için indirim aldı.
-Tecavüzcü erkek "kadın tecavüzde bağırmadığı için rıza göstermiş sayılır" indirimi aldı.
-Tecavüz ederken suç üstü yakalanan erkek, henüz tecavüz gerçekleşmediği için "yarım kaldı" indirimi aldı...
Ve daha nice yüz kızartıcı suça binbir sebeple ceza indirimi yapıldı bu Ülkede...
TECAVÜZ SUÇLARINDA CEZA İNDİRİMİ YAPILMASIN...

HZ. EBUBEKİR (RA)'İN TAKVASI

HAZRET-İ EBÛBEKR-İ SIDDÎK’IN (R.A.) TAKVÂSI

Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk’ın fazîletleri pek çoktur.
Resûl-i Ekrem’in birinci halîfesidir ve bütün Ashâb-ı Kirâm’ın en faziletlisidir. Fazîlet, iffet, takvâ ve güzel ahlâkça hepsinden üstündür.
Beytülmâlden (devlet hazînesinden) takdir olunan nafaka ile orta hâlde bulunan biri gibi geçinirdi. Vefatında hiç nakit mevcudu bulunmadı.
Devlet mallarından yanında bir köle ile bir deve vardı ve kendisine Beytülmâlden bir de kaftan verilmişti. Ölümü yaklaştığında kızı müminlerin annesi Âişe radıyallâhu anhâ hazretlerini çağırmış ve: “Biz halîfe olduğumuzdan beri Müslümanlar’ın yedikleri gibi yemekler yedik ve giydikleri gibi elbiseler giyindik. Bu köle ve deve ile kaftan, beytülmâlindir. Biz, Müslümanlar’ın ihtiyaçları ile meşgul iken onlardan faydalanırdık. Vefâtımda üçünü de Ömer’e gönder” buyurmuştur.
Vefat ettiği zaman Hazret-i Âişe, onları Hazret-i Ömeru’l-Fârûk’a gönderdi. Hazret-i Ömer, Abdurrahman bin Avf ile otururken bir köle ve bir deve ile bir de kaftan üçü getirilince Hazret-i Ömer:
“Ya Ebâbekir! Kendinden sonra gelenleri zahmete soktun, müşkil mevkiye koydun” diyerek ağlayıp gözlerinden yaş dökerken: “Alın bunları beytülmâle teslim edin” dedi.
Abdurrahman bin Avf (r.a.) dedi ki:
“Sübhanallah! Bunları müsadere mi edeceksin? Bir köle ve bir deve ile beş dirhemlik bir eski kaftanın ne değeri var? Emretsen de onları geri çevirsinler.”
Hazret-i Ömer (r.a.): “O, benim zamanımda olamaz. Ebûbekir, onların beytülmâle verilmesini emretmiş. Ben, ona tâbi olurum. Onun izine basıp giderim” dedi.
Hazret-i Ömer, her hâlükârda Hazret-i Sıddık’ın hâl ve gidişatına uygun hareket etmiştir.

(Hz. Ebubekr-i Sıddîk, Çamlıca B.Y.)

SULTAN ALPARSLAN'IN ORDUSUNA HİTABI...


Sultan Alparslan, 1071’de Malazgirt Meydan Muharebesi’ne girmeden evvel bembeyaz elbiseler giydi ve; 

“Bu benim kefenimdir!” dedi.

Yâni kendini cihan şöhretine değil, hâlis bir îman vecdiyle şehîdliğe hazırladı. Askerine, harbe girmeden önce şu veciz hitâbede bulundu:

“Ya muzaffer olur gâyeme ulaşırım; ya da şehîd olarak cennete giderim. Sizlerden beni tâkip etmeyi tercih edenler, tâkip etsin. Ayrılmayı tercîh edenler, gitsinler! Burada emreden sultan ve emredilen asker yoktur. Zîrâ bugün ben de sizlerden biriyim. Sizlerle birlikte savaşan bir gâzîyim. Beni tâkip edenler ve nefislerini yüce Allâh’a adayarak şehîd olanlar, cennete; sağ kalanlar gâzîliğe kavuşacaktır. Ayrılanları ise, âhirette ateş, dünyâda da rezillik beklemektedir.”

Sultan Alparslan’ın bu ihlâsına mukâbil Cenâb-ı Hak ona, kendi ordusundan beş misli daha kalabalık bir orduya sâhip olan Romen Diyojen karşısında zafer nasîb etti.
Daha önce de ifâde edildiği üzere, insanlar içinde ancak ihlâs sâhibi olanlar gerçek kurtuluşa ereceklerdir. Ancak ihlâs sâhipleri de dâimâ büyük ve tehlikeli bir imtihan üzeredirler.

(Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti-1, Erkam Yay.)

20 Ekim 2016 Perşembe

ÖZLÜ SÖZLER (EMİR ALMAYA ALIŞMAK)

"Yardım almaya alışanlar,
emir almaya da alışırlar."

(IV Murad Han)

BEDDUA

NAAHA GARACİĞERİNDEN YAN AMERİKA...
(Afyonkarahisar sayfasından alıntı)

GÜZEL SÖZLER


"Güzel sözler petekten damla damla sızan bala benzer; insanın ruhuna tad verir."
Hz. Süleyman (as)

19 Ekim 2016 Çarşamba