"İnsanlarla öyle bir geçininiz ki, düşmanınız bile ölümünüze ağlasın..."Hz. Ali (ra)
24 Ekim 2015 Cumartesi
ÖKÜZLÜK ETMENİN ALEMİ YOK...
(Üzerinde düşünmemiz gereken bir hikaye)
Ormanın birinde Aslanlar toplanmış. "yahu" demişler, "hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader ....
Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor;
Fillere saldırsak, fazla büyük...
Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor,
Ee balık yakalayacak halimiz de yok...
N'aapsak? "
Bir tanesi "en iyisi, öküzlere saldıralım" demiş,
"iri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre! Olur mu? Olur.
Hücum!
Ama evdeki hesap çarşıya uymamış;
Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer, organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.
Aslanlar aç bilaç.
N'aapsak, n'aapsak? "tilkiye danışalım" demişler.
Tilki "kolay" demiş, "beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."
Kabul etmişler.
Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş, "saygıdeğer öküzler" demiş, "aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar...
Ama; Şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o...
Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü,
Kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın! "
Öküz heyeti düşünmüş taşınmış, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" Mantığıyla, verivermişler sarı öküzü...
Aslanlar da afiyetle yemiş.
Bir gün, iki gün ....
Tilki gene gelmiş. "bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş
Ve eklemiş: "ama şu var ya benekli öküz, benekli öküz,
O burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş,
Canları çekiyor, verin, kurtulun!"
Öküz heyeti düşünmüş, "otlağın selameti için" Teslim etmiş benekli öküzü...
Üç gün, dört gün...
Tilki gene gelmiş.
Kuyruğu uzun olanı...
Burnu beyaz olanı...
Tombul olanı...
Tek tek alıp, gitmiş.
Otlak seyrelmiş.
Semirmiş aslanlar.
Günlerden bir gün... Artık tilki gelmemiş!
Gerek kalmamış çünkü.
Doğrudan aslan gelmiş. "hanginizi istiyorsam,
Canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz,
Adamı hasta etmeyin" demiş.
Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler, "KEŞKE O SARI ÖKÜZÜ VERMESEYDİK" demiş ama iş işten geçmiş.
İşte Öküzlük böyle bir şeydir...
İyilik Nedir? Günah Nedir?
“Kalbine danış. İyilik, nefsin uygun gördüğü ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir. Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye fetvâ verse bile içinde yine de şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir."
Hz. Muhammed (sas)
(Kaynak: Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 227-228; Dârimî, Büyû’2)
YİĞİT OĞLUM...
"Hüseyin'im, yiğit oğlum benim...
Dayın Şıpka'da, baban Dömeke'de ağaların sekiz ay evvel Çanakkale'de şehit düştüler. Bak son yongam sensin! Minareden Ezan Sesi kesilecekse, Cami'lerin kandilleri sönecekse sütüm sana haram olsun, öl de köye dönme! Yolun Şıpka'ya uğrarsa dayının ruhuna bir Fatiha okumayı da unutma! Haydi oğul, Allah yolunu açık etsin."(1. Dünya Savaşında Oğlunu askere uğurlayan bir OSMANLI ANASI)
Dayın Şıpka'da, baban Dömeke'de ağaların sekiz ay evvel Çanakkale'de şehit düştüler. Bak son yongam sensin! Minareden Ezan Sesi kesilecekse, Cami'lerin kandilleri sönecekse sütüm sana haram olsun, öl de köye dönme! Yolun Şıpka'ya uğrarsa dayının ruhuna bir Fatiha okumayı da unutma! Haydi oğul, Allah yolunu açık etsin."(1. Dünya Savaşında Oğlunu askere uğurlayan bir OSMANLI ANASI)
JAPON BİLİM ADAMI "KUR'AN-I KERİM"DEKİ BİLGİLERE HAYRAN KALDI...
...Tokyo İlmî Araştırmalar Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yuşili Kozayn’a yerin oluşumu hakkında Kur’ânî bilgiler sunulduğunda sordu:
“– Bu kitap ne zaman indi?”
“– 1400 sene evvel.”
Şok oldu ve büyük bir şaşkınlık içinde şöyle dedi:
“–Hiç şüphe yok ki bu kitap, kâinâta tepeden bakıyor. Baksanıza; ne var ne yok her şeyi bütün ayrıntılarına kadar görmüş ve hem de gücüne erişilemeyecek bir mükemmellikle tasvîr etmiş!. O’na gizli kalabilen hiçbir şey yok!”
(Osman Nûri Topbaş, Rahmet Esintileri, Erkam Yay.)
Önümüzde Efendimiz (sas) yürürken...
...Yavuz Sultan Selim, ordusuyla beraber Mısır seferine çıkmıştı. Mısır’ın merkezi Kahire’ye ulaşmak için Sina Çölü’nü geçmek gerekiyordu. Kurak ve çorak bu çölü geçmek neredeyse imkânsız gözüküyordu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Yavuz, Sina Çölü’nü ordusuyla geçmeye kararlıydı. Ordu içinde bunun imkânsız olduğunu söyleyenlerolduysa da onları susturmasını bildi. Sina Çölü’nü geçerken yaşanan şu vaka ibretliktir:
Sina Çölü’nde yıllardan beri yağmur yağmamasının verdiği kuraklıkla, müthiş sıcaklık ve kum fırtınası vardır. Çölde ilerlerken Sultan Selim Han, bir ara atından iner. Sultanın ardından tüm devlet adamları da attan iner. Başta Sultan Selim Han ve tüm ordu, kurak ve çorak Sina Çölü’nde yayan yürümektedir. Ordu harap ve bîtab hâle gelmiştir. Fakat Yavuz, büyük bir edeb ve huşu içinde yürümeye devam etmektedir. Sebebi sorulunca; bütün heybet ve azametinden sıyrılıp, sükunet ve edeple şöyle der: “Önümüzde, Fahr-i Kâinat Resûlullah Efendimiz Hazreti Muhammed yürümükteyken, at üstünde gitmekten hayâ ederim!” Yavuz ve ordusu bir hafta gibi kısa bir sürede Sina Çölü’nü geçerek tarihte eşine az rastlanır bir başarıya imza atmışlardır.
23 Ekim 2015 Cuma
Yaşlılara Hürmet Etmek
"Bir genç bir ihtiyara yaşlılığından dolayı hürmet ederse, Cenab-ı Hak, o gence yaşlandığı vakit ikram edecek kimseleri mutlaka bahşeder."
Hz. Muhammed (SAS)
(Kaynak: Tirmizi)
22 Ekim 2015 Perşembe
Anneye hizmet etmek
İki kardeş vardı. Aralarında anlaşmışlar: Bir gece birisi annesine hizmet edip diğeri ibadetle meşgul olacak, diğer gecede hizmet eden ibadetle, ibadet eden de annesine hizmetle meşgul olacaktı. Bir gece kardeşlerden biri Allâhü Teâlâ’ya ibadetle meşgul olmuş ve bu ibadetinden çok büyük manevi lezzet duymuş, ertesi gece kardeşinden ibadet sırasını kendisine vermesini istemiş, kardeşi de kabul etmiş. O gece yine ibadetle meşgul iken secdede uyuyakalmış. Rüyasında:
“Allâhü Teâlâ kardeşini bağışladı. Onun bereketine seni de bağışladı.” diye bir ses işitmiş.
“Yâ Rabbi! Ama ben sana hizmet ediyorum, kardeşim ise anneme hizmet ediyor, demiş.
“Evet, sen hizmete ihtiyacı olmayana hizmet ediyorsun, kardeşin ise hizmete muhtaç olan annene hizmet ediyor.” denilmiş.
(Bu hikaye Ebu’l-Hasan Harkânî Hazretleri tarafından anlatılmıştır.)
(Bu hikaye Ebu’l-Hasan Harkânî Hazretleri tarafından anlatılmıştır.)
Hataları Yüze Vurmayınız.
"Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayınız. Hatayı işleyene hatasını, başka birisini misal göstererek anlatınız."
Hz. Ali (ra)
21 Ekim 2015 Çarşamba
Ana Babaya İyilik Et.
“Ana-babasına iyilik edene ne mutlu! Allah Teâlâ onun ömrünü ziyâdeleştirsin!”
Hz. Muhammed (SAS)
(Kaynak: Heysemî, VIII, 137)
Sen bilir misin aşık olmayı?
"Sarılmayı bilir misin?
Sahiplenmeyi, sahiplendiğinde sadık kalmayı?
Sen bilir misin aşık olmayı?
Bölünebilir misin ikilere, üçlere gerekirse binlere?
Yapabilir misin?
Gerçekten sevebilir misin?
"Sevmenin demesi" olmaz.
Unutma, ya çok seversin bir kere, ya da hiç sevmezsin."
Sahiplenmeyi, sahiplendiğinde sadık kalmayı?
Sen bilir misin aşık olmayı?
Bölünebilir misin ikilere, üçlere gerekirse binlere?
Yapabilir misin?
Gerçekten sevebilir misin?
"Sevmenin demesi" olmaz.
Unutma, ya çok seversin bir kere, ya da hiç sevmezsin."
(Hz. Mevlana)
ADİL HÜKÜMDAR FATİH SULTAN MEHMED HAN...
Fatih Sultan Mehmet adını taşıyacak caminin inşaatında kullanılacak mermer sütunları kestiren rum mimarlarından İpsilanti Efendiye bir sebebten kızıp elini kestirir.
...
bunun üzerine ipsilanti efendi, ilk istanbul kadısı Hızır çelebiye başvurur. Haksızlığa uğradığını belirtip hakkının padişahtan alınmasını ister. Kadı padişahı çağırtır. Padişah girdiğinde ipsilanti efendi davacı makamında ayakta durmaktadır.
Padişah "maznun" minderine bağdaş kurmak üzereyken Kadı efendi kükrer: "BEGÜM; HASMINLA MÜRAFAA-İ ŞER' OLUNACAKSIN ( beyim , davacı ile yüzleştirileceksin.) AYAĞA KALK! Padişah kalkar kendisini savunması istenince hata ettiğini belirtir. Kadı efendi "kısasa kısas" hükmünü verir.
Hüküm gereğince Padişahın eli kesilecektir. Dinleyenler dehşetten ve hayretten donakalmıştır. Padişah boynunu büküp hükme rıza göstermiştir. Durum o kadar gergindir ki ipsilanti efendinin eli ayağı titremeye başlar. Aklı başına gelir gibi olunca kendisini padişahın ayaklarına atar.
"Davamdan vazgeçtim. İslam adaletinin büyüklüğü karşısında küçüldüm. Böyle bir cihangirin elini kestirip kıyamete kadar lanetlenmeyi göze alamam." Fatih Sultan Mehmet'in eli kesilmekten kurtulur. Ama tazminat ödemesi gerekmektedir.
KESTİRDİĞİ ELİN DİYETİNİ ŞAHSİ GELİRİNDEN ÖDER. Ayrıca birde ev verir. Mahkeme sonrası herkes çıktığı zaman, padişah kadıya döner:
"bak a hızır çelebi, bu padişahtır deyu iltimas eyleseydin, ŞER'İ ŞERİFE MUGAYİR HÜKÜM VERSEYDİN şu kılıçla başını koparırdım."
Kadı hızır çelebi minderini kaldırır. Minderinin altında duran demir topuzu padişaha gösterir: "SİZDE PADİŞAHLIĞINIZA MAĞRUREN HÜKMÜ TANIMASAYDINIZ BİLLAHİ BU TOPUZLA BAŞINIZI EZERDİM.
ANA VE BABAYA ÖF BİLE DEMEYİN...
ANA VE BABAYA ÖF BİLE DEMEYİN...
“Rabbin, yalnız kendisine ibâdet etmenizi ve ana-babaya iyilikte bulunmayı emretmiştir. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı “öf” bile deme, onları azarlama. İkisine de hep tatlı söz söyle. Onlara rahmet ve tevâzû kanatlarını ger ve; “Rabbim! Onlar beni küçükken (merhametle) yetiştirdikleri gibi Sen de onlara merhamet eyle!” diyerek duâ et!”
(İsrâ Suresi - 23,24)
20 Ekim 2015 Salı
Zulmü Alkışlayamam.!
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?
(Mehmet Akif Ersoy)
Dini alet etmek...
“Ahir zamanda bir takım kimseler ortaya çıkacaklar da dini dünyaya alet edecekler ve insanlara yumuşak görünmek için kuzu postuna bürüneceklerdir. Dilleri şekerden tatlıdır, fakat kalpleri kurt kalbidir.”
Hz. Muhammed (SAS)
(Tirmizî, Zühd, 60)
19 Ekim 2015 Pazartesi
Aliya izzetbegovic Sozleri
Aliya İzzetbegoviç (8 Ağustos 1925 - 19 Ekim 2003 - Boşnak devlet adamı ve bağımsız Bosna-Hersek'in ilk cumhurbaşkanı.)
- Allah'a yemin ederim ki biz köle olmayacağız.
- (Mezar taşının en altında.)
- Aslına bakarsanız içinde yaşadığımız mekan ve çağdan dolayı bir katliam beklemiyorduk. Yaşadığımız mekan, Avrupa. İçinde bulunduğumuz çağ, 20. yüzyılın sonuydu.
- Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptı. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.
- Ben Müslümanım ve Müslüman olarak kalmaya kararlıyım. Bu hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü İslam benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesidir.
- Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer, rüzgarda savrulup gider.
- Bize saldıranlar, Hz. İsa'nın bütün sözlerini çiğnemişlerdir. Irza tecavüz, masumları katletmek hiçbir dine sığmaz. Onlar cani ve sadece canidir. Bunu aklınızdan çıkarmayın.
- (5 Ekim 2002 seçimlerinden önce SDA kongresinde.)
- Bizi, yok etmekle tehdit ediyorlar; ama bilsinler ki Müslümanlar yok olmayacaktır.
- Bu adil bir barış olmayabilir fakat süren bir savaştan daha iyidir.
- (Bosna Savaşı'nı bitiren Dayton Anlaşması'nı imzalarken.)
- Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder.
- Dünya üzerindeki Müslümanların vaziyetini düşündüğümde, ilk sorum hep şu olur: Acaba hak ettiğimiz kaderi mi yaşıyoruz, acaba vaziyetimiz ve mağlubiyetlerimiz konusunda daima başkaları mı suçlu? Eğer biz suçluysak -ki ben böyle olduğu kanaatindeyim- yapmamız gereken neyi yapmadık, yahut yapmamamız gereken neyi yaptık? Bana göre bunlar, bizim imrenilmeyecek vaziyetimizle ilgili iki kaçınılmaz sorudur.
- Ey teslimiyet, senin adın İslam'dır.
- Hayat kısa sözüne hiç itibar etmedim. Çünkü yeterince uzun yaşadığımı düşünüyorum
- Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın.
- Hukuk benim için sadece meslek değil inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefem.
- İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah'ın önünde hesap verecektir.
- İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşyayla bir tutan herşey gayri insanidir.
- Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.
- Kaybedenlere karşı duyduğumuz sempati asla aklımızdan kaynaklanmamaktadır. Bu sadece öldükten sonra anlayabileceğimiz, yani bu dünyaya ait olmayan bir duygudur.
- Kur'an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O'na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.
- Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor.
- Okumak özgürlüktür.
- Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler.
- Putları reddet, idealleri koru.
- Sanat için soyunana alkış tutanlar; Allah için giyinene neden zulmeder?
- Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.
- Şimdi güneşin altındaki yerimizi alma zamanı.
- Tanrısız ve insansız bir dünya cenneti kurmayı hayal edenler, bu hayallerinin enkazı altında kalmaya mahkumdurlar.
- Uzun hayatım boyunca pek çok iş yaptım. Ancak bugüne kadar ki en zor işim Dayton’daki anlaşma masasına oturmak oldu. Benim derdim muzaffer bir komutan olarak anılmak değil, ülkeme koltuğumun altında makul bir barış anlaşması ile dönmekti. Sırplar sadece benim önerilerime ters düşen önerilerle değil, aynı zamanda tüm adalet ve insanlık duygularına ters düşen önerilerle çıkıyorlardı karşıma. Böyle bir barışı kabul etmek çok zordu. Ancak çok zor olan başka bir şey vardı; eve “savaşa devam ediyoruz” cümlesi ile dönmek. Bu yapılması neredeyse imkansız bir tercihti ve ben kendimi çarmıha gerilmiş gibi hissediyorum.
- Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.
- Yaradanın iradesine teslimiyet, insanların iradelerine kârı bağımsızlık demektir.
- Yugoslavya Hükümetini diyemem ama Yugoslavya'yı çok severim. Fakat itiraf edeyim ki özgürlüğü daha çok severim.
17 Ekim 2015 Cumartesi
16 Ekim 2015 Cuma
Beklemeyin
Nazik olmak için bir gülümseme beklemeyin.
Sevmek için sevilmeyi beklemeyin.
Bir arkadaşın değerini anlamak için, yalnız kalmayı beklemeyin.
Çalışmaya başlamak için en iyi işi beklemeyin.
Biraz paylaşmak için çok olmasını beklemeyin.
Öğütleri hatırlamak için düşmeyi beklemeyin.
Yardım edebilmek için zamanınız olmasını beklemeyin.
Özür dilemek için birisinin acı çekmesini beklemeyin.
Ve... duaya inanmak için acıları beklemeyin.
Prof. Dr. Ömer AŞICI
İste de gör :(
"Sen verdikçe dost görünen çok olur. İste de gör hepsi bir den yok olur. Sen kendi kendine yetmeyi öğren tüm dünyanın malına gönlün tok olur."
(Hz. Mevlana)
Aşk Nedir?
"AŞK geldi! Derimin, damarlarımın içinde akan Kan oldu. Beni, benden boşaltarak Dost ile doldurdu. Vücudumun her tarafını, bütün zerrelerini Dost kapladı. Benden Bana ancak ad kaldı ve arta kalan hep O oldu!"
(Hz. Mevlana)
KIYMETLİ MALI OLAN BAĞIRMAZ
"…
Siz hiçbir sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmaz. Domatesçi, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz. Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz. İnsan bağırırken düşünemez. Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir. Popçular, folkcular boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor. Ama Dede Efendi'yi okuyanlar bağırmıyor.
İnsanın kazandığı paradan değil paranın kazandığı insandan korkulur!"
(Necip Fazıl Kısakürek)
Susmak Gerek,
Bazen, uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için...
Bazen, hatırlamak gerekir hatırlanmak için...
Bazen, anmak gerekir anılmak için...
Bazen de, susmak gerekir duymak için.
(Şemsi Tebrizi Hazretleri)
15 Ekim 2015 Perşembe
KADIN HAKLARI
“Ey insanlar! Kadınların haklarına riâyet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muâmele ediniz! Onlar hakkında Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emâneti olarak aldınız; onların nâmuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz!”
Hz. Muhammed (SAS)
(Kaynak: Sahîh-i Buhârî Muhtasarı, X. 398)
Hz. Muhammed (SAS)
(Kaynak: Sahîh-i Buhârî Muhtasarı, X. 398)
GÜNAH VARMI KARINCAYI KIRINCA?
(Kanuni Sultan Süleyman ve Hocası Ebussuud)İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi.
O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı.
Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi. İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu. Hocasının odasına gitti. Ama hocası odada yoktu. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.
Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı le yazılmış kâğıdı görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi,
talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.
Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı. Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü. Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi. Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı. Kanunî şöyle diyordu hocasına:
Meyve ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?
Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:
Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca...
Böbürlenme..!
"Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin."
İsra Suresi - 37
14 Ekim 2015 Çarşamba
13 Ekim 2015 Salı
NİYETLERİ ORTADA
"Türkiye’yi bölmek ve İslâm’ı yok etmek için Kürt-Türk savaşı çıkarmalıyız. Böylece kazanan İsrail olacaktır."
(David Rockfeller)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)