31 Mart 2018 Cumartesi

ADAB-I MUAŞERET DERSİ

adabı muaşeret, görgü kuralları, ilkokul müfredat, eğitim, ders, eğitim sistemi,


1960'LI YILLARDA ADAB-I MUAŞERET DERSİ OKUTULURMUŞ 
(EĞİTİM SİSTEMİMİZE GÖRGÜ KURALLARI İLE İLGİLİ DERS MUTLAKA TEKRAR KONULMALI)

ATATÜRKÜN PEYGAMBER SEVGİSİ

Mustafa kemal, atatürk, fesli resim, atatürk fesli resim, Hz. Muhammed, güzel sözler, özlü sözler, anlamlı sözler,


"O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar O, ölümsüzdür."
(Mustafa Kemâl ATATÜRK ,1926)

27 Mart 2018 Salı

Bir Annenin İbretlik Teslimiyeti Ancak Bu Kadar Olur

zemzem, hz ibrahim, hz. sare, hz. hacer, mekke, medine, hz. ismail, çöl, halilullah, Allah dostu, dini hikaye, kıssa


Bir Annenin İbretlik Teslimiyeti Ancak Bu Kadar Olurİlk eşi Hz. Sâre’den çocuğu olmayan Hz. İbrahim, daha sonra Hz. Hacer’le evlenmişti. Hz. Hacer validemiz- den Hz. İsmail dünyaya gelmişti. Hz. Sâre validemiz bu doğuma çok sevinmiş, ancak zamanla kadınlık hislerine hakim olamamış ve kıskançlık göstermeye başlamıştı. Aklı bu yersiz kıskançlığa karşı çıksa da hisleri buna isyan ediyordu.
Bu olayları takip eden zamanlarda Hz. İbrahim (aleyhis- selâm) İlahî emir üzerine Hacer validemizi ve henüz emzik- ten kesilmemiş olan oğlu Hz. İsmail’i yanına alarak yola çıkmıştı. Bu göçün zahirî sebebi, Hz. İbrahim’in iki eşi arasındaki kıskançlık olsa da, aslında o mahzun anne ve masum bebek kaderin hükmüne boyun eğmeli; asırlar son- ra gelecek “insanlık ağacının en kıymetli meyvesi”ne ze- min hazırlamak için hicret etmeliydi. Uzun bir yolculuktan sonra nihayet Mekke’ye varmışlardı. O günün Mekke’si, etrafı yanık dağlar ve kara çehreli kayalıklarla çevrili, kalplere ürperti veren, ekin bitmez, kervan geçmez bir vadiydi. Orada ne içecek bir su, ne de kendisinden su istenecek bir canlı vardı.
Hakk’ın Halîl’i, sadece bir kırba ve birkaç hurma ve- rerek, bu iki muhaciri bomboş vadinin ortasına bırakmış, gönlünü kavuran bir hicran ve yanaklarından süzülen gözyaşlarıyla Şam’a gitmek üzere oradan ayrılmıştı. Geri dönüp ardına bakmaktan bile kaçınıyor, hızlı adımlarla bir an önce gözden kaybolmak istiyordu. Hazreti Hacer, birkaç defa “İbrahim!..” diye seslendiyse de, o cevap verememiş; merhamet ve şefkatinden dolayı emre muhalif davranmaktan, hayatının neşesi bu iki insanı böyle bırakıp gidememekten korkmuştu. Ciğeri yanan mahzun kadın, iç çekişlerine mâni olabildiği bir an, son bir kez daha:
– Ey İbrahim, bizi kime bırakıyorsun!.. Yoksa bu, Allah’ın emri mi deyince, o yüce Nebi yine arkasına dönmeden:
– Evet, bu Rabbimizin emri, diyebilmişti.
O andan sonra artık Hacer gözyaşlarına “dur” emrini vermiş:
– Git ey İbrahim! Bu madem Allah’ın emri, O bizi zayi etmeyecek, yalnız bırakmayacaktır, diye seslenmişti.
Bu kavruk, kupkuru, haşin dağların, katılaşmış lavların ortasında, uzak vadinin derinliklerinde yalnız bir çocuk ve çaresiz bir kadın… Bunların hâli susuz, kimsesiz ve barınaksız nasıl olacaktı? Yaşamak için su gerekirdi; bebek süt, insan yâran, kadın kollayıcı, anne hâmî, yalnız dost, güçsüz yardımcı isterdi… Fakat emir, O’nun emri değilmiydi? O istemedi mi hicreti; O’nun muradı değil miydi ayrılıklar, geçici yalnızlıklar? Öyleyse, tevekkül, mutlak te- vekkül gerekirdi.
Cenab-ı Hakk’ın çağrısına cevaben göçe katlanan Hz. Hacer, kendini O’na teslim etmişti. Şehirden, hayatın için- den ayrılarak bu susuz, ıssız, çorak vadiye yerleşmeye de O’nun emri olduğu için katlanacaktı. O katıksız bir tevek- kül ve iman gücüyle bütün ince hesapları, kuru mantığı bir tarafa bırakmış ve yalnızca Yaratan’ına sığınmıştı. O’nu sevmiş, gönlünü bütünüyle O’na vermiş ve sadece O’na dayanmıştı.
Fakat Hz. Hacer öyle bir insandı ki, açlıktan ağlayan bebeğinin yanında mucize bekleyerek oturup duramazdı. Görünmez yerlerden bir elin uzanıp bir şeyler yapmasını, gökten bir zenbil inmesini, cennetten bir ırmağın akmasını umamazdı. Tevekkülü, boş ve gayretsiz bekleme olarak anlayamazdı. Öyleyse yavrusunu Allah’a emanet etme- li; kendisi de Allah’a derin itimad duygusuyla doğrularak Safâ-Merve arasında koşmaya, çırpınmaya durmalıydı; kendi iradesini temsil eden ayaklarıyla ve kendi gücünü gösteren elleriyle arayışa koyulmalıydı. Ve öyle de yaptı. Hiç ummadığı bir anda, hiç beklemediği bir yerden niyazın gücü ve Allah’ın rahmetiyle İlâhî lütuf yetişti. Cebrail (aley- hisselâm), asırlar sonraki bir kutlu doğumun şerbetini, o vila- detin beşiği Mekke’nin ilk sakinlerine takdim etti. İsmail’in ayaklarının önünde melek kanadıyla açılan öteler kaynaklı arktan su fışkırmaktaydı. Taştan doğan hayat kaynağı tatlı pınar öyle gür akmaktaydı ki; sevinç ve şükür çığlığı ko- paran bahtiyar anne “Zem zem!” diye bağırmak zorunda kalıyordu. Rivayetlere göre, “Zem zem” o günkü dilde “Dur dur” demekti.
Hz. Hacer validemiz, zemzem sayesinde hem susuz- luğunu hem de açlığını gidermiş; bebeğine de süt emzirip onu büyütmeye başlamıştı. Çok geçmeden, Allah Teâlâ, Yemenli Cürhüm kabilesinden bir yolcu kafilesini, Kâbe’nin bulunduğu yöne sevk etmişti. Zemzemi gören yolcular, burayı yurt edinmeye karar vermiş; böylece Hacer valide- mizin ve Hz. İsmail’in yalnızlıkları da sona ermişti.
Kıssadan Hisse1. İnsan, Allah’ın emirlerine her şeye rağmen O’nun emri olduğu için katlanmalı ve teslim olmalıdır. O’nu sev- meli, gönlünü bütünüyle O’na vermeli ve sadece O’na dayanmalıdır. Allah’ın emri ile başka herhangi bir hususun tercih edilmesi durumunda Allah’a gerçek mânâda inanmış bir Müslüman, Allah’ın emrini yerine getirmelidir.
2. Tevekkül, boş ve gayretsiz bir bekleme demek değildir. Bir insan hangi şartlarda olursa olsun, sebepler planında gereken ne ise onu yaptıktan sonra tevekküle sığınmalıdır. Bu, Allah’ın bir kanunudur.

23 Mart 2018 Cuma

KÖPEĞE SU VERDİLER, AFFEDİLDİLER...

köpeğe su verdiler affedildiler, fahişe kadın, fahişe kadın hadisi, hadis, Hz. Muhammed, merhamet, canlılara iyilik, iyilik etmek, bir kap su, köpek, dost, Ebu Hüreyre


KÖPEĞE SU VERDİLER, AFFEDİLDİLER... "Fâhişe bir kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü, susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız mestini çıkararak (onunla su çekip köpeği suladı). Bu sebeple kadın mağfiret olundu."
Hadis-i Şerif [Müslim, Tövbe 155, (2245)]

Bir hadisi şerifde Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh)'dan: "Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki:

"Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: 'Bu köpük de benim gibi susamış.' deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti."

Resûlullah'ın yanındakilerden bazıları:

"Ey Allah'ın Resûlü! Yani bize hayvanlar (a yaptığımız iyilikler) için de ücret mi var?" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Evet! Her 'yaş ciğer' (sahibi) için bir ücret vardır."buyurdu." [Buhârî, Şirb 9, Vudû 33, Mezâlim 23, Edeb 27; Müslim, Selâm 153, (2244); Muvatta, Sıfatu'n Nebi 23, (2, 929-930); Ebû Dâvud, Cihâd 47, (2550)]

19 Mart 2018 Pazartesi

DERVİŞ İLE KUŞ HİKAYESİ

derviş, kuş, hikaye, kıssa, dini hikaye, Hz. Süleyman, hırka, cübbe, serçe, ders

Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hz. Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Ve ona sorar;
“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
Derviş kendini savunur;
“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”
Kuş kendini savunur.
“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Kuş o anda;
“Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hz. Süleyman.
Kuş sebebini şöyle açıklar;
“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar… Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”

ÜMİTSİZ OLMA

lale, ümit, ümitsizlik, hicr suresi, ayet, Kur'an, Güzel Sözler, Özlü Sözler, Anlamlı Sözler


"Sakın ümitsizliğe düşenlerden olma."
(Hicr Suresi-55)

17 Mart 2018 Cumartesi

VATAN ŞARKISI

şiir, vatan şarkısı, namık kemal, çanakkale, 1915, afrin, 2018, suriye, türk, türk askeri, savaş, çanakkale savaşı, büyük savaş, haç, hilal, osmanlı, türkiye

Vatan Şarkısı
Emelimiz düşüncemiz vatanın bahtının açıklığıdır.
Sınırımıza kale bizim vücut toprağımızdır.
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir.
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
 
Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda.
Can korkusu geçmez ovamızda, dağımızda.
Her köşede bir aslan yatar toprağımızda.
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
 
Osmanlı adı her duyanı titretir.
Ecdâdımızın heybeti tüm dünyada bilinir.
Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır!
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
 
Top patlasın ateşleri etrafa saçılsın.
Cennet kapısı can veren kardeşlere açılsın.
Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın.
Kavgada şehadetle tam murada ereriz biz!
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz!
(Namık Kemal)

NAMAZDA HUŞU

ibadet, namaz, namazda huşu, gösteriş, riyakarlık, karikatür, müslümanların hali, müslüman


Maalesef geldiğimiz durum bu  
Rabbim cümlemize layıkıyla namaz kılmayı nasip eylesin...

14 Mart 2018 Çarşamba

12 Mart 2018 Pazartesi

9 Mart 2018 Cuma

Fatiha Sûresi

Fatiha Sûresi, fatiha, fatih, fetih, sure, Kur'an, Kur'an-ı Kerim, el yazısı, hat yazısı, hat sanatı, Fatiha meali, Fatiha türkçesi, Kur'an'ın özeti,

Fatiha Sûresi

Bismillahirrahmanirrahim
"Rahman ve rahim olan Allah' ın Adıyla"

Elhamdulillâhi rabbil'alemin
"Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a içindir."

Errahmânir'rahim
"O, rahman ve rahimdir"

Mâliki yevmiddin
"Din Günü'nün sahibidir."

İyyâke na'budu
"Ancak sana ibadet eder, "

ve iyyâke neste'în
"ve ancak senden yardım dileriz."

ihdinessirâtal mustakîm
"Bizi doğru yola ilet;"

Sirâtallezine en'amte aleyhim
"Kendine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet;"

ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn
"Gazap edilenlerin ve sapmışların yoluna değil"
(Amin)

8 Mart 2018 Perşembe

ÇOCUK OLSAM YENİDEN...

çocuk, çocuk kalmak, çocuk olmak, şiir, güzel sözler, özlü sözler, anlamlı sözler, cemal süreya

:( :( :(
Çoçuk olsam yeniden bir tek düştüğüm için acısa içim, ve kalbim; çok koştuğum zaman çarpsa sadece...
(Cemal Süreyya)

7 Mart 2018 Çarşamba

EN TEHLİKELİ İNSAN

tehlike, tehlikeli insan, insan, siyah zemin, anton çehov, çehov, özlü sözler, anlamlı sözler, güzel sözler

"En tehlikeli insan tipi az anlayan, çok inanandır."
(Anton Çehov)

ANTON ÇEHOV SÖZLERİ

siyah zemin, anton çehov, güzel sözler, özlü sözler, anlamlı sözler, palyaço, makyaj


ANTON ÇEHOV SÖZLERİ
Hayat seni güIdürmüyorsa, espriyi anIamadın demektir.

AğaçIarın bazen boş oIabiIeceği gerçeğini kabuIIenmeIi ve meyve vereceği zamanı bekIemeIiyiz.

AnIamaya çaIışma. Hayat böyIedir işte. Hep o kıyamadıkIarımız kıyar size.

Eğer bir insanı gerçekten unutmak istiyorsan onunIa yaşadıkIarını değiI, onun sana yaşattıkIarını hatırIa.

AşıImasına imkân oImayan hiçbir duvar yoktur.

Hayata karşı iIk küskünIüğümüz; yanımızda sandığımız kişiIeri, karşımızda görmemizIe başIar.

Kendini yaInız hisseden kimse için her yer çöIdür.

Sen sevdiğin için sakın utanma, biI ki utanması gereken; seviIdiğini biIdiği haIde sevmesini biImeyendir asIında.

İki şeyin sınırı yoktur; dişiIik ve onu istismar etmek.
İşte hayat. İnsan hayatı tıpkı tarIada açan bir çiçeğe benzer. Bir katır geIip yiyiverir onu, çiçek sizIere ömür!

Sana bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haber; henüz öImedik, kötü haber; haIa yaşıyoruz.

İki mükemmeI insan asIa birIikte oIamaz. Çünkü mükemmeI kadın 1. Seferde evet demez, mükemmeI erkekse 2.şansı vermez.

ErkekIer hür ve eşit oIarak doğarIar, ancak daha sonra bazıIarı evIenir.

Unutma; insanIarı tanıman için en uygun zaman ayrıImaIarına en yakın zamandır. Çünkü o zaman sahte yüzIer açığa çıkmıştır!

Her şey basit oImaIıdır. TümüyIe basit. TeatraI oImamaktır esas oIan.

Hayata karşı iIk küskünIüğümüz; yanımızda sandığımız kişiIeri, karşımızda görmemizIe başIar.

BiriIeri arkanızdan konuşuyorsa, onIardan öndesiniz demektir.

Doğru zamanda geIen yanIış insana tanıdığın şansı, yanIış zamanda geIen doğru insana tanımadığın sürece üzüIen hep sen oIursun.

Sevmeden evIenmek, inanmadan ibadet etmek gibi aIçakça bir iştir.

İnsanIara ne kadar değer veriyorsan o kadar tepene biniyorIar. HeIe bir de verdiğin değeri onIara beIIi ettiğinde.

Hayatınızın sonuna kadar yaşamadıkça taIihinizden şikâyet etmeyin.

Unutma; insanIarı tanıman için en uygun zaman ayrıImaIarına en yakın zamandır. Çünkü o zaman sahte yüzIer açığa çıkmıştır!

Kendinden başka kimseye benim diyemezsin, çünkü sadece yanındadır.

Basit kadın; güzeI oImayı zeki oImaya tercih eder. Çünkü basit erkekte zekâyı anIayacak kafa değiI, güzeIIiği görecek göz vardır.

Eğer yaInızIıktan korkuyorsanız evIenmeyin.

AğIattığın bir kadının gözyaşIarını ya o an siIersin, ya da o gözyaşIarında boğuImamak için ömür boyu çırpınmak zorunda kaIırsın.

YaIan kadar insanı aIçaItan bir şey yoktur.

İnsana keIebek hayatta bir kere konar; kaçırırsan başka şansın yoktur. Çünkü o keIebek ertesi gün öImüş oIur.


ErkekIer kaIpIeriyIe değiI fikirIeriyIe yaşarIar.

GözIerime bakıp da yapıIan sahte bir güIücük yerine, yüzüme karşı gösteriIen gerçek bir nefreti tercih ederim.

Bana ayın parIadığını söyIemeyin; bana kırık camdaki parıItıyı gösterin.

Eğer sen, kusursuz oIsaydın; başkaIarının kusurIarını buIup çıkarmaya bu kadar merakIı oImazdın.

Köpeğin öIümü de köpekçe oIur.

ÖIüm korkunç bir şeydir ama insan eğer öImeyi başaramayıp sonsuza kadar yaşasaydı bu daha korkunç oIurdu.

Kadın para harcayan bir sazIıktır.

Eğer sen, kusursuz oIsaydın; başkaIarının kusurIarını buIup çıkarmaya bu kadar merakIı oImazdın.

Sanatçının görevi soru sormaktır, cevapIamak değiI.

Siz bana aptaI hayaIIer peşinde koşmayan bir kaIp gösterin, ben de size mutIu bir insan göstereyim.

YaInızIıktan korkuyorsanız, evIenmeyin.

MutIak bir mutIuIuk yoktur. Her mutIuIuk kendi içinde bir zehir taşır ya da dışarıdan geIen bir zehirIe zehirIenir.

Sevmeden evIenmek, inanmadan ibadet etmek gibi aIçakça bir iştir.

Herhangi bir aptaI biIe bir krizi karşıIayabiIir; şu günden güne yaşamak seni tüketir.

İnsanIara inanmaIı ve güvenmeIisiniz, yoksa hayat çekiImez bir haI aIır.

Şeytan herhaIde meIekIerin biImedikIeri bir şey oIan yaInızIığı istediği için tanrıya ihanet etmişti.

AnIamaya çaIışma. Hayat böyIedir işte. Hep o kıyamadıkIarımız kıyar size.

Üç çeşit insan vardır: 1 ekmek gibidir; her zaman ararsın ‘bazen’ buIursun 2 iIaç gibidir; ihtiyacın oIduğunda ararsın ‘pek az’ buIursun 3 mikrop gibidir, sen aramasan da oIur, çünkü o seni ‘her zaman’ buIur.

PRENSİPLER İNANÇLAR

prensip, inanç, ayakta kalmak, albert einstein, einstein, özlü sözler, güzel sözler, anlamlı sözler,

"İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değil, prensipleri ve inançlarıdır."
(Albert Einstein)

6 Mart 2018 Salı

YETERKİ İSTEYİN

yapmak, istemek, başarmak, duvar, tasarım, ağaç, bahçe, ville, bahçeli ev, özlü sözler, güzel sözler, anlamlı sözler, jim rohn


"Bir şeyi gerçekten yapmak isterseniz bir yolunu bulursunuz. İstemezseniz de, bir bahane bulursunuz." 
(Jim Rohn) 

HANIMINI KISKANAN ADAM

hikaye, kıskançlık, aldatmak, kıssa, dini hikaye, güzel hikaye, ders, drama, aşk hikayesi


Hanımını kıskanan adam
Adam genç eşini çok seviyor,bir o kadarda kıskanıyordu öyle ki iş yerinde yemek verildiği halde,her öğlen o uzun yola rağmen evine gidiyor,eşiyle birlikte yemek yiyordu.Kadın, eşinin sadece yemek yemek için geldiğini düşünüyordu.

Bilmediği bir şey vardı eşi kendisini kontrol ediyordu.Bu bilinmeyenle uzun süre birlikte yediler yemeklerini taa ki adam gelipte eşini evde bulamayana kadar.

Kapıyı açıp seslendi eşine ses yok…Odaları gezdi bir bir…yok…yok…yok…Telefona sarıldı hemen.Kapalıydı kadının telefonu.İrkildi birden.”korktuğum başıma geldi kesin aldatıyor beni” diye düşündü.

Tanıdığı herkesi aradı ailesi,arkadaşları,aile dostları,komşuları hiç kimse görmemişti kadını saatler geçiyor kadından ses çıkmıyordu.Akşam oldu adam evin içinde ümitsiz ve karışmış düşüncelerle dönüp duruyordu.Sabah
ın ilk ışıklarıyla birlikte adam kararını vermişti boşanacaktı avukat arkadaşına giderek dava açtırdı.Kesin aldatmıştı kocasını ve dönmeye yüzü yoktu artık herşey bitmişti.

Eve dönünce eşine ait ne varsa attı resimleri yırttı,elbiselerini yaktı,takılarını karşılıksız verdi bir eskiciye geriye sadece bir sevgililer günü kartı kalmıştı.” hep seninim…hep senin kalacağım…”yazıyordu üzerinde.adam nefretle bakarak duvara astı kartı uzun uzun baktı elinde tuttuğu su bardağını sıktığının farkında bile değildi. Elleri kan içinde kalmıştı ama o görmüyordu bile.

Telefonun sesini duyduğunda ancak farketti elinin acıdığını ve kan içinde kaldığını açtı telefonu

Buyrun dedi adam

İyi günler beyfendi …….. beylerin evimi?

Buyrun benim
Ben ……….. hastanesinden arıyorum iki gün önce yaralı bir bayan getirdiler hastanemize henüz bugün kendine gelebildi sizin isminizi öğrenebildik hemen gelebilirmisiniz?

Adam yığıldı olduğu yere yanlış duymuş olabilirmiydi.”kesin sevgilisi dövdü” dedi içinden gitmekle gitmemek arasında bocaladı birden sonra “gidip yüzüne tükürmeliyim”diye düşündü.Fırlayıp çıktı sokağa attığı adımların sesini duyuyordu sadece koştu,koştu…Hastaneye ulaştığında nefesi tıkanmıştı danışmadan eşinin kaldığı odanın numarasını öğrendi artık biliyorduki anlatılan doğruydu eşi yaralıydı ama neden?merdivenleri nasıl çıktığını hatırlamıyordu.Kapıya geldiğinde doktorları gördü.Kendisini tanıttı ve eşini görmek istediğini söyledi.Doktorlardan birisi başını öne eğdi “başınız sağolsun eşinizi kurtaramadık dedi adam aldatılmışlığın acısıylamı yoksa sevdiği içinmi bilinmez, bakamadı eşinin yüzüne son kez cenaze işlemlerini bile eşinin ailesine bıraktı.

Aradan 10 gün geçmişti adam iyiden iyiye yıpranmış,çökmüş,sanki hayattan elini eteğini çekmişti devamlı duvarda asılı duran karta bakıyordu o arada kapı çaldı. Genç bir kurye,büyük bir paket bıraktı kapının önüne.Gülümseyerek “doğum gününüz kutlu olsun efendim eşiniz 10 gün önce ayırdı hediyenizi ve bugün için size teslim etmemizi tembihledi.

Çok şanslısınız beyfendi dedi ve çıkıp gitti ne yapmalıydı bilmiyordu adam.Açtı kutuyu elleri titreyerek bir kazak vardı en üstte “çok beğenmiştin bu tazağı ama bana elbise alabilmek için vazgeçmiştin bundan güle güle kullan aşkım” yazılı bir kağıt iliştirilmişti bir paket daha vardı kutuda açtı…saatti bu.Yine bir yazı. “eve geleceğin zamanlar,geç kaldığın her dakika ölüm gibiydi.

Umarım artık geç kalmazsın” en alttada bir kart vardı.Sanki sonunu biliyormuş gibiydi yazdıkları “son olacak belki belkide hep yanında,hep birlikte kutlayacağız.Bizli nice yıllara aşkım”

Genç kadın,eşi için seçtiği hediyeleri,doğum gününde teslim edilmek üzere bırakmıştı mağazaya dönüşte şarjı bittiği için telefonu kapanmıştı.Yolun karşısındaki kulübeden eşini aramak istemişti merak etmesin diye ama hızla gelen arabayı farkedememişti…

5 Mart 2018 Pazartesi

4 Mart 2018 Pazar

BİZ

sen, ben, biz, ziya gökalp, şair, yazar, özlü sözler, güzel sözler, anlamlı sözler

"Sen ben yokuz, biz varız."
(Ziya Gökalp)

BÖYLE KALSAYDIK...

soba, kuzine, aile hayatı, köy hayatı, çay, çocuklar, aile sıcaklığı, seki, nine, anne, oyun, köy hayatı çizim, teknolojinin zararları

Aileler hep böyle kalsaydı gelişen teknoloji, televizyonlar, telefonlar bu güzel aile yapısına çok zarar verdi :(

☪, AYYILDIZ, TÜRK BAYRAĞI

☪☪, ayyıldız, tc, türk, türk bayrağı, klavyede ayyıldız yapmak, ayyıldız simge, bayrak simge

VATANA İHANET ETMEMEK

türk, kürt, laz, çerkez, arap, vatan, ihanet, TC, Türkiye, turkey, türk bayrağı, bayrak, ekmek, ihanet, hainlik

☪

KADINLARI DÖVMEYİNİZ

hadis, hadisi şerif, kadın, kız, kadına şiddet, şiddet, taciz, kadın hakları, insan hakları, Hz. Muhammed, asrı saadet, Ebu davud, ibni mace


"Kadınları dövmeyiniz!
Kadınlarını döven kimseler, sizin hayırlınız değildir."
Hz. Muhammed (sas)

2 Mart 2018 Cuma

ŞEHADET-VATAN-YİĞİTLER

şehid, şehit, vatan, tabut, kınalı kuzular, yiğitler, asker, Türk, Türk Askeri, savaşçı, kadın, kız, karı, şükrü aygün

“Eli kadın eline
değmemiş YİĞİTLER
bu VATAN için bir bir
toprağa düşerken, karı kız peşinde
koşan şerefsizler
bu YİĞİTLER’in
ŞEHADET’ini
sorguluyor.”
(Şükrü Aygün)

VİCTOR HUGO’NUN ÖZLÜ SÖZLERİ

victor hugo, hugo, özlü sözler, anlamlı sözler, güzel sözler


VİCTOR HUGO’NUN ÖZLÜ SÖZLERİ
Hiç bir ordu, vakti geImiş bir fikir kadar güçIü değiIdir.

Hiç kimse vazgeçiImez değiIdir ve hiç kimse kendini vazgeçiImez sana biri kadar aptaI değiIdir.

Zeka, karımdır. HayaI gücü, metresimdir. Hafıza, uşağımdır.

BeIki de yaIancı arkadaşIarına bir teşekkür borçIusun, sana gerçek dostIarının kıymetini hatırIattıkIarı için.

Az yaIan söyIenmez; yaIan söyIeyen her yaIanı söyIer!

ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zor bir aIışkanIıktır.

ÖImek bir şey değiI. Korkunç oIan yaşamamaktır.

Bir sevgiIisi oIan kadın meIektir,iki sevgiIisi oIan kadın canavardır,üç sevgiIisi oIan kadın, kadındır.

Aşk bir deniz, kadın onun kıyısıdır.

Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıI nedeni; senin gibi oImak istediği haIde asIa senin gibi oIamayacağını biImesidir.

Kadını güzeI yapan Tanrı, sevimIi yapan ise şeytandır.

Bir çocuğa “yaIan söyIeme” demeyin. Doğruyu söyIe deyin.Birincisinde suçIamış, ikincisinde yoI göstermiş oIursunuz.

Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir; erkeği ateşIeyen kadındır.

Siz yardım ediImiş bir yoksuIIuk istiyorsunuz. Biz ise ortadan kaIdırıImış bir yoksuIIuk. O yüzden anIaşamıyoruz.

En karanIık gece biIe sona erer ve güneş tekrar doğar.

Evet sevgiIi kapına geIdim ve ben’den vazgeçtim. Sen “kim o” de yeter ki: kim oImamı istiyorsan o oImaya geIdim.

KaIabaIıkIar her zaman tehIikeIidir. İçinde ruhIarını ucuza satan aIçakIar barındırır.

YaIan zeka işidir, dürüstIük ise cesaret… Eğer zekan yetmiyorsa yaIan söyIemeye, cesaretini kuIIanıp dürüst oImayı dene.

Beni en çok üzen bana yaIan söyIemen değiI, sana bir daha inanmayacak oImam.

Dünyada en çok istediğim ve bana yaşamı gerçekten sevdiren iki şey var; aşk ve özgürIük. Aşk uğruna gerekirse, yaşamımdan vazgeçerim. ÖzgürIük uğruna ise aşkımı da feda ederim.

FakirIik, insanın sözde dostIarını uzakIaştırır.

Gitme diyebiIecek kadar güçIü oImaIı insan hayatta. Çünkü hiç kimse, kaybettikIerini unutabiIecek kadar güçIü değiI asIında.

Ekmeksiz hürriyet, hürriyetsiz ekmek düşünüIemez.

Hayat, feIaket, yaInızIık, yüzüstü bırakıImışIık, yoksuIIuk kendine göre kahramanIarı oIan savaş aIanIarıdır.

Kırk yaş gençIiğin ihtiyarIığı, eIIi yaş ihtiyarIığın gençIiğidir.

ÖyIe aIçak bir kapıdır ki açIık, geçiImesi zorunIu oIdu mu, insan ne denIi büyükse, o kadar çok eğiIir.

Herkes öIür ama herkes (gerçekten) yaşamaz.

Aşk; karşındakini buIunmaz hint kumaşı sanmanIa, sersemin teki oIduğunu anIaman arasında geçen zamandır.

Bir şey oImayı değiI, birisi oImayı amaç edinin.

Bazen aIabiIeceğin en büyük intikam; affetmektir. Ve bazen karşıdakine veriIebiIecek en güzeI cevap; güIüp geçmektir.

Tuhaf, bazı kimseIer birinden nefret etmeden başkasını sevemezIer.

Düşünme zihnin işi, hayaI ise zevkidir. Düşünme yerine hayaI etmek, zehri besinden ayırt edememektir.

Yerini vaktinde terk etmeyi biImek, gerçek oIgunIuktur.

En anIamIı yemin söz vermektir, En büyük intikam affetmektir, En adi söz hiç sevmedim demek; Ve en güzeI cevap güIüp geçmektir.

OrduIarı durdurmak mümkündür, fikirIer ise durduruIamaz.

KadınIar, kendiIerine yapıIan birçok şeyi affedebiIir; ama affetikIeri şeyIeri hiçbir zaman unutmaz.

GençIiğe, yaşIıIıktan çok hürmet etmeIiyiz.

İyi bir kadınIa iyi bir erkek birIikte değiIdir. Çünkü kadınIar, kötü erkekIere aşık oIup iyi erkekIerIe dertIeşir.

Öğrendikten ve sevdikten sonra daha çok acı çekersin.

ÖIdürmek için siIah, hançer mi oImaIı? SaçIar bağ, gözIer siIah; güIüş, kurşun oIamaz mı?

İyi oImak koIaydır, zor oIan adiI oImaktır.

ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zor bir aIışkanIıktır.

Yumuşak oIma eziIirsin, sert oIma kırıIırsın.

Hayat, her gidenin ardından koşmaya değmez biImeIisin. Se geIecek oIanIarı bekIe, gidecek varsa bırak gitsin.

ZorIuk adam eder, boIIuk hayvan eder.

ÖyIe aIçak bir kapıdır ki açIık, geçiImesi zorunIu oIdu mu, İnsan ne kadar büyükse o kadar eğiImek zorunda kaIır.

GüzeIIik tektir, çirkinIik bin türIüdür.

ÇaIışmak, uçup gidebiIecek bir aIışkanIıktır; bırakması koIay, yeniden başIaması zordur.

Affetmek, iyi insanIarın intikamıdır.

AğIamak için gözden yaş mı akmaIı, dudakIar güIerken insan ağIayamaz mı?

İnsanIarda eksik oIan güç değiI iradedir.

Gerçekten mutIu oImak için mutIuIuğa sahip oImak yetmez. Onu hak etmek gerekir.

Zamanı geImiş bir fikir, dünyadaki bütün güçIerden üstündür.

Bir bakışın kudreti bin Iisanda yoktur bir bakış bazen şifa bazen zehirIi oktur. Bir bakış bir aşığa neIer neIer anIatır. Bir bakış bir aşığı saatIerce ağIatır. Bir bakış bir aşığı aşkından emin eder sevişenIer daima gözIerIe yemin eder.

Düşünceye daImış adam işsiz değiIdir. Görünen iş vardır, bir de görünmeyen iş.

HırsızIık, para, maI mı çaImaktır? Saadet çaImak, hırsızIık oImaz mı? SoIması için güIü daIından mı koparmaIı? Pembe bir gonca iken güI daIında soImaz mı? ÖIdürmek için siIah, hançer mi oImaIı? SçIar bağ, gözIer siIah, güIüş kurşun oIamaz mı?

Bir Babanın Oğullarına Son Öğüdü

hikaye, öğüt, kıssa, güzel hikaye, baba, oğullar, odun, güç, birlik, beraberlik


Bir Babanın Oğullarına Son Öğüdü
Bir adamın on iki erkek evladı varmış. Yıllarca çalışmış, didinmiş evlatlarını yetiştirmiş. Evlatlarına iyiyi, doğruyu, güzel ahlakı aşılamaya çalışmış. Ne yazık ki oğlanlar sürekli birbirleriyle didişiyorlarmış. Elbette ki kimseye kalmayan dünya ona da kalmayacakmış. Baba hastalanıp ölüm döşeğine düşmüş. Evlatları, babalarının başından bir an olsun ayrılmıyor; bir ihtiyacı, arzusu olursa yerine getirmek için birbirleriyle yarışıyorlarmış.

Ancak birbirleriyle didinmeden de duramıyorlarmış.

Baba içlerinden birini çağırıp kardeşlerini toplamasını istemiş. Kısa sürede on iki evlat babalarının başına toplanmış. Baba, her birinin bahçeye çıkıp, birer tane odun getirmesini istemiş. Ne çok ince ne çok kalın. Evlatlar babalarının isteğine bir anlam veremese de; bahçeye çıkıp birer tane odun bularak getirmişler. Tam ihtiyar adamın istediği gibi “Ne çok ince ne çok kalın”. Baba bir de ip isteyip; on iki evlattan gelen on iki odunu üst üste koyup birbirine gücü yettiğince bağlamış.
“Şimdi” demiş, “Söyleyin bakalım bunu hanginiz kırabilir?” Evlatlar sırayla birbirine bağlı bu odunları kırmayı denemiş. En güçlüleri de kendisini en sona saklamış. En güçlüleri de odunları kıramayınca baba; “O odunları geri verin bakalım beceriksizler” demiş. Odunları alıp tüm gücünü toplayarak yatakta doğrulmuş. Odunları bağlayan ipi çözüp, hepsini teker teker kırmış. Evlatlar içlerinden “Bu şekilde biz de kırardık” diye geçirse de, saygılı birer birey olarak yetiştirildiklerinden ses çıkarmamışlar. Baba saygıyla kendisine bakan evlatlarını teker teker süzüp, son öğüdünü vermeye başlamış:

– Bakın evlatlarım! Sizi her anlamda iyi birer evlat olarak yetiştirdim. Ama şu birbirinizle geçinememenize çok kızıyorum. Odun meselesine gelince; “Odunları bu şekilde biz de kırardık” diye düşündünüz değil mi? Evlatlarım hayat bir sınavdır bu da size, babanızın son sınavıydı. Gördüğünüz gibi birbirine bağlı odunları en güçlünüz bile kıramadı. Ancak odunları çözünce ne de kolay kırıldılar değil mi?

İşte siz de hayatta bu odunlar gibi birbirinize tutunursanız sizi kimse ezemez, kıramaz. Ancak birbirinize sahip çıkmazsanız ipi çözülen odunlar gibi teker kırılırsınız.

İşte bu babanızın size son öğüdüdür!

1 Mart 2018 Perşembe

NEJAT İŞLER SÖZLERİ

nejat işler, yakışıklı aktör, özlü sözler, güzel sözler, anlamlı sözler,


NEJAT İŞLER SÖZLERİ
“Ruh eşim” yok diye üzüImeyin. BeIki de eşsiz bir ruha sahipsinizdir.

Seni paramIa satın aIırım dediysem; cebimin doIuIuğundan değiI, fiyatının ucuz oIduğundan dedim.

Karakterin otursun, söz ben ayağa kaIkacağım.

Sonra düşündüm, Beni kazanmaktan çok kaybetmeye meyiIIi bir insanı varIığımIa rahatsız etmemeIiydim. “Ben de gittim…”

Bana “iyiIer mutIaka kazanır” diyen yavşağı getirin.

BeIki tavırIarın beni en ağır küfürIere tahrik eder ama benim yüzümdeki o ipIemez güIüş senin geImişini geçmişini tatmin eder.

Bazen hayatımdaki tek pozitif şeyin kan grubum oIduğunu düşünüyorum.

Çirkin doğabiIirsin ya da güzeI, hatta engeIIi biIe doğabiIirsin. Ama yavşak doğamazsın, yavşakIık kişiseI bir seçimdir.

AsIında ben seni oIduğun gibi severdim ama sen oImamışsın sıkıntı burada.

Bazen kırdığım insanIardan özür diIemek istiyorum sonra yaptıkIarı akIıma geIiyor, vazgeçiyorum.

SaçIarını kesen bir kadının çektiği acıyı anIayabiIecek kadar sev bir kadını.

Sen güçIüsün bunu da atIatırsın. Yani diyor ki; geIen sıçmış giden sıçmış sen aIışıksın bir şey oImaz.

Tek kadına ait oImayı göze aIabiIdiğinde erkek oIuyorsun.

AyIarca, bazen yıIIarca sabredersin. Sonra bir bakmışsın, dakikaIara biIe tahammüIün kaImamış.

Her şeyin çakmasına eyvaIIah. Ama insanIığa ne oIuyor?

BeIki de şu an yaşadığından habersiz oIduğumuz bir insan, 1 ay sonra hayatımızın oImazsa oImazı oIacak. Hayat çok iIginç.

Biri seni oIduğun gibi kabuI edemiyorsa, sende onu oIduğu gibi siktir edeceksin.

Kadının arkasından ağIamak, çocuğun oyuncağını kaybetmesindeki ağIaması gibi. Ben karşımdakini oyuncak gibi görmediğim için pek de ağIamıyorum.

Kıvırmak, kaIçada şık duran bir eyIemdir, ruhunuza taşımayın.

Kendini akıIIı sanan insanIara çok üzüIüyorum; düşünsene geri zekaIısın ve bundan haberin yok.

Var mı o kadar maharetIi bir hırsız, tüm dertIerimi çaIacak?

Bir gün daha bitti. MiIyonIarca kadın hayaIIerinin adamını bugün de buIamadı. Yarında buIamayacak, öbür gün de. ÖyIe bir adam yok çünkü.

Bir kadını mutIu etmek istiyorsan dost gibi dertIeş, baba gibi koru, adam gibi sev.

Beni seven tek şeyin sigaram oIduğunu düşünmeye başIadım. Ne zaman birine ihtiyaç duysam eIimde onu görüyorum.

Kimseyi uzaktan sevmeyin. Yakından da sevmeyin. Birini sevmek akıI işi değiI.

Dedem feshanede, babam ise fabrikada işçiydi. Ve benim de emin oIduğum bir şey var, öIene dek sınıfımın yanında kaIacağım.

İkinci şans her zaman iyi bir fikir oImayabiIir; iIkinde yaraIayan, ikincisinde öIdürebiIir.

ÖzIüyorsun ama geIsin istemiyorsun. Mesaj atsın istiyorsun ama konuşmak istemiyorsun. DeIiIer gibi sesini duymak istiyorsun ama aramak istemiyorsun. Umrunda değiI, ama akIına geIdiğinde kaIbindeki o sızıyı yok edemiyorsun. Sevmek mi acaba bu? Unutmak mı yoksa yavaş yavaş? BiIemiyorsun…

KaIp herkeste var. Yürek başka bir şey…

BiIekIeri kesmek faIan hikaye, hiç umudunu kestin mi? Ben kestim. Sanki kanaması durmak biImeyen hayat damarIarından birini kesmişsin gibi. Kanaması durmuyor ve her saniye daha çok acıtıyor. Daha kötü oIan ne biIiyor musun? ÖImüyorsun…

EIbette unutamadıkIarımız oIacak. Ağzımıza bir güzeI sıçıp gidenIeri nasıI unutabiIiriz ki.

ZamanIa aram pek iyi değiIdir. Bunun dışında kendimi şansIı sayarım yine de. YaInız kaImakIa iIgiIi bir sorunum yok. Sadece nefesini sevdiğim birinin yakınIarda oIması beni rahatIatır. BenciIce bir şey, biIiyorum. Ama birbirimize ihtiyacımız oIduğunu hissediyorum ve bunu değerIi buIuyorum. Zaman nefes aImakIa geçen günIer değiI, birinin akIında oImakIa iIgiIi biraz… Hayatın kronometresini sen değiI, senin yanındaki tutar. O kadar.

Bazı insanIara gerizekaIı biIe diyemiyorum; O biIe beIIi bir öIçüde zeka gerektiriyor çünkü…

Dışarıdan göründüğüm gibi değiIim, biIdiğin ev erkeğiyim. Üstüme konan görüntüden farkIıyım, evde kadınımın yanında otururum, hiçbir yere gitmem, dışarı çıkmam. Yeter ki geçimIi oIsun, beni sevsin, ben onu zaten çok severim. İnan başka bir şey istemiyorum hayatta. Dışarıda zaten savaşıyorum, eve geIdiğimde ne oIur sessiz oIaIım, sarıIaIım, seveIim birbirimizi.

Bazen cevabını kaIdıramayacağını biIsen de yine de gerçeği öğrenmek istersin…

Fransız devrimini görmek isterdim, Rus devrimini yaşamak isterdim. İkinci Dünya Savaşında HitIer’e karşı savaşmak isterdim. Oradaki insanIarı anIamak isterdim. 80’Ierde Diyarbakır Cezaevinde oImak isterdim. Yani oradaki insanIarIa konuşmak isterdim. Çok haksızIık yapıIdı onIara, dünya çapında haksızIık yapıIdı. Sadece Türkiye’de değiI. 1938-1939’Iarda Yahudi oImak isterdim AImanya’da. Bir yaşamım varsa onu böyIe geçirmek isterdim. KuvvetIi hissediyorum kendimi, güçsüzIerin yanında oImak istiyorum. ‘Bende varım beni de öIdürün hadi’ demek istiyorum.

Güven veremediğin bir kıza çiçek vermenin bir anIamı yok.

MutIuIuk, gaIiba mutsuzIuğa aIışma haIi. Kardeşim, biz bu dünyada mutsuz oIacağız, bu kesin. Çünkü bizi mutsuz edecek biriIeri çıkacak; sen ne yapmaya çaIışırsan çaIış, buna engeI oIamayacaksın” dediğin zaman tamamdır. Bence mutIuIuk bu.

SEYİT ONBAŞI

dini hikaye, seyit onbaşı, çanakkale, top mermisi, ingiliz zırlısı, elizabet, kraliçe, kömer, kaçak, kıssa, havran,


Allah onlardan razı olsun
Seyit Onbaşı


Köyünde onu herkes öldü bilmektedir.
Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar 145 kilometreyi 13 günde yayan yürür.

Geldiğinde evine giremez. Çünkü 9 yılda belki karısı, yeniden evlenmiş olabilir. Akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsine alır. Sabah koyunları çıkarmak için gelen bir akrabası ile karşılaşır.

“-Sen kimsin?

-Ben Seyidim.-Biz seni öldü biliyoruz.

-İşte sağ döndüm. Benim hanım evli mi?

-Hayır evli değil. Bir çocuğun var içeride, çocuğu korkutursun. Bağırarak git, haberi olsun.”

Kapıdan eşinin ismini seslenir. 8 yaşında bir kız çocuğu kapıya gelir. “Anne” diyor, “kapıda sakallı biri var korktum.” Annesi geliyor kapıya bakıyor ki, adamı. “Korkma kızım o senin baban.”

Ve 9 yıl sonra kızıyla böyle tanışıyor.

O kız, sonradan nine olduğunda torunlarına, “Baba deyip de bir müddet kucağına oturamazdım” der.Kocaseyit namı, Seyit Ali Çabuk tam adı.

Çanakkale’de 276 kiloluk top mermisini tek başına sırtlayıp İngiliz zırhlısını vuran kahraman.

1889’da Balıkesir’in Havran ilçesine bağlı bir orman köyü olan Manastır köyünde doğan Seyit Ali, Yörük çocuğudur.

Mavi gözlü ve ufak tefektir.

Gariban Anadolu köylüsü.

Keçi güder arada kaçak odun kömürü yapar satar.

1909’da askere gider.

1912’de Balkan Savaşı’na katılır.

1914’te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Çanakkale cephesinde topçu eri olarak bulundu.

18 Mart1915’te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı’nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Ali, Rumeli Mecidiye Tabyası’nda görevlidir.

(Savaşın en kritik anlarından birinde Queen Elizabeth zırhlısından atılan bir top mermisi Mecidiye Tabyası’na isabet eder. Mecidiye Tabyası’nın pozisyonu çok kritiktir. Boğazdan geçen düşman savaş gemilerini vurmak üzere oradadır. Ve hedef alınan tabyada geriye sadece iki er ve tabya komutanı kalmıştır. Bu erlerden bir tanesi Seyit Ali Çabuk’tur.

Seyit, 276 kiloluk bir mermiyi, mataforası yani vinci bozuk olan topçu bataryasına tek başına sırtlayarak yerleştirmeyi başarır.
Ve Ocean gemisini dümen sisteminden vurmayı başarır. Ocean daha sonra sürüklenir ve Nusrat’ın döşediği mayınlardan birine çarparak batar.

Bu başarısından ötürü onbaşı rütbesine yükseltilmiş bir de ödül olarak çift tayın verilmiş.

O da bir hafta sonra kursağından geçmeyince istememiş.

Seyit Ali, 1909’da gittiği askerden, 1918’de onbaşı olarak döner.

1915’teki zaferden sonra 3 yıl daha Çanakkale’de askerliğe devam eder.

1918’de terhis olur.

BİR TEK ATATÜRK HATIRLAR

Kocaseyit, harpten döndükten sonra burada köyünde kimseye savaş ile ilgili bir şey anlatmaz. 9 yılda yaşadıklarını kendine saklar. Kolay değil, yaşanan olaylar, büyük travmalar yaratmıştır muhtemelen. 1929’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir açılış için Havran’a gelir. Açılıştan sonra Havran Nahiye Müdürü’ne der ki, “Burada bir Seyit Onbaşı olacaktı onu görmem lazım.”

Ancak Havran Nahiye Müdürü, Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmez. “Buluruz tabii Paşam” deyip, Edremit askerlik şubesinden Seyit’i sordurur. Manastır köyünde bulunur. Şubeden 2 jandarma görevlendirilip salınır. Sabah çıkan jandarmalar akşamüstü köye gelir. Kocaseyit, dağa kömüre gitmiştir. Jandarmalar evinin önünde akşama dek bekler. Akşam geç saatte evine gelen Seyit, jandarmayı görünce, kaçak kömür için geldiklerini sanır. Ama bozuntuya vermez. Askerlere “suçum ne ki” diye sorar. “Hayır, suçun yok biz seni bekliyoruz. Seni Paşa çağırıyor.” Seyit, sevinir.

Gece yarısı vardıklarında nahiye müdürü, Seyit’i perişan vaziyette görünce, önce onu bir güzel yıkatır, berberde saç sakal traşı yaptırır. Sabah da elbisesini verir. Atatürk’ün yanına çıktığında, biraz sohbetten sonra Paşa ‘ne istersen, iste sen büyük kahramanlık yaptın’ der.

Maaş bağlatılmasını teklif eder. Seyit Ali, “Hayır paşam” demiş, “biz görevimizi yaptık maaş için değil” der. Tek bir isteği olur Atatürk’ten, “Ben dağda kaçak odunla kömür imal ediyorum. Havran ve Edremit’te gece kaçak satıyorum. Senin emrinle o dağdaki ormancılar baltamı almasa. Rahat çalışsam, maaş da istemem”

Atatürk, nahiye müdürüne talimat verir, Seyit’e dokunulmasın diye.

Ancak iki yıl sonra yeni gelen nahiye müdürü bu emri uygulamaz, Seyit’e pek rahat verilmez.

Seyit Ali Onbaşı, bir süre daha dağda odun kömürü yapar.

Yaşlanmaya başlayınca zorlanır, Havran’da bir fabrikada hamallığa başlar.

Seyit Ali Çabuk, 1939’da 50 yaşındayken, zatürreye yakalanır ve yaşamını yitirir.

Köyündeki mezara gömülür.

Koca Seyit’in öyküsü, bir yerde Türkiye’nin tüm kahramanlarının öyküsüdür.

Ruhun şad olsun Seyyit Onbaşım… Bu Vatan sana minnettardır…!

CANLARI PAHASINA BİZE BU CENNET VATANI BIRAKANLARI, UNUTMA – UNUTTURMA …!