"Gözlerin rengi ne kadar farklı olursa olsun, gözyaşlarının rengi aynıdır."(Afrika Atasözü)
24 Ekim 2016 Pazartesi
OSMANLI’DA ESNAF
Osmanlılar zamanında bir esnaf, istediği zaman, istediği yerde bir dükkân açıp esnaflık yapamazdı. Devlet, semtin ihtiyacını göz önünde bulundurarak esnaf ve ahâlinin mürâcaatını kabul edip yeni bir dükkânın açılması için izin vermedikçe dükkân açılamazdı. İzin alıp açanların da hileli terazi kullanmamak, bozulmuş veya âdî mal satarak müşteriyi mağdur etmemek gibi esnaf kanunlarına riayet etmeleri şarttı. Nitekim 1680’de Sultan Dördüncü Mehmed devrinde esnaf nizamnâmesinin şartlarından biri şu idi:
“Müşterilerin alacağı nesneyi eksik tartıp veren esnafın hakkından gelinecektir. Teraziler boş dururken gözlerinin iki tarafı denk olacaktır. Kullanılan ağırlıklar da aynı olacaktır. Her malın iyisini kötüsünden ayıracaklar, müşteriye kötü mal satmayacaklardır.”
Osmanlı devrinde esnaf dükkânı ve imalâthânelerinde ustanın yanında kalfa ve çıraklar bulunurdu. Bir sanatta yetişmesi istenen çocuk 9-10 yaşına gelince babası tarafından ‘sanatı öğrenmesi’ ricâsıyla bir ustaya teslim edilirdi. İşe yeni başlayan çocuk çırak ve kalfalığı öğreninceye kadar önce ayak hizmetlerini yaparlardı. Sonra yavaş yavaş mesleğe dâir işler yapmaya başlardı.
Çıraklık ve kalfalık müddeti kişinin kâbiliyetine bağlıydı. İşinin ehli olan çırak, ustası tarafından yapılan imtihanda muvaffak olursa kalfa olurdu. Çırağın ustası, çocuğun yetiştiğini kendi ustabaşına haber verir, o sanatın ustalarının olduğu mecliste yapılan imtihanla kalfalığını tasdik ederlerdi. Usta, kalfasının yaptığı işlerden numûneleri alarak ustabaşının yanına gider, ustabaşı ve ihtiyar ustalar işi beğenirlerse kalfanın ustalığa geçişine izin verilirdi. Usta olacak kalfaya çok gösterişli peştemal (şed) merâsimi yapılırdı. Bundan sonra dilerse kendi dükkânını açabilirdi. (Osmanlı’dan Tarihe Not Düşen Kareler, Çamlıca B.Y.)
Osmanlı devrinde esnaf dükkânı ve imalâthânelerinde ustanın yanında kalfa ve çıraklar bulunurdu. Bir sanatta yetişmesi istenen çocuk 9-10 yaşına gelince babası tarafından ‘sanatı öğrenmesi’ ricâsıyla bir ustaya teslim edilirdi. İşe yeni başlayan çocuk çırak ve kalfalığı öğreninceye kadar önce ayak hizmetlerini yaparlardı. Sonra yavaş yavaş mesleğe dâir işler yapmaya başlardı.
Çıraklık ve kalfalık müddeti kişinin kâbiliyetine bağlıydı. İşinin ehli olan çırak, ustası tarafından yapılan imtihanda muvaffak olursa kalfa olurdu. Çırağın ustası, çocuğun yetiştiğini kendi ustabaşına haber verir, o sanatın ustalarının olduğu mecliste yapılan imtihanla kalfalığını tasdik ederlerdi. Usta, kalfasının yaptığı işlerden numûneleri alarak ustabaşının yanına gider, ustabaşı ve ihtiyar ustalar işi beğenirlerse kalfanın ustalığa geçişine izin verilirdi. Usta olacak kalfaya çok gösterişli peştemal (şed) merâsimi yapılırdı. Bundan sonra dilerse kendi dükkânını açabilirdi. (Osmanlı’dan Tarihe Not Düşen Kareler, Çamlıca B.Y.)
ZULMÜN AZI DA ZULÜMDÜR
Bir gün adâletiyle meşhur Nûşirevan için bir av yerinde kebap yapıyorlardı. O esnada yanlarında tuz bulunmuyordu. Getirmesi için genç birisini köye gönderdiler. Nûşirevan tuza gönderilen gence şöyle dedi:
“Tuzu bedava alma, bedelini ödeyerek al. Böylece bundan sonra padişah ve beylerin av yerinde kebap veya yemek pişirmek için tuzu bedava almaları âdet ve kânun hâline gelip de o köy yıkılıp gitmesin.”
Nûşirevan’ın yanında bulunanlar: “Bu kadarcık âdetten ne zarar çıkacak, bir tutam tuz bir köyün yıkılmasına nasıl sebep olacak?” diye sordular. Nûşirevan şöyle cevap verdi:
“Önceden zulüm binası dünyada çok alçaktı. Her padişah veya bey o binanın üzerine biraz daha koydu, böylece dünya zulümle doldu. Eğer padişah, köylünün bağ ve bahçesinden zorla bir elma yemeyi uygun görürse köleleri ve hizmetindekiler o elmanın ağacını kökünden çıkarırlar, yani o bahçeyi yıkarlar. Padişah, açgözlülük edip beş yumurtayı zorla alırsa, askerleri bin tavuğu kebap yaparlar. Yani padişahın az bir zulmü, askerin büyük zulmüne izin olur.”
Zamanında hep kötülük yapan zalim, bir gün dünyadan geçip elbette gider. Hâlbuki onun üzerindeki lânet devam eder. Çirkin vasıflarını işiten herkes nefret eder, bedduâ okur.
(Gülistan’dan Seçmeler, Çamlıca B.Y.)
HADİS-İ ŞERİF (ZULÜM)
“Zulmetmekten sakınınız. Zîrâ zulüm kalplerinizi harap eder.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)
23 Ekim 2016 Pazar
ÖZLÜ SÖZLER (ZAVALLI)
"Ey kendine bakmayıp kendi kusurlarını görmeyip de, başka insanların iyisine kötüsüne bakan zavallı. Allah senin yardımcın olsun!"
(Hz. Mevlana)
22 Ekim 2016 Cumartesi
DOSTLARIN SESSİZLİĞİ
"Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır."
(Aliya İzzetbegoviç)
21 Ekim 2016 Cuma
TECAVÜZ
TECAVÜZ SUÇLARINDA CEZA İNDİRİMİ YAPILMASIN...
Tecavüz bir 'İNSANLIK SUÇU'dur.
Tecavüz bir 'İNSANLIK SUÇU'dur.
(Aşağıda Ülkemizdeki TECAVÜZ SUÇLARINA yapılan ceza indirimlerinden bazı örnekler verdim. İnsan okurken bile morali bozuluyor. Lütfen duyarsız olmayalım. Tepkimizi koyalım. Bu tür indirimler olduğu müddetçe ve caydırıcı tedbirler yoksa bu tür suçların nasıl önüne geçebilirsiniz?)
...Kadın programında "babam bana tecavüz etti" diyen kızını öldüren baba, "babasını kamuoyuna mahçup etti" diye indirim aldı.
-Eşini öldüren koca, "kot giyiyordu, piercingi vardı, çantasında doğum kontrol hapı buldum" indirimi aldı.
-Tanımadığı birine saat soran eşini onlarca bıçak darbesiyle öldüren koca "cilve yaptı" indirimi aldı.
-Kadına tecavüz edip hamile bırakan adam, "zaten bakire değildi" indirimi aldı.
-Ormanda saldırıp, kadını döve döve soyan, ancak astım krizi geçirdiği için bayılıp yakalanan adam "isteseydim yapabilirdim" indirimi aldı.
-Üvey kızına saldıran adam, "kızın ruh sağlığı bozulmamış" raporuyla indirim aldı.
-Tecavüzü kameraya kaydeden erkek, "eski sevgilisi" olduğu için indirim aldı.
-Tecavüzcü erkek "kadın tecavüzde bağırmadığı için rıza göstermiş sayılır" indirimi aldı.
-Tecavüz ederken suç üstü yakalanan erkek, henüz tecavüz gerçekleşmediği için "yarım kaldı" indirimi aldı...
Ve daha nice yüz kızartıcı suça binbir sebeple ceza indirimi yapıldı bu Ülkede...
TECAVÜZ SUÇLARINDA CEZA İNDİRİMİ YAPILMASIN...
HZ. EBUBEKİR (RA)'İN TAKVASI
HAZRET-İ EBÛBEKR-İ SIDDÎK’IN (R.A.) TAKVÂSI
Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk’ın fazîletleri pek çoktur.
Resûl-i Ekrem’in birinci halîfesidir ve bütün Ashâb-ı Kirâm’ın en faziletlisidir. Fazîlet, iffet, takvâ ve güzel ahlâkça hepsinden üstündür.
Beytülmâlden (devlet hazînesinden) takdir olunan nafaka ile orta hâlde bulunan biri gibi geçinirdi. Vefatında hiç nakit mevcudu bulunmadı.
Devlet mallarından yanında bir köle ile bir deve vardı ve kendisine Beytülmâlden bir de kaftan verilmişti. Ölümü yaklaştığında kızı müminlerin annesi Âişe radıyallâhu anhâ hazretlerini çağırmış ve: “Biz halîfe olduğumuzdan beri Müslümanlar’ın yedikleri gibi yemekler yedik ve giydikleri gibi elbiseler giyindik. Bu köle ve deve ile kaftan, beytülmâlindir. Biz, Müslümanlar’ın ihtiyaçları ile meşgul iken onlardan faydalanırdık. Vefâtımda üçünü de Ömer’e gönder” buyurmuştur.
Vefat ettiği zaman Hazret-i Âişe, onları Hazret-i Ömeru’l-Fârûk’a gönderdi. Hazret-i Ömer, Abdurrahman bin Avf ile otururken bir köle ve bir deve ile bir de kaftan üçü getirilince Hazret-i Ömer:
“Ya Ebâbekir! Kendinden sonra gelenleri zahmete soktun, müşkil mevkiye koydun” diyerek ağlayıp gözlerinden yaş dökerken: “Alın bunları beytülmâle teslim edin” dedi.
Abdurrahman bin Avf (r.a.) dedi ki:
“Sübhanallah! Bunları müsadere mi edeceksin? Bir köle ve bir deve ile beş dirhemlik bir eski kaftanın ne değeri var? Emretsen de onları geri çevirsinler.”
Hazret-i Ömer (r.a.): “O, benim zamanımda olamaz. Ebûbekir, onların beytülmâle verilmesini emretmiş. Ben, ona tâbi olurum. Onun izine basıp giderim” dedi.
Hazret-i Ömer, her hâlükârda Hazret-i Sıddık’ın hâl ve gidişatına uygun hareket etmiştir.
(Hz. Ebubekr-i Sıddîk, Çamlıca B.Y.)
Resûl-i Ekrem’in birinci halîfesidir ve bütün Ashâb-ı Kirâm’ın en faziletlisidir. Fazîlet, iffet, takvâ ve güzel ahlâkça hepsinden üstündür.
Beytülmâlden (devlet hazînesinden) takdir olunan nafaka ile orta hâlde bulunan biri gibi geçinirdi. Vefatında hiç nakit mevcudu bulunmadı.
Devlet mallarından yanında bir köle ile bir deve vardı ve kendisine Beytülmâlden bir de kaftan verilmişti. Ölümü yaklaştığında kızı müminlerin annesi Âişe radıyallâhu anhâ hazretlerini çağırmış ve: “Biz halîfe olduğumuzdan beri Müslümanlar’ın yedikleri gibi yemekler yedik ve giydikleri gibi elbiseler giyindik. Bu köle ve deve ile kaftan, beytülmâlindir. Biz, Müslümanlar’ın ihtiyaçları ile meşgul iken onlardan faydalanırdık. Vefâtımda üçünü de Ömer’e gönder” buyurmuştur.
Vefat ettiği zaman Hazret-i Âişe, onları Hazret-i Ömeru’l-Fârûk’a gönderdi. Hazret-i Ömer, Abdurrahman bin Avf ile otururken bir köle ve bir deve ile bir de kaftan üçü getirilince Hazret-i Ömer:
“Ya Ebâbekir! Kendinden sonra gelenleri zahmete soktun, müşkil mevkiye koydun” diyerek ağlayıp gözlerinden yaş dökerken: “Alın bunları beytülmâle teslim edin” dedi.
Abdurrahman bin Avf (r.a.) dedi ki:
“Sübhanallah! Bunları müsadere mi edeceksin? Bir köle ve bir deve ile beş dirhemlik bir eski kaftanın ne değeri var? Emretsen de onları geri çevirsinler.”
Hazret-i Ömer (r.a.): “O, benim zamanımda olamaz. Ebûbekir, onların beytülmâle verilmesini emretmiş. Ben, ona tâbi olurum. Onun izine basıp giderim” dedi.
Hazret-i Ömer, her hâlükârda Hazret-i Sıddık’ın hâl ve gidişatına uygun hareket etmiştir.
(Hz. Ebubekr-i Sıddîk, Çamlıca B.Y.)
SULTAN ALPARSLAN'IN ORDUSUNA HİTABI...
Sultan Alparslan, 1071’de Malazgirt Meydan Muharebesi’ne girmeden evvel bembeyaz elbiseler giydi ve;
“Bu benim kefenimdir!” dedi.
Yâni kendini cihan şöhretine değil, hâlis bir îman vecdiyle şehîdliğe hazırladı. Askerine, harbe girmeden önce şu veciz hitâbede bulundu:
“Ya muzaffer olur gâyeme ulaşırım; ya da şehîd olarak cennete giderim. Sizlerden beni tâkip etmeyi tercih edenler, tâkip etsin. Ayrılmayı tercîh edenler, gitsinler! Burada emreden sultan ve emredilen asker yoktur. Zîrâ bugün ben de sizlerden biriyim. Sizlerle birlikte savaşan bir gâzîyim. Beni tâkip edenler ve nefislerini yüce Allâh’a adayarak şehîd olanlar, cennete; sağ kalanlar gâzîliğe kavuşacaktır. Ayrılanları ise, âhirette ateş, dünyâda da rezillik beklemektedir.”
Sultan Alparslan’ın bu ihlâsına mukâbil Cenâb-ı Hak ona, kendi ordusundan beş misli daha kalabalık bir orduya sâhip olan Romen Diyojen karşısında zafer nasîb etti.
Daha önce de ifâde edildiği üzere, insanlar içinde ancak ihlâs sâhibi olanlar gerçek kurtuluşa ereceklerdir. Ancak ihlâs sâhipleri de dâimâ büyük ve tehlikeli bir imtihan üzeredirler.
(Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti-1, Erkam Yay.)
20 Ekim 2016 Perşembe
ÖZLÜ SÖZLER (EMİR ALMAYA ALIŞMAK)
"Yardım almaya alışanlar,
emir almaya da alışırlar."
emir almaya da alışırlar."
(IV Murad Han)
19 Ekim 2016 Çarşamba
ÖZLÜ SÖZLER (KILIÇ KININDAN ÇIKMADIKÇA...)
"Kılıç kınından çıkmadıkça it sürüsü dağılmaz."
( II. Mahmud Han)
KUR'AN
İnmemiştir Kur'an, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.
(Mehmet Akif Ersoy)
18 Ekim 2016 Salı
ÖZLÜ SÖZLER (SÖZLERİNİZE DİKKAT EDİN)
"Ağzınızdan çıkanlara daima dikkat edin.
Çünkü bir sözü unutmak,
bir yüzü unutmaktan çok daha uzun zaman alır..."
(Louis Aragon)
17 Ekim 2016 Pazartesi
ÖZGÜRLÜK...
Bozkurt özgürlüğün simgesidir.
Atalarımız özgürlüğüne düşkündü ve bizde öyleyiz. Küresel güçlerde bunun farkında ama zayıf düşmemizi bekliyorlar.
Her zamankinden daha fazla
birlik olalım Türkiye'm...
Atalarımız özgürlüğüne düşkündü ve bizde öyleyiz. Küresel güçlerde bunun farkında ama zayıf düşmemizi bekliyorlar.
Her zamankinden daha fazla
birlik olalım Türkiye'm...
(Şükrü Aygün)
AVRUPA'DA AKINCI KORKUSU
1534 yılında Viyana'daki St. Stephen Katedrali'nde Osmanlı akıncılarının yaklaştığını görüp çan çalarak haber vermekle vazifeli bir memur kadrosunun oluşturulduğunu ve bu memuriyetin ancak 1956 yılında, Viyana Belediye Meclisince "Artık bir Osmanlı tehlikesi kalmadığından, bu vazifenin lüzumu yoktur" diye bir karar alınarak iptal edildiğini BİLİYOR MUYDUNUZ?
(Kaynak: Refik, ibrahim; "Akıncı Millet" Yazısından)
16 Ekim 2016 Pazar
ÖZLÜ SÖZLER (ÇALIŞMAK GEREk)
"Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım."
(Necip Fazıl Kısakürek)
14 Ekim 2016 Cuma
ÖZLÜ SÖZLER (FEDAKARLIK BİLMEYENLE YOLA ÇIKMA)
"Ömrü boyunca bir dilim ekmek vermemiş kişiyle sakın yola çıkma; fedakarlığı bilmediğinden, ilk sıkıntıda kendi için seni satar."
(Farabî)
13 Ekim 2016 Perşembe
ÖZLÜ SÖZLER (AYNALAR TÜRLÜ TÜRLÜDÜR)
"Aynalar türlü türlüdür. Yüzünü görmek isteyen cam'a bakar, özünü görmek isteyen can'a bakar."
(Hz. Mevlana)
(Hz. Mevlana)
12 Ekim 2016 Çarşamba
ÖZLÜ SÖZLER (ADALET)
"Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da, geciken adalet zulümdür."
(Orhan Gazi)
10 Ekim 2016 Pazartesi
ASKER GECESİNDE İSTİKLAL MARŞI (AFYON - SALAR KASABASI)
VATAN BU YİĞİTLERE EMANET, RABBİM HEPSİNİ KORUSUN...
ASKER ADAYLARINDAN İSTİKLAL MARŞI (AFYON - SALAR KASABASI)
ALLAH AŞKI
Kime Yâr dediysek; O Yâr açtı Yarayı...
Belli ki Gerçek Sevenimiz Yoktur, ALLAH'tan Gayrı...!(Necip Fazıl Kısakürek)
Belli ki Gerçek Sevenimiz Yoktur, ALLAH'tan Gayrı...!(Necip Fazıl Kısakürek)
7 Ekim 2016 Cuma
YAVUZ SULTAN SELİM’LE AT SIRTINDA SOHBET
YAVUZ SULTAN SELİM’LE
AT SIRTINDA SOHBET
"HEPİMİZ AYNI HEDEFE YÜRÜYECEĞİZ...!"
Sultan 2. Bayezid’in küçük oğlu şehzade Selim İstanbul’dan uğurlanmıştı. Çok sevdiği ve saygı gösterdiği hocası Muhyittin Efendi ile birlikte Trabzon’a at sürüyordu. Bir ara Hocası söze başladı. ”Size bir sır vermek istiyorum şehzadem…duyulursa rakiplerin hem sizi hem de beni yaşatmazlar!”. Şehzade Selim hocasına baktı gerçektende yüzüendişeliydi. Bir mana veremedi sadece,
-Sizi dinliyorum hocam..aramızda kalacağından emin olabilirsiniz. Muhyittin Efendi anlatmaya başladı:
-Yıllar önce bir gün, Amasya’daki evinizin kapısına bir derviş geldi. Kılığından çok fakir olduğu anlaşılıyordu. Babanızla görüşmeye gelmişti. İzin vermediler. Bunun üzerine sözlerinin babanıza aktarılmasını istedi ve şöyle dedi.
“Bu gün bu evde bir erkek çocuk dünyaya gelecektir.Bu çocuk,ileride babasının yerine geçip padişah olacaktır.Çocuğun sırtında 7 tane ben olacaktır. Bu benler, 7 sultana baş eğdireceğine işarettir. Bugün bu evde doğan çocuk öyle bir çocuktur ki parça parça bulunan Müslümanları bir araya toplayıp cihana ün salacaktır.”
Şehzade Selim gülümseyerek dinliyordu. Hocasının sözleri bitince sordu.
-Hocam bu çocuk hala yaşıyor mu?
-Evet,şehzadem; yaşıyor.
-Peki adı nedir?
-Adı Selim’dir. Yani sizsiniz şehzadem…
Şehzade Selim’in kartal bakışları uzaklara daldı. Kesin ve kararlı bir sesle,
-Hocam.Eğer “Allah bize padişahlık verirse savaş meydanları kahramansız kalmayacaktır. Osmanlı namını ebedi kılacağız. Allah’ın adını ve İslam dininin adaletini bütün dünyaya yayacağız. Nice zaferler kazanıp ülkeler fethedeceğiz. Ama Hocam, en önemli işimiz ne olacak bilir misiniz? Dervişin de dediği gibi, dünyadaki bütün Müslümanları tek bir kılıç gibi etrafımızda toplamak olacak. Aynı Allah’a aynı Peygambere inananlar, ayrı ayrı hedeflere yürüyemezler. Biz onların aynı hedefe yürümelerini sağlayacağız. Hep bunu düşünür, bunu düşünerek uykularımızı feda ederiz.”
Şehzade Selim bunları söylerken gencecikti; henüz bıyıkları çıkmamıştı bile…
Ama çabuk büyüdü,serpildi ve padişah oldu. Sadece 8 yıl padişahlık yaptı. Ama bu 8 yıl 80 yıla bedeldi. Düşüncelerinin çoğunu gerçekleştirdi. Geri kalanını da oğlu Kanuni Sultan Süleyman tamamladı.
(Tarihimizden Yaşanmış Öyküler / Yavuz Bahadıroğlu)
6 Ekim 2016 Perşembe
5 Ekim 2016 Çarşamba
HZ. MUHAMMED
"Dünya'da hangi 'GÜZEL' taşı kaldırırsak kaldıralım, altından mutlaka (hz) MUHAMMED (sas) çıkar."
(Bernard Shaw)
4 Ekim 2016 Salı
DÜNYANIN EN BÜYÜK KÖPEKLERİ
İngiliz Mastif
Çok büyük cüsseli, sağlam yapılı, sahibinden otorite bekleyen köpeklerdir.
İrlanda Kurt Köpeği
Köpek dünyasının en ağır sikletlerinden, bir o kadar da çevik ve hareketli bir köpektir.
St Bernard
Ülkemizde sıkça görebildiğimiz bu evcil devler de köpek dünyasının en büyüklerinden. Biraz obur, tembel ama bir o kadar da sevimliler.
Leonberger
Kaslı, devasa ama bir o kadar da zarif bir yapıya sahip köpeklerdir. İlk köpek için asla önerilmez.
Fransız Mastif
Çiftleşme yoluyla, Napoliten Mastif'in saldırgan özelliklerinden arındılmış ama devasa boyutunu korumuş köpeklerdir.
Sivas Kangal (Anadolu Kangalı)
Yakından tanıdığımız bu muhteşem hayvanlar gerçekten de dünya sıralamasında her zaman kendine ilk ikide yer buluyor. Biz güzelliğine hayranız, özellikleri ise sizin zaten bildiğiniz şeyler...
Büyük Danua
Evet ebat olarak dünyanın en büyük köpeği, Büyük Danua türüdür. Asaleti, dayanıklılık ile birleştiren nadir türlerden biridir.
Newfoundland
Bebek bakıcısı lakaplı bu kuzey köpekleri arkadaş canlısı ama dev hayvanlardır. İyi birer yüzücü olan Newfoundland cinsi köpeğin ünü aslında Napolyon'un hayatını kurtarmasıyla bilinir. Napolyon sürgün yıllarında, 1815'te, Elba Adası'nda boğulma tehlikesi geçirmiştir. Bir balıkçının Newfoundland cinsi köpeği suya atlar ve Napolyon'u boğulmaktan kurtararak tarihin akışını değiştirir.
Aksaray Malaklısı
Aksaray Malaklısı; Evliya Çelebi’nin ”anadoluda gezerken bir aslan gördüm” sözüyle betimlediği bir köpek cinsi. İri ve cesur, kangal bile ufak tefek kalır yanında.
Çok büyük cüsseli, sağlam yapılı, sahibinden otorite bekleyen köpeklerdir.
İrlanda Kurt Köpeği
Köpek dünyasının en ağır sikletlerinden, bir o kadar da çevik ve hareketli bir köpektir.
St Bernard
Ülkemizde sıkça görebildiğimiz bu evcil devler de köpek dünyasının en büyüklerinden. Biraz obur, tembel ama bir o kadar da sevimliler.
Leonberger
Kaslı, devasa ama bir o kadar da zarif bir yapıya sahip köpeklerdir. İlk köpek için asla önerilmez.
Fransız Mastif
Çiftleşme yoluyla, Napoliten Mastif'in saldırgan özelliklerinden arındılmış ama devasa boyutunu korumuş köpeklerdir.
Sivas Kangal (Anadolu Kangalı)
Yakından tanıdığımız bu muhteşem hayvanlar gerçekten de dünya sıralamasında her zaman kendine ilk ikide yer buluyor. Biz güzelliğine hayranız, özellikleri ise sizin zaten bildiğiniz şeyler...
Büyük Danua
Evet ebat olarak dünyanın en büyük köpeği, Büyük Danua türüdür. Asaleti, dayanıklılık ile birleştiren nadir türlerden biridir.
Newfoundland
Bebek bakıcısı lakaplı bu kuzey köpekleri arkadaş canlısı ama dev hayvanlardır. İyi birer yüzücü olan Newfoundland cinsi köpeğin ünü aslında Napolyon'un hayatını kurtarmasıyla bilinir. Napolyon sürgün yıllarında, 1815'te, Elba Adası'nda boğulma tehlikesi geçirmiştir. Bir balıkçının Newfoundland cinsi köpeği suya atlar ve Napolyon'u boğulmaktan kurtararak tarihin akışını değiştirir.
Aksaray Malaklısı
Aksaray Malaklısı; Evliya Çelebi’nin ”anadoluda gezerken bir aslan gördüm” sözüyle betimlediği bir köpek cinsi. İri ve cesur, kangal bile ufak tefek kalır yanında.
OSMAN GAZİ NASİHATLARİ
OSMAN GAZİ'nin SON NASİHATLERİ...
(Osman Gâzî, Orhan Gâzî’ye, Osmanlı Devleti’nin temel harcı mâhiyetindeki şu vasıyet ile son îkâzlarını yaptı)
“Oğul! Biricik vasiyetim şudur ki, Allâh buyruğundan başka bir iş işleme!
Bilmediğini ehlinden sorup öğren!
İyice öğrenmediğin bir şeyi yapmaya kalkışma!
Askerlerine in’âm ve ihsânını eksik eyleme! Bil ki insan, ihsânın kuludur.
Oğul! Dîn işlerini her şeyden öne al! Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, dîn ve devletin güçlenmesine sebep olur! Bunun için ulemâya hürmette ve onların hakkına riâyette kusûr etme ki, şerîat işleri düzgün yürüsün!
Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet et; ikbâl ve yumuşaklık göster! Ancak dînî gayreti olmayanları, sefih hayat yaşayanları ve tecrübe edilmeyen kimseleri, sakın devlet işine yaklaştırma! Zîrâ yaratanından korkmayan, yaratılanlara merhamet etmez!”
(Osman Nûri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yay.)
(Osman Gâzî, Orhan Gâzî’ye, Osmanlı Devleti’nin temel harcı mâhiyetindeki şu vasıyet ile son îkâzlarını yaptı)
“Oğul! Biricik vasiyetim şudur ki, Allâh buyruğundan başka bir iş işleme!
Bilmediğini ehlinden sorup öğren!
İyice öğrenmediğin bir şeyi yapmaya kalkışma!
Askerlerine in’âm ve ihsânını eksik eyleme! Bil ki insan, ihsânın kuludur.
Oğul! Dîn işlerini her şeyden öne al! Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, dîn ve devletin güçlenmesine sebep olur! Bunun için ulemâya hürmette ve onların hakkına riâyette kusûr etme ki, şerîat işleri düzgün yürüsün!
Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet et; ikbâl ve yumuşaklık göster! Ancak dînî gayreti olmayanları, sefih hayat yaşayanları ve tecrübe edilmeyen kimseleri, sakın devlet işine yaklaştırma! Zîrâ yaratanından korkmayan, yaratılanlara merhamet etmez!”
(Osman Nûri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yay.)
3 Ekim 2016 Pazartesi
MUHARREM AYI ve AŞURE GÜNÜ
Labels:
Abdulkadir Geylani,
aşure,
aşure günü,
Aziz,
Celil,
fazilet,
Hadisi Şerif,
Hz. Hüseyin,
Hz. Muhammed,
İmamı Gazali,
Muharrem,
muharrem ayı,
Oruç,
sahih-i buhari,
Taberani,
tirmizi,
zilhicce
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)