11 Nisan 2018 Çarşamba

TÜRKÇE KONUŞ...

oktay sinanoğlu, türkçe, türk, türkiye, Amerika, ingilizce, güzel sözler, özlü sözler, anlamlı sözler

"Türkçe konuşurken yarı İngilizce laflar sokuşturmak marifet değil, kimliksizlik, haysiyetsizlik alametidir."
(Oktay Sinanoğlu)

8 Nisan 2018 Pazar

BATI HİÇBİR VAKİT ADİL OMAMAMIŞTIR

abdulhamid, padişah, osmanlı, türk, lider, asrın lideri, evliya, siyasi deha, türkiye, ottoman, özlü sözler, güzel sözler, anlamlı sözler


''Batı hiçbir vakit adil olmamıştır. Yükselişlerinde masumların kanı vardır. Düşüşlerine de masumların gözyaşları sebep olacaktır.''
(Sultan Abdülhamit Han)

7 Nisan 2018 Cumartesi

4 Nisan 2018 Çarşamba

HZ EYYÜB PEYGAMBERİN İMTİHANI

Hz. Eyyüb, Eyyüp, hastalık, sıkıntı, imtihan, kıssa, hikaye, dini hikaye, ders


Hz. Eyyub (aleyhisselâm) çok zengin bir peygamberdi. Pek çok malı, mülkü, bahçesi hayvanları ve çocukları vardı. Bunca zenginlik Hz. Eyyub’u hiçbir zaman kibirlendirmi- yordu. O, Allah’a ibadet etmeye, insanları hak ve hakikate çağırmaya devam ediyordu.

Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Eyyub’u sabır ve tes- limiyette bütün insanlığa örnek gösteriyordu. Bu sebeple onu büyük bir imtihana tabi tuttu. Önce bütün malını, mül- künü elinden aldı. Çocukları da bir bir vefat etti. Hz. Eyyub çok zor durumda kalmıştı. Ama bütün bunlara rağmen en ufak bir şikâyette bulunmuyor, maruz kaldığı bu imtihana sabır ve şükürle mukabelede bulunuyordu.

İmtihanlar devam ediyordu. Daha sonra Allah, Hz. Eyyub’a çok ağır bir hastalık verdi. Hz. Eyyub bu hastalığa da sabır gösterdi ve kulluk vazifesine devam etti. Bu imtihan döneminin bütününde eşi de kendisini yalnız bırakmamış, hep onun yanında olmuştu.

Cenab-ı Hak, zamanla Hz. Eyyub’un hastalığını daha da artırdı. Yüce peygamber, dil ve kalbiyle yapabildiği kul- luk vazifesini dahi yerine getiremez hâle gelmişti. Bu du- rum onu üzmüş ve telaşlandırmıştı. Allah’a kulluk vazifesini yapamadıktan sonra yaşamanın ne mânâsı olurdu ki? Bu yüzden ellerini açtı ve Rabbine şöyle yalvardı:

– Ya Rabbi! Hastalığım artık bana zarar vermeye başladı. Kalben kulluk vazifemi yapmama, dil ile Seni zik- retmeme mâni oluyor. İbadetsiz yaşayamam. Hâlimi Senin merhametine havale ediyorum.

O, bu duayı -duadaki kelimelerden de anlaşılacağı üze- re- vücudunun sıhhat ve rahatı için değil, sırf ibadetinden geri kalmamak için yapıyordu. Allah, onun bu samimi duasını kabul etti. Ondan ayağını yere vurmasını, oradan çıkacak suyla yıkanmasını ve o suyu içmesini söyledi. Hz. Eyyub denileni yaptı ve eski sağlığına kavuştu. Aynı za- manda Cenab-ı Hak ona eski zenginliğinden daha büyük bir zenginlik ve evlat verdi. Hz. Eyyub eskisinden daha zengin, daha refah, daha sağlıklı ve huzurlu bir hayata kavuşmuştu.

Günler bu şekilde geçip gidiyordu. Bir gün Hz. Eyyub yıkanırken üzerine, nereden geldiği belli olmayan altın çe- kirgeler dökülmeye başladı. Hz. Eyyub hemen bunları top- lamaya başladı. Bunun üzerine Allah:

– Ya Eyyub! Ben malını sana iade etmek suretiy- le seni eski zenginliğinden daha büyük bir zenginliğe kavuşturmadım mı? Bunları toplamaya ne ihtiyacın var ki, dedi.

Hz. Eyyub şöyle cevap verdi:

– Evet, Rabbim! Bana çok büyük bir zenginlik bahşettin. Ancak bu Senin bereket hazinelerinden ilgisiz kalmamı ge- rektirmez. Senin tarafından ne ihsan edilirse kabulümdür. Çünkü veren Sensin. Senin verdiğin bir şeyi ben nasıl red- dederim!

Kıssadan Hisse

1. Hayatımızın her anı değişik imtihanlarla dolu. Bu imtihanlar sabır ve azimle karşılandığı takdirde insanı olgunlaştırır ve niyetine göre onu Rabbine yaklaştırır. Her insanın hayatının değişik karelerinde yaşadığı ve insana sağlığın ne kadar büyük bir nimet olduğunu öğreten bir imtihanımız var: Hastalık. Hastalık asla istenmez, ancak geldiğinde de sabredilir.

2. Bu hayat, ebedî hayatın sadece bir tarlası ve kazanma yeridir. Sonsuz değildir ki, bizatihî gaye olsun. Hayat, ya bir hastalık, ya bir felaket veyahut musibet, veyahut da bir başka sebeple mutlaka bitecektir ve onun bitme zamanı da, insan daha hayata gelirken kararlaştırılmıştır. İnsanın dünya hayatına gelişi gibi, buradan ayrılışı da önceden takdir edilmiştir. Asıl hayat, ahiret hayatıdır. İşte, bu inançtaki bir insan, dünyada başına gelen musibetleri, “Günahlarıma keffarettir veya derecemi artıracaktır.” diyerek, sabrın ötesinde şükürle karşılamalıdır.

3. Allah’ın verdiği temiz ve helal malı sevmekte ve istemekte hiçbir mahzur yoktur. Dinin yasakladığı husus, malmülk sahibi olmak değil, zengin olma hırsı ile Allah’ı

unutmaktır. Malın gerçek sahibi olan Allah’ı unutmadan, zekât ve sadaka gibi dinî vazifeleri de aksatmadan zengin olmayı istemek ve bu yolda çalışmak, dinimizin uygun gördüğü bir davranıştır.

4. Efendimiz’in şu hadisi bu kıssadan alınacak dersle ne güzel örtüşmektedir: “Mümin kişinin durumu ne kadar ib- ret alınmaya layıktır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mümine hastır, başkasına değil. Ona mem- nun olacağı bir şey gelse şükreder, bu onun için hayırdır; zarar göreceği bir şey gelince de sabreder, bu da onun için hayırdır.”

MEVZU VATAN

alparslan türkeş, türkeş, başbuğ, reis, türk lideri, mhp, mçp, ülkücü, ülkücü lideri, vatan, tc, özlü sözler, güzel sözler, anlamlı sözler

MEVZU VATANSA HEPİMİZ ÖLELİM
MEVZU MAKAMSA HEPİNİZ ÖLÜN
(Alparslan Türkeş)

1 Nisan 2018 Pazar

sadece Allah'a teslim olalım

secde, namaz, seccade, teslimiyet, şiir, güzel sözler, özlü sözler, anlamlı sözler


Ya Allah'a baş eğer
hiç kimseye eğmezsin
Ya da herkese baş eğer
hiçbir şeye değmezsin.
(Necip Fazıl Kısakürek)

31 Mart 2018 Cumartesi

ADAB-I MUAŞERET DERSİ

adabı muaşeret, görgü kuralları, ilkokul müfredat, eğitim, ders, eğitim sistemi,


1960'LI YILLARDA ADAB-I MUAŞERET DERSİ OKUTULURMUŞ 
(EĞİTİM SİSTEMİMİZE GÖRGÜ KURALLARI İLE İLGİLİ DERS MUTLAKA TEKRAR KONULMALI)

ATATÜRKÜN PEYGAMBER SEVGİSİ

Mustafa kemal, atatürk, fesli resim, atatürk fesli resim, Hz. Muhammed, güzel sözler, özlü sözler, anlamlı sözler,


"O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar O, ölümsüzdür."
(Mustafa Kemâl ATATÜRK ,1926)

27 Mart 2018 Salı

Bir Annenin İbretlik Teslimiyeti Ancak Bu Kadar Olur

zemzem, hz ibrahim, hz. sare, hz. hacer, mekke, medine, hz. ismail, çöl, halilullah, Allah dostu, dini hikaye, kıssa


Bir Annenin İbretlik Teslimiyeti Ancak Bu Kadar Olurİlk eşi Hz. Sâre’den çocuğu olmayan Hz. İbrahim, daha sonra Hz. Hacer’le evlenmişti. Hz. Hacer validemiz- den Hz. İsmail dünyaya gelmişti. Hz. Sâre validemiz bu doğuma çok sevinmiş, ancak zamanla kadınlık hislerine hakim olamamış ve kıskançlık göstermeye başlamıştı. Aklı bu yersiz kıskançlığa karşı çıksa da hisleri buna isyan ediyordu.
Bu olayları takip eden zamanlarda Hz. İbrahim (aleyhis- selâm) İlahî emir üzerine Hacer validemizi ve henüz emzik- ten kesilmemiş olan oğlu Hz. İsmail’i yanına alarak yola çıkmıştı. Bu göçün zahirî sebebi, Hz. İbrahim’in iki eşi arasındaki kıskançlık olsa da, aslında o mahzun anne ve masum bebek kaderin hükmüne boyun eğmeli; asırlar son- ra gelecek “insanlık ağacının en kıymetli meyvesi”ne ze- min hazırlamak için hicret etmeliydi. Uzun bir yolculuktan sonra nihayet Mekke’ye varmışlardı. O günün Mekke’si, etrafı yanık dağlar ve kara çehreli kayalıklarla çevrili, kalplere ürperti veren, ekin bitmez, kervan geçmez bir vadiydi. Orada ne içecek bir su, ne de kendisinden su istenecek bir canlı vardı.
Hakk’ın Halîl’i, sadece bir kırba ve birkaç hurma ve- rerek, bu iki muhaciri bomboş vadinin ortasına bırakmış, gönlünü kavuran bir hicran ve yanaklarından süzülen gözyaşlarıyla Şam’a gitmek üzere oradan ayrılmıştı. Geri dönüp ardına bakmaktan bile kaçınıyor, hızlı adımlarla bir an önce gözden kaybolmak istiyordu. Hazreti Hacer, birkaç defa “İbrahim!..” diye seslendiyse de, o cevap verememiş; merhamet ve şefkatinden dolayı emre muhalif davranmaktan, hayatının neşesi bu iki insanı böyle bırakıp gidememekten korkmuştu. Ciğeri yanan mahzun kadın, iç çekişlerine mâni olabildiği bir an, son bir kez daha:
– Ey İbrahim, bizi kime bırakıyorsun!.. Yoksa bu, Allah’ın emri mi deyince, o yüce Nebi yine arkasına dönmeden:
– Evet, bu Rabbimizin emri, diyebilmişti.
O andan sonra artık Hacer gözyaşlarına “dur” emrini vermiş:
– Git ey İbrahim! Bu madem Allah’ın emri, O bizi zayi etmeyecek, yalnız bırakmayacaktır, diye seslenmişti.
Bu kavruk, kupkuru, haşin dağların, katılaşmış lavların ortasında, uzak vadinin derinliklerinde yalnız bir çocuk ve çaresiz bir kadın… Bunların hâli susuz, kimsesiz ve barınaksız nasıl olacaktı? Yaşamak için su gerekirdi; bebek süt, insan yâran, kadın kollayıcı, anne hâmî, yalnız dost, güçsüz yardımcı isterdi… Fakat emir, O’nun emri değilmiydi? O istemedi mi hicreti; O’nun muradı değil miydi ayrılıklar, geçici yalnızlıklar? Öyleyse, tevekkül, mutlak te- vekkül gerekirdi.
Cenab-ı Hakk’ın çağrısına cevaben göçe katlanan Hz. Hacer, kendini O’na teslim etmişti. Şehirden, hayatın için- den ayrılarak bu susuz, ıssız, çorak vadiye yerleşmeye de O’nun emri olduğu için katlanacaktı. O katıksız bir tevek- kül ve iman gücüyle bütün ince hesapları, kuru mantığı bir tarafa bırakmış ve yalnızca Yaratan’ına sığınmıştı. O’nu sevmiş, gönlünü bütünüyle O’na vermiş ve sadece O’na dayanmıştı.
Fakat Hz. Hacer öyle bir insandı ki, açlıktan ağlayan bebeğinin yanında mucize bekleyerek oturup duramazdı. Görünmez yerlerden bir elin uzanıp bir şeyler yapmasını, gökten bir zenbil inmesini, cennetten bir ırmağın akmasını umamazdı. Tevekkülü, boş ve gayretsiz bekleme olarak anlayamazdı. Öyleyse yavrusunu Allah’a emanet etme- li; kendisi de Allah’a derin itimad duygusuyla doğrularak Safâ-Merve arasında koşmaya, çırpınmaya durmalıydı; kendi iradesini temsil eden ayaklarıyla ve kendi gücünü gösteren elleriyle arayışa koyulmalıydı. Ve öyle de yaptı. Hiç ummadığı bir anda, hiç beklemediği bir yerden niyazın gücü ve Allah’ın rahmetiyle İlâhî lütuf yetişti. Cebrail (aley- hisselâm), asırlar sonraki bir kutlu doğumun şerbetini, o vila- detin beşiği Mekke’nin ilk sakinlerine takdim etti. İsmail’in ayaklarının önünde melek kanadıyla açılan öteler kaynaklı arktan su fışkırmaktaydı. Taştan doğan hayat kaynağı tatlı pınar öyle gür akmaktaydı ki; sevinç ve şükür çığlığı ko- paran bahtiyar anne “Zem zem!” diye bağırmak zorunda kalıyordu. Rivayetlere göre, “Zem zem” o günkü dilde “Dur dur” demekti.
Hz. Hacer validemiz, zemzem sayesinde hem susuz- luğunu hem de açlığını gidermiş; bebeğine de süt emzirip onu büyütmeye başlamıştı. Çok geçmeden, Allah Teâlâ, Yemenli Cürhüm kabilesinden bir yolcu kafilesini, Kâbe’nin bulunduğu yöne sevk etmişti. Zemzemi gören yolcular, burayı yurt edinmeye karar vermiş; böylece Hacer valide- mizin ve Hz. İsmail’in yalnızlıkları da sona ermişti.
Kıssadan Hisse1. İnsan, Allah’ın emirlerine her şeye rağmen O’nun emri olduğu için katlanmalı ve teslim olmalıdır. O’nu sev- meli, gönlünü bütünüyle O’na vermeli ve sadece O’na dayanmalıdır. Allah’ın emri ile başka herhangi bir hususun tercih edilmesi durumunda Allah’a gerçek mânâda inanmış bir Müslüman, Allah’ın emrini yerine getirmelidir.
2. Tevekkül, boş ve gayretsiz bir bekleme demek değildir. Bir insan hangi şartlarda olursa olsun, sebepler planında gereken ne ise onu yaptıktan sonra tevekküle sığınmalıdır. Bu, Allah’ın bir kanunudur.

23 Mart 2018 Cuma

KÖPEĞE SU VERDİLER, AFFEDİLDİLER...

köpeğe su verdiler affedildiler, fahişe kadın, fahişe kadın hadisi, hadis, Hz. Muhammed, merhamet, canlılara iyilik, iyilik etmek, bir kap su, köpek, dost, Ebu Hüreyre


KÖPEĞE SU VERDİLER, AFFEDİLDİLER... "Fâhişe bir kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü, susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız mestini çıkararak (onunla su çekip köpeği suladı). Bu sebeple kadın mağfiret olundu."
Hadis-i Şerif [Müslim, Tövbe 155, (2245)]

Bir hadisi şerifde Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh)'dan: "Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki:

"Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: 'Bu köpük de benim gibi susamış.' deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti."

Resûlullah'ın yanındakilerden bazıları:

"Ey Allah'ın Resûlü! Yani bize hayvanlar (a yaptığımız iyilikler) için de ücret mi var?" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Evet! Her 'yaş ciğer' (sahibi) için bir ücret vardır."buyurdu." [Buhârî, Şirb 9, Vudû 33, Mezâlim 23, Edeb 27; Müslim, Selâm 153, (2244); Muvatta, Sıfatu'n Nebi 23, (2, 929-930); Ebû Dâvud, Cihâd 47, (2550)]

19 Mart 2018 Pazartesi

DERVİŞ İLE KUŞ HİKAYESİ

derviş, kuş, hikaye, kıssa, dini hikaye, Hz. Süleyman, hırka, cübbe, serçe, ders

Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hz. Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Ve ona sorar;
“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
Derviş kendini savunur;
“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”
Kuş kendini savunur.
“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Kuş o anda;
“Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hz. Süleyman.
Kuş sebebini şöyle açıklar;
“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar… Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”

ÜMİTSİZ OLMA

lale, ümit, ümitsizlik, hicr suresi, ayet, Kur'an, Güzel Sözler, Özlü Sözler, Anlamlı Sözler


"Sakın ümitsizliğe düşenlerden olma."
(Hicr Suresi-55)

17 Mart 2018 Cumartesi

VATAN ŞARKISI

şiir, vatan şarkısı, namık kemal, çanakkale, 1915, afrin, 2018, suriye, türk, türk askeri, savaş, çanakkale savaşı, büyük savaş, haç, hilal, osmanlı, türkiye

Vatan Şarkısı
Emelimiz düşüncemiz vatanın bahtının açıklığıdır.
Sınırımıza kale bizim vücut toprağımızdır.
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir.
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
 
Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda.
Can korkusu geçmez ovamızda, dağımızda.
Her köşede bir aslan yatar toprağımızda.
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
 
Osmanlı adı her duyanı titretir.
Ecdâdımızın heybeti tüm dünyada bilinir.
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır!
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
 
Top patlasın ateşleri etrafa saçılsın.
Cennet kapısı can veren kardeşlere açılsın.
Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın.
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
(Namık Kemal)

NAMAZDA HUŞU

ibadet, namaz, namazda huşu, gösteriş, riyakarlık, karikatür, müslümanların hali, müslüman


Maalesef geldiğimiz durum bu  
Rabbim cümlemize layıkıyla namaz kılmayı nasip eylesin...

14 Mart 2018 Çarşamba

12 Mart 2018 Pazartesi

ALLAH TEKTİR

la ilahe illallah, Allah tektir, Allah birdir, Atilla, Attila, Hun, Hun imparatorluğu, türk, türk devleti, italya, papa, hristiyanlık, hristiyanlık bozuk, atilla filmi,


"Siz şaşırmışsınız! Tanrı'nın oğlu mu olur? O Tektir."
(Batı Hun İmparatoru Attila'nın o zamanın papasına söylediği söz)

9 Mart 2018 Cuma

Fatiha Sûresi

Fatiha Sûresi, fatiha, fatih, fetih, sure, Kur'an, Kur'an-ı Kerim, el yazısı, hat yazısı, hat sanatı, Fatiha meali, Fatiha türkçesi, Kur'an'ın özeti,

Fatiha Sûresi

Bismillahirrahmanirrahim
"Rahman ve rahim olan Allah' ın Adıyla"

Elhamdulillâhi rabbil'alemin
"Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a içindir."

Errahmânir'rahim
"O, rahman ve rahimdir"

Mâliki yevmiddin
"Din Günü'nün sahibidir."

İyyâke na'budu
"Ancak sana ibadet eder, "

ve iyyâke neste'în
"ve ancak senden yardım dileriz."

ihdinessirâtal mustakîm
"Bizi doğru yola ilet;"

Sirâtallezine en'amte aleyhim
"Kendine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet;"

ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn
"Gazap edilenlerin ve sapmışların yoluna değil"
(Amin)

8 Mart 2018 Perşembe

ÇOCUK OLSAM YENİDEN...

çocuk, çocuk kalmak, çocuk olmak, şiir, güzel sözler, özlü sözler, anlamlı sözler, cemal süreya

:( :( :(
Çoçuk olsam yeniden bir tek düştüğüm için acısa içim, ve kalbim; çok koştuğum zaman çarpsa sadece...
(Cemal Süreyya)

7 Mart 2018 Çarşamba

EN TEHLİKELİ İNSAN

tehlike, tehlikeli insan, insan, siyah zemin, anton çehov, çehov, özlü sözler, anlamlı sözler, güzel sözler

"En tehlikeli insan tipi az anlayan, çok inanandır."
(Anton Çehov)

ANTON ÇEHOV SÖZLERİ

siyah zemin, anton çehov, güzel sözler, özlü sözler, anlamlı sözler, palyaço, makyaj


ANTON ÇEHOV SÖZLERİ
Hayat seni güIdürmüyorsa, espriyi anIamadın demektir.

AğaçIarın bazen boş oIabiIeceği gerçeğini kabuIIenmeIi ve meyve vereceği zamanı bekIemeIiyiz.

AnIamaya çaIışma. Hayat böyIedir işte. Hep o kıyamadıkIarımız kıyar size.

Eğer bir insanı gerçekten unutmak istiyorsan onunIa yaşadıkIarını değiI, onun sana yaşattıkIarını hatırIa.

AşıImasına imkân oImayan hiçbir duvar yoktur.

Hayata karşı iIk küskünIüğümüz; yanımızda sandığımız kişiIeri, karşımızda görmemizIe başIar.

Kendini yaInız hisseden kimse için her yer çöIdür.

Sen sevdiğin için sakın utanma, biI ki utanması gereken; seviIdiğini biIdiği haIde sevmesini biImeyendir asIında.

İki şeyin sınırı yoktur; dişiIik ve onu istismar etmek.
İşte hayat. İnsan hayatı tıpkı tarIada açan bir çiçeğe benzer. Bir katır geIip yiyiverir onu, çiçek sizIere ömür!

Sana bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haber; henüz öImedik, kötü haber; haIa yaşıyoruz.

İki mükemmeI insan asIa birIikte oIamaz. Çünkü mükemmeI kadın 1. Seferde evet demez, mükemmeI erkekse 2.şansı vermez.

ErkekIer hür ve eşit oIarak doğarIar, ancak daha sonra bazıIarı evIenir.

Unutma; insanIarı tanıman için en uygun zaman ayrıImaIarına en yakın zamandır. Çünkü o zaman sahte yüzIer açığa çıkmıştır!

Her şey basit oImaIıdır. TümüyIe basit. TeatraI oImamaktır esas oIan.

Hayata karşı iIk küskünIüğümüz; yanımızda sandığımız kişiIeri, karşımızda görmemizIe başIar.

BiriIeri arkanızdan konuşuyorsa, onIardan öndesiniz demektir.

Doğru zamanda geIen yanIış insana tanıdığın şansı, yanIış zamanda geIen doğru insana tanımadığın sürece üzüIen hep sen oIursun.

Sevmeden evIenmek, inanmadan ibadet etmek gibi aIçakça bir iştir.

İnsanIara ne kadar değer veriyorsan o kadar tepene biniyorIar. HeIe bir de verdiğin değeri onIara beIIi ettiğinde.

Hayatınızın sonuna kadar yaşamadıkça taIihinizden şikâyet etmeyin.

Unutma; insanIarı tanıman için en uygun zaman ayrıImaIarına en yakın zamandır. Çünkü o zaman sahte yüzIer açığa çıkmıştır!

Kendinden başka kimseye benim diyemezsin, çünkü sadece yanındadır.

Basit kadın; güzeI oImayı zeki oImaya tercih eder. Çünkü basit erkekte zekâyı anIayacak kafa değiI, güzeIIiği görecek göz vardır.

Eğer yaInızIıktan korkuyorsanız evIenmeyin.

AğIattığın bir kadının gözyaşIarını ya o an siIersin, ya da o gözyaşIarında boğuImamak için ömür boyu çırpınmak zorunda kaIırsın.

YaIan kadar insanı aIçaItan bir şey yoktur.

İnsana keIebek hayatta bir kere konar; kaçırırsan başka şansın yoktur. Çünkü o keIebek ertesi gün öImüş oIur.


ErkekIer kaIpIeriyIe değiI fikirIeriyIe yaşarIar.

GözIerime bakıp da yapıIan sahte bir güIücük yerine, yüzüme karşı gösteriIen gerçek bir nefreti tercih ederim.

Bana ayın parIadığını söyIemeyin; bana kırık camdaki parıItıyı gösterin.

Eğer sen, kusursuz oIsaydın; başkaIarının kusurIarını buIup çıkarmaya bu kadar merakIı oImazdın.

Köpeğin öIümü de köpekçe oIur.

ÖIüm korkunç bir şeydir ama insan eğer öImeyi başaramayıp sonsuza kadar yaşasaydı bu daha korkunç oIurdu.

Kadın para harcayan bir sazIıktır.

Eğer sen, kusursuz oIsaydın; başkaIarının kusurIarını buIup çıkarmaya bu kadar merakIı oImazdın.

Sanatçının görevi soru sormaktır, cevapIamak değiI.

Siz bana aptaI hayaIIer peşinde koşmayan bir kaIp gösterin, ben de size mutIu bir insan göstereyim.

YaInızIıktan korkuyorsanız, evIenmeyin.

MutIak bir mutIuIuk yoktur. Her mutIuIuk kendi içinde bir zehir taşır ya da dışarıdan geIen bir zehirIe zehirIenir.

Sevmeden evIenmek, inanmadan ibadet etmek gibi aIçakça bir iştir.

Herhangi bir aptaI biIe bir krizi karşıIayabiIir; şu günden güne yaşamak seni tüketir.

İnsanIara inanmaIı ve güvenmeIisiniz, yoksa hayat çekiImez bir haI aIır.

Şeytan herhaIde meIekIerin biImedikIeri bir şey oIan yaInızIığı istediği için tanrıya ihanet etmişti.

AnIamaya çaIışma. Hayat böyIedir işte. Hep o kıyamadıkIarımız kıyar size.

Üç çeşit insan vardır: 1 ekmek gibidir; her zaman ararsın ‘bazen’ buIursun 2 iIaç gibidir; ihtiyacın oIduğunda ararsın ‘pek az’ buIursun 3 mikrop gibidir, sen aramasan da oIur, çünkü o seni ‘her zaman’ buIur.

PRENSİPLER İNANÇLAR

prensip, inanç, ayakta kalmak, albert einstein, einstein, özlü sözler, güzel sözler, anlamlı sözler,

"İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değil, prensipleri ve inançlarıdır."
(Albert Einstein)

6 Mart 2018 Salı