orjinal içerik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
orjinal içerik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Kasım 2022 Çarşamba

HANGİ GÜNEŞ O NURA TUTULMUŞ DEĞİL Kİ

HANGİ GÜNEŞ O NURA TUTULMUŞ DEĞİL Kİ,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,güneş tutulması,ay tutulması,güneş,şems,ay,kamer,kalp tutulması,akıl tutulması,nefis,şeytan,akıl,uzay,kainat
HANGİ GÜNEŞ O NURA TUTULMUŞ DEĞİL Kİ

Güneş ile dünyanın arasına ay girince, dünya güneş ışığını alamıyor ve karanlıkta kalıyor. Buna “Güneş Tutulması” deniyor.

Aynı şekilde Allah cc ile kul arasına nefis ve şeytan girince de kişi “Nur’un Ala Nur”dan, “Göklerin ve Yerin Nuru”ndan mahrum kalıyor ve kalbine de aklına da zifiri karanlık çöküyor. Buna da “Akıl Tutulması” ya da “Kalp Tutulması” denebilir.

Yoksa hangi güneş, ay, yıldız kısacası galaksi galaksi bütün kâinat O KEMÂLİN CEMALİNE TUTULMUŞ değil ki… Aradan nefis ve şeytanı çıkarmış hangi akıl ve gönül O GÖRÜLMEMİŞ GÜZELLİĞİN tutkunu değil ki…

Allahım! Bizi yolunu tutanlardan, ipine tutunanlardan eyle ki “gözünün tuttuklarından” ve “gönlünde tuttuklarından” olmayı dilemeye azıcık yüzümüz olsun.
Osman YAZICI
 

15 Ekim 2022 Cumartesi

AH SEN DOĞARKEN...

AH SEN DOĞARKEN,gül,diken,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,şah,mat,kefen,inci çiçeği,katmer,gonca,lafzai Celal,saye,gül yüzlü,
AH SEN DOĞARKEN...

Ahsen doğarken!
İlk ve son defa “güldüm” ben
“Şah” çekilen “mat” tenimden
Kefen biçildi kahkaha çiçeklerime
İnci çiçeği dişlerinde
Açarken hüznün bahtı
Dudak büktü tomurcuk katmerime
Bir tebessümüne devredip tahtı
Mim goncana evrildim Efendim!

Ahsen doğarken!
Güzelliğe vurulu tek mühürdüm ben
Son peygamber çiçeğinden alırken
Semalar semavi rengini
Çan çiçeği gibi kaldırıldı hükmüm
Bir ezan çiçeğiyle verildi sela’m
Yalnız sanaydı gayrı salât ve selâm
Gülhatmi sevabından devşirip bengini
İki kürek kemiğinle çevrildim Efendim!

Ahsen doğarken!
Çiçekler ve kuşlar kadar özgürdüm ben
Bir saksı ve bir kafesle
Ha kir, ha pis şimdi köklerim ve göklerim
Ben toprak oldum sen Âb-ı Hayât
Bozuldum teyemmüm gibi bir abdestle
Hafifçe yuvarlandım hep senin yüzünden
Kara sevda gözünden
Düştüm ayağına, devrildim Efendim!

Ahsen doğarken!
Son defa “güldür güldür”düm ben
Şanını aşağı akmakla alan şelale gibi
Döküldüm gök yüzün’den yer yüzüme
Baştan ayağa… Bedeninde kalıp kalıp
Namını Lafza-i Celal’den alan Lale gibi
Sanını sadece sana benzetilmekten alıp
Yüzümü yüzünle, yüzüne yüzümden
Katmer katmer gül dürdüm Efendim!

Ahsen doğarken!
En son vasiyetimi yazarken görüldüm ben
Kisra sarayımdan çöken 14 sütuna
Son arzum sadece ellerinde açılmak
Deryadilinden cümleye saçılmaktı
Güle kıyam adın
Gonca gonca kopyalandım gözyaşından
Ruh’undan asıla asıla geçip rosadan posadan
Yüzsuyu hürmetinden süzdürüldüm Efendim!

Ahsen doğarken!
Güzelliğinle bir tutuldum ben
Oysa ki birtek tutulmuşluk vardı gayrı
O da gül yüzüneydi
Bir naaş ve bir tohum misali
Gömüldüm gözlerinin karasına
Hem uğur getirdin güle
Hem de uğurladın güle güle!
Sayende iki cihana sevdirildim Efendim!
Osman YAZICI

14 Ekim 2022 Cuma

TOPRAKSIZ TARIM OLUR DA HADİS'SİZ İSLAM OLMAZ

TOPRAKSIZ TARIM OLUR DA HADİS'SİZ İSLAM OLMAZ,#KuranıKerim,#Hadis-iŞerif,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,topraksız tarım,hz Adem,hz Muhammed,ahiret,dünya,yen,yeni,eski,sünnet
TOPRAKSIZ TARIM OLUR DA HADİS'SİZ İSLAM OLMAZ

Efendimiz Aleyhissalatü Vesselâmın mübarek sözleri anlamina gelen Hadis, sözlük anlamı itibariyle "yeni" anlamına geldiği gibi hikâye, rivayet, tarihî malumat, söz, haber manasına da gelmektedir. Bu yönüyle Hadis; eskiyi, geleneği de ifade eder.

Kuran-ı Kerim'in isimlerinden biri de "Kelam-i Kadim" yani "eski-ezeli söz"dür. Allah cc kelamı oluşuyla ilk-ezeli, "sahife sahife" Hz. Âdem Aleyhisselama kadar uzanışıyla da insanlık tarihinin en eskisidir. Allah cc kelamı oluşuyla ebedi, Efendimiz Aleyhissalatü Vesselâma vahyolunan kitap oluşuyla da kıyamete kadar kainâtta hükmünü sürdürecektir. Ahirette de müminlere nur, şefaatçi vb. olmaya devam edecektir.

Bu açıdan Kuran; parmak izinden omuzuna taktığı rütbelere varıncaya kadar "YENİ"nin bütün kollarını içine alan en eski "YEN"idir. Kısacası Kuran ve Hadis asla eskiyenimiz değil bilakis her daim en ESKİ YENİmizdir.

Günümüzde hadissiz islam oluşturmaya istekli bir grup peyda oldu. Bunların "arısız bal-ineksiz et" imal etmeye çalışanlardan pek farkı yok gibi. Madem tarımdan gidiyoruz son soz olarak diyelim ki topraksız tarım olur ama hadissiz müsluman olmaaaz...

Bunlara ister "HADisSİZ" deyin isterseniz de "sünnet"siz... Başarılı olamayacaklar ama velevki oldular. İnanın bir sonraki lakapları KİTAPSIZ olacak...
Osman YAZICI

13 Ekim 2022 Perşembe

DÜNYA DİKDÖRTGEN CENNET KARE

DÜNYA DİKDÖRTGEN CENNET KARE,mezar,mezarlık,ölüm,mevt,ömür,kabir,cennet,cehennem,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,dört elle sarılmak
DÜNYA DİKDÖRTGEN CENNET KARE

Dünya dikdörtgendir. Uzun kenarı, insanın bitmek bilmeyen emellerini sembolize eder. Ömür ise kısa kenardır. Çünkü ‘uzun kenar’ın bütün hayallerini gerçekleştirecek kadar “kolu uzun” değildir.

Uzun kenar x Kısa kenar = Kabir alanı. Zira kabir de dikdörtgendir. O toprak parçası, insanın gözünü doyurabilecek dünyadaki tek alandır.

Cennet ise “kare”dir. Zira cennet, insanın sonu gelmeyen emellerinin ebedi ömürle karşılanışıdır. Cennet “uz’un kısaca anlatımıdır.” (uz: iyi, güzel)

Dört ana unsurunu (hava-su-toprak-ateş) ve DÖRT GENİNİ (akıl-kalp-ruh-beden) Tek "DÖRT DÖRTLÜK"ün rızası için kullanıp, şiir gibi bir hayat yaşayanlar dünyada da ahirette de DÖRT KÖŞE…

Ne mutlu Efendimiz Aleyhissalatü Vesselâmın buyurduğu üzere "Hemen ölecekmiş gibi ahiretine, hiç ölmeyecek gibi dünyasına" DÖRT ELLE sarılana...

Osman YAZICI

NİYE HEP TAKKE DÜŞÜNCE KEL GÖRÜNÜR?

NİYE HEP TAKKE DÜŞÜNCE KEL GÖRÜNÜR,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,takke,namaz takkesi,hac,umre,namaz,günah,sevap,emekli,EYT,zekat,oruç,kalime-i şehadet,ahir zaman,lafzı Cemil,dinlenme
NİYE HEP TAKKE DÜŞÜNCE KEL GÖRÜNÜR?

İslam'ın ilk şartı ihtiyarlığa şehadet getirerek hacca gitmektir. Niye mi?

Zira "Namaza ne zaman başlayacaksın? Günahları ne zaman terk edeceksin" diye sorduklarında "Daha genciz. Hele yaşlanalım. Emekli olalim. Hacca gidelim de ondan sonra" diye cevap veririz. Yani belimiz bükülmeyden rüku, gözümüz toprağa bakar hâle gelmeden secde bilmeyiz. Ağzımızda diş kalmadan oruç tutmaz, bedenimizde servetimizi harcayacak iş kalmadan zekât vermeyiz... Vesaire vesaire...

Yani saçlarımız gürken takke tutmaz kafamız. Bu yüzden olsa gerek, hep takke düşünce kel görünür. Bilmeyiz ki, müslümanlığı Kelime-i Şehadetle bir kere "ihtiyar edenin" (İhtiyar etmek: Arapca seçmek) İslam'ı ikinci kez "ihtiyar etmeye" hakkı yoktur. Zira Allah-u Teala Hazretleri "Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et" buyurur.

Başa dönüp "böyle bi hac kabul olur mu? sorusuna
cevap vermek haddimize değil ama "olan ÖMRE oluyor" demekten de kendimizi alamıyoruz.

Sonra da çıkıp diyoruz ki bu ümmetin gözü niye hep YAŞLI... "DİNlenmeyi" emekli olduktan sonraki hayatın "dinlenme" çağına ertelediğimiz için de emeklemekten öteye geçemiyoruz hâliyle.

"AHİR ZAMAN MÜSLÜMANLIĞI" tam da bu olsa gerek. Efendim kimseyi kınamıyoruz. Sözümüz zaten nefsimize. Sadece hayatın üzerinde son "kul"lanma tarihinin yazmadığına dikkat çekmek istedik. Ya biz "kul"lanmadan hayatımızın kullanım tarihi sona ererse... Allah muhafaza...

Genç Farsça "hazine" demek. Ne mutlu! Hazinesini "İKİ ALTI"NIN* rızasıyla değişene. Arşın gölgesine geçene...

Gençlere hazine dediğimiz için ihtiyarlarımız alınmasın. Zira ihtiyar Arapça "seçkin" demektir. Ne mutlu!Tövbenin YAŞLI gözlerine... Yeniden Âdem adını seçene...
Osman YAZICI

*İKİ ALTI: Allah Lafz-i Celalinin ebcet değeri 66'dır. Yani 66 "İKİ ALTI"NIN ifadesidir.
 

12 Ekim 2022 Çarşamba

HÜZÜN BİZİM EN "GÜZ"ELİMİZDİR

HÜZÜN BİZİM EN "GÜZ"ELİMİZDİR,ağaç,sonbahar,köyü adam,muhacir,haşir,mimhat,#Hadis-iŞerif,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,arapça,tarım ve insan fotoğraf yarışması,
HÜZÜN BİZİM EN "GÜZ"ELİMİZDİR

Bir vedadır sonbahar. Ağaç yaprağıyla, bitki toprağıyla helalleşir. Ekimdir bazen de tohumla toprağın vuslatına dönüşür. Muhacir en"sarı"yla haşir neşir…

"Yazı"verir sonbahar. Kar"arsızlık" edince "sayf"a.* Yazı, sarı yapraklarda müsveddeleşir. "Har"içten
gazel okur sadece. Gerçek ta"sarıyla" haşir neşir…

Sükutun sözlüsüdür sonbahar. Yer susar, gürlerken gökler. Günleri kısalır ömrün, güneş sükutun altın renginde hazineleşir. Aydan alır gümüş rengini söz, düşer ay"ak altına." Hat ile mimhat** sim"sarıyla"
haşir neşir…

Kimi yaprak dökümü kimi ikinci bahar: Hüznün has"adıdır" sonbahar. Aynı çukurda haşrolur naaş ile tohum. Gamzede hayat yine gamzede güzelleşir. Taze-taziye sap"sarıyla", ruh"sarıyla" haşir neşir…

Hadis-i Şerif’te buyurulur ki “Allah (cc) hüzünlü kalbi sever.” O, gizli bir hazine. Tecellisi ve tesellisi de hüzün ve 'hazin'e. "Ben hüzünlerin peygamberiyim ve hüzün benim ayrılmaz arkadaşımdır!” buyuran da Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem olunca... "Hüzün bizim en 'güz'elimizdir" denmez de ne denir ha dostlar!...
Osman YAZICI

*Sayf: Arapça yaz mevsimi **Mimhat: Silgi

Fotoğraf: Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı Tarım, Orman ve İnsan Fotoğraf Yarışması
 

GÖNLÜMÜZÜ "BE-SİN"LE DOYUR ALLAHIM!

GÖNLÜMÜZÜ "BE-SİN"LE DOYUR ALLAHIM,helal,temiz,haram,şeytan,hastalık,kuş,yavru kuşlar,ademoğlu,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,tarım ve insan fotoğraf yarışması,
GÖNLÜMÜZÜ "BE-SİN"LE DOYUR ALLAHIM!

“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size apaçık bir düşmandır." (Bakara Suresi 168. Ayet)

“Her hastalığın başı çok yemektir” buyuran Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam da helal ve az yemenin önemine şöyle işaret eder:

1-Ademoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Ademoğlu için belini doğrultacak birkaç lokma yeterlidir. Şayet mutlaka yemesi gerekiyorsa, o zaman midesinin üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini de nefes için ayırsın. (Tirmizi) 2-İbadet on kısımdır; dokuzu helâl rızık taleb etmek, biri ise diğer amellerdir.(Deylemi)

Dolayısıyla bedeni- ruhi sağlık için helal yemek, bu helali de aza indirgimek gerekiyor. Yine “Bana ne yediğini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” sözü de boğazdan geçenin karakterimize de nasıl etki ettiğini ortaya koyuyor.

“Yenilen” her haram ve fazla lokmada “yenilen” aslında sağlığımız-ruhumuz. Zaten cennetten kovulmamıza sebep de yasak ağacın meyvesinin yenilmesi, insanın boğazına yenilmesi değil mi?

Ey nefsim! “Lokman”dan önce “lokma”nı “hekim” bilmezsen derdin “deva” mı bulur? Bulsa bulsa “devamı” bulur. Lokmana dikkat ettiğinde de etmediğinde de “şifayı kaparsın” ona göre…

Maddi açlığımızı MA-NAN* ile doyuran Allahım! Manevi açlığımızı da MANAN ile doyur. Sadece BE-SİN** gönlümüze BESİN olsun.

Gönlümüz Kuran’a aç Allahım! Gönlümüzü en doyumsuz sofrayı KURAN’a aç Allahım! Gönlümüzü ayet ayet, meal meal, tefsir tefsir doyur! Gönlümüze mananla buyur Allahım!

Bismillahirrahmanirrahim -Elhamdülillahi Rabbil Alemin. Haydi gönlüm gayrı lokmaya kapa ağzını: İşte sana TIP!

*Ma: su – Nan: ekmek. ** (Besmele ile başlayan Kuran'ın son suresi Nas'tır. Besmelenin ilk harfi “BE” Nas Suresi’nin son harfi de “SİN”dir.
Osman YAZICI

Fotoğraf: Murat Çoban-Tarım, Orman ve İnsan Fotoğraf Yarışması.
 

11 Ekim 2022 Salı

ŞEYTANLIK ÂDEMİ KÜÇÜK GÖRMEKLE BAŞLAR

ŞEYTANLIK ÂDEMİ KÜÇÜK GÖRMEKLE BAŞLAR

Rahmet eleğinin delikleri büyüktür. Geneli geçirir. Eğer Rahman, kusurları cezalandırmada acele etseydi nefes alan tek bir canlı kalmazdı.

O elekten sadece kibir ve şirk geçemez. Zira kibir büyüklenmek, kendini eşsiz sanmaktır. Şirk ise biri iki etmek, eşsiz olana eş koşmaktır. Kibirle şişen, şirkle çoğalan haliyle o elekten geçemez.

Şöyle bir SÜZ. Genel hatlarıyla insan mı? Sonra GEÇ. SÜZGEÇ. Böylece “KAL BURDA” dediklerimiz çoğalır.

Ey "hor"layarak kendini eşsiz sanan! "Hor"laman yanından hayat arkadaşını bile uzaklaştırmış da o yüzden "eşsiz" kalmışsın. "Hor"lamak yalnızlığın derin uykusudur. Sözlerimiz uykun kadar ağır kaçtıysa: "Kusura bakma!"

"Harabat ehlini hor görme Zakir. Defineye malik viraneler var." İbrahim Hakkı Hazretleri.

Hele hele Âdemlerin ve âlemlerin efendisi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi gönlünün baş köşesinde ağırlayan müslümanı küçük gören: Kum tanesinin gözüne yıldız kaçmaz.

Her gece Kadir... Her cüce Hızır...
Osman YAZICI

Fotoğraf: Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı - Tarım, Orman ve İnsan Fotoğraf Yarışması
 

DÜNYAYA İNSANIN BİRİ "GELİR" BİRİ "GİDER"

DÜNYAYA İNSANIN BİRİ "GELİR" BİRİ "GİDER",OSMAN YAZICI,orjinal içerik,köy hayatı,inek,dana,sığır,trafik,fani dünya,tarım ve insan fotoğraf yarışması,

 DÜNYAYA İNSANIN BİRİ "GELİR" BİRİ "GİDER"

Dünya trafiğinin "al ışığı" yoktur. Birine "gelin!" der birine "geçin." Gelinlikle kefen koyar önüne: "İki beyaz şıktan birini seçin!" Dünyanın ikiz çocuklarıdır hayatla ölüm. Birine "doğum" der diğerine "batım." Gelen ağlar giden ağlar. Yuvadan uçmanın hazırlığına yanar hüzün sarısı lambalar. Dünya trafiğinin tazeye, taziyeye alışığı yoktur.

Dünya trafiğinin "al ışığı" yoktur. Frene dokunmaz hiçbir ferdi. Ya gelir ya gider. "Gelin" dedikten sonra "geçim" derdi. Dünyanın ikiz çocuklarıdır gelir ile gider. Birine "alım" der diğerine "satım." Batının maliyetini karşılamanın telaşına düşer doğumun hasılası. İki yakayı biraraya getirmenin hazırlığına yanar altın sarısı lambalar. Dünya trafiğinin alış-verişe alışığı yoktur.

Dünya çift yönlü bir yolda sürekli seyir halindedir. Biri gider biri gelir. Bir gider, bir gelir. Bu yüzden dünya trafiğinin al ışığı da, alışığı da sadece gün batımı ve gün doğumundadır. Zira günbatımı ile şafağın rengi aldır, kırmızıdır.

Hayatın bir gideri (maliyet-ölüm) olduğu gibi bir de geliri (kazanç-doğum) vardır. Mesela sabır gider, şükür gelir. Kış gider, bahar gelir. Gider olmalıdır ki gelir kendine yer bulsun.

Dünyanın en büyük geliri insandır. Zira dünyayı o imar eder. Bu yüzden iyiler, hayatın gelir defterinde kayıtlıdır. Gider olsalar dahi. Çünkü geride bıraktıkları örnek şahsiyetleri ve eserleriyle sürekli hayatın gelir defterini kabartmaya devam ederler. Dünyanın en büyük gideri de insandır çünkü onun kadar hayatı tarumar eden başka varlık bulunmaz. Bu yüzden kötüler hep hayatın gider defterinde tutulur. Çünkü onların hayata gelir sağlaması ancak gider olmaları, ölmeleriyle mümkündür.

Ardımızdan "Şu gidenden dünyaya, gelir mi!" diye dudak kıvırttırmak veya "Şu gidenden dünyaya bir daha gelir mi?" şeklinde dudak ısıttırmak yine bizim elimizde. Yoksa herkes "GELİR GİDER"...
Osman YAZICI

Fotoğraf: Tarım, Orman, İnsan Fotoğraf Yarışması

8 Ekim 2022 Cumartesi

GÖKLERİN "YAĞMA"SIDIR YERİ "BİTİREN"

GÖKLERİN "YAĞMA"SIDIR YERİ "BİTİREN",şimşek,yıldırım,yağmur,fırtına,yağma,saman,servet,beddua,ihsan,cimri,semavi,çöl,kasırgı,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,

GÖKLERİN "YAĞMA"SIDIR YERİ "BİTİREN"
Sicim sicim yağmasaydı yağmur, can suyunu nereden alırdı tohum? Beyazını kıştan esirgeseydi kar, baharda gelin gibi nasıl süslenirdi toprak? Açmasaydı güneş altın kesesini, bereketin çil çil sarısını nasıl harman ederdi insan? Esmeseydi aşılayıcı rüzgar, hangi çiçek aşererdi meyveye?...

Önce yerin ‘sâmân’ındaki (sâmân: servet) 'sema’nın payı görülmeli ve bu pay verilmelidir. Göklerin payı ise şükürdür, olmayana vermektir.

Zaten gökler kendi payına ayrılanı yine fazlasıyla insana iade edecektir. Zira sadaka ve şükür
malı eksiltmez. Aksine temizler, arıtır ve artırır.

(Eğer şükrederseniz size olan nimetimi artırırım. İbrahim Suresi - 7. Ayet) (Resûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır: “Her sabah yeryüzüne iki melek iner. Bunlardan biri: «Allâh’ım! Malını hak yolunda harcayana yenisini ihsân eyle!» diye duâ eder. Diğeri de: «Allâh’ım! Cimrilik edenin malını telef et!» diye bedduâ eder.” (Müslim)

Semanın, semavi olanın payını çok göreni göklerin sel, çığ, çöl, kasırga eliyle"paylamayacağını" kim bilebilir?...
Osman YAZICI

BULUTLAR KARALANMADAN TOPRAK TEMİZE ÇEKİLEMEZ

BULUTLAR KARALANMADAN TOPRAK TEMİZE ÇEKİLEMEZ,ağaçta kuşlar,yağmur,abdest,temiz kalpli,eli yüzü temiz,nefis,kiram,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,

BULUTLAR KARALANMADAN TOPRAK TEMİZE ÇEKİLEMEZ

Toprakta teyemmüm, suda abdest temizliği vardır. İnsan, toprak ve sudan yaratıldığından ötürü özü-fıtratı itibariyle temizdir. İmtihanı sadece bu temizliğe leke sürdürmemektir.

Temiz iş çıkaran, “temiz kalpli-eli yüzü temiz” unvanı kazanandan kimse davacı olmaz. Temiz iş, muhakeme ve mahkeme yüzü görmez.Temiz, temyize götürülmez.

Aslolan temizlik. Gerisi ha-kir ha-pis…

Temizlenenden daha kutsalı ise temizleyendir. Öyle ya; bulutlar karalanmadan toprak kendini temize çekemez. Tohumlar derine gömülmeden, filizler göklere adım atamaz. Yay gerim gerim gerilmeden ok menzile varamaz...

Nefsim;
Sudan daha aziz ve temiz olmakla kalmayıp üstüne bir de Ashab-ı Kirâm gibi “PİR-İNCİ" yetiştiren Efendimiz Sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in pilavından dönersen kaşığın kırılsın!...
Osman YAZICI 

7 Ekim 2022 Cuma

HAYAT BEŞ HARF DÖRDÜ HAYÂ EBED İSE HARFİ HARFİNE EDEB

HAYAT BEŞ HARF DÖRDÜ HAYÂ EBED İSE HARFİ HARFİNE EDEB,güneş,manzara,gün doğuşu,haya,edeb,ebced,edep ya HU,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,
HAYAT BEŞ HARF DÖRDÜ HAY EBED İSE HARFİ HARFİNE EDEB
Hayâ, yüz kızartıcı iş işlemeden önce yüzün kızarması, utanılacak fiilleri yapmaktan önce utanmaktır. Hayâ, arsızlığa niyetlenen nefse yanan kırmızı ışıktır. Dünyayı üç hayâ yaşanılır kılıyor. Yaradandan, yaratılanlardan-kendinden hayâ etmek. Hayâsız bir hayat hayal et! Sonuç hayalet. Korkunç, arsız bir dünya… Hayat beş harf dördü hayâ. “Ebed” ise harfi harfine “edeb.” (Ebed ile Edeb Arapça aynı harflerle yazılır.)
Hayânın, edebin rengi kırmızıdır. "Kalbi" olanlar gibi. Sonuçlarıysa hep aktır. "Ak"lı olanlar gibi. AL+AK=ALAK. "Allah, insanı alaktan yarattı." (Alak Suresi) “Ne alaka?” diyenler! Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in buyurduğu üzere: "Hayân yoksa dilediğini yap!"
Senden muradımız "Edep YA HU!"
Osman YAZICI

DİLİN MUADİLİ YOKTUR

dilin muadili yoktur,dil,zehir,kılıç,lokman hekim,deprem,teselli,şefkat,iyiliğe iyilik her kişinin,oruç,dil baltası,dil balatası,OSMAN YAZICI,orjinal içerik,
DİLİN MUADİLİ YOKTUR
Keskinliği kılıçta, zehri yılanda bile bulunmaz. Gönülde açtığı yaralara Lokman Hekim çare bulamaz. Arkadan çekiştirmeyle edindiği yırtıcılığı, 'ölü kardeş eti' yemesindeki ağzı kanlılığı leş yiyen hayvanlarda dahi yoktur. Deprem yıkıcı gücünden çekinir. Yalakalık salyaları köpeklerin su ihtiyacını giderir. Alayıyla komedyenlerin alayına meslek bıraktırır. Pabuç gibidir; şeytana pabucu ters giydirir, tilkinin pabucunu da dama atar. Eşi yoktur ama numarası çoktur...

Tatlılığı yanında bal yüzünü ekşitir, içler acısı duruma düşer. Narasından dağlar titrer. İpek yumuşaklığını kıskanır. Tesellisiyle kalp dostudur. Nağmeleri kuşları dut yemiş bülbüle çevirir. Şefkati ifşa, aşkı ilan eder. Doğruluk ve barıştırıcılığıyla yalanı yalan, kavgayı talan eder. Hayatın en belirginidir gayrısını falan filan eder...

İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği dili yani konuşmasıdır. Gönül dili, beden dili, söz dilini aynı anda fıtratına uygun konuşturan "üç lisan üç insan"dır ve "dillere destan"dır. İnsanların parmak izi gibi dil izi de farklıdır. İnsanın şahsiyeti, milliyeti, dini dilinden anlaşılır; dil izinden takip edilir.

Dilimizde yara veya hastalık varsa umutsuz olmayalım. Yeter ki onu iyileştirmeye gayret edelim. Zira uzuvlar arasında kendi kendini en kısa sürede tamir eden organ dildir. Unutmayalım ki dilin muadili yoktur. Zira bir dil bir insandır. Dilini tutan kazandı. Zira onun yerini tutan yok...

“İyiliğe iyilik her kişinin, kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır” demiş büyüklerimiz. Er kişiler, "bayramlık ağzı"nı açana şeker, baklava, bayramlaşma, kucaklaşma, sevgi ve dostlukla tatlanmış “bayramlık ağızlarını” açarlar. Ya da; yenilir yutulur olmayan-ağza alınmayacak sözler karşısında “zaten niyetliyim” diyerek "oruç ağız"larını kapalı tutarlar. Ayrıca, bu er kişiler; sivri-acı olan biber dilin sözlerini “dost acı söyler” kantarında tartmaktan da geri durmazlar. Kısacası bu deryadiller, acı dile acı biber sürmezler.

"Dil baltası"na tam gaz vererek çok ileri gidene, "dil balatası" ve "dil bal tası"yla karşılık verenin lafının üstüne laf yok…
Osman YAZICI
 

6 Ekim 2022 Perşembe

ACI ÇEKMEYEN "YOK"TUR

OSMAN YAZICI,orjinal içerik,biber,acı biber,pul biber,mazlum,şefkat,urfa,maraş,antep,şanlı,kahraman,gazi,hz Muhammed,acı kesici,
ACI ÇEKMEYEN "YOK"TUR

Acı; hem var oluşun göstergesi hem de o var oluşu sürdürmenin gayretidir. Mesela baş ağrısı, bir başın var olduğunu göstermekle kalmaz, o başın içine düştüğü sıkıntının tedavisine de zemin hazırlar. Öyle ya insan kanat acısı çekmez.

Mazluma şefkatten yüreği acımayana, zalime öfkeden suratı ekşimeyene kalpsiz-yüzsüz denmez mi? Yüreği başkasının acısıyla dağlananın büyüklüğüneyse 'Ağrı dağı' bile erişemez.

Acı hayatın gıdasıdır. Birtek kalbi taşlaşmışlarla ölüler acı duymaz. Acı denince akla gelen üç ilimiz var: Urfa, Maraş, Antep. Hepsi ne kadar "Şanlı-Kahraman-Gazi" değil mi?

Bu açıdan bakıldığinda da; her türlü acının en yoğun şiddetini kendisine yaşatmalarına rağmen yine de insanlığın hidayeti, iki cihan saadeti için çırpınan; "ümmeti ümmeti" diyerek bizim affımız için secdelerde gözyaşlarına boğularak bizim saadetimizi engin gönlunde derin bir 'acı' edinen Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellemin büyüklüğü ve alemlere rahmet oluşu daha iyi anlaşılır. Hani "Allah cc sevdiklerinin acısını göstermesin" deriz ya. Allah cc gönlümüze, iki cihanımıza Efendimizin (sas) acısını göstermesin. Bütün insanlık ve mahlukat için duyduğu sevgi, rahmet ve acısına bizi de ortak kılsın.

"ACI KESİCİ" almayın efendim. "İYİ" OLAMAZSINIZ...
Osman YAZICI