“Bir kişi, sevabını Allah’tan umarak ailesine harcama yaptığında, bu harcama onun için sadaka olur.”
#Hadis-iŞerif | Buhârî, Îmân, 41
Bazı bitkiler vardır ki, bir kısım hastalıkları iyileştirir. Bunların başında maydanoz gelir. Maydanoz sihirli bir bitki, bir nevî devâdır.
Bu bitkide, A vitamini çok zengindir. Bu vitamin gözler için çok faydalıdır. Bunun için, maydanoz göz hastalıklarına iyi gelir. Kaynatılarak yapılan su, arpacığa iyi gelir.
Maydanoz, idrar söktürür. Bir litre suya, 20-30 gram koyulup kaynatılıp içilirse, idrar miktarını arttırır. Ürik asidin dışarı atılmasını çoğaltır.
Maydanozda bol miktarda demir vardır. Demir ise, kanda alyuvarları meydana getiren unsurdur. Kasların yorgunluğuna karşı direnci arttıran şey de maydanozdaki bu demirdir.
Maydanozda bulunan fosfor da, yabana atılmaz. Fosfor, kuvvet veren bir elemandır.
İştah açıcı olarak, maydanoz yemeklerin kolaylıkla emilmesini sağlar.
Maydanozda bulunan C ve A vitaminleri bilhassa, yeni hücrelerin teşekkülüne yarar, aynı zamanda, hastalıklara karşı, vücudun direncini artırır.
Endülüs Emevi hükümdarlarından Hakem II. adâletli bir hükümdardı. Adâleti yerine getirmekte ondan geri kalmayan da bir kadısı vardı: Kadı Beşir.
Hükümdar, bahçesine büyük bir köşk yaptırmak istedi. Fakat arsası yetmiyor, fakir bir kadına ait tarlayı da almak gerekiyordu. Kadın tarlasını vermek istemedi. Fakat tarlayı zorla alıp köşkü onun tarlasına uzattılar. Köşk bitmişti. Kadın, Kadı Beşir’e gitti.
Durumu bildirip şikayette bulundu. Kadı, kadına
-Hiç meraklanma ben bunu düzeltirim.
Kadı Beşir, bir eşek aldı, eşeğin üzerine boş bir torba koydu. Vardı gitti. Köşkün önünde Hakem pencerede oturuyordu, Kadı: -Ey hükümdar, diye seslendi, bu torbayı şuradan toprakla doldurur musun?
Hakem, Kadı’nın gizli bir gâyesi olduğunu anlayarak aşağıya indi, torbayı doldurdu. Kadı:
-Hele şu torbayı kaldır da eşeğe yükleyelim.
Hükümdar uzun uzun zorlandı. Torbayı kaldıramadı. Bunun üzerine Kadı şöyle dedi:
-Ey hükümdar, bu torbadaki toprak, fakir kadından zorla aldığın şu tarlanın ancak çok küçük bir bölümdür. Sen bunu kaldıramıyorsun. Peki, yarın öbür dünyada, o koskoca tarlanın yükünü ve günahını nasıl kaldıracaksın?
Bundan sonra, tarla, köşklerle beraber kadına verildi.
Osmanlı Devletinde Rus sefiri olarak çalışan Ignatiyef, hatıralarında Sultan İkinci Mahmûd zamanında (1821) de Rum isyânının baş planlayıcısı, Patrik Gregoryon’un Rus Çarı Aleksandr’a yazdığı mektûbu açıklamaktadır. Bu mektup ibret vericidir.
“Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak imkânsızdır. Çünkü Türkler, müslüman oldukları için çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar. Bu hasletleri, dinlerine bağlılıkdan, kadere râzı göstermelerinden, an’anelerinin kuvvetinden, padişahlarına (ve devlet adamlarına, kumandanlarına, büyüklerine) olan itâat duygularından gelmektedir.
Türklerde evvelâ itâat duygusunu kırmak ve mânevî rabıtalarını (bağlarını) kesretmek (parçalamak) dîni metânetlerini (sağlamlığını) zâfa uğratmak (zayıflatmak) icab eder. Bunun da en kısa yolu, an’anevi-i milliye (milli geleneklerine) mâneviyelerine uymayan harici fikirler ve hareketlere alıştırmaktır.
Bu sebeple, Osmanlı Devletini tasfiye için, mücerret olarak harp meydanlarındaki zaferler kâfi değildir. Hatta, sadece bu yolda yürümek, Türklerin haysiyet ve vakarını tahrik edeceğinden, kendilerini anlamalarına sebep olabilir.
Yapılacak olan, Türklere birşey hissettirmeden, bünyelerindeki tahribi tamamlamaktır.”
Bu mektûp, ders kitaplarında okutulacak kadar önemlidir.
İlâçlar uzun müddet kullanılamazlar. Ya niteliklerini kaybederler, ya da buğulaşıp koyulaşarak zararlı hale gelebilirler.
Özellikle, Tendürdiyot, göz damlaları, göz merhemleri, burun damlaları, öksürük hapları ve yara merhemlerinin bayatlamış veya tarihi geçmiş olanlarını KESİNLİKLE KULLANMAYINIZ.
Facebook sayfa linki : Yeşilçam Paylaşımları
Facebook sayfa içeriği : Türk Sineması veya dizi sektörü ile ilgili paylaşımlar yapılabilir. Engeli yoktur temiz sayfadır reklam için kullanılabilir.Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” misafirlerine her zaman bizzat kendisi hizmet ederdi.
Birgün, sahâbîlerden birisi, bu hareketinin sebebini merak edip sorar.
-Ey Ömer! Siz Müslümanların koskoca halîfesisiniz, buna rağmen gelen misafirlerinizin hizmetlerini başkaları yapacak olduğu halde, kendiniz yapıyorsunuz? Bunun sebebi nedir?
Hazret-i Ömer buyurur ki:
“Ben Peygamber aleyhisselâmdan işittim: (Misafirin bulunduğu yerde, melekler saygılarından dolayı kıyâm ederler. (ayakta dururlar) işte ben de, melekler ayakta dururken oturmaktan utanıyorum. Misâfire ikrâmı da bizzat kendim yapıyorum.” dedi.
Dünyanın en yüksek şelaleleri - World's highest waterfalls
Şelale | Yükseklik | Ülke | ||
---|---|---|---|---|
Angel Şelalesi | 979 metre (3.212 ft) | Venezuela | ||
Tugela Şelalesi | 948 metre (3.110 ft) | Güney Afrika Cumhuriyeti | ||
Tres Hermanas Şelalesi | 914 metre (2.999 ft) | Peru | ||
Olo'upena Şelalesi | 900 metre (2.953 ft) | Amerika Birleşik Devletleri | ||
Yumbilla Şelalesi | 896 metre (2.940 ft) | Peru | ||
Vinnufossen | 860 metre (2.822 ft) | Norveç | ||
Balåifossen | 850 metre (2.789 ft) | Norveç | ||
Pu'uka'oku Şelalesi | 840 metre (2.756 ft) | Amerika Birleşik Devletleri | ||
James Bruce Şelalesi | 840 metre (2.756 ft) | Kanada | ||
Browne Şelalesi | 836 metre (2.743 ft) | Yeni Zelanda | ||
Strupenfossen | 820 metre (2.690 ft) | Norveç | ||
Ramnefjellsfossen | 818 metre (2.684 ft) | Norveç | ||
Waihilau Şelalesi | 792 metre (2.598 ft) | Amerika Birleşik Devletleri | ||
Colonial Creek Şelalesi | 788 metre (2.585 ft) | Amerika Birleşik Devletleri | ||
Mongefossen | 773 metre (2.536 ft) | Norveç | ||
Gocta Şelaleleri | 771 metre (2.530 ft) | Peru | ||
Mutarazi Şelalesi | 762 metre (2.500 ft) | Zimbabve | ||
Kjelfossen | 755 metre (2.477 ft) | Norveç | ||
Johannesburg Şelalesi | 751 metre (2.464 ft) | Amerika Birleşik Devletleri | ||
Yosemite Şelaleleri | 739 metre (2.425 ft) | Amerika Birleşik Devletleri | ||
Cascades de Trou de Fer | 725 metre (2.379 ft) | Fransa | ||
Ølmåafossen | 720 metre (2.362 ft) | Norveç | ||
Manawainui Şelalesi | 719 metre (2.359 ft) | Amerika Birleşik Devletleri | ||
Kjeragfossen | 715 metre (2.346 ft) | Norveç | ||
Avalanche Havzası Şelalesi | 707 metre (2.320 ft) | Amerika Birleşik Devletleri | ||
Harrison Basin Şelalesi | 707 metre (2.320 ft) | Amerika Birleşik Devletleri | ||
Haloku Şelalesi | 700 metre (2.297 ft) | Amerika Birleşik Devletleri | ||
Chamberlain Falls | 700 metre (2.297 ft) | Yeni Zelanda | ||
Alfred Creek Şelalesi | 700 metre (2.297 ft) | Kanada | ||
Døntefossen | 700 metre (2.297 ft) | Norveç | ||
Brufossen | 698 metre (2.290 ft) | Norveç | ||
Spirefossen | 690 metre (2.264 ft) | Norveç | ||
Lake Unknown Şelalesi | 680 metre (2.231 ft) | Yeni Zelanda | ||
Kukenaam, Salto | 674 metre (2.211 ft) | Venezuela | ||
Yutaj, Salto | 671 metre (2.201 ft) | Venezuela | ||
La Chorrera Şelalesi | 590 metre (1.936 ft) | Kolombiya |
Dünyanın en büyük çölleri
The world's largest deserts
The largest deserts in the world are the polar deserts. The Antarctic continent located at the South Pole is the Antarctic Polar Desert. It is about 14 million km².
The second largest desert is the Arctic Desert, which includes islands in the Arctic Ocean north of Russia and Norway, which is also an arctic desert, for 2,000 km from east to west and 1,000 km from north to south. It is 13,985,000 km².
The Sahara Desert, which is the first desert that comes to our minds (sands, camels, sandstorms, etc.) when it comes to desert, is located in the north of the African continent. It is 9.200.000 km². It is so large that it covers 25% of the African continent. The Sahara Desert partially or completely covers Algeria, Chad, Egypt, Libya, Mali, Mauritania, Morocco, Niger, Western Sahara, Sudan and Tunisia.
The Australian Desert is the fourth largest desert in the world. It is 2,700,000 km². Covering about 18% of Australia, the Australian Desert is a combination of many deserts such as the Great Victoria Desert, the Great Sandy Desert, the Gibson Desert.
The Arabian Desert, located on the Arabian Peninsula where Saudi Arabia is located, is 2,330,000 km².
Covering Northern China and Southern Mongolia, the Gobi Desert is 1,295 thousand km².
The Kalahari Desert in South Africa covers most of Botswana and partially covers Namibia and South Africa, covering 900,000 km².
The Patagonian Desert in Argentina is 620,000 km².
The size of the Syrian Desert, located in the Middle East, is 520,000 km².
The Great Basin in the United States, located in midwest Nevada between the Sierra Nevada and Wastch mountains, is 492,000 km² in size.
En doğru rüyalar seher vaktinde görülen rüyalardır. (Tirmizi, Rüya, 3)
İnsan, muhabbet duyduğu varlığa râm olur. Onu her an gönlünün en mûtenâ yerinde taşır. Düşüncesi, hayâli, fikri ve zikri onunladır. Zâhiren ayrı olmak bile onun için fazla bir şey ifâde etmez. Zira rûhen dâimâ onunla beraber yaşar. Nitekim bu hakîkati beyan sadedinde; “Yanımdaki Yemen’de, Yemen’deki yanımda…” buyrulmuştur.
Meselâ çocuğuna aşırı muhabbet duyan bir kişi, her fırsatta çocuğundan bahsederek kendisini tatmin eder. Mesleğine çok düşkün biri de işiyle alâkalı mevzûları konuşmaktan haz duyar. Sevdiği şeyleri andıkça, onlara olan muhabbet ve düşkünlüğü daha da artar.
Mü’minin gönlü de kâmil bir îman muhabbetiyle dolduğunda, Rabb'inin ismi onda dâimî bir zikir hâline gelir. Zikir, onun için âdeta bir âb-ı hayat/can suyu olur. Nasıl ki bir balık, sudan ayrı yaşayamazsa, o da zikirsiz huzur bulamaz. Onun nazarında zikir; yemek, içmek ve teneffüs etmek kadar vazgeçilmez bir ihtiyaçtır.
Nitekim Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem-:
“Allâh’ı zikreden kimseyle zikretmeyenin misâli, diri ile ölü gibidir.” buyurmuştur. (Buhârî, Deavât, 66)
RABB'İMİZİN İSMİ, GÖNLÜMÜZÜN VİRDİ
Dolayısıyla kalbî hayâtını îman muhabbetiyle diri tutan bir mü’min, bunun en tabiî bir tezâhürü olarak Rabb'inin ismini, gönlünün virdi edinir. Hak Teâlâ’nın azamet-i ilâhiyyesinden, sonsuz kudretinden, idrak ötesi mükemmellikteki hükümranlığından, ilâhî tanzim ve takdîrindeki hikmetlerinden söz etmek, onun rûhunda târifsiz bir zevk ve lezzet husûle getirir. Bu yüzden her hâlükârda Hakk’ı hatırlar, O’nun yâdıyla kalbini ve dilini mânen tatlandırır. Zira âyet-i kerîmede buyrulur:
“…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı anmakla huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28)
Zikrin feyz ve rûhâniyeti, tıpkı güneşten gelen ışık huzmelerini üzerinde toplayan bir mercek gibi altında bulunan çer-çöp hükmündeki bütün nefsânî arzuları yakıp kül eder.
Öyle ki bu durum ilerledikçe, mü’minin nazarında Hakk’ın zikrinden daha lezzetli bir şey kalmaz. Bu lezzet rûhunu sardıkça, kulun Hakk’a yakınlığı artar; Hakk’a yakınlığı arttıkça da zikre olan iştiyâkı çoğalır.
Ebû Said el-Harrâz Hazretleri, Hak dostlarının hâllerinden bahsettiği bir sohbetinde şöyle buyurmuştur:
“Cenâb-ı Hak, kullarından birinin başına velâyet tâcını giydireceği zaman, ona önce zikir kapısını açar. Kalbine zikretme tadını verir. Kul bu tadı aldıktan sonra ona, Zât’ına yakınlık kapısını açar. Onu ünsiyet, yakınlık ve ülfet makâmına oturtur. Bundan sonra tevhîd kürsüsüne çıkarır. İşte asıl olacaklar, bundan sonra olmaya başlar.”
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından, Erkam Yayınları.